Askeri Yargıtay 3. Daire 2010/1862 Esas 2010/1852 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2010/ 1862
Karar No: 2010 / 1852
Karar Tarihi: 22.07.2010

(2709 S. K. m. 10) (1632 S. K. m. 85, 91) (5237 S. K. m. 29, 62)

Askeri Mahkemece, sanığın, 20.05.2008 tarihinde:

1) Üste hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK.'nın 85/1 (Birinci cümlesi) ve TCK.'nın 62'nci maddeleri uyarınca, iki ay on beş gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına,

2) Üste fiilen taarruz suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK.'nın 91/1 (Az vahim hal cümlesi), TCK.'nın 29 ve 62'nci maddeleri uyarınca, bir ay yedi gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, karar verilmiştir.

Hükümler, sanık tarafından yasal süresi içerisinde, özetle; mağdura şaka yapmak amacıyla şaşı diye hitap ettiği, suç işleme kastı ile hareket etmediği, cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesine, ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olan hükümlerin Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede, her iki hükmün onanması isteminde bulunulmuştur.

Yapılan incelemede; sanığın 20.05.2008 tarihinde yemekhane önünde arkadaşları ile sohbet ettiği sırada oradan geçmekte olan P. Onb. M.A.K.'ye seslendiği, mağdurun duymaması üzerine Şaşı, Şaşı diye bağırdığı, önce duymazlıktan gelen mağdurun bilahare sanığın yanına geldiği ve P. Er M.A., P. Çvş. L.A. ve P. Er M.T.'nin de aralarında bulunduğu arkadaş grubu içinde sanığın kendisine Şaşı diye hitap edilmesine kızarak Bana şaşı deme, sana elli defa beni gerçek ismim ile çağır dedim, niye hala lakap takıyorsun bana? diye uyarıda bulunduktan sonra O., çocuğu, senin yedi ceddini sinkaf ederim şeklinde küfür ettiği, bu sözler üzerine birbirlerini itip kakmaya başlayan sanık ile mağdurun orada bulunanlar tarafından ayrıldıkları, kısa bir süre sonra mağdurun yanma giden sanığın neden annesine küfür ettiğini sorduğu, mağdurun küfürlü konuşmalarını sürdürmesi üzerine burnuna yumruk attığı, mağdurun burnunun kanamasına sebebiyet verdiği tüm dosya kapsamından anlaşılmakta olup, Askeri Mahkeme’nin maddi olayın bu şekilde gerçekleştiğine dair kabulünde herhangi bir isabetsizlik yoktur.

Bu oluş şekline göre sanığın eylemlerinin üste hakaret ve üste fiilen taarruz suçlarını oluşturduğunun kabulünde, üste fiilen taarruz eyleminin az vahim hal kapsamında değerlendirilmesinde, her iki suç nedeniyle asgari hadden ceza tayininde, sanığın üste fiilen taarruz suçu ile ilgili olarak haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılmasında ve dosya kapsamı ile uyumlu gerekçelerle azami hadden ceza indirimi yapılmasında, takdiri indirim sebeplerine bağlı olarak azami oranda indirilen cezaların yasal imkansızlık nedeniyle seçenek yaptırımlara çevrilmemesi ve ertelenmemesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.

Sanık, suça konu sözlerin şaka maksatlı olarak söylendiğini belirterek hükmü temyiz etmiş ise de, hakaret suçunun oluşması için mutlaka bir fiil isnadı şart olmayıp; şaşılık, topallık, kamburluk, kellik gibi fiziksel kusurlara ilişkin bir vasıflandırma ile de bu suçun işlenmesi mümkündür. Dolayısıyla, onbaşı rütbesinde bulunan mağdurun, ast ve üstleri ile bir arada bulunduğu bir ortamda, astı konumunda bulunan sanık tarafından Şaşı, şaşı diye çağrılması ile üstlük nüfuzunun aşağılandığının, rencide edildiğinin kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Mağdurun fiziksel kusuru ile ilgili bu sözlere duyduğu tepki ve daha önce de kendisine uyanda bulunduğunu söylemesi karşısında, bu sözlerin şaka maksatlı olarak söylendiğinin kabulü de mümkün değildir. Bu nedenle sanığın bu yöndeki temyizinde haklılık görülmemiştir.

Öte yandan Anayasa'nın 38'nci maddesinde suç ve cezalara ilişkin uyulması zorunlu temel ilkeler açıklanmış; hangi eylemlerin suç sayılacağı, ne tür ceza verileceği hususları yasa koyucunun yetki ve takdirine bırakılmıştır. Yasa koyucu, Anayasaya göre kendi yetki alanına giren konularda takdir hakkına sahiptir. Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp haklı nedenlerin bulunması halinde farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir. Durum ve konulardaki farklılık, hukuki statülerdeki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kurallar ve farklı uygulamalar getirebilir. Bu kapsamda yasa koyucunun, askerlik hizmetinin gereklerini gözeterek Askeri Ceza Kanunu’nda düzenlenen ve askeri itaat ile inkıyadı bozan suçlar hakkında verilen hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi olanağını ortadan kaldırmasında da bu suçların niteliği dikkate alındığında haklı nedenlerin bulunduğu ve inceleme konusu olay ile ilgili olarak uygulanan hükümlerin Anayasa'ya aykırı olmadığı açıktır.

Dolayısıyla sanığın bu yöndeki temyizinde de haklılık görülmediğinden, temyiz sebeplerinin reddi ile usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden hukuka uygun bulunan hükümlerin onanmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy