Askeri Yargıtay 3. Daire 2008/2032 Esas 2008/2031 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2008/ 2032
Karar No: 2008 / 2031
Karar Tarihi: 22.07.2008

(5271 S. K. m. 24, 170, 174, 232) (353 S. K. m. 16, 44, 207, Ek m. 1) (1632 S. K. m. 136)

6'ncı Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığının 19.1.2007 tarihli, 2007/221-30 Esas ve Karar sayılı iddianamesiyle, sanığın, 5.10.2006 günü mazarratı mucip nöbet talimatına aykırı hareket etmek suçunu işlediği iddia olunarak, ASCK'nın 136/1-C maddesi uyarınca cezalandırılması ve Hazine zararının 353 sayılı Kanun'un 16'ncı maddesi uyarınca tazmin etmesi istemiyle kamu davası açılmış,

Yapılan yargılama sonunda, Askeri Mahkemece, yüklenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilerek, hazine zararının takibi saklı kalmak kaydıyla, sanığın beraatine karar verilmiştir.

Hüküm, Askeri Savcı tarafından Askeri Mahkemenin iddianamenin iadesine ilişkin kararının son paragrafında ... kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken iddianame tanzim edilmiş olması sebebiyle ... ibaresi mevcuttur. Bu ibare hakimin görüşünü yansıtmakta olup ihsası rey teşkil etmektedir. Duruşmada yaptığımız hakimin reddi talebimiz reddedilmiş olup, temyiz etmek gereği hasıl olmuştur.

ASCK'nın 136'ncı maddesinde ifadesini bulan mazarratı mucip nöbet talimatına aykırı hareket etmek suçu kasten veya tekasülen işlenebilen bir suçtur. Nöbet talimatları önceden kendisine tebliğ edilen sanık kurma kolunu çekip bırakmanın ve tetiğe basmanın nöbet talimatına aykırı olduğunu bildiğinden, hizmet nedeniyle kendisine teslim edilen tüfeğine mermi sürerek patlatmasının, ASCK'nın 136/1-C maddesinde yazılı suçu oluşturduğu kanaatindeyiz. şeklinde beyanda bulunularak, süresinde ve sanık aleyhine temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede, gerekçeli hükmün ve duruşma tutanağının başlık kısmı ile kısa karar bölümüne askeri savcı olarak farklı isimlerin yazılı olduğu, duruşmaya katılan askeri savcının kimliği konusunda tereddüt yaratan bu durumun 5271 sayılı CMK'nın 232'nci maddesinin 2'nci fıkrasının (b) bendine aykırılık teşkil ettiği belirtilerek, usul yönünden bozma isteminde bulunulmuştur.

Yapılan incelemede;

1- Hakimin reddi isteminin reddedilmesine ilişkin kararla ilgili olarak yapılan temyiz incelemesinde;

6'ncı Kor.K.lığı Askeri Savcılığının 19.1.2007 tarihli, 2007/221-30 Esas ve Karar sayılı iddianamesiyle;

... Mazarratı mucip nöbet talimatına aykırı hareket etmek suçu kasten veya tekasülen işlenebilen bir suçtur. Dosyanın incelenmesinde, şüphelinin intihara teşebbüs ettiğine dair bilgiler mevcut ise de; şarjöründeki ilk mermisi manevra mermisi olan silahını karın boşluğuna dayayarak ateş etmesi tekasülen hareket ettiğini göstermektedir.

Şüpheliye nöbet genel ve özel talimatının, silah konusunda dikkat edilecek hususların değişik tarihlerde tebliğ edildiği, şüphelinin 5.10.2006 günü 10.00-12.00 saatleri arasında 3 No.lu kule nöbetçisi olduğu, nöbeti esnasında G3 piyade tüfeğinin manevra mermisiyle bir el ateş ettiği, 7,62 mm G3 piyade tüfeği manevra mermisinin birim fiyatının 0,95 YTL olduğu, bu suretle 'mazarratı mucip nöbet talimatına aykırı hareket etmek' suçunu işlediği, şüpheli ve tanık ifadeleri, tutanak, fiyat bildirimi ve dosyada mevcut diğer delillerle anlaşıldığından

Denilerek, sanığın, ASCK'nın 136/1-C maddesi uyarınca cezalandırılması ve 0,95 YTL tutarındaki Hazine zararını, 353 sayılı Kanun'un 16'ncı maddesi uyarınca tazmin etmesi istemiyle kamu davası açılmıştır.

6'ncı Kor.K.lığı Askeri Mahkemesinin Hak.Kd.Yzb. M.K.'nın katılımıyla tek hakim tarafından verilen 12.2.2007 tarihli, 2007/4001-8 evrak ve karar sayılı duruşmasız işlere ait kararıyla;

... Şüphelinin 5.10.2006 tarihinde 10.00-12.00 saatleri arasında 3 No.lu kule nöbetçisi iken, daha önceden hazırladığı anlaşılan kendi not defterinin altı sayfasını kapsayan intihar notu bırakarak boş şarjörü çıkarıp ilk mermisi manevra mermisi olan dolu şarjörü takıp karın bölgesine ateş etmek suretiyle intihara teşebbüs ettiği, ancak olay anında yaşadığı psikoloji sebebiyle ilk dolu merminin manevra mermisi olduğunu unuttuğundan intihar amacını gerçekleştiremediği, anılan tüm tanık beyanları ile şüphelinin savunmasında ittifakla ortaya konulmuştur.

Bu halde şüphelinin tekasülü esasen manevra mermisi olan dolu şarjörün ilk mermisinin gerçek olduğunu düşünmek şeklinde gerçekleşmiş olup, bu tekasülü sebebiyle amaçladığı intihar eylemini gerçekleştiremediği açıktır.

Eyleme ilişkin olarak şüphelinin silahından boş şarjörü çıkarıp, dolu şarjörü takıp kurma kolunu çekip bırakması eylemlerinin tamamının tekasülen değil, iraden gerçekleştiği anlaşılmakla, Askeri Savcının şüphelinin eyleme ilişkin tekasülünün eylemin hangi kısmına ait olduğu olaylar izah edilirken dosyada mevcut deliller ile ilişkilendirilerek açıklanmadığından anlaşılmamıştır.

Bu kapsamda eğer şüphelinin mahkememizce tespit edilen yukarıda açıklanan tekasülü dışında başka bir tekasülü yoksa kastının tamamen intihara yönelik olması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken iddianame tanzim edilmiş olması; eğer yukarıda zikredilen tekasül dışında başka bir tekasül unsuru mevcut ise bunun 5271 sayılı CMK'nın 170/4'üncü maddesi gereğince olaylarla ilişkilendirilerek ortaya konulması iddianamenin iadesi olarak kabul edilmekle,

Denilmek suretiyle, maddi olayın sübutuna ve sanığın iddianamede gösterilen eyleminin suç teşkil etmeyeceğine dair ihsası rey oluşturacak biçimde davanın esası hakkında değerlendirmeler yapılarak, 5271 sayılı CMK'nın 170 ve 174'üncü maddeleri gereğince, iddianamenin iadesine karar verilmiştir.

Bu karara, Askeri Savcı tarafından süresinde itiraz edilmekle, 5'inci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 7.3.2007 tarihli, 2007/283-90 Müt. sayılı duruşmasız işlere ait kararıyla, itirazın kabulüne ve 6'ncı Kor.K.lığı Askeri Mahkemesinin iddianamenin iadesine ilişkin duruşmasız işlere ait kararının ortadan kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiştir.

Bu aşamadan sonra, 6'ncı Kor.K.lığı Askeri Mahkemesinde görülen davanın 19.3.2007 tarihli ilk duruşmasında, sanığın sorgusuna başlanılmadan önce, Askeri Savcı tarafından İddianamenin iadesi kararına itiraz dilekçesinde de belirttiğimiz üzere, iddianamenin iadesi kararında ihsası rey oluşturacak ifadeler vardır. şeklinde beyanda bulunularak, 5271 sayılı CMK'nın 24/1'inci maddesi uyarınca hakimin reddi isteminde bulunulması üzerine.

6'ncı Kor.K.lığı Askeri Mahkemesinin 19.3.2007 tarihli, 2007/1727-51 Evrak ve Karar sayılı duruşmasız işlere ait kararıyla, Askeri Savcının, sanık A.C. hakkında mazarratı mucip nöbet talimatına aykırı hareket etmek suçundan açılan kamu davasının duruşma hakimi Hak.Kd.Yzb. M.K.'yı reddi isteminin reddine karar verilmiştir.

Bu karar, Askeri Savcı tarafından, 353 sayılı Kanun'un 44'üncü maddesi gereğince hükümle birlikte temyiz edilmiştir.

353 sayılı Kanun'un 5530/61 sayılı Kanun ile değişik Ek 1'inci maddesinin yollamada bulunduğu 5271 sayılı CMK'nın Hakimin reddi sebepleri ve ret isteminde bulunabilecekler başlığını taşıyan 24'üncü maddesinin 1'inci fıkrası Hakimin davaya bakamayacağı hallerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir., 2'nci fıkrası Cumhuriyet savcısı (askeri savcı); şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hakimin reddi isteminde bulunabilirler. hükmünü içermektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170'inci maddesinin 1 ve 2'nci fıkralarında, kamu davasını açma görevinin, Cumhuriyet savcısı (askeri savcı) tarafından yerine getirileceği, soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması halinde; Cumhuriyet savcısının (askeri savcının) bir iddianame düzenleyeceği; 3'üncü fıkrasında, görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenecek iddianamede nelerin gösterileceği belirtildikten sonra, 4'üncü fıkrasında İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır. denilmektedir.

5353 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 174'üncü maddesine göre, mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren on beş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik ve hatalı noktalar belirtilmek suretiyle, 170'inci maddeye aykırı olarak düzenlenen iddianamenin Cumhuriyet başsavcılığına (askeri savcılığa) iade edilmesi mümkündür.

Somut olayda, 6'ncı Kor.K.lığı Askeri Mahkemesinin Hak.Kd.Yzb. M.K. tarafından verilen 12.2.2007 tarihli, 2007/4001-8 evrak ve karar sayılı duruşmasız işlere ait kararıyla, sanık (Ter.) J.Er A.C.'ya yüklenen suçu oluşturan olayların, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanması istenilerek, 5271 sayılı CMK'nın 170 ve 174'üncü maddeleri uyarınca, iddianamenin Askeri Savcılığa iade edilmesi sırasında, hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek biçimde önceden görüş (kanaat) bildiren açıklamalarda bulunmaktan, değerlendirme yapmaktan kaçınması gerekmesine rağmen, yukarıda ayrıntılı bir biçimde açıklandığı üzere; maddi olayın sübutuna ve sanığın iddianamede belirtilen eyleminin suç teşkil etmeyeceğine dair ihsası rey oluşturacak biçimde delillerin değerlendirilmesi yapılarak, ardından, ... Şüphelinin mahkememizce açıklanan tekasülü dışında başka bir tekasülü yoksa kastının tamamen intihara yönelik olması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken iddianame tanzim edilmiş olması... şeklinde, davanın esası hakkında önceden kesin yargı (hüküm) niteliğinde bir kanaat açıklamasında bulunulmuş olması karşısında, artık hakimin tarafsızlığından söz edilemeyeceğinden, Askeri Savcının haklı ve yerinde görülen hakimin reddi isteminin, kanuna aykırı olarak reddolunması suretiyle, Hak. Kd. Yzb. M.K.'nın hükme katılmasının sağlanması, 353 sayılı Kanun'un 207/3-C maddesine göre hukuka kesin aykırılık oluşturduğundan, hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

2- Duruşmaya katılan Askeri Savcının kimliği konusunda tereddüt bulunup bulunmadığı konusunda yapılan incelemede;

Tebliğnamede de belirtildiği gibi; gerekçeli hükmün başlık kısmında Askeri Savcı olarak Hak. Kd. Ütğm. E.A.'nın ismi yazılı olmasına rağmen, kısa karar bölümünde Hak. Kd.Yzb. V.Ç.'nin isminin yazılı olduğu; duruşma tutanağının başlık kısmında da Askeri Savcı olarak aynı şekilde Hak. Kd. Ütğm. E.A.'nın, hüküm fıkrasında ise Hak. Yzb. V.Ç.'nin isminin yazılı bulunduğu görülmektedir. Duruşma tutanağında her iki Askeri Savcının birden duruşmaya katıldıklarına veya duruşma sırasında yer değiştirdiklerine dair bir kayıt yer almadığından, duruşmaya hangi Askeri Savcının katıldığı, duruşmaya katılan askeri savcının kimliği konusunda tereddüt oluşturan ve 5271 sayılı CMK'nın 232/2-(b) maddesine aykırılık teşkil eden bu durum da, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

Usule ilişkin her iki bozma sebebi karşısında, davanın esası hakkında bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy