Askeri Yargıtay 3. Daire 2008/637 Esas 2008/503 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2008/ 637
Karar No: 2008 / 503
Karar Tarihi: 28.02.2008

(1632 S. K. m. 66) (5237 S. K. m. 7, 63) (5271 S. K. m. 231) (353 S. K. m. 202, 203, 204, 214, 254, Ek. m. 1) (5275 S. K. m. 98, 99, 100, 101) (5395 S. K. m. 23)

İzin tecavüzü suçundan hükümlü P.Er Şenol TÜDEŞ hakkında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesince verilen 13.02.2008 tarihli, 2007/628 Esas ve 2008/68 Müt. Karar sayılı infazın durdurulması talebinin reddine ilişkin duruşmasız işlere ait karara hükümlü tarafından itiraz edilmesi nedeniyle, Askeri Yargıtay Başsavcılığının itiraz hakkında Askeri Yargıtay’ca karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi istemini içeren, 26.02.2008 tarihli ve 2008/2100 sayılı tebliğnamesine bağlanarak Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Hükümlü P.Er Şenol TÜDEŞ'in, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 19.02.2007 tarihli, 2007/628-89 Esas ve Karar sayılı hükmüyle, 19.09.2006-29.10.2006 tarihleri arasında izin tecavüzü suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK'nın 66/1-b ve TCK'nın 62'nci maddeleri gereğince on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, nezarette, yolda ve tutuklulukta geçen sürelerin TCK'nın 63'üncü maddesi gereğince cezasından mahsubuna karar verilmiştir.

Hüküm, Dairemizin 10.07.2007 tarihli, 2007/1613-1627 Esas ve Karar sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş, Askeri Mahkemece, kesinleşen hüküm infaz için 15.08.2007 tarihli yazı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderilmiş, hükmün infazına başlandıktan sonra Askeri Savcılığın 12.02.2008 tarihli yazısı ile hükümlünün 5728 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 23l'inci maddesindeki şartları taşıdığından bahisle, hükümlü hakkındaki infazın durdurulmasına ve hükümlünün tahliyesine karar verilmesi talep edilmiştir.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 13.02.2008 tarihli, 2007/628 Esas ve 2008/68 Müt. Karar sayılı duruşmasız işlere ait kararıyla;

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun 5271 sayılı CMK'da düzenlemiş bir usul kuralı olduğu, TCK'nın 7'nci maddesinde kanunların zaman bakımından uygulanması kuralının düzenlendiği ve bu düzenlemenin maddi ceza hukukuna ilişkin bulunduğu, 5271 sayılı Kanunda zaman bakımından uygulanma kuralına benzer düzenleme bulunmadığı, usulde derhal uygulama prensibinin geçerli olduğu, 5728 sayılı Kanun'un Geçici 1'inci maddesinde, lehe uygulamanın nasıl yapılacağının açıklandığı, TCK'nın 7'nci maddesinin dikkate alınacağının açıkça belirtildiği, 5728 sayılı Kanunun ceza içeren kanunlarda değişiklik yaptığı dikkate alındığında lehe değerlendirmelerin kapsamının ceza içeren hükümlere ilişkin olduğu, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının bir usul kuralı olduğu ve şartları varsa kesinleşmemiş yargılama işlemlerinde uygulanabileceği, kesinleşen veya infazı devam eden kararlarda uygulanamayacağı gerekçeleri ile 5728 sayılı Kanun'un 562'nci maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 231'inci maddesinde yapılan değişikliğin lehe bir sonuç doğurmayacağı, hükmün infazında bir tereddüt yaratmayacağı görüşüyle infazın durdurulması ve hükümlünün tahliyesine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Bu karar hükümlüye 15.02.2008 tarihinde tebliğ edilmiş, hükümlü tarafından verilen ve 15.02.2008 tarihinde kayda giren dilekçe ile 02.02.2008 tarihinde çıkan yasadan faydalanmak istiyorum şeklindeki beyanla adı geçen karara itiraz edilmiştir.

Tebliğnamede, infazın durdurulması talebinin reddine ilişkin karara yönelik itirazı incelemeye 353 sayılı Kanun'un 5530 sayılı Kanun'la değişik 202'nci maddesi uyarınca en yakın askeri mahkeme görevli olduğundan, itiraz hakkında Askeri Yargıtay’ca karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yönünde görüş bildirilmiştir.

Yapılan incelemede;

1- Öncelikle incelenmesi gereken koku, CMK'nın 231'inci maddesinde 5728 sayılı Kanunla yapılan değişiklik nedeniyle, halen cezaları infaz edilmekte olan hükümlüler hakkında infazın durdurulmasına ve tahliyelerine karar verilmesi istemleri üzerine verilecek kararlara karşı yapılan itirazların, Askeri Yargıtay tarafından mı, yoksa en yakın askeri mahkeme tarafından mı incelenmesi gerektiğine ilişkin bulunmaktadır.

Olağan bir kanun yolu olan itiraz, 353 sayılı Kanun'un 202, 203 ve 204'üncü maddelerinde düzenlenmiş iken, 05.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 29.06.2006 tarihli ve 5530 sayılı Kanunla 203'üncü madde yürürlükten kaldırılmış ve 202'nci maddeye Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yapılacak itirazları en yakın askeri mahkeme inceler şeklinde bir fıkra eklenmiştir. Askeri Yargıtayın itiraz mercii olarak bakacağı işler ise temyiz isteminin hükmü veren askeri mahkemece reddine ilişkin kararlara yapılacak itiraza dair 214'üncü madde ile cezaların yerine getirilmesi sırasında alınması gereken kararlara itiraza ilişkin 254'üncü maddede gösterilmiştir.

29.06.2006 tarihli ve 5530 sayılı Kanun'un 59'uncu maddesiyle yeniden düzenlenen, Cezaların yerine getirilmesi sırasında alınması gereken kararlar ve bu kararlara itiraz başlıklı 353 sayılı Kanun'un 254'üncü maddesinin 1'inci fıkrası; Cezaların yerine getirilmesi sırasında, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran haller nedeniyle geçirilmiş süreler ile hastanede geçen sürenin cezadan indirilmesine, değişik hükümlerdeki cezaların toplanmasına ve mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksamaya ilişkin bir karar alınması gerekirse, hükmü veren askeri mahkemeden karar istenir. Bu kararlar duruşma yapılmaksızın verilir, 3'üncü fıkrası; Yukarıdaki fıkralar uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilebilir. hükmünü içermektedir.

Madde gerekçesinde, 353 sayılı Kanunun 251, 252 ve 253'üncü maddeleri hükümleri 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda düzenlendiğinden, bu maddeler 62'nci madde ile yürürlükten kaldırılmaktadır. Tasarının 56'ncı maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun ilgili hükümlerinin askeri mahkemelerce uygulanacağı düzenlendiğinden, cezaların yerine getirilmesi sırasında, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran haller nedeniyle geçirilmiş süreler ile hastanede geçen sürelerin cezadan indirilmesinde ve değişik hükümlerdeki cezaların toplanması ve mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksamaya ilişkin bir karar alınması gerekirse, hükmü veren askeri mahkemeden alınacak karar ve bu karara itiraz şekli düzenlenmektedir. denilmektedir.

Gerekçede sözü edilen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun İnfazla İlgili Kararlar başlıklı 98-101'inci maddelerinde; Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama, Birden fazla hükümlerdeki cezaların toplanması, Hastanede geçen sürenin cezadan indirilmesi ve İnfaz sırasında verilecek kararların mercii ve usulü konuları düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin 353 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılan 251, 252 ve 253'üncü maddelerinde yazılı konuları içerdiği, ya da sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlünün lehine olursa ibaresi dışında, özde aynı oldukları görülmektedir. Kaldı ki, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağına ilişkin kuralın TCK'nın 7'nci maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle askeri yargıda uygulanmayacağı söylenemez.

Uyuşmazlık konusu olayda, sonradan çıkan lehe bir kanun nedeniyle hükümlü hakkındaki cezanın infazının durdurulması ve hükümlünün tahliyesine karar verilmesi istenildiğine göre, çektirilecek cezanın hesabında duraksama bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 29.03.2001 tarihli ve 138-134 Esas ve Karar sayılı kararında, cezanın yerine getirilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin bir talep üzerine verilen kararın 353 sayılı Kanun'un 254'üncü maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği kabul edilmiş bulunmaktadır.

Bu nedenle; Askeri Mahkemece verilen kararın 353 sayılı Kanun'un 254'üncü maddesi kapsamında verilmiş bir karar olduğunun ve bu karara yönelik itirazı inceleme yerinin Askeri Yargıtay olduğunun kabulünde zaruret bulunmaktadır (Üye Hak. Alb. Bilgin AK bu halin cezanın infazında duraksama olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla itiraz merciinin en yakın askeri mahkeme olduğu yönündeki görüşüyle karara iştirak etmemiştir.).

2- İlk defa 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23'üncü maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 06.12.2006 tarihlice 5560 sayılı Kanunla Ceza Muhakemesi Kanunu bünyesine de dahil edilmiş bulunmaktadır.

CMK'nın 231'inci maddesine 5560 sayılı Kanunla eklenmiş olan 5 inci fıkra, ... Yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir., 14'üncü fıkra, Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlarla ilgili olarak uygulanabilir. şeklinde iken ve dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin, sadece soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlarla ilgili olarak bir yıl veya daha az süreli hapis ve adli para cezasına hükmolunması halinde uygulanması olanağı varken; 08.02.2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 5728 sayılı Kanun'un 562'nci maddesiyle, CMK'nın 231'inci maddesinin 5'inci fıkrasında yer alan bir yıl ibaresi iki yıl olarak, 14'üncü fıkrası ise, Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan, inkılap kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz şeklinde değiştirilmiş bulunmaktadır.

Bu değişiklikle, CMK'nın 231'inci maddesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerinin uygulama kapsamı genişletilmiş, Anayasanın 174'üncü maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar dışındaki bütün suçlarla ilgili olarak, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına hükmolunması halinde, bu hükümlerin uygulanabilmesine olanak tanınmış bulunmaktadır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, yargılamada hükmün açıklanması sırasında dikkate alınması gereken, davayı ve cezayı ertelememekle birlikte, hükmün açıklanmasını erteleyen, kurulan hükmün sanık hakkında hiçbir hukuki sonuç doğurmamasını sağlayan, beş yıllık denetim süresi içinde kasten bir suç işlenmemesi ve denetimli serbestlik hükümlerine uygun davranılması şartına bağlı olarak davanın düşmesine karar verilmesini sağlayan yeni bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu düzenlemenin bir usul hükmü olduğu ve ancak derdest davalara uygulanabilecek şeklindeki görüşlere karşın (Prof. Dr.İzzet ÖZGENÇ, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Eğitim Notu), gerek öğretide ve gerekse uygulamada CMK'da yer almış olmakla birlikte maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği kabul edilmektedir (Prof. Dr. Erdener YURTCAN, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Açısından 5728 Sayılı Yasa; Askeri Yargıtay Drl.Krl.nun 21.02.2008 tarihli ve 21-21 sayılı 21.02.2008 tarihli 26-24 sayılı, 21.02.2008 tarihli ve 24-23 sayılı, 21.02.2008 tarihli ve 20-20 sayılı, 21.02.2008 tarihli ve 23-22 sayılı, Yargıtay 1 inci C.D.nin 16.07.2007 tarihli ve 5557-5816 sayılı kararları).

5560 sayılı Kanunla ilgili TBMM Adalet Komisyonu Raporunda, Yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanundaki düzenlemesi itibarıyla, erteleme, bir koşullu atifet kurumu niteliği taşımakta idi. Buna göre, deneme süresi içerisinde yeni bir suçun işlenmemesi halinde, mahkumiyet vaki olmamış sayılmakta idi. Keza, erteleme, sadece hapis cezası açısından değil, ertelemenin bölünmezliği kuralı gereğince, diğer bütün ceza hukuku yaptırımları bakımından da, kural olarak, aynı sonucu doğurmakta idi. Buna karşılık 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun sisteminde ise, erteleme, sadece hapis cezasına özgü bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir. Bu bakımdan, yeni sistemde artık ertelemenin bölünmezliği' kuralından söz etmek mümkün değildir. Hapis cezası açısından bir infaz rejimi olarak kabul edilen ertelemede, hükümlü, denetim süresi zarfında kasıtlı yeni bir suç işlemediği ve kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, hakkında hükmolunan hapis cezası infaz edilmiş sayılacaktır. Şayet hakkında hapis cezasının yanı sıra ya da sadece adli para cezasına veya güvenlik tedbirlerine hükmedilmişse, adli para cezası ve güvenlik tedbirleri bakımından erteleme söz konusu olmayacaktır. Bu durum, ertelemeyi hükümlü açısından, yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu sistemindeki düzenlemeye nazaran daha ağır sonuçlar doğuran bir kurum haline getirmiştir. Bu nedenle kurumlar arasındaki dengeli geçişi sağlamak amacıyla, Türk Ceza Hukukuna ilişkin yeni mevzuatımızda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, bir kurum olarak düzenlenmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. denilmiş olması da bu görüşü doğrulamaktadır (Dönem: 23, Yasama Yılı:2, TBMM S.Sayısı:56).

Bu açıklamalar yanında, sistemin zaman aşımı süresini kısaltması, durdurması; kamu davasının düşmesini düzenlemesi nedeniyle sadece bir usul kuralı olmadığı, maddi ceza hukuku düzenlemelerini de içerdiği sonucuna varılmıştır.

Bu saptamadan sonra, 5728 sayılı Kanunla getirilen düzenlemenin uyarlama yargısına açık olup olmadığı tartışılmıştır. Doktrinde, kesin hükümden sonra yürürlüğe giren ve fiili suç olmaktan çıkarmayıp, sadece failin lehine hükümler taşıyan yeni yasanın kesin hükme etkisini saptamak için TCK'nın 7/2'nci maddesine bakmak gerektiği, söz konusu maddede Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur. denmekle, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 98/1'inci maddesi uyarınca Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilmeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlünün lehine olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir. hükmünün uygulanması gerektiği, 5728 sayılı Kanun'un 562'nci maddesinin uyarlama yargısına açık olduğu kabul edilmektedir. (M.E.ARTUK-A.GÖKÇEN-A.C.YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2.Bası, S: 221, 222; Erdener YURTCAN, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Açısından 5728 Sayılı Yasa). Uygulamada da bu görüşün benimsendiği ve uyarlama yargısı yapıldığı görülmektedir (Yargıtay 1 inci C.D.nin 16.07.2007 tarihli ve 5557-5816 sayılı, 10 uncu C.D.nin 02.07.2007 tarihli ve 5010-8222 sayılı kararları).

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kurulumu ve Yargılama Usulü Kanunun, 5530 sayılı Kanunla değişik Ek 1'inci maddesi; Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde Ceza Muhakemesi Kanununun adli kontrole ilişkin 109 ila 115, değerlendirme raporu yetkisine ilişkin 166 ve istinafa ilişkin 272 ila 285'inci maddeleri hükümleri hariç olmak üzere diğer hükümleri askeri yargıda da uygulanır. hükmünü içermekte olup; Ceza Muhakemesi Kanununun, Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması başlıklı 231'inci maddesinin askeri yargı bakımından uygulanacağında bir kuşku bulunmamaktadır.

Maddi ceza hukukuna da ilişkin olduğu kabul edilen ve lehe sonuçlar doğurması olasılığı bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların, işlediği suç ve hükmedilen ceza miktarı itibarıyla, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmadığı anlaşılan hükümlü hakkında da uygulanması mümkün olduğundan, takdir ve değerlendirmeye ihtiyaç gösteren bu hususun, 5728 sayılı Kanun'un Geçici 1'inci maddesinin 2'nci fıkrasına ve sayılı Kanun'un 254'üncü maddesine uygun olarak, hükmü veren Askeri Mahkeme tarafından, duruşma açılmak suretiyle karara bağlanması gerekmektedir.

Bu nedenle;

5728 sayılı Kanun'un 562'nci maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 231'nci maddesinde yapılan değişikliğin lehe bir sonuç doğurmayacağı, infazda bir tereddüt yaratmayacağı gerekçeleriyle istemin reddedilmesi hukuka aykırı görüldüğünden, hükümlünün itirazının kabulüne, duruşmasız işlere ait kararın kaldırılmasına, takdir ve değerlendirmeye ihtiyaç gösteren hususlar hakkında duruşma açılarak karar verilmesine, karar verilinceye kadar hükümlünün mağduriyetinin önlenmesi bakımından infazın durdurulmasına ve hükümlünün tahliyesine karar verilmesi gerekmiştir.

Başkan Hak.Alb.Tamer KORKMAZ ve Üye Hak.Alb.Bilgin AK kanunen ertelenmesi olanaklı olmayan bir hususta hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin yasanın ruhuna uygun olmadığı yönündeki görüşleri ile karara iştirak etmemişlerdir.

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1. Hükümlünün itirazının KABULÜ ile; hukuka aykırı görülen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 13.02.2008 tarihli, 2007/628 Esas, 2008/68 Müt. Karar sayılı duruşmasız işlere ait kararın hükümlünün itirazına atfen ve resen, 353 sayılı Kanun'un 204 ve 254'üncü maddeleri gereğince KALDIRILMASINA,

2. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 19.02.2007 tarihli ve 2007/628-89 Esas ve Karar sayılı mahkumiyet hükmünün infazının, 5278 sayılı Kanun'un 562'nci maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 231'inci maddesinde yapılan değişikliklerin takdir ve değerlendirilmesinin duruşma açılarak karar verilinceye kadar DURDURULMASINA ve hükümlünün TAHLİYESİNE, gereği için Askeri Yargıtay Başsavcılığına müzekkere yazılmasına,

28.02.2008 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe aykırı olarak, itiraz merciinin en yakın askeri mahkeme olduğu yönünde Üye Hak.Alb.Bilgin AK'ın, kanunen ertelenmesi olanaklı olmayan bir hususta hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin yasanın ruhuna uygun olmadığı yönünden Başkan Hak.Alb.Tamer KORKMAZ ve Üye Hak.Alb.Bilgin AK'ın karşı oyları ve oyçokluğuyla, diğer yönlerden oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, müessese olarak TCK'nın 51'inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi ile benzerlik göstermektedir. Aralarındaki tek fark, hapis cezasının ertelenmesine karar verilebilmesi için, Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak şartı gerekli iken, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için, Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması şartı bulunmaktadır.

Bu kurumun CMK bünyesine dahil edilmesine ilişkin 5560 sayılı Kanunla ilgili TBMM Adalet Komisyonu Raporunda, Yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanundaki düzenlemesi itibarıyla, erteleme, bir koşullu atifet kurumu niteliği taşımakta idi. Buna göre, deneme süresi içerisinde yeni bir suçun işlenmemesi halinde, mahkumiyet vaki olmamış sayılmakta idi. Keza, erteleme, sadece hapis cezası açısından değil, ertelemenin bölünmezliği kuralı gereğince, diğer bütün ceza hukuku yaptırımları bakımından da, kural olarak, aynı sonucu doğurmakta idi. Buna karşılık 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun sisteminde ise, erteleme, sadece hapis cezasına özgü bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir. Bu bakımdan, yeni sistemde artık ertelemenin bölünmezliği kuralından söz etmek mümkün değildir. Hapis cezası açısından bir infaz rejimi olarak kabul edilen ertelemede, hükümlü, denetim süresi zarfında kasıtlı yeni bir suç işlemediği ve kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, hakkında hükmolunan hapis cezası infaz edilmiş sayılacaktır. Şayet hakkında hapis cezasının yanı sıra ya da sadece adli para cezasına veya güvenlik tedbirlerine hükmedilmişse, adli para cezası ve güvenlik tedbirleri bakımından erteleme söz konusu olmayacaktır. Bu durum, ertelemeyi hükümlü açısından, yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu sistemindeki düzenlemeye nazaran daha ağır sonuçlar doğuran bir kurum haline getirmiştir. Bu nedenle kurumlar arasındaki dengeli geçişi sağlamak amacıyla, Türk Ceza Hukukuna ilişkin yeni mevzuatımızda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, bir kurum olarak düzenlenmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. denilerek müessesenin erteleme kurumuna alternatif olarak getirildiği görülmektedir.

Bu nedenle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun askeri yargıda da uygulanabileceği, ancak, kanunen hapis cezasının ertelenmesi olanağı yoksa daha da ileri gidilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin yasanın ruhuna uygun olmadığı, dolayısıyla Askeri Mahkemenin gerekçesi yerinde olmamakla birlikte kararının doğru olduğu görüşüyle çoğunluğun kararına katılamadık. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy