Askeri Yargıtay 2. Daire 2017/31 Esas 2017/47 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2017/ 31
Karar No: 2017 / 47
Karar Tarihi: 15.02.2017

(1632 S. K. m. 131) (5237 S. K. m. 43, 50, 52, 62) (353 S. K. m. 196) (5271 S. K. m. 219, 221, 222)

Askeri Mahkemece; sanığın, 2013 yılı Ocak-Nisan ayları arasında, zincirleme zimmet suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 131/1 (az vahim hâl), TCK’nın 43/1, 62, 50/1-a ve 52’nci maddeleri uygulanmak suretiyle, dört bin beş yüz Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezanın aylık taksitler hâlinde ve yirmi dört eşit taksitte tahsiline, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi durumunda geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceğinin ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına, ASCK’nın 30/B maddesi uyarınca sanığın Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına, zimmetine geçirdiği 1063,38 TL’nin sanıktan tazminen tahsiline karar verilmiştir.

Hüküm, müdafi tarafından, sebep gösterilmeden, sanık tarafından ise, sebepleri belirtilerek ve belge ibraz edilerek temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede, hükmün usul yönünden bozulmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

Temyiz istemlerinin karşı tarafa tebliğinin gerekip gerekmediği konusu:

353 sayılı Kanun’un 196’ncı maddesinde, kanun yollarının askeri savcı, sanık, katılan, suçtan zarar gören ve teşkilatında askeri mahkeme kurulu kıta komutanı veya askeri kurum amirine açık olduğu belirtildikten sonra, aynı kanunun 212/2’nci maddesinde, sadece teşkilatında askeri mahkeme kurulu kıta komutanı veya askeri kurum amiri ile askeri savcının temyiz layihasının ilgililere tebliğ edileceği hüküm altına alınarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndan ayrık bir düzenlemeye yer verilmiş olduğundan, sanık ve müdafiin temyiz istemlerinin katılan ve suçtan zarar görenlere tebliğine gerek bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Üye …..; süre ve istek koşuluna bağlı olarak açılan temyiz davasında, “Silahların eşitliği” ilkesi kapsamında, tarafların haberdar olmalarını sağlamak amacıyla, 1412 sayılı CMUK’nın 316’ncı, 5271 sayılı CMK’nın 277 ve 297’nci maddeleri de nazara alınarak, sanık ve müdafiin temyiz isteminin karşı tarafa tebliğ edilmesi gerektiği düşüncesiyle, çoğunluğun görüşüne katılmamıştır.

Temyiz incelemesi:

Yapılan incelemede; sanığın 2012 yılı Ağustos ayından itibaren ….. Komutanlığı emrinde Ulaştırma Oto Takım Komutanı olarak görev yapmaya başladığı, Ulaştırma Oto Takım Komutanlığında görev yapan ve görevi sebebiyle birliğinden uzak kalan ve iaşelerini kazandan sağlama imkânı olmayan erbaş ve erler için iaşe bedeli tahakkuk ettirildiği ve tahakkuk edilen bedellerin bir ay önceden peşin olarak alındığı ve sanık tarafından hak sahibi erbaş ve erlere elden dağıtıldığı, iaşe bedellerinin eksik dağıtıldığına yönelik olarak ….. Komutanı Tnk.Yb. …..’ya iletilen şikâyetler üzerine şikâyetçilerin dilekçelerinin alındığı, müteakiben Tugay Komutanlığınca disiplin soruşturması yapıldığı, sanığın iaşe bedelini hak eden erbaş ve erlere bedeli ödemeden önce bordroları imzalatma yoluna gittiği, bazen imzayı müteakip bedeli ödediyse de bazen de sonraki bir zamanda iaşe bedelini ödediği, genellikle bedelleri eksik ödediği, hak sahibi erbaş ve erlerin genellikle neden eksik ödeme yapıldığını sanıktan çekinerek soramadıkları, soranlara ise sanığın çeşitli mazeretler ileri sürdüğü ve bu nedenlerle eksik ödeme yaptığını beyan ettiği, sanığa 2013 yılı Ocak ayı iaşe bedeli olarak 1035,90 TL’nin 25.1.2013 tarihinde, Şubat ayı iaşe bedeli olarak 1649,20 TL’nin 8.3.2013 tarihinde, Mart ayı iaşe bedeli olarak 1656,20 TL ve Nisan ayı iaşe bedeli olarak 1647,80 TL’nin 24.4.2013 tarihinde imza karşılığı teslim edildiği, Mayıs ayı iaşe bedelinin ise Ulş.Asb.Çvş. M.K.’e teslim edildiği, iaşe bedelleri bordrolarının 2013 yılı Ocak ayından itibaren sanığın emir ve talimatları doğrultusunda takım yazıcısı Ulş.Onb. S.K. tarafından düzenlendiği, ay içerisinde hangi erlerin şoför veya muhafız olarak göreve çıkacağının ve kimin ne kadar iaşe bedeline hak kazanacağının sanık tarafından belirlendiği, iaşe bedellerinin bir heyet huzurunda dağıtımının yapılmadığı, sanığın bazen tek başına, bazen de yanında takım yazıcısı S.K. olduğu hâlde hak sahiplerine bedelleri ödediği, böylece sanığın, Ulaştırma Oto Takım Komutanı olarak görevli olması nedeniyle, kendisine hak sahibi erbaş ve erlere dağıtımını yapmak üzere teslim edilen iaşe bedellerinden en asgari olarak tespit edilen Ulş.Er H.K.’e 130 TL, Ulş. Er V. A.’a 57,70 TL, Ulş.Onb. F.M.’e 86 TL, Ulş.Er H.A.’a 86 TL, Ulş.Onb. S.B.’e 116 TL, Ulş.Er A.K.’ya 185,88 TL, Ulş.Er K.Y.’a 86 TL ve Ulş.Er Y.K.’a 173,80 TL tutarında eksik ödeme yaparak, toplam 1063,38 TL tutarındaki miktarı tahsis gayesinin dışına çıkararak kendi mal varlığına dahil etmek suretiyle zimmet suçunu işlediği kabul edilerek cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

1) Tanık Mu.Ütğm. E.G.’in ifadesinin tespitine dair ….. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.9.2014 tarihli istinabe duruşma tutanağında hâkim ve tutanak katibi imzasının bulunmadığı, tutanakta hâkim ve tutanak katibinin imzası olması gereken yerlerinde “e-imza” ibaresinin yer aldığı, istinabe tutanağının “Güvenli elektronik imzalı aslı ile aynıdır.” şerhi düşülmeden, mühür ve imza ile onaylanmadan gönderildiği, Askeri Mahkemece, celse arasında, tutanaktaki eksikliğin giderilmesi için yazı yazılarak, istinabe duruşma tutanaklarının fotokopi çekilerek temin edilmiş suretlerinin istinabe olunan mahkemeye yazı ekinde gönderildiği, söz konusu fotokopi çekilerek elde edilmiş tutanağın, ikinci sayfasının hâkim ve tutanak katibi imzası bulunması gereken yerlerinin imzalanarak, ancak ilk sayfasının ise imzalanmadan posta yolu ile iade edildiği, bu tutanak ve içeriğindeki tanık anlatımlarının gerekçeli hükümde değerlendirmeye tabi tutulduğu;

Katılan Ulş.Er Ş.K.’ın ifadesinin tespitine dair ….. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.7.2014 tarihli istinabe duruşma tutanağında hâkim ve tutanak katibi imzasının bulunmadığı, tutanakta hâkim ve tutanak katibinin imzası olması gereken yerlerinde “e-imza” ibaresinin yer aldığı, istinabe tutanağının “5070 sayılı Kanun gereği e-imza ile imzalanmıştır” şerhi düşülmesine rağmen, yetkili kişi tarafından mühür ve imza ile onaylanmadan gönderildiği, Askeri Mahkemece, 8.9.2015 tarihinde mahkûmiyet hükmü kurulduktan sonra, 5.11.2015 tarihinde, tutanaktaki eksikliğin giderilmesi için yazı yazılarak, istinabe duruşma tutanağının fotokopi çekilerek temin edilmiş suretinin istinabe olunan mahkemeye yazı ekinde gönderildiği, söz konusu fotokopi çekilerek elde edilmiş tutanağın, Yazı İşleri Müdür Vekili tarafından, “Güvenli elektronik imzalı aslı ile aynıdır” şerhi düşülüp imzalanarak ve mühür ile tasdik edilerek posta yolu ile iade edildiği, tutanak ve içeriğindeki katılan beyanlarının gerekçeli hükümde değerlendirmeye tabi tutulduğu görülmektedir.

CMK’nın 219/1’inci maddesindeki düzenlemeye göre, duruşma tutanağının, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanması gerekmektedir. Aynı Kanun’un 38/A maddesinin 8’inci fıkrasında da; elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hâllerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanıp mühürlenmesi gerektiği düzenlenmiştir. Böylece UYAP sistemi içerisinde güvenli elektronik imza ile imzalanan evrakın, sistem harici birim ya da dış kurumlara, fiziksel olarak gönderilmesi gereken durumlarda, evrakın çıktısı alındıktan sonra, yetkili kişilerce “Güvenli elektronik imzalı aslı ile aynıdır.” ibaresi ile imzalayanın adı, soyadı, unvanı, çalıştığı birimin adı ve tarih eklenerek, elle atılan imzayla imzalanıp mühürlenmesi sureti ile gönderilmesi gerektiği yasal şekil şartı olarak öngörülmüştür.

Duruşma tutanağının, CMK’nın 221 ve 222’nci maddelerine göre, duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlara uyulup uyulmadığının belirlenmesi açısından ispat gücü ve önemine sahip bulunması nedeniyle, yasaya uygun şekilde düzenlenmiş ve imzalanmış olması gerekmektedir. İspat gücünden söz edilebilmesi, duruşma tutanağının kapsaması gereken unsurların tamamını içermesiyle olanaklıdır. Hâkimin imzasının yer almadığı bir tutanağın kesin olarak duruşma tutanağı olduğunu söylemek olası değildir.

Bu itibarla, duruşma tutanaklarında imza eksikliğinin bulunması hâlinde, o duruşmada icra edilmiş yargısal işlemlerin tekrar edilmesinin gerekmesi ve salt imza eksiğinin giderilmesi için tutanağın istinabe mahkemesine gönderilip imzanın tamamlattırılmasını temin etmenin yargısal işlem sayılamaması, ifade tespitine ait geçersiz olan bu tutanak içeriklerinin, istinabe mahkemesinde adı geçenlerin yeniden ifadelerinin tespitiyle giderilmesinin mümkün olması karşısında, e imzalı tutanak fotokopilerinin imzalattırılması suretiyle eksikliğin giderilmesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 1.6.2006 tarihli, 2006/123-127; Dairemizin 9.11.2004 tarihli, 2004/1385-1377; 4.3.2015 tarihli, 2015/139-158; 9.9.2015 tarihli, 2015/377-393; 27.1.2016 tarihli, 2016/44-77; 2.3.2016 tarihli, 2016/141-178; Askeri Yargıtay 1’inci Dairesinin 14.5.2008 tarihli, 2008/1553-1555 sayılı kararları da benzer mahiyettedir).

2) Katılan K.Y.’ın ifadesinin tespitine dair ….. Asliye Ceza Mahkemesinin 3.11.2014 tarihli istinabe duruşma tutanağında tutanak katibi imzasının bulunmadığı anlaşılmakta olup, bu durum CMK’nın 219’uncu maddesine aykırılık oluşturmaktadır.

3) İddianamede sanığın iaşe bedellerini eksik ödediği kişiler arasında ismi geçmeyen ve dolayısıyla iddia konusu olay ile ilgili olarak tanık sıfatıyla yeminli olarak ifadesinin tespiti gereken tanık M.D.’ın suçtan zarar gören sıfatıyla istinabe mahkemesinde yeminsiz olarak ifadesinin tespit edilmesi, CMK’nın 54 ve 55’inci maddelerine aykırılık oluşturmaktadır.

4) Dosyada mevcut şikayet dilekçesinde iaşe bedelini eksik aldığı ve diğer arkadaşlarının da eksik aldığını bildiği yolunda beyanlarda bulunan suçtan zarar gören Ulş.Er A.İ.’ın, ….. Asliye Ceza Mahkemesinde istinabe suretiyle tespit edilen ifadesinde kendisine eksik ödeme yapılmadığını ve diğer arkadaşlarının da tam aldığını bildiği yolunda beyanda bulunduğu, istinabe duruşma tutanağında aynen “Talimata ekli ifadesi okundu: Aynı mahiyette olduğu görüldü. (Talimata ekli ifadesi olmadığından okunamadı veya talimattaki çelişki üzerine soruldu; şimdiki ifadem doğrudur)” ibarelerine yer verildiği görülmüş olup, bu durum CMK’nın 212/2’nci maddesine aykırılık oluşturmaktadır.

5) Sanığın zimmetine geçirdiği kabul edilen 1063,38 TL’nin nasıl ve ne şekilde tespit edildiğine dair gerekçeli hükümde somut bir açıklamada bulunulmadığı görülmüş olup, bu durum CMK’nın 230’uncu maddesine aykırılık oluşturmaktadır.

Belirtilen nedenlerle mahkûmiyet hükmünün usul yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

Öte yandan iddianamede ismi yazılı olan on bir personele iaşe bedelinin eksik ödendiği iddiasına yer verilmiş olup, kısa kararda isim zikredilmeden sanığın atılı suçu işlediği kabul edilirken, gerekçeli hüküm içerisinde sekiz kişiye eksik ödeme yapıldığının kabul edildiği, dolayısıyla A.İ., Ş.K. ve S. K.’a eksik ödeme yapılması iddiaları ile ilgili olarak karar verilmediği anlaşılmakta olup, bu durumun yeniden kurulacak hükümde düzeltilmesi gerektiğine işaret edilmiştir.

SONUÇ VE KARAR: Açıklanan nedenlerle;

Sanık ve müdafiin temyizine atfen ve resen, mahkûmiyet hükmünün, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince, usul yönünden BOZULMASINA, 15.2.2017 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy