Askeri Yargıtay 3. Daire 2014/358 Esas 2014/347 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2014/ 358
Karar No: 2014 / 347
Karar Tarihi: 15.04.2014

(5237 S. K. m. 22, 53, 85) (2918 S. K. m. 52)

Askeri Mahkemece; bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda, sanığın, 28.06.2010 tarihinde taksirle öldürme suçunu işlediği sabit görülerek, TCK’nın 85/1, 22/3 ve 62’nci maddeleri gereğince, sonuç olarak iki yıl iki ay yirmi gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, kararın kesinleşmesini müteakip TCK’nın 53/6’ncı maddesi gereğince sürücü belgesinin altı ay süre ile geri alınmasına karar verilmiştir.

Bu hüküm, müdafi tarafından sübuta ve uygulamaya yönelik sebepler ileri sürülerek temyiz edilmiştir.

… Yardımcılığı emrinde görev yapan sanığın, kışla içinde bulunan prefabrik bir evde, aralarında müteveffa P.Tğm. N. K.’nin da bulunduğu arkadaşları ile birlikte kaldığı, 28.06.2010 günü saat 21.00-21.30 sıralarında, müteveffa ile P.Tğm. S. K.'nin tayinlerinin çıkmasını kutlamak istedikleri, bu amaçla arkadaşlarına ait bir araç ile nizamiyeye gittikleri, aracı sanığın kullandığı, nizamiyeden … merkeze gitmenin yasak olduğunu öğrenmeleri üzerine kışla içinde bulunan sosyal tesislere gitmeye karar verdikleri;

Sanık, müteveffa ve P.Tğm. S. K.’nin, sosyal tesislerde yemek yerken iki adet 35 cc’lik rakı içtikleri, saat 22.30 sıralarında eve gitmek üzere yemekten kalktıkları, aracı sanığın kullandığı, yanına P.Tğm. S. K.’nin oturduğu, müteveffanın ise arka koltuğa geçtiği;

Sosyal tesis ile kaldıkları evin arasının yaklaşık 2,5 km olduğu, evin ve sosyal tesisin kışla içinde bulunduğu, yer yer aydınlatma bulunmakla birlikte güvenlik nedeniyle kışla içinin çok fazla aydınlık olmadığı, araç hızının 40-50 km’den fazla olduğu ve asfalt yolun bitip stabilize yolun başladığı yerde sanığın direksiyon hakimiyetini kaybettiği;

Sağa sola yalpa yapan aracın gidiş istikametine göre sol yanda bulunan ağaca çarptığı ve yolun kenarındaki su kanalına düştüğü, kanalda sürüklendikten sonra ters döndüğü, olay sırasında arka koltukta oturan müteveffa P.Tğm. N. K.’nin “Kafatası ve beyin zarı harabiyeti” nedeniyle olay yerinde vefat ettiği, sanık ile P.Tğm. S. K.’nin hafif bir şekilde yaralandıkları;

Olay sırasında araç içinde bulunanların emniyet kemerlerinin takılı olmadığı, havanın açık olduğu, yağmur yağmadığı;

İlk çarpma noktasında kavak ağacının bulunduğu, kaza sonunda aracın sol ön kısmının çarpmanın etkisi ile dağıldığı, sol yan tarafının tamamen içeriye göçtüğü ve sürtünme izlerinin bulunduğu, ön camın kırıldığı, sol tavanın içeriye çökük olduğu;

Olay yeri inceleme raporuna göre, asfalt üzerinde fren izinin olmadığı, trafik kazası tespit tutanağında, sürücünün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b maddesinde düzenlenen, “Sürücüler hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorundadır” kuralını ihlal ettiğinin belirtildiği;

Kazanın meydana geldiği yolun sivil araç ve personelin kullanımına kapalı olduğu;

Kazadan yaklaşık üç saat sonra yapılan kan testi sonucuna göre, sanığın kanında 1,1745 mg/dl promil alkol bulunduğunun tespit edildiği;

Trafik uzmanı bilirkişinin; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b maddesi ihlali yanında, alkol kullanan sürücülerin kara yolunda araç sürmelerinin yasak olduğu, alkol alan sürücülerin algılama, anlama ve değerlendirme, özellikle hız ve mesafe algılama, tepki hızı, görüş alanında azalma ve değişiklik, yetenek ve becerilerde azalma gibi nedenlerden güvenli sürme yeteneklerini kaybettikleri, alkol kullanan sürücülerin ağır kusurlu olduğu, 0,50 mg/dl promilin üzerindeki alkolün güvenli sürme yeteneğini ortadan kaldırdığı yönünde mütalaa verdiği;

Anlaşılmaktadır.

Kural olarak suç; ancak kastla, yasada açıkça gösterilen hallerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka yasada açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.

TCK’nın 22/2’nci maddesinde taksir; “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.

TCK’da taksir; basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tabi tutulmuş, 22/3’üncü madde de bilinçli taksir; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” şeklinde tanımlanmış, bu halde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.

Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.

Bu anlamda, güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak düzeyde (algılama, anlama ve değerlendirme ile hız, mesafe algılamadaki ve tepki göstermedeki zayıflama hali) almış olduğu alkolün etkisinde olan sanığın, kullanılan yolun şartlarını karşılar kışla içi araç kullanma hız sınırlarının da üstündeki bir hızda araç kullanırken, kaza yapabileceğini öngörmesine rağmen, şoförlük yeteneğine, yolun kullanıldığı saate ve yol trafiğine güvenerek bu yolda bir şey olmaz düşüncesi içerisinde sonucun gerçekleşmeyeceği yönünde yanlış bir kanı ile hareket ettiği, sonucun meydana gelmesini engelleyecek olan objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmadığı, geceleyin, alkollü halde ve yolun gerektirdiği hızın çok daha fazlası bir hızla seyrederek direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yolun solundaki kanalın diğer kenarındaki ağaca çarpması, mevcut hızı ve çarpmanın etkisine bağlı aracın sürüklenmesi ve ters dönmesi sonucu, aracındaki bir kişinin ölümüne neden olmak şeklindeki eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu, Askeri Mahkemenin bu yöndeki kabul ve değerlendirmesinin yerinde olduğu, aksi yöndeki temyiz sebeplerinde haklılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy