Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/306 Esas 2016/344 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 306
Karar No: 2016 / 344
Karar Tarihi: 18.05.2016

(1632 S. K. m. 66) (5271 S. K. m. 34, 230) (5237 S. K. m. 50)

Sanığın, 30.6.2012 tarihinde çıkmış olduğu çarşı izninden aynı gün akşam dönerek Birliğine katılması gerekirken, dönmeyip, bir süre sonra 12.7.2012 tarihinde kendiliğinden dönerek Birliğine katıldığı ve böylece belirtilen tarihler arasında altı hafta içerisinde kendiliğinden dönmekle son bulan firar suçunu işlediği sabit görülmüştür.

Yerleşik Askeri Yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere; çarşı iznine çıkan er/erbaşların Birliğince belirlenen saatte aynı gün Birliklerine katılmalarının gerektiği, zira kanunen bulunmaları gereken yerin Birlikleri olduğu, dolayısıyla çarşı izninden kanunen belirlenen sürede Birliğine katılmayan sanığın eyleminin de firar suçuna vücut verdiği; ayrıca firar suçu, izin tecavüzü suçunun aksine bünyesinde mazeret hâline yer vermeyen bir suç tipi olduğundan, asker kişilerin hangi etkenlerin tesiri altında kalarak ya da hangi maksat ya da menfaatleri hedefleyerek Birliklerini izinsiz terk ettiklerine ilişkin olgu veya ayrıntılar firar suçunun oluşumunu etkilememektedir. Bu durumda sanığın annesinin rahatsızlığının suçun oluşumuna etkisi bulunmamaktadır.

Bu itibarla; Askeri Mahkemece; suç tarihlerinde askerliğe elverişli ve cezai ehliyetinin tam olduğu sağlık kurulu ve adli raporlar ile belirlenen sanık hakkında, tüm unsurları ile oluşan yüklenen suçtan dolayı yasal ve inandırıcı gerekçelerle, alt sınırdan ceza tayin edilip, yasal ve takdiri indirim uygulanmak suretiyle mahkûmiyet kararı verilmesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümlerinin uygulanmamasında, hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Ancak, Dairemizin 18.11.2015 tarihli, 2015/511-527 Esas ve Karar sayılı bozma ilamına karşı istinabe suretiyle diyecekleri tespit edilen sanığın "...TCK'nın 50 maddesi uyarınca mahkeme hakkımda mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde kamuya yararlı bir işte çalışmama yönelik hüküm kurulmasını talep ederim." şeklinde beyanda bulunduğu, görülmektedir.

Sanığın kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmesini talep etmesi karşısında, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

Sanığın adli para cezası haricinde başka seçenek yaptırımların uygulanması yönünde açık bir talebi var ise, bu durumda Askeri Mahkemenin hangi seçenek yaptırımı, neden uyguladığının ve sanığın talep ettiği seçenek yaptırımı neden uygulamadığının gerekçelerini göstermek zorunda olduğu tartışmasızdır.

Bu nedenle, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımların uygulanmasına karar verildiği takdirde bu yaptırımlardan hangisinin uygulanacağı konusunda denetlenebilir bir gerekçe gösterilmemesi, CMK’nın 34/1 ile 230/1-d maddelerine aykırılık oluşturacaktır.

Sanık verilecek cezanın kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirine çevrilmesini talep etmesine rağmen, Askeri Mahkemece, TCK’nın 50’nci maddesinde düzenlenmiş olan kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlardan hangi nedenle kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımının seçilmediğine ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın "Suça konu eylem nedeniyle sanığın savunmasına yansıyan pişmanlığına ve Birliğine kendiliğinden dönerek katılış yapması şeklindeki suçun işlenmesindeki özellikler dikkate alınarak, TCK'nın 50'nci maddesi uyarınca sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezası, ekonomik durumu da dikkate alındığında en lehine olduğu düşünülen adli para cezasına ilişkin seçenek yaptırıma çevrilmiş..." şeklindeki gerekçelerle sanığa verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrildiği, görülmektedir.

Sanığın, kısa süreli hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalışmaya çevrilmesi yönündeki talebinin, Askeri Mahkemece hiç değerlendirilmemiş olmasının, keza, gerekçeli hüküm içerisinde bu seçenek yaptırımın uygulanmamasına yönelik temyiz incelemesine olanak sağlayacak herhangi bir gerekçe gösterilmemesinin, CMK’nın 34/1 ve 230/1-d maddelerine aykırı düştüğü sonucuna varılmış ve mahkûmiyet hükmünün, uygulamaya ilişkin gerekçesizliğe dayanan usule aykırılık sebebiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Öte yandan; sanığın 4.5.2013-6.5.2013 tarihleri arasında adli gözlem altında geçirdiği sürelerin mahsubuna karar verilmesine karşın, gerekçeli hüküm içerisinde kısa karar ile çelişki oluşturacak biçimde bu sürelerin 4.5.2013-5.5.2013 şeklinde hatalı olarak belirtilmesine işaret edilmiştir.

SONUÇ VE KARAR: Açıklanan nedenlerle;

Müdafiin temyiz istemine atfen ve resen, mahkûmiyet hükmünün 353 sayılı Kanunun 221/1’inci maddesi gereğince usul yönünden BOZULMASINA,

18.5.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy