Askeri Yargıtay 3. Daire 2016/104 Esas 2016/147 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2016/ 104
Karar No: 2016 / 147
Karar Tarihi: 08.03.2016


(1632 S. K. m. 117) (353 S. K. m. 221)

 

Sanığın, 2011 yılı Ağustos ayında makam şoförü olarak görevli olan mağdur Hv.Ulş.Er İ.R.T.’yi cezalandırmak maksadıyla, mesai saatleri içerisinde aracının başında ayakta bekleme emri verdiği, üç gün boyunca aracın başında bekleyen mağdurun üçüncü gün sonunda baygınlık geçirerek revire kaldırıldığı ve mağdura üç gün istirahat verildiği, böylece sanığın 2011 yılında asta müessir fiil suçunu işlediği kabul edilerek mahkûmiyet hükmü verilmiştir.

 

Ancak, bilindiği üzere, ceza hukukunda geçerli olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de dikkate alınarak, failin, atılı bir eylem nedeniyle sorumlu tutulması ve cezalandırılması için, her türlü şüphenin giderilmesi gerekir. Aksi hâlde, mevcut şüphenin sanık lehine yorumlanması suretiyle hükme varılması zorunludur.

 

Olaya ilişkin olarak sanık sorgu ve savunmalarında, sabah mesaiye geldiğinde şoförlerin bulunduğu yerde yemek yenildiği izlenimine kapıldığını, bu nedenle mağdura sinirlenerek dışarı çıkıp aracının başında beklemesini söylediğini, iddia edildiği gibi üç gün boyunca açıkta ve sıcağın altında beklemiş olmasının mümkün olmadığını, aracın göreve gidip geldiğini, ayrıca Birlikte, kendi makam aracının gölge bir yerde bulunduğunu beyan etmiştir.

 

Mağdur Hv.Ulş.Er İ.R.T. ise, ifadelerinde, gazete almayı unuttuğu için sanığın kendisine aracın başında ayakta bekleme cezası verdiğini, bu nedenle üç gün boyunca araç Birlikte olduğu sürece mesai saatleri içinde aracın başında ayakta durduğunu, açık alan ve güneşin altında olduğunu, üçüncü günün sonunda ise halsizleşip ateşinin çıktığını, arkadaşları tarafından revire götürüldüğünü, serum takılarak üç gün istirahat verildiğini; soruşturma aşamasındaki ifadesinde, rahatsızlanmasının aracın başında beklemesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını bilmediğini beyan etmiştir.

 

Yargılamada, tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan ve isim ve beyanlarına gerekçeli kararda yer verilen S.N., Ü.Ç., E.P., M.Y., M.G., K.D., E.U., M.B., E.Y., Ö.Y. ile yargılamaya konu diğer eylemlerin mağduru olan G.E., M.Ö., O.Ü.’nün beyanlarından, mağdurun, aracın başında beklediği yolunda bir kabule ve gerçekliğe ulaşılabilir.

 

Ancak, öncelikle, diğer eylemlerin mağduru olmakla birlikte incelemeye konu eylem yönünden tanık durumunda bulunan G.E., M.Ö. ve O.Ü.’nün beyanlarının hükme esas alınması isabetli değildir. Kaldı ki, bu hâliyle bile beyanları, sanığa isnat olunan eylemin sübutunu şüpheden uzak şekilde ortaya koyacak bir ayrıntı ve kesinlik göstermemektedir.

 

Diğer yandan, yukarıda belirtilen ifadelerden, mağdurun, sanığın emri doğrultusunda, üç gün süreyle kesintisiz olarak açıkta ve güneşin altında, araç başında beklediği yolunda bir kabule ulaşmaya imkân bulunmamaktadır.

 

Kaldı ki, tanıklardan Bçvş. H.K.’nın ifadelerinden ve kovuşturma aşamasında ifadelerine başvurulmuş olmakla birlikte beyanlarına gerekçeli kararda yer verilmemiş olan tanıklardan, mağdurun Bölük Komutanı olan Yzb. C.K., Genel Maksat Araç Tk.K. Bçvş. S.T. ile Bölük Astsubayı olarak görev yapan E.U.’nun ifadelerinden, sanığın ceza maksatlı olarak mağduru üç gün boyunca güneşin altında ve aracının başında beklettiği yolunda kabule varmaya imkân bulunmamaktadır.   

 

ASCK’nın 117’nci maddesinde; “1. Madununu kasten itip kakan, döven, veya sair suretlerle cismen eza verecek veya sıhhatini bozacak hallerde bulunan veyahut tazip maksadiyle madunun hizmetini lüzumsuz yere güçleştiren veya onun diğer askerler tarafından tazip edilmesine veya suimuamelede bulunulmasına müsamaha eden amir veya mafevk iki seneye kadar hapsolunur.” düzenlemesi yer almaktadır.

 

Somut olayda, sanığın yemek pişirilmiş olmasına yahut gazetenin alınmamış olmasına kızması sebebiyle, o an mağdura, aracın başında beklemesi talimatını verdiği kabul edilse bile, bu husus tek başına ASCK’nın 117’nci maddesinde düzenlenen suçun oluşmasına yeterli ve elverişli değildir. Sanığa isnat olunan eylemin, yasada belirtilen tipik eylemlerden “Madununu kasten itip kakan, döven…”  kapsamında değerlendirilmesine imkân olmayıp, şartların gerçekleşmesi durumunda ise “…sair suretlerle cismen eza verecek veya sıhhatini bozacak hallerde bulunan veyahut tazip maksadiyle madunun hizmetini lüzumsuz yere güçleştiren…” kapsamında kabulü mümkün olabilecektir. Ancak, bu kabule varmak için, sanık tarafından mağdura yönelik olarak gerçekleştirilen eylemin, yoğunluğu ve süre bakımından uzunluğu önem kazanmaktadır. Sırf mağdurun sanığın emrine istinaden, belli bir süre yahut göreve çıkmadığı zamanlarda aracın başında beklemesi müsnet suça vücut vermeyecektir.

 

Nitekim dosyada yer alan, 11.8.2011 ve 12.8.2011 tarihlerine ait tekerlekli araç günlük görev ve koruyucu bakım formlarından anlaşılacağı üzere mağdur bu iki gün boyunca muhtelif saatlerde göreve çıkmıştır. Yine gerek kendi gerekse tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere, bunun dışında, yemek saatlerinde ve ihtiyaç hâlinde de aracın başında durmaya zorlanmamış ve ihtiyaçlarını da gidermiştir. Ayrıca, Mahkemenin kabulünün aksine, mağdurun 12 Ağustos 2011 tarihinde rahatsızlanmasının ve revire çıkarak üç gün istirahat almasının bu eylemden kaynaklandığına dair bir delil veya tespit bulunmamaktadır.

 

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sanığın ASCK’nın 117’nci maddesine uyan bir eylem gerçekleştirdiği yolunda şüpheden uzak ve mahkûmiyete yeter derecede kesin deliller bulunmadığından ve bu yönde delil elde etme imkânı da olmadığından, beraat yerine verilen mahkûmiyet hükmünün esas (sübut) yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

 

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

 

Esas (sübut) yönünden hukuka aykırı olan mahkûmiyet hükmünün, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi uyarınca, müdafiin temyizine atfen ve resen BOZULMASINA;

 

8.3.2016 tarihinde, tebliğnameye sonuçta uygun olarak ve oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy