Askeri Yargıtay 3. Daire 2007/2075 Esas 2007/2068 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2007/ 2075
Karar No: 2007 / 2068
Karar Tarihi: 02.10.2007

(1632 S. K. m. 3, 47, 87, Ek m. 8) (5237 S. K. m. 62) (353 S. K. m. 10) (657 S. K. m. 99, 178) (211 S. K. m. 115) (Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği m. 717) (Fazla Çalışmanın Uygulama Esaslarını Gösterir Yönetmelik m. 6, 7)

Askeri mahkemece; sanığın, 23.7.2005 tarihinde emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK'nın 87/1 (İkinci cümlesi) ve TCK'nın 62'nci maddeleri gereğince, iki ay on beş gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, ASCK'nın 47/A ve (5329 sayılı Kanunla eklenen) Ek 8'inci maddelerinde düzenlenen engel nedeniyle hapis cezasının adli para cezası ya da tedbirlerden birine çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Hüküm, sanık tarafından özetle; olayın meydana geldiği günlerde eşinin ve oğlunun ciddi rahatsızlıkları olduğu, olaydan iki hafta kadar sonra eşinin ve eşinden yirmi gün kadar sonra da oğlunun Ankara'da ameliyat olduğu, o an içinde bulunduğu psikolojik durum nedeniyle müsnet suçun manevi unsur yönünden oluşmadığı, kendisine yazılı bir emir tebliğ edilmediği, askerlik şubesi başkanının emrini açıkça reddetmesinin söz konusu olmaması nedeniyle temel cezanın fazla tayin edildiği, MSB bünyesinde çalışan bir sivil memur olması nedeniyle hakkında müsnet suçtan mahkûmiyet hükmü kurulmasının hukuka aykırı olduğu, sorgusunu tespiti için askerlik şubesine talimat yazılmasının usule aykırı olduğu, kendisini seferberlik kısmında çalışmasına rağmen ASAL kısmının işlemleri için yapılan fazla mesaiye çağırılmasının göreviyle ilgisinin bulunmadığı ileri sürülerek, süresinde temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede, hükmün onanmasına karar verilmesi istenilmiştir.

Sanık Svl. Me. S.H.'nin, olay tarihinde Kastamonu Askerlik Şubesi Başkanlığı emrinde görev yaptığı, Şube Başkanı Per. Yzb. Ü.D.C. tarafından, 22.7.2005 tarihinde saat 16.10'da, ertesi gün (23.7.2005 Cumartesi günü) saat 10.0'da tüm memurların katılımı ile mesai yapılması için emir verildiği ve sözlü olarak tebliğ edildiği, diğer sivil memurların belirtilen tarih ve saatte mesaiye gelmesine rağmen sanığın gelmediği, Yzb. Ü.D.C. tarafından telefonla aranmasına rağmen telefona cevap vermediği, bunun üzerine Yzb. Ü.D.C.'nin sanığı çağırması için P.Çvş. M.T.'yi sanığın evine gönderdiği, Çvş. M.T.'nin şube başkanının emrini iletmesine rağmen sanığın, İşim var, gelmeyeceğim diyerek mesaiye gitmediği, Yzb. Ü.D.C.'nin sanığı tekrar telefonla arayarak neden mesaiye gelmediğini sorduğu, sanığın ise, Bugün evde temizlik var, elektrikçi gelecek, ben gelmiyorum, pazartesi savunmamı alın diyerek mesaiye gitmediği, böylece emrin yerine getirilmesini sözle açıkça reddettiği ve emir tekrar edildiği hâlde emri yerine getirmediği maddi olay olarak sübut bulmaktadır.

353 sayılı Kanunun 10/C maddesinde, Milli Savunma Bakanlığı veya Türk Silâhlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personelin asker kişi sayılacağının ve ASCK'nın 3/2'nci maddesinde de, bu kişilerden Devlet memurlarının asker kişi sıfatlarının, 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanununun 115'inci maddesinde belirtilen yükümlülükleri ile sınırlı olduğunun belirtilmiş olması karşısında, sanık Svl.Me. S.H.'nin asker kişi sıfatını taşıdığında kuşku bulunmamaktadır.

TSK İç Hizmet Kanununun 115/b ve 14'üncü maddeleri ile, TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 717/b maddesindeki hükümlerden, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde görevli tüm sivil personelin emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda oldukları, asta yüklenen görevleri aynen yapmaya mecbur oldukları, aksine hareket edenlerin askerlerin tâbi olduğu cezai müeyyidelere tâbi olacakları açıkça anlaşılmaktadır. Bu düzenlemelere dayanarak, yerleşmiş Askeri Yargıtay içtihatlarıyla, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde görevli tüm sivil personelin, Askeri Ceza Kanununun 87'nci maddesinde düzenlenmiş Emre itaatsizlikte ısrar suçunu işleyebilecekleri kabul edilmiştir. Sanık da Türk Silâhlı Kuvvetlerinde görevli sivil memur olduğundan, emre itaatsizlikte ısrar suçunu işleyebileceğinde tereddüt yoktur.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 178'inci maddesi gereğince düzenlenen Fazla Çalışmanın Uygulama Esaslarını Gösterir Yönetmeliğin 7/1'inci maddesinde, kurum amirlerinin gerekli gördükleri hâllerde Devlet Memurları Kanununun 99 ve 178'inci maddelerine göre fazla çalışma yaptırabilecekleri; 6'ncı maddesinde de, amirin, memura fazla çalışma yapacağını bir hafta önce yazılı olarak bildireceği, ancak acele ve özel durumlarda bildirmenin aynı günde de yapılabileceği düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda, Kastamonu Askerlik Şubesi Başkanı Yzb. Ü.D.C. tarafından, iş yoğunluğu sebebiyle oluşması muhtemel aksaklıkların giderilebilmesi, yükümlü ve vatandaşlara daha iyi hizmet verilmesinin temini maksadıyla, askerlik şubesinde görevli tüm memurların katılımı ile 23.7.2005 Cumartesi günü saat 10.00'da, bir defaya mahsus mesai yapılması için verilen emrin hizmete ilişkin olduğunda kuşku bulunmadığı; söz konusu emrin sözlü olarak tebliğ edilmiş olmasının müsnet suçun oluşumunu etkilemediği, buna göre, bir gün önce sözlü olarak emir verilmesine ve olay tarihinde de görevlendirilen personel ile hatırlatılmasına ve müteakiben de bizzat Yzb. Ü.D.C. tarafından telefonla tekrar edilmesine rağmen mesaiye gelmeyen ve gelmeyeceğini açıkça beyan eden sanığın, ASCK'nın 87/1'inci maddesinin İkinci cümlesinde düzenlenen Emrin yerine getirilmesini söz veya fiili ile açıkça reddetmek ve emir tekrar edildiği hâlde yerine getirmemek suretiyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği anlaşılmaktadır.

Sanık, savunmalarında ve temyiz dilekçesinde, olayın meydana geldiği günlerde eşinin ve oğlunun ciddi rahatsızlıkları olduğunu, olaydan iki hafta kadar sonra eşinin ve eşinden yirmi gün kadar sonra da oğlunun Ankara'da ameliyat olduğunu, o an içinde bulunduğu psikolojik durum nedeniyle müsnet suçun manevi unsur yönünden oluşmadığını ileri sürmüş ise de; emre itaatsizlikte ısrar suçunun oluşabilmesi için genel kastın, yani hizmete ilişkin emri bilerek ve isteyerek yerine getirmeme iradesinin varlığı yeterli olup, suça iten sebeplerin (saikın) önemi bulunmadığından, temyiz sebepleri kabule değer bulunmamıştır.

Bu nedenlerle, askeri mahkemece; usulüne uygun olarak sanığın sorgu ve savunmasının tespitinden sonra, karar yerinde gösterilen yasal, haklı ve inandırıcı gerekçelerle, yazılı olduğu şekilde, sanık hakkında asgari hadden ceza tayin edilip, takdiri hafifletici sebep gözönünde bulundurularak gerekli indirim yapılmak suretiyle en az cezaya hükmedilmesinde, sırf askeri suç vasfındaki emre itaatsizlikte ısrar suçundan verilen hapis cezasının, ASCK'nın 47/A ve 5329 sayılı Kanunla eklenen Ek 8'inci maddelerindeki kanuni engeller nedeniyle adli para cezası ya da tedbirlerden birine çevrilmemesinde ve ertelenmemesinde usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden hukuka aykırılık bulunmadığından, sanığın tüm temyiz sebeplerinin reddiyle, hükmün onanmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy