Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/316 Esas 2016/352 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 316
Karar No: 2016 / 352
Karar Tarihi: 18.05.2016

(2709 S. K. m. 141) (5271 S. K. m. 34, 230) (353 S. K. m. 207)

Askeri Mahkemece; sanığın, 9.2.2015 tarihinde amiri konumunda olan mağdur Kr.Plt.Yb. …’ın odasında, mağdurun kendisine bazı savunma evraklarını tebliği sırasında, elinde bulunan savunma evrakını fırlatıp mağdura hitaben “S..tir git, yapacağınız işin a… koyayım.” dediği ve böylece atılı suçu işlediği kabul edilerek, yazılı olduğu şekilde mahkûmiyetine karar verilmiş ise de;

CMK’nın “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226’ncı maddesinin 1’inci fıkrası; “Sanık, suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.” hükmünü içermektedir.

Askeri Savcılık tarafından düzenlenen iddianamede (Dz. 29), sanık hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma feri cezasını düzenleyen ASCK'nın 30'uncu maddesi hükmünün uygulanması talep edilmemesine rağmen, Askeri Mahkemece verilen hükümde ASCK’nın 30/2’nci maddesi uyarınca sanığın TSK’den çıkarılmasına karar verilmek suretiyle hüküm kurulduğu, bu duruma ilişkin sanığın ek savunmasının tespit edilmediği görülmektedir.

CMK’nın 226’ncı maddesi gereğince, sanığa ek savunma hakkı verilmemesinin, savunma hakkının kısıtlanmasına, adil yargılanma hakkının ihlâline yol açtığı gibi, 353 sayılı Kanun’un 207/3-H maddesine göre hukuka kesin aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.

Bununla birlikte, kısa kararda ve gerekçeli hükmün hüküm fıkrasında; sanığın, hizmete müteallik bir muameleden dolayı amire hakaret suçunu işlediği kabul edilmiş iken (Dz. 117, 125), gerekçeli hükmün “Delillerin Tahlil ve Değerlendirmesi ile Kabul” başlıklı bölümünde; sanığın hizmet esnasında ve hizmete müteallik bir muameleden dolayı amire hakaret suçunu işlediğinin kabul edildiği ve bu yöndeki değerlendirmelere yer verildiği (Dz. 123-124), böylece kısa karar ile gerekçeli hüküm arasında çelişki ve hükümde teşevvüşe (karışıklığa) yol açıldığı görülmektedir. Hüküm fıkrası ile gerekçe arasındaki bu çelişki ve karışıklık, Anayasanın 141/3, CMK’nın 34/1, 230 ve 353 sayılı Kanun’un 207/3-G maddelerine göre, hukuka kesin aykırılık niteliğindedir.

Belirtilen sebeplerle, hükmün öncelikle usul yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

Bununla birlikte, dava dosyasındaki belgelere göre; sanığın, suç tarihinden önce kasıtlı suçlardan mahkûmiyet hükümlerinin bulunması, sanık hakkında düzenlenen kıta anket formunda; TSK’da vazife yapamayacağına ilişkin kaydın bulunması ve sanığın psikolojik problemleri olduğuna ilişkin beyanları göz önünde bulundurularak, sanığın adli sicil kaydı ve askeri suçlardan sabıkasına ilişkin kayıtlarda görünüp de dava dosyasında aslı veya onaylı sureti bulunmayan gerekçeli hükümler ile infaz evrakının getirtilmesinin ardından, suç tarihinde cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığı ve psikiyatrik yönden askerliğe elverişli olup olmadığı konusunda ortaya çıkan şüphenin giderilmesi için, psikiyatri uzmanı bir bilirkişiye muayenesinin yaptırılıp, bilirkişinin lüzum görmesi hâlinde tam teşekküllü bir askeri hastanede CMK’nın 74’üncü maddesine göre adli gözlem altına alınması ve elde edilecek sonuca göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, mahkûmiyet hükmünün noksan soruşturma yönünden de bozulmasına karar verilmiştir.

Sanık temyiz dilekçesinde (Dz. 119); temyiz nedenleri arasında, yargılama sırasında baro tarafından müdafi görevlendirilmesi talebinin reddedildiğini de ileri sürmüş ise de; 2.12.2015 tarihli duruşmada, Askeri Mahkeme tarafından sanığın sorgusunun tespitinden önce, CMK’nın 147’nci maddesinde düzenlenen hakları anlatılırken, müdafi seçme hakkının bulunduğu, müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafiin yardımından faydalanmak istediği takdirde kendisine Baro tarafından müdafi görevlendirileceğinin bildirildiği, sanığın ise haklarını anladığını ve savunmasını kendisinin yapacağını beyan ettiği, dolayısıyla sanığın yargılama sırasında Barodan müdafi görevlendirilmesini talep ettiği şeklinde dava dosyasına yansıyan bir beyanının bulunmadığı görüldüğünden, sanığın bu yöndeki temyiz sebebine itibar edilmemiştir.

SONUÇ VE KARAR: Açıklanan nedenlerle;

Sanığın temyizine atfen ve resen, mahkûmiyet hükmünün 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince, usul ve noksan soruşturma yönünden BOZULMASINA;

18.5.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe sebepte kısmen farklı, sonuçta uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy