Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/38 Esas 2016/113 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 38
Karar No: 2016 / 113
Karar Tarihi: 10.02.2016


(1632 S. K. m. 144) (5237 S. K. m. 257) (211 S. K. m. 17, 40, 57) (353 S. K. m. 217) (Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği m. 89)

 

Askeri Mahkemece; sanığın, Şubat 2012-27 Mayıs 2012 tarihleri arasında ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında, atılı suçun maddi ve manevi unsurları oluşmadığından, sanığın beraatına karar verilmiştir.

 

Hüküm; Askeri Savcı tarafından, atılı suçun oluştuğu ileri sürülerek, sanık aleyhine temyiz edilmiştir.

 

Tebliğnamede; hükmün onanması gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

 

Yapılan incelemede; sanık P.Ütğm. S.Ş.’nin, … Komutanı olarak görevli olduğu, aynı Birlikte askerlik hizmetini yapmakta olan müteveffa A.B.'nin, 27.5.2012 tarihinde 56 numaralı mevzi bölgesinde nöbet hizmetini icra ettikten sonra, saat 06.35 sıralarında, içinde bulunduğu ruh halinin etkisiyle kendisine zimmetli … seri numaralı … piyade tüfeğinin namlusunu çenesinin altına doğrultarak tetiğe basmak suretiyle bir el ateş ettiği, akabinde yapılan tıbbi müdahaleye rağmen kurtarılamayarak vefat ettiği, yapılan soruşturma sonucu Askeri Savcılık tarafından ölüm olayında bir başka şahsın ceza hukuku açısından suç teşkil edecek eylemi mevcut olmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği; ayrıca, Bölük Komutanı olarak görevli bulunan sanık hakkında, psikolojik rahatsızlığının bulunduğu ve tedavi gördüğü anlaşılan müteveffa ile ilgili olarak İç Hizmet Kanununun 17, 57, 40 ve İç Hizmet Yönetmeliğinin 89'uncu maddeleri kapsamında amir sıfatıyla kendisine atfedilen görevleri yerine getirmediği, bu kapsamda müteveffanın şahsi dosyasındaki bilgileri değerlendirdikten sonra onu bir sağlık kuruluşuna sevk ederek, psikiyatri uzmanının muayene etmesini ve gerekli tedavisini yapmasını sağlaması, müteveffanın psikolojik durumuna dair verileri gözeterek onu psikolojik rahatsızlıklarından dolayı tedavisinin sona erip sağlığına kavuşacağı tarihe kadar silahlı/mermili görevlerde istihdam etmemesi gerekirken bu hususları yerine getirmediği, sanığın ifade edilen görevleri yapmakta ihmal ve gecikme göstererek müteveffanın mağduriyetine neden olmak suretiyle ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı,

 

Yapılan yargılama sonunda, Askeri Mahkemece; müteveffanın şahsi dosyasının Birliğe katıldığı dönemden sonra, ölüm olayından birkaç hafta önce geldiği ve sanığın, müteveffanın şahsi durumu ile ilgili bilgileri ölüm olayından sonra gördüğü, bölgenin terör bölgesi olması nedeniyle faaliyetlerin çok yoğun ve sanığın görevinin ağır olduğu, Birliğe katıldığında müteveffa ile görüşen sanığın olumlu tepkiler aldığı, bu dönemde yapılan muayenelerinde de müteveffa hakkında anormal bir durumun tespit edilmediği, müteveffanın silahsız hizmet yapabilmesi için hakkında düzenlenen bir rapor bulunmadığından, silahlı olarak nöbete gitmesi nedeniyle sanığa cezai bir sorumluluk atfedilemeyeceği, sanığın görevini ihmal ettiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konamadığı, iddia edilen ihmali davranışlar ile ölüm olayı arasında nedensellik bağının bulunmadığı, bu nedenle, atılı suçun maddi ve manevi unsur yönünden oluşmadığı belirtilerek, sanığın beraatına karar verildiği dosya kapsamındaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.

 

Somut olayda, müteveffa, temel askerlik hizmetini tamamlayarak 2012 yılı Şubat ayı içerisinde sanığın Bölük Komutanı olarak görevli olduğu Birliğe katılmış, bu tarihten sonra burada askerlik hizmet ve görevlerine devam ederken, 27.5.2012 tarihinde kendisine zimmetli olarak teslim edilmiş olan piyade tüfeğiyle çenesinin altından ateş etmek suretiyle intihar etmiştir.

 

Askeri Savcılıkça yapılan soruşturma sonucu, bir başka şahsın ceza hukuku açısından suç teşkil edecek eyleminin mevcut olmadığı kabul edilerek ölüm olayı ile ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş; Bölük Komutanı olarak görevli olan sanık hakkında ise, yasal mevzuat çerçevesinde sağlık sorunları olduğu anlaşılan müteveffanın tedavisi ile ilgilenmemek ve silahlı olarak görevlere göndermek suretiyle görevini ihmal ettiği iddia edilmiştir.

 

“İhmal suretiyle görevi kötüye kullanmak” suçu, ASCK’nın 144’üncü maddesinin atıfta bulunduğu TCK’nın 257’nci maddesinin ikinci fıkrasında; “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, ... cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

 

Bu suç bir zarar suçudur. Görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermenin neticesinde, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanmış olması gerekmektedir. Mağduriyet, görevin gereklerini yapmama veya geç yapma dolayısıyla bir kişinin mal varlığı veya diğer kişilik haklarının ihlal edilmesini ve zarara uğramasını ifade etmektedir. Mağduriyet, maddi ve manevi zararı içine aldığı kabul edilen, zarar kavramından daha geniş bir kavramdır.

 

Suçun oluşabilmesi için, öncelikle memurun Kanun ya da nizam gereği görevine giren bir işin bulunması ve görevin gereklerinin memur tarafından bilinmesi gereklidir. Ayrıca oluşan netice ile failin kusurlu davranışı arasında illiyet bağının da bulunması gerekmektedir.

 

Fail tarafından memuriyet görevi nedeniyle ifaya zorunlu olunan bir hususun yapılmaması veya süresinde yerine getirilmemesi şeklindeki ihmali nitelikteki maddi unsuru gerçekleşmiş olsa bile, memuriyete ait görevin gereklerinin yerine getirilmesinin bilerek ve isteyerek ihmal edilmesi veya geciktirilmesi, diğer bir ifadeyle manevi unsurun da ayrıca gerçekleşmesi gerekmektedir.

 

Bu açıklamalar ışığında somut olay yeniden ele alındığında;

 

Müteveffanın şahsi dosyasında mevcut olan belgelerden; müteveffanın acemi birliğinde doldurduğu "Psikososyal Risk Faktörü Tarama Anketi", "Kısa Semptom Envanteri", "Danışmanlık Kartı" ve "Personel Bilgi Formu" başlıklı belgelerin içeriğinde, müteveffanın ruhsal rahatsızlık yaşadığına ilişkin bilgiler bulunduğu; müteveffanın temel askerlik hizmetini yaparken, 30.11.2011, 5.12.2011 ve 14.12.2011 tarihlerinde … Hastanesinin Psikiyatri Polikliniğinde muayene olduğu ve hakkında "sınır düzeyde entelektüel işlev bozukluğu", "nevrotik kişilik" teşhislerinin konulduğu görülmekle birlikte; müteveffanın şahsi dosyası tertip edildiği ihtisas Birliğine katılmasından bir süre sonra ulaştığından, sanığın, Birliğine katıldığı dönemde müteveffanın geçmişine ilişkin bilgi sahibi olmadığı anlaşılmaktadır.

 

Müteveffa, temel askerlik hizmetini tamamlayarak tertip edildiği ihtisas birliğine katıldığında, diğer personele uygulandığı gibi, ruhsal durumunu değerlendirmek üzere katılış işlemlerine tabi tutulmuştur. Bu kapsamda, Birlik Komutanı tarafından kendisi ile mülakatta bulunulmuş, bu mülakatta müteveffa herhangi bir sorunundan bahsetmemiş, Psikososyal Risk Faktörü Tarama Anketinde, ruhsal rahatsızlık ile ilgili soruya, ruhsal rahatsızlığının olmadığı yönünde yanıt vermiştir.

 

Yine, Birliğine katıldıktan sonra rehberlik ve danışmanlık merkezinde ve Birlik revirinde katılış muayenesi yapılmış, bu muayene sırasında müteveffa herhangi bir ruhsal rahatsızlığından yahut herhangi bir sıkıntısından bahsetmemiş, sadece uyku problemi yaşadığını ifade etmiş, akabinde olayın yaşandığı tarihe kadar herhangi bir psikolojik problemle tabur revirine müracaatı olmamıştır.

 

Tabur Komutanlığı tarafından da, tüm erlere olduğu gibi, müteveffanın ailesine mektup yazılarak, herhangi bir sorununun olması halinde bildirilmesi için gerekli bilgilendirme yapılmış, müteveffanın ailesi tarafından bu konuda Komutanlığa bir bilgi iletilmemiştir.

 

Bu kapsamda, 7.10.2011 tarihinde … Devlet Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniğinde yapılan muayenesinde müteveffa hakkında “depresif nöbet” tanısı konulmuş olmakla birlikte, müteveffanın askere sevkinden önce yaşanan bu olaydan sanığın bilgisinin olmadığı, müteveffanın ailesi tarafından da bu konunun Komutanlığa bildirilmediği görülmektedir.

 

Ayrıca, tanık beyanlarından; sanığın ve diğer rütbeli personelin, müteveffa ile görüşmeler yaptıkları, müteveffanın sorun ve sıkıntıları ile yeteri kadar ilgilenildiği, danışmanlık faaliyetlerinin öngörülenden daha sıkı ve az zaman aralıklarıyla yerine getirildiği anlaşılmaktadır.

 

Diğer taraftan, temel askerlik hizmetini yaparken … Asker Hastanesinde yapılan muayeneleri sonucu, müteveffa hakkında silahlı görev yapamayacağına dair bir rapor düzenlenmemiş olduğu, son Birliğinde de bu yönde düzenlenmiş bir raporun veya kanaat içeren tespitin bulunmadığı görülmektedir.

 

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; sanığın üzerine atılı isnatlar ile müteveffanın intiharı arasında ceza hukuku açısından sorumluluğunu gerektirecek doğrudan bir illiyet bağının bulunmadığı, sanığın görevini ihmal ettiğinden ve ihmal kastıyla hareket ettiğinden bahsedilemeyeceği ve atılı suçun unsurları yönünden oluşmadığı sonucuna varılmıştır.

 

Bu nedenlerle, Askeri Mahkemece; atılı suçun unsurları yönünden oluşmadığı kabul edilerek sanık hakkında beraat kararı verilmiş olmasında, hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış ve Askeri Savcının kabule değer görülmeyen temyiz nedenlerinin reddi ile beraat hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

 

Üye …; temel askerlik hizmetini yaptığı dönemde psikolojik sorunları olduğu belirlenen ve tedavi gören müteveffanın "Psikolojik yönden sorunlu personel" listesinde isminin geçmesi ve bu listenin tertip edildiği ihtisas Birliğine bildirilmiş olması nedeniyle, bu tür personel hakkında Birlik Komutanlığınca nasıl bir işlem yapılması gerektiğinin, askerlik hizmetini hangi tür hizmetlerde ve ne şekilde yerine getirmeleri gerektiğinin, bu kapsamda somut olayda olduğu gibi, psikolojik yönden sorunlu erlerin silahlı ve mühimmatlı görevlere gönderilmemesi gerektiğine dair, sanığa tebliğ edilmiş emir, talimat, yönerge ve benzeri düzenlemelerin bulunup bulunmadığının araştırılarak, elde edilecek bilgiler ışığında sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğini, hükmün bu noksanlık nedeniyle bozulması gerektiğini ileri sürerek, karara katılmamıştır.

 

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

 

Askeri Savcının kabule değer görülmeyen temyiz nedenlerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE;

 

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan beraat hükmünün ONANMASINA;

 

10.2.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, Üye …’nın karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy