Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/5 Esas 2016/109 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 5
Karar No: 2016 / 109
Karar Tarihi: 10.02.2016


(AİHS m. 6) (2709 S. K. m. 38, 141) (5237 S. K. m. 43, 54, 62, 252) (1632 S. K. m. 35, 50, 51, 135) (5271 S. K. m. 34, 217, 223, 225, 230) (353 S. K. m. 207, 218) (AYDK 14.01.2010 T. 2010/3 E. 2010/1 K.) (AYDK 18.02.2010 T. 2010/18 E. 2010/17 K.) (AYDK 23.12.2010 T. 2010/126 E. 2010/125 K.) (YCGK 08.06.2004 T. 2004/5-78 E. 2004/135 K.) (YCGK 13.11.2001 T. 2001/5-242 E. 2001/245 K.)

 

1) Sanıklar Z.T. ve İ.G.’nin, zincirleme rüşvet anlaşması yapmak ve rüşvet almak suçunu işledikleri kabul edilerek, eylemlerine uyan ASCK’nın 135’inci maddesi atfıyla, 5237 sayılı TCK’nın 252/1 (teşdiden), 252/2, 43 (1/4 oranında), 62 ile ASCK’nın 50 ve 51/C maddeleri gereğince neticeten beş yıl beş ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına,

 

2) Sanıklar G.G., A.A., H.G., M.S.M., Y.Y. ve Y.Ş.’nin zincirleme rüşvet anlaşması yapmak ve rüşvet almak suçunu işledikleri kabul edilerek, ASCK’nın 135’inci maddesi atfıyla, TCK’nın 252/1, 252/2, 43/1 (1/4 oranında), 62 ile ASCK’nın 50 ve 51/C maddeleri gereğince ayrı ayrı dört yıl dört ay on beş gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına,

 

3) Sanıklar Z.T., İ.G., A.A., M.S.M., Y.Y. ve Y.Ş.’in eylemleri neticesinde elde edildiği kabul edilen sırasıyla, 36600 TL, 6800 TL, 1000 TL, 600 TL, 600 TL, 1900 TL kazancın TCK’nın 55’inci maddesi gereğince ayrı ayrı müsaderesine, sanık İ.G.’nin suçta kullandığı kabul edilen, Askeri Savcılık emanetinde bulunan, bir adet … … model cep telefonunun TCK’nın 54/1’inci maddesi gereğince müsaderesine,

 

4) Sanık A.A.’ın çavuş rütbesinin, sanık İ.G.’nin onbaşı rütbesinin ve sanık Y.Y.’nin onbaşı rütbesinin, ASCK’nın 35’inci maddesi gereğince geri alınmasına,

 

5) Sanıklar T.T., İ.A. ve R.F.’nin, zincirleme rüşvet anlaşması yapmak ve rüşvet almak suçunu işledikleri iddiası ile kamu davası açılmış ise de; suçu işledikleri yönünde her türlü şüpheden uzak, açık, anlaşılır ve yeterli delil bulunmadığı kabul edilerek, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlarına karar verilmiştir.

 

Hükümler, Adli Müşavir tarafından; beraat eden sanıklar bakımından esasa, mahkûm edilen sanıklar bakımından uygulamaya yönelik sebeplerle; sanık A.A. ve müdafi tarafından esasa ve uygulamaya yönelik sebeplerle; sanık İ.G. ve müdafi tarafından esasa yönelik sebeplerle; sanık Y.Ş. müdafi tarafından esasa yönelik sebeplerle; sanık G.G. müdafi tarafından usul ve esasa yönelik sebeplerle; sanık H.G. tarafından esasa ve uygulamaya yönelik sebeplerle; sanık Z.T. tarafından usul ve esasa yönelik sebeplerle; sanık Y.Y. tarafından esasa yönelik sebeplerle ve sanık M.S.M. tarafından esasa yönelik sebeplerle ayrı ayrı temyiz edilmiştir. Sanık G.G. müdafi Av. İ.İ. tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması isteminde bulunulmuştur.

 

Tebliğnamede; mahkûmiyet hükümlerinin uygulamaya ilişkin gerekçesizlik nedeniyle bozulması, beraat hükümlerinin onanması gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

 

Sanık Z.T. hakkında, zincirleme amire hakaret suçuna ilişkin olarak verilen beraat kararı yönünden, temyiz istemi bulunmadığından inceleme yapılmamıştır.

 

1) Sanık G.G. müdafi Av. İ.İ.’nin, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talebine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede:

 

353 sayılı Kanun’un 5530 sayılı Kanunla değişik 218’inci maddesi gereğince; on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya resen duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılabilmektedir. Ayrıca, bir yıldan fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde de, Askeri Yargıtay’ın lüzum görmesi halinde, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılabilmesi mümkündür.

 

Buna göre, atılı suçun vasfı, tayin edilen cezaların niteliği ve miktarı dikkate alındığında, 353 sayılı Kanun’un 5530 sayılı Kanunla değişik 218’inci maddesinde yer alan, resen duruşma yapılmasına ilişkin şartlar bulunmadığından ve Dairemizce de duruşma yapılmasına lüzum görülmediğinden, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması yönündeki talep reddedilerek, incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

 

2) Sanıklar Z.T., G.G., İ.G., A.A., H.G., M.S.M., Y.Y. ve Y.Ş. hakkında verilen, zincirleme rüşvet anlaşması yapmak ve rüşvet almak suçuna ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde;

 

A) Usul yönünden yapılan değerlendirmede;

 

Askeri Mahkemece; sanıkların, atılı suçları işledikleri kabul edilerek, yazılı olduğu şekilde ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmiş ise de;

 

Anayasanın 141/3’üncü maddesi; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”;

 

5271 sayılı CMK’nın 34/1’inci maddesi; “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230’uncu madde göz önünde bulundurulur. ...” hükmünü içermekte olup;

 

CMK’nın “Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230’uncu maddesinin birinci fıkrasında da; “(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

 

(a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.

 

(b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.

 

(c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62’nci maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirlerinin belirlenmesi,

 

(d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.” denilmektedir.

 

Bu düzenlemelere göre; hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ile hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesinin yanında, iddia ve savunmanın bu delillere göre irdelenmesi, gerek sanığın ortaya koyduğu savunmaların, gerekse iddia makamının istemlerinin ne ölçüde ve hangi sebeplerle kabule değer bulunup bulunmadığı hususunun temyiz incelemesine imkân verecek yeterlilikte açıklanarak, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiilinin ortaya konulması ve bu fiilin nitelendirmesinin yapılması gerekmektedir. Bu nitelikteki bir gerekçeli hükmün, kamunun bilgilenmesini, tarafların ikna olmalarını, temyiz denetiminin kolaylaşmasını, yargılamanın güvenilirliğini ve adil yargılanma ilkesinin gerçekleşmesini sağlayacağı açıktır. Yasal ve yeterli unsurları içermeyen bir gerekçeyle hüküm kurulması kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açabilir. Yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması da, hükmün gerekçeden yoksun olmasıyla aynı sonucu doğurmaktadır (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 14.1.2010 tarihli, 2010/3-1; 18.2.2010 tarihli, 2010/18-17; 23.12.2010 tarihli, 2010/126-125 Esas ve Karar sayılı kararları da bu yöndedir).

 

Hükmün diğer bir unsuru olan, olay kısmında da gerçekleşmiş sayılan ve sayılmayan olayların, somut bir şekilde ortaya konulması gerekir. Hükmün konusu, iddianamede gösterilen olayla sınırlı olmak zorundadır. Bu kapsamda hâkimin gerekçede gerçekleşmiş saydığı olayları açık bir şekilde ortaya koyması, iddianamede sınırları çizilerek gösterilen olayların dışına çıkılıp çıkılmadığını denetleme imkânı vermesi bakımından da önemlidir.

 

TCK'nın 43/1'inci maddesinde "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak, bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." hükmüne yer verilmiş, madde gerekçesinde de, zincirleme suç hâlinde, aynı suçun birden fazla işlenmiş olmasının söz konusu olduğu, ancak, bu suçların, aynı suç işleme kararı kapsamında işlenmesi nedeniyle, aralarında sübjektif bir bağ bulunduğundan, kişiye bu suçların her birinden ayrı ayrı değil, tek bir ceza verildiği, fakat cezasının bir miktar artırıldığı, açıklamasına yer verilmiştir.

 

Zincirleme suçun söz konusu olabilmesi için aranan ilk şart, birden çok fiilin bulunması ve bu fiillerden her birinin aynı suçu oluşturması gerekmektedir. Kural olarak, mağduru farklı kişiler olan suçlarda zincirleme suç hükümleri uygulanamayacak ise de, Kanun Koyucu, TCK'nın 43/1'inci maddesinin son cümlesinde "Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." hükmü ve aynı maddenin ikinci fıkrasında "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda birinci fıkranın uygulanacağını", düzenlemek suretiyle istisnalara yer vermiştir.

 

CMK'nın 225/1'inci maddesinin, "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir." ve TCK'nın 43/1'inci maddesinin, "... Ancak, bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır...." hükümleri karşısında, iddianamede bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda işlendiği iddia edilen suçlara ilişkin fiillerin hangileri olduğu, bunlardan hangilerinin sabit görülüp, hangilerinin sabit görülmediğinin, gerekçeli hükümde, açık bir şekilde ortaya konulması gereklidir (Dairemizin 30.9.2015 tarihli, 2015/109-441 Esas ve Karar sayılı ilamı da bu yöndedir).

 

Bu açıklamalar ışığında, Askeri Mahkemenin gerekçeli kararı incelendiğinde;

 

a) Gerekçeli hükümde iddia, sanıklar ve müdafilerin savunmaları, sözlü ve yazılı delillere yer verildikten sonra "Deliller ve Değerlendirilmesi" başlıklı bölümde; soruşturmanın nasıl başladığına ilişkin açıklamalara yer verilerek, sanıklar ile sivil şahıslar bakımından …ve …Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yapılan değerlendirme ve soruşturma işlemlerinin anlatıldığı, … 2’nci Ağır Ceza Mahkemesince, sanıkların, işbirliği içinde oldukları iddia edilen sivil şahıslar hakkında yapılan yargılamadan bahsedildiği, devamında yeniden, sivil şahıslarla birlikte sanıklar hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın konusu açıklanarak sanıklar hakkında verilen yetkisizlik kararından ve sanıkların bir kısmı yönünden adli yargıda devam eden kovuşturmalardan bahsedildiği, gerekçeli hükmün 23’üncü sayfasının ikinci paragrafından itibaren PTT havale kayıtlarının ve banka hesaplarına ilişkin belgelerin incelendiği belirtilerek, tarih, gönderen/gönderilen hesap ve kişiler ile gönderilen miktarların arka arkaya sıralandığı, iletişimin tespitine ilişkin kayıtlardan para alışverişine ilişkin olduğu değerlendirilenlere yer verildiği, bunun ardından sanıklardan izin kullananların izin tarihleri belirtilerek, hudut emniyet talimatına göre sanıkların görevlerinin açıklandığı, sanıkların hangi tarihlerde nerede askerlik yaptıkları, iletişimin tespiti tutanaklarına göre nöbet saatlerinde yapılan konuşmaların birçoğunu muhtemelen Z.T., G.G., İ.G. ve A.A. tarafından yapıldığı belirtilerek, son olarak yeniden, hudut emniyet talimatına göre sanıkların görevlerinin açıklandığı;

 

Bu şekilde soruşturma aşamasının özetlenmesinden ve bazı delillerin sıralanmasından sonra “Yapılan tüm bu açıklamalar ışığında” denilerek başlanılan 24’üncü sayfanın son paragrafında, 2.11.2012 tarihli ve 2012/484-178 Esas ve Karar sayılı iddianamenin 15’inci sayfasının 3’üncü paragrafına paralel şekilde “ Askeri şahıs olan sanıkların hudut birliğinde görevli birer askeri personel olarak Türkiye-Suriye sınırını korumak, buradan kaçak insan, mal ve her türlü eşyanın geçişine engel olmak, bu amaçla hudut hattında nöbet, devriye ve pusu görevlerini ifa etmek, bölgede yaşayan sivil şahıslar ile görevleri gereği irtibat halinde olmamak, gelecek teklifleri kabul etmemek ile yükümlü ve görevli olmalarına rağmen sivil şahıslar, B.P., M.P., A.Y., A.Y. ve İ.D. ile irtibata geçerek, Türkiye-Suriye hattından onların kaçak malzeme geçirmelerine izin verip, kaçakçılık faaliyetlerine göz yumup, hatta en kolay uygun yerleri, pusu timlerinin bulunduğu bölgeyi, araçların karakoldan çıkışı ya da karakola dönüşü, termal kameraların görüş alanı, uygun nöbet yer ve saatleri hakkında bilgi ve talimatlar vermek suretiyle doğrudan veya aracılar vasıtasıyla kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlanması için anlaşma yapmak, bu rüşvet anlaşması kapsamında ayrıntılı olarak anlatıldığı şekilde sivil şahıslardan para, yiyecek, içki, cep telefonu, sim kartı, kontör gibi malzemeler almak, rüşvet teklif veya talebini karşı tarafa iletmek, bu eylemlerini aynı suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla defalar yapmak suretiyle zincirleme şekilde rüşvet anlaşması yapmak ve rüşvet almak suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davasının açıldığı sanık sorguları yeminli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından maddi vakıa olarak anlaşılmıştır.” biçimindeki açıklamalara yer verildiği, kamu davasının hangi iddiaya istinaden açıldığı açıklanan bu paragrafın, maddi vaka olarak kabul edildiği belirtilmiş ise de, genel bir sonuç ve çıkarım olarak kabul edilebilecek, iddianameden aynen aktarılan bu değerlendirmede ve öncesinde delillerin sıralanması dışında, sanıklara yöneltilen ayrı ayrı belirlenmiş, tarihler, olaylar ve delillerle ilişkilendirilmiş bir fiil isnadı ve maddi vaka bulunmadığı gibi Askeri Mahkemece bahse konu genel çıkarıma ulaşılmasında dikkate alınan delillerin olay örgüsü içinde ortaya konmadığı,

 

Eylemlerin, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla defalar yapılması nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasında zinciri meydana getiren her bir suçun ayrı ayrı suç tarihi (belirlenebiliyorsa) belirlenip, delillerle ilişkilendirilerek her bir fiil ayrı ayrı isnat edilebilecek şekilde ortaya konduktan sonra zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği halde, olayların, iletişimin tespiti kayıtlarında yer aldığı şekilleriyle sıralanmalarının ve para hareketleri ile nöbet tarihlerine yer verilmesinin dışında birden fazla fiil olduğunu ortaya koyacak bir isnat ve değerlendirmenin de bulunmadığı;

 

Gerekçeli hükmün devamında benzer şekilde; bu kez 25’inci sayfanın ikinci paragrafından itibaren, diğer sanıklarından farklı bir iddianameyle hakkında kamu davası açılan, ardından kamu davalarının birleştirilmesiyle diğer sanıklarla birlikte yargılanan sanık Y.Ş.’le ilgili olarak da, bu sanık hakkındaki iddianameye paralel şekilde sanıkla ilgili görülen iletişimin tespiti kayıtları, hts raporlarının, nöbetçi olduğu tarihlerin sıralandığı, ardından hudut birliğinde görevli olması nedeniyle ne tür görevleri olduğunun belirtildiği paragrafın sonunda “…sivil şahıslar, B.P., M.P., A.Y., A.Y. ve İ.D. ile irtibata geçerek, Türkiye-Suriye hattından onların kaçak malzeme geçirmelerine izin verip, kaçakçılık faaliyetlerine göz yumup, hatta en kolay uygun yerleri, pusu timlerinin bulunduğu bölgeyi, araçların karakoldan çıkışı ya da karakola dönüşü gibi bilgileri sağlayarak, sivil şahıslar B.P., M.P., A.Y., A.Y. ve İ.D.’ye iletildiği, bizzat kendisinin rüşvet anlaşması yaptığına dair konuşmalar bulunmamakla beraber kamu görevlisi olan özellikle Z.T.’nin yaptığı anlaşmalar kapsamında kendisi de kontör, yiyecek, içki, para gibi menfaatler sağlandığı, bu eylemlerin aynı suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla defa yapılması suretiyle zincirleme şekilde rüşvet almak suçunu (işlediği) iddiasıyla kamu davasının açıldığı sanık sorgusu, yeminli tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından maddi vakıa olarak anlaşılmıştır.” şeklindeki açıklamalara yer verildiği, kamu davasının hangi iddiaya istinaden açıldığı açıklanan ve iddianameden aynen aktarılan bu paragrafın, maddi vaka olarak kabul edildiği belirtilmiş ise de; iletişimin tespiti kayıtları ve hts raporlarında yer alan bilgelerin arka arkaya sıralanmasının ardından bu kayıtlar ve kayıtlarda geçen konuşmalar ve diğer deliller, olaylarla ve tarihlerle ilişkilendirilerek bu şekilde hangi fiilin neden sanığa isnat edildiği ortaya konmadan yapılan genel çıkarımın maddi vaka olarak belirtildiği, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin belirtilmesine karşın olayların iletişimin tespiti kayıtlarında yer aldığı şekilleriyle sıralanmalarının dışında, zincirleme suça konu olacak her bir fiilin ayrı ayrı ortaya konmadığı;

 

b) Gerekçeli kararda 26’ncı sayfanın 2’nci paragrafından itibaren rüşvet suçu ve sanıkların 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun'la verilen görevleri yapmaları nedeniyle kamu görevlisi oldukları yönünde açıklamalara yer verildiği ve devamında da her bir sanık yönünden ayrı ayrı değerlendirmeye geçildiği;

 

Her bir sanığa ilişkin değerlendirmeler yapılan bu bölümde; sanıkların hudut hattındaki görevlerine yer verildikten sonra, sanıklardan, yukarıda ismi geçen sivil kişiler ile telefon görüşmesi yapanların, yaptığı telefon görüşmeleri ile diğer asker kişi sanıkların, sivil kişilerle yaptıkları telefon görüşmesi içeriğine göre, hakkında değerlendirme yapılan sanıkla ilgili olduğu kabul edilen görüşme özetlerinin, tespit edilebilen para yatırma ve havale kayıtlarını iddianamede yer aldığı gibi aynen kronolojik olarak alt alta sıralandığı ve her bir sanığın, sivil şahıslarla irtibata geçerek, Türkiye - Suriye sınır hattından onların kaçak malzeme geçirmelerine izin verip, kaçakçılık faaliyetlerine göz yumup, hatta en kolay uygun yerleri, pusu timlerinin bulunduğu bölgeyi, araçların karakoldan çıkışı ya da karakola dönüşü, termal kameraların görüş alanı, uygun nöbet yer ve saatleri hakkında bilgi ve talimatlar vermek suretiyle doğrudan veya aracılar vasıtasıyla kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlanması için anlaşma yaptığı, şeklindeki gerekçeyle sübutun kabul edildiği, vasıflandırma ve temel cezayı belirledikten sonra eylemin bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla gerçekleştirilmesi nedeniyle tayin edilen cezanın TCK'nın 43'üncü maddesi uyarınca alt sınırdan artırıldığı, sanığın suçu müteaddit asker şahıslarla toplu olarak işlediği belirtilerek ASCK'nın 50 ve 51/C maddeleri gereğince üç ay artırım yapıldıktan sonra takdiri indirim uygulandığı;

 

Yine her bir sanığa ilişkin değerlendirmeler bölümünde; sanık G.G.’ye ilişkin açıklamalarda, bu sanığın yaptığı telefon görüşmeleri olarak kabul edilerek sanıkla ilişkilendirilen 11.4.2012 tarihi 21.58.02, 22.01.41 ve 22.55.46 saatlerinde yapıldığı belirtilen görüşmelerin, dosyada mevcut görüşme kayıtlarında (Klasör 4, dz.23-27) İ.G. tarafından yapıldığının kayıt altına alınmış olduğu, sanıklar A.A. ve H.G.’ye ilişkin değerlendirilmelerde, kayda alınan telefon görüşmelerine yer verilen paragrafın son cümlesinde “9.4.2012 tarihi saat 21.46.51, 10.4.2012 tarihi saat 04.28.47, 11.4.2012 tarihi 18.35.44, 21.58.02, 22.01.41, 22.55.46, saatleri, 12.4.2012 tarihi saat 20.10.42, 13.4.2012 tarihi 00.05.59, 01.07.34, 01.32.50,01.46.32 saatlerinde de sınır hattından kaçak geçiş için gerekli bilgilerin verildiği, uygun ortamın hazırlandığı belirtilen konuşmalar yapıldığı tape kayıtlarının incelenmesi neticesinde anlaşılmıştır” şeklinde açıklamalar yapıldığı, kim tarafından yapıldığına dair açıklamaya yer verilmeyen bu görüşmelerin yer verildiği bölümler ve ifade ediliş şekli itibariyle haklarında değerlendirme yapılan sanıklar tarafından yapılmış gibi bir anlam ortaya çıktığı, ancak dosyada mevcut görüşme kayıtlarına göre (Klasör 4, dz.17-34) bu görüşmelerin sanıklar A.A. ve H.G. tarafından yapılmadığı, dolayısıyla delillerin sanıklarla hatalı şekilde irtibatlandırıldığı, mahkûmiyetlerine karar verilen her bir sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmış olmasına karşın bu bölümde de zinciri meydana getiren her bir suçun ayrı ayrı suç tarihi (belirlenebiliyorsa) belirlenerek, delillerle ilişkilendirilip, her bir fiil ayrı ayrı isnat edilebilecek şekilde ortaya konulduktan sonra zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği halde olayların, iletişimin tespiti kayıtlarında yer aldığı şekilleriyle sıralanmalarının ve para hareketleri ile nöbet tarihlerine yer verilmesi dışında birden fazla fiil olduğunu ortaya koyacak bir isnat ve değerlendirmenin de bulunmadığı anlaşılmaktadır.

 

Açıklanan bu nedenlerle, Askeri Mahkemece; kronolojik olarak sıralanan telefon görüşmeleri para hareketleri ve nöbet tarihlerine genel bir atıf yapılarak, deliller, fiiller ayrı ayrı ortaya konabilecek şekilde sanıklarla ilişkilendirilmeden sübutun kabul edilmesi, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektiren fiillerin hangileri olduğunun, her bir olay ve sanık bakımından gerekçelendirilerek açıklanmaması, bazı sanıklarla ilgili olmayan delillerin bu sanıklarla ilişkilendirilmesi neticesinde gerekçenin kendi içerisinde çelişki doğmasına sebebiyet verilmesi, hükme esas alınan delillerin belirtilmesinin yanında, sanıkların ve müdafilerin savunmalarında ileri sürdükleri hususların ve iddianamede yer alan iddiaların, dava dosyasındaki delillere göre ayrıntılı olarak değerlendirilip irdelenmesi, savunmaların, hangi sebeplerle kabule değer bulunup bulunmadığı hususunun temyiz incelemesine imkân verecek yeterlilikte açıklanarak, sanıkların suç oluşturduğu sabit görülen fiillerinin ortaya konulması ve bu fiillerin nitelendirmesinin yapılması gerekirken, belirtilen hususları içermeyen, soyut gerekçelerle hükme varıldığı, bu durumun tüm mahkûmiyet hükümleri yönünden Anayasanın 141/3, CMK’nın 34/1, 230 ve 353 sayılı Kanun’un 207/3-G maddelerine aykırılık oluşturduğu sonucuna varılarak, mahkûmiyet hükümlerinin usul yönünden ayrı ayrı bozulmasına karar verilmiştir.

 

B) Askeri Mahkemenin kabulüne ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

 

a) Gerekçeli hükümde, deliller arasında sayılan, sanıklar hakkındaki telefon görüşmelerine ilişkin iletişimin tespit tutanaklarının, dayanağını teşkil ettikleri belirtilen ve “… 1’inci Sulh Ceza, 2’nci Sulh Ceza,3’üncü Sulh Ceza,4’üncü Sulh Ceza, 7’inci Sulh Ceza, 8’inci Sulh Ceza ve 9’uncu Sulh Ceza Mahkemelerinin çeşitli tarih ve sayılı iletişimin tespiti-dinlenmesi ve kayda alınması kararları” şeklinde ifade edilen, liste halinde tarih ve sayıları dosyada bulunan (Klasör-1, dz.318) kararlar ile dosyada mevcut, sanık Z.T. hakkındaki teknik araçlarla izleme tutanağında (Klasör-1, dz.275), bu tutanağın dayanağı olarak gösterilen … 4’üncü Sulh Ceza Mahkemesinin 30.4.2012 gün ve 2012/359 sayılı teknik araçlarla izleme karar asıllarının ya da onaylı fotokopilerinin dosyada bulunmadığı anlaşıldığından, kararların asıllarının yahut onaylı fotokopilerinin, bu kararların ilgili bulunduğu yargılamaları yaptıkları anlaşılan … Ağır Ceza Mahkemesi ve … Asliye Ceza Mahkemesinden getirtilmesi,

 

b) Dosya içeriğine göre, … Cumhuriyet Başsavcılığınca; bazı sivil şahıslar ile asker kişilerin Türkiye-Suriye hudut hattından kaçak malzeme geçişine izin vermek, sivil şahısların kaçakçılık faaliyetlerine göz yummak, onlara yardım etmek üzere rüşvet karşılığı anlaşıp, bu anlaşma kapsamında yiyecek, içki, sigara, cep telefonu, sim kartı, kontör gibi malzemeler ve para aldıkları yönündeki duyumlar üzerine başlatılan soruşturmada, olaya karıştıkları tespit edilen sivil şahıslar ile sanıklar G.G., İ.G. ve Z.T.’nin, Gaziantep-.... ilçesinde bulunan Suriye sınırından kaçak yollardan gözcü desteği ve sırtçılar marifetiyle, tam bir işbirliği içerisinde menfaat karşılığı kaçak mal getirip, getirilen bu kaçak malları piyasaya sürdükleri, atılı suçu işlemek amacıyla tam bir hiyerarşi, iş bölümü ve süreklilik içerisinde eylemlerini gerçekleştirdikleri, bu iş için örgüt kurup kurulan örgüte üye oldukları, yine sivil şahıslardan bazılarının kaçak mal geçirmelerine Soylu P.Hd.Bl.K.lığı emrinde askerlik hizmetini yapan sanıklar İ.G., Z.T., A.A., G.G., R.F., M.S.M., İ.A., T.T. ve Y.Y.’nin nöbetçi oldukları günlerde göz yumdukları, yardımcı oldukları, nöbetteki yerlerini ve bulundukları mevkileri bildirdikleri, karşılığında menfaat teminine yönelik bu kişilerle anlaşmaya vardıkları ve menfaat temin ettikleri belirtilerek sivil şahıslar ile sanıklar, A.A., İ.G. ve Z.T. hakkında kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, rüşvet almak ve vermek; sanıklar G.G., R.F., M.S.M., İ.A., T.T. ve Y.Y. hakkında da sadece rüşvet almak ve vermek suçu isnat edilerek yetkisizlik kararıyla (Klasör-1, dz. 351,382) dosyanın … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği; … Cumhuriyet Başsavcılığınca; sanıklar İ.G., Z.T., A.A., G.G., R.F., M.S.M., İ.A., T.T. ve Y.Y.’nin üzerlerine atılı rüşvet almak ve vermek suçu yönünden görevsizlik kararı (Klasör-1, dz.395) verilerek bu suç yönünden dosyanın ....Askeri Savcılığına gönderildiği, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11.7.2012 tarihli, 2012/2400 Soruşturma, 2012/1343 Esas ve 2012/770 İddianame sayılı iddianamesi (Klasör-10, dz.495) ile sanıklar G.G., Z.T. ve İ.G. hakkında, eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ithal etmek, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak; A.A. hakkında da suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçlarını işlediklerinden bahisle ... 1’inci Asliye Mahkemesi’nde yargılamaları yapılmak üzere kamu davası açıldığı, anılan Mahkemede 2012/482 Esas sayısı ile yargılama yürütüldüğü, bahse konu iddianamede sanıkların üzerine atılı kaçakçılık fiilleri ile bu fiillerle ilişkilendirilen delillerin, müsnet suça ilişkin iddianamede ve gerekçeli kararda sanıkların üzerine atılı kaçakçılık fiilleri ve bunlara dayanak oluşturan delillerle aynı olduğu anlaşılmaktadır.

 

Askeri Mahkeme tarafından, ... Asliye Ceza Mahkemesinden 2012/482 esas sayılı davanın akıbetinin sorulması üzerine verilen, davanın derdest olduğu yönündeki cevaba ilişkin yazının (Klasör-10, dz.656), 1.10.2013 tarihinde dosyaya girmesinin ardından, davanın akıbeti yeniden sorulmadan 22.5.2014 tarihinde karar verildiği anlaşıldığından, sanıklar hakkında ... Asliye Mahkemesince bir karar verilip verilmediğinin araştırılması ve verilmiş ise kararın onaylı bir suretinin getirtilerek dava dosyasına dahil edilmesinden sonra, inceleme konusu rüşvet anlaşması yapmak ve rüşvet almak suçuna ilişkin fiiller ile adliye mahkemesinde hükme bağlanan fiillerin aynı olup olmadığının incelenmesi ve sanıkların fiillerinin, adliye mahkemesinde karara bağlanan suçlar dışında ayrıca rüşvet suçunu da oluşturup oluşturmayacağının, bu değerlendirmeye bağlı olarak ortaya çıkacak kabulün haklarında mahkûmiyet kararı verilen diğer sanıkların üzerlerine atılı suça etkisinin olup olmayacağının değerlendirilmesi,

 

c) Askeri Mahkemece; sivil şahıslarla iletişimleri tespit edilerek kayıt altına alınan sanıklar Z.T., İ.G., G.G. ve A.A.’ın, bu telefon görüşmelerinde sarf ettikleri sözlere dayanarak belli tarihlerde, nöbet saatlerinde kaçakçılık yapıldığı kabul edildikten sonra, o tarihlerde nöbetçi olan sanıklar M.S.M., Y.Y., H.G. ve Y.Ş.’in nöbetçi olmalarının delil olarak kabul edilmesine karşın, sanıklarla aynı tarih ve saatlerde nöbetçi oldukları anlaşılan askerlerden, T.T., Ö.A., T.G. ve H.S. dışındakilerin tanık olarak ifadelerinin tespit edilmediği, buna göre kaçak geçiş yapıldığı kabul edilen ve iddianame ve gerekçeli kararda nöbet saatleri ve nöbetçilerle ilişkilendirilen fiiller bakımından;

 

- 28.3.2012 tarihinde … Hudut Karakolunda 00.30-04.30 saatleri arasında S.D.’in nizamiye, İ.S. ve A.K.’ın kule nöbetçisi olduğu,

 

-29.3.2012 tarihinde ... Hudut Karakolunda 00.30-04.30 saatleri arasında A.K. ile G.N.’nin nizamiye, S.D. ile İ.S.’nin kule nöbetçisi olduğu,

 

-1.4.2012 tarihinde ... Hudut Karakolunda 00.30-04.30 saatleri arasında S.D. ile G.N.’nin D-4, İ.S.’nin kule nöbetçisi olduğu,

 

- 2.4.2012 tarihinde ... Hudut Karakolunda 00.30-04.30 saatleri arasında A.K. ile G.N.’nin D-4, İ.S.’nin nizamiye ve S.D.’nin kule nöbetçisi olduğu,

 

-3.4.2012 tarihinde ... Karakolunda 00.30-04.30 saatleri arasında A.K.’nin D-4, G.N. ile İ.S.’nin nizamiye nöbetçisi olduğu,

 

-4.4.2012 tarihinde ... Hudut Karakolunda 00.30-04.30 saatleri arasında S.D. ile İ.S.’nin D-4, G.N.’nin kule nöbetçisi olduğu,

 

-7.4.2012 tarihinde ... Hudut Karakolunda 00.00-04.00 saatleri arasında S.D. ile A.K.’nin D-4, G.N.’nin kule nöbetçisi olduğu,

 

-12.4.2012 tarihinde ... Hudut Karakolunda 13.00-17.00 saatleri arasında A.K.’nin D-4, G.N. ile S.D.’nin kule, İ.S.’nin nizamiye nöbetçisi olduğu,

 

-7.5.2012 tarihinde ... Hudut Karakolunda 01.00-05.00 saatleri arasında İ.Ö., Ş.Ş., S.K. ve O. A.’nın D-4, G.N.’nin kule ve S.D.’nin nizamiye nöbetçisi olduğu,

 

-25.4.2012 tarihinde .... Hudut Karakolunda 21.00-01.00 saatleri arasında A.A.’nın devriye, B.E.’nin … termal kamera ve H.D.’nin nizamiye nöbetçisi olduğu,

 

- 29.4.2012 tarihinde .... Hudut Karakolunda 21.00-01.00 saatleri arasında B.E.’nin devriye nöbetçisi olduğu,

 

-3.4.2012 tarihinde .... Hudut Karakolunda 00.30-04.30 saatleri arasında Ç.B.’nin D-1,D-3, M.K. ve S.K.’nin nizamiye ve M.A.'nın … Tepe nöbetçisi olduğu anlaşıldığından, nöbet tuttukları tarih ve saatlerle isimlerine yer verilen askerlerden; yukarıda belirtilen tarih ve saatlerde nöbet tuttukları sırada, kaçakçılık faaliyeti, sivil şahıslarla yüz yüze ya da telefon vasıtasıyla irtibat kuran nöbetçi olup olmadığı, menfaat karşılığında kaçakçılık faaliyetlerine yardım etmeleri ve ya göz yummalarının teklif edilip edilmediği, bu yönde bir teklif olduysa kim tarafından yapıldığı hususları sorulmak suretiyle tanık sıfatıyla ifadelerinin tespit edilerek hüküm kurulması gerektiği sonucuna varıldığından, mahkûmiyet hükümlerinin ayrı ayrı noksan soruşturma yönünden de bozulmasına karar verilmiştir.

 

Bozma nedenleri karşısında, tebliğnamede bozmayı gerektirdikleri ileri sürülen hususlar bakımından inceleme yapılmamıştır.

 

3) Sanıklar İ.A., T.T. ve R.F. hakkında verilen zincirleme rüşvet anlaşması yapmak ve rüşvet almak suçuna ilişkin beraat hükümlerinin değerlendirilmesinde;

 

Sivil şahıslarla iletişimleri tespit edilerek kayıt altına alınan sanıklar Z.T., İ.G., G.G. ve A.A.’nın, bu telefon görüşmelerinde sarf ettikleri sözlere dayanılarak belli tarihlerde, nöbet saatlerinde kaçakçılık yapıldığı ve kaçakçılık faaliyetlerine yardım etmek ve göz yummak karşılığında menfaat temin etmek üzere rüşvet anlaşmasına varıldığı Askeri Savcılıkça kabul edildikten sonra, kaçakçılık yapıldığı kabul edilen tarih ve saatlerden; 25.4.2012 tarihinde 21.00-01.00 saatleri arasında .... Hudut Karakolunda sanıklar R.F. ve T.T.’nin; 29.4.2012 tarihinde 21.00-01.00 saatleri arasında .... Hudut Karakolunda sanıklar İ.A., T.T. ve R.F.’nin; 3.4.2012 tarihinde 00.00-04.30 saatleri arasında .... Hudut Karakolunda sanıklar İ.A., T.T. ve R.F.’nin; 6.4.2012 tarihinde 04.30-08.30 saatleri arasında .... Hudut Karakolunda sanıklar İ.A. ve T.T.’nin; 7.4.2012 tarihinde 04.30-08.30 saatleri arasında .... Hudut Karakolunda sanıklar İ.A., T.T. ve R.F.’nin; 9.4.2012 tarihinde 04.30-08.30 saatleri arasında .... Hudut Karakolunda sanıklar İ.A., T.T. ve R.F.’nin, nöbetçi oldukları, …-…1/1’inci Hd. Tb. 1’inci Hd. Bl. Klığı emrinde askerlik hizmetini yerine getiren sanıkların, hudut birliğinde görevli birer askeri personel olarak ….-…. sınırını korumak, buradan kaçak insan, mal ve her türlü eşyanın geçişine engel olmak, bu amaçla hudut hattında nöbet, devriye ve pusu görevlerini ifa etmek, bölgede yaşayan sivil şahıslar ile görevleri gereği irtibat halinde olmamak, gelecek teklifleri kabul etmemek ile yükümlü ve görevli olmalarına rağmen sivil şahıslar, B.P., M.P., A.Y., A.Y. ve İ.D. ile irtibata geçerek, ….-…. hattından onların kaçak malzeme geçirmelerine izin verip, kaçakçılık faaliyetlerine göz yumup, hatta en kolay uygun yerleri, pusu timlerinin bulunduğu bölgeyi, araçların karakoldan çıkışı ya da karakola dönüşü, termal kameraların görüş alanı, uygun nöbet yer ve saatleri hakkında bilgi ve talimatlar vermek suretiyle doğrudan veya aracılar vasıtasıyla kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlanması için anlaşma yapmak, bu rüşvet anlaşması kapsamında ayrıntılı olarak anlatıldığı şekilde sivil şahıslardan para, yiyecek, içki, cep telefonu, sim kartı, kontör gibi malzemeler almak, rüşvet teklif veya talebini karşı tarafa iletmek, bu eylemlerini aynı suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla defalar yapmak suretiyle zincirleme şekilde rüşvet anlaşması yapmak ve rüşvet almak suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davasının açıldığı,

 

Yapılan yargılama sonunda, Askeri Mahkemece sanıklar İ.A., T.T. ve R.F. bakımından; mevcut tanık beyanlarının sanıklar aleyhine olmadığı, iletişimin tespiti tutanaklarının hiçbirinde sanıkların isminin geçmediği, sanıkların sadece diğer sanıklarla birlikte nöbet tuttuğu, iddianamedeki iddiaları destekleyecek nitelikte somut delil bulunmadığı, sanıkların suç işlediği yönünde her türlü şüpheden uzak, açık, anlaşılır ve yeterli delil bulunmadığı, belirtilerek şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince müsnet suçtan üç sanığın da ayrı ayrı beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.

 

 ASCK’nın “Rüşvet” başlığını taşıyan 135’inci maddesinde, askeri şahıslardan herhangi birinin (765 sayılı) TCK’nın üçüncü babının üçüncü faslında yazılı suçlardan birini işlemesi hâlinde o fasıldaki cezalarla cezalandırılacağı öngörülmüştür.

 

Suç tarihlerinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK'nın 252/3’üncü maddesinde rüşvet, “Bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır” şeklinde tarif edilmiştir.

 

Maddenin gerekçesinde de, “Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin elde ettiği menfaatin belli bir amaca yönelik olması gerekir. Başka bir ifadeyle, haksız menfaatin, hukuki olmayan bir işin yapılması ya da yapılmaması amacıyla temin edilmiş olması gerekir. Buna karşılık, izlenen suç siyaseti gereğince, haklı bir işin gördürülmesi amacıyla kamu görevlisine menfaat temininin, rüşvet suçunu oluşturmayacağı kabul edilmiştir…” denilmektedir.

 

5237 sayılı TCK’nın 252’nci maddesinin birinci fıkrasında, “Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.” düzenlemesine yer verilmiştir.

 

Kasten işlenebilen rüşvet suçunun temel unsuru, bir memurun (Kamu görevlisinin) yapacağı veya yapmayacağı iş konusunda menfaat elde etmek için bir kimseyle anlaşmış olmasıdır. Anlaşmanın varlığı için tarafların iradelerinin birleşmiş olması yeterli olup, başkaca bir şart aranmamaktadır.

 

Rüşvet anlaşmasının gerçekleştiği an ise, istek veya önerinin karşı tarafça kabul edildiği, dolayısıyla tarafların rızalarının uyuştuğu andır. Rüşvet alma veya verme, anlaşma anında olabileceği gibi, önceden varılmış mutabakat gereğince sonradan da ifa edilebilir. Rüşvet anlaşması yapıldıktan sonra bu anlaşmaya konu olan vaat veya taahhüdün yahut işin yerine getirilip getirilmemesi ya da sonradan kişinin veya memurun (Kamu görevlisinin) bu anlaşmadan vazgeçerek, ceza sorumluluğundan kurtulmak için durumu yetkili makamlara duyurması da suçun tamamlanmasına engel değildir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 8.6.2004 tarihli, 2004/5MD-78/135; 13.11.2001 tarihli, 2001/5-242/245 E.K. sayılı kararları).

 

Diğer taraftan suçsuzluk karinesinin bir uzantısı olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi, ceza yargılaması hukukunda geçerli olan ve mevzuatımızda yazılı olarak hükme bağlanmamış olan bir ispat kuralıdır. Buna göre, bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan kimse hakkında mahkûmiyet kararı verilebilmesi için, o kimsenin o suçu işlediğinin kesin olması ve ispatlanmış bulunması gerekir. Bu ilke gereğince, eğer bir olayın nasıl meydana geldiği açıklığa kavuşturulamaz ve fail olduğu düşünülen kişiyi cezalandırabilmek için gerekli koşulların gerçekten mevcut olduğunu gösteren hususların varlığında en küçük bir kuşku oluşursa, sanık lehine karar verilmesi zorunludur. Bu zorunluluğun hukuki temelleri, Anayasa’nın 38/4; CMK’nın 217 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2’nci maddelerinde açıkça ifade edilmiştir.

 

Bu açıklamaların ardından somut olay değerlendirildiğinde; dosya içeriğinde bulunan iletişimin tespitine dair tutanaklarda ve HTS raporlarında; sanıklar İ.A., T.T. ve R.F.’nin, kaçakçılık yaptıkları iddia edilen sivil şahıslar ile iletişimlerinin olmadığı, sanıkların, kaçakçılık faaliyeti yapıldığı iddia edilen bazı tarihlerde nöbetçi olmaları dışında kaçakçılık faaliyetlerine göz yumdukları, kaçakçılara yardım ettikleri, rüşvet aldıkları ya da rüşvet anlaşması yaptıkları yönünde herhangi bir delil bulunmadığı, dolayısıyla üzerlerine atılı fiillerin şüpheli kaldığı ve oluşan şüpheden sanıkların yararlanması gerektiği sonucuna varılarak, Askeri Mahkemece sanıklar hakkında beraat hükümleri tesis edilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden, Adli Müşavirin temyiz sebeplerinin reddi ile, beraat hükümlerinin ayrı ayrı onanmasına karar verilmiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

1) Sanık G.G. müdafii Av. İ.İ.’nin, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteminin, 353 sayılı Kanun’un 218’inci maddesi gereğince REDDİNE;

 

2) Adli Müşavir, sanıklar Z.T., İ.G., A.A., H.G., M.S.M., Y.Y. ile sanıklar Y.Ş., G.G., İ.G., A.A. müdafilerinin temyizlerine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince, mahkûmiyet hükümlerinin usul ve noksan soruşturma yönlerinden ayrı ayrı BOZULMASINA, tebliğnamedeki görüşe sebepte farklı sonuçta uygun olarak;

 

3) Adli Müşavirin, kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi uyarınca REDDİNE;

 

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan beraat hükümlerinin ayrı ayrı ONANMASINA, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak;

 

10.2.2016 tarihinde, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy