Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/290 Esas 2016/328 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 290
Karar No: 2016 / 328
Karar Tarihi: 11.05.2016

(AİHS. m. 5, 6) (2709 S. K. m. 38, 138) (5271 S. K. m. 217)

Mağdur Er S.Y.’nin Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) yapmış olduğu 9.1.2014 tarihli başvuruda; ... Tim Komutanı olan sanığın, “asker dövmenin 500 TL olduğunu” ve “benim param var sizi döverim” diyerek tehditte bulunduğunu iddia ettiği, tarihi tam olarak tespit edilememekle birlikte, barfiks eğitimi sırasında sanığın, timde görevli katılan Er U.D. ile mağdurlar Er S.Y., Er S.Ç., Er A.S. ve Er R.K.’nin de içinde bulunduğu personele hitaben “benim param var, paraya da ihtiyacım yok, sizi döverim” şeklinde sözler söylediği, ancak söylenen sözlerin objektif olarak, katılan ve mağdurlar üzerinde, ciddi bir korku ve endişe yaratacak nitelikte, yeterlilikte ve elverişlilikte olmadığı gerekçeleriyle, unsurları itibariyle oluşmayan atılı suçtan sanığın beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 14.10.2004 tarihli, 2004/158-135; 10.3.2005 tarihli, 2005/25-25 Esas ve Karar sayılı içtihatlarında da vurgulandığı üzere;

Vicdani kanaat, hâkimin duygu ve düşünceleri değil; somut, objektif, makul, mantıklı ve amaca elverişli gerçek deliller üzerine inşa edilebilir. Hukuki meselenin öncesinde hâlledilmesi gereken maddi sorunun çözümünde, akıl ve mantık kuralları ön plânda olduğundan, varsayımlara, genellemelere ve karinelere yer yoktur.

Vicdani kanaate ulaşılması için, şüphenin yenilmesi zorunludur. Mahkûmiyet hükmünün tesisi için, sanıkların suç işlediklerinin her türlü şüpheden uzak, maddi delillerle ispat edilmesi gerekir. Bunda başarılı olunamaması hâlinde, şüpheden sanık yararlanacaktır. En ufak bir şüphenin varlığı hâlinde, bu şüphenin sanık lehine yorumlanması evrensel hukuk ilkesidir. Ceza yargılamasında amaç maddi gerçeği bulmak olduğuna göre her türlü delil dikkate alınmalıdır. Ceza yargılamasında sanıkların masumiyetlerini ispat etme yükümlülüğü olmayıp, onların suçluluğunu ispat etmek yargı makamlarının görevidir. Vicdani ispat sisteminde mahkûmiyet kararı verilebilmesinin temel ölçütü, maddi gerçeğin belirlenmesi noktasında her türlü şüpheden arınmış vicdani kanaattir. Bu zorunluluğun hukuki temelleri ise, Anayasa’nın 38/4 ve 138/1; CMK’nın 217 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5 ve 6/2’nci maddelerinde açıkça ifade edilmiştir.

Uyum ve kararlılık gösteren Askeri Yargıtay kararlarında, söylenen sözlerin tehdit içerip içermediğinin failin ve mağdurun içinde bulundukları ortama, söylenen sözlere, söylenme nedenine ve söylendiği koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Askeri Yargıtay’ın bu yerleşik ilkeleri doğrultusunda; temyize konu olayda, suçun sübuta erip ermediğinin belirlenmesi açısından dosyada mevcut delillerin irdelenmesi gerekmektedir.

Sanık aşamalarda değişmeyen savunmalarında, iddia konusu sözleri söylemediğini beyan etmiştir.

Tanık olarak ifadelerine başvurulan Uzm.Çvş. Y.E.T. ile Er M.Y., sanığın iddia konusu sözleri söylediğine şahit olmadıklarını beyan etmişler, tanıklar Er B.Ö. ile Er A.Z.İ. ise, sanığın iddia konusu sözleri söylediğine şahit olmadıklarını, ancak arkadaşlarından duyduklarını beyan etmişlerdir.

Katılan, sanığın iddia konusu sözleri eğitim esnasında sorulan soruları cevaplayamamaları üzerine söylediğini ve sözleri söylerken ciddi olduğunu, şaka yapmadığını, kendisinde ciddi korku yarattığını, Birlik Komutanlığı tarafından tespit edilen ifadesinde sanığın iddia konusu sözleri tim personeline hitaben söylediğini, Askeri Savcı tarafından tespit edilen ifadesinde ise S.Y.’yi kastederek söylediğini;

Mağdur R.K., eğitime gittiklerinde içtima alanında sanığın iddia konusu sözleri söylediğini, şaka mahiyetinde söylemeyip oldukça ciddi olduğunu, konuşma üzerine aşırı derecede olmamakla birlikte korktuğunu;

Mağdur A.S., barfiks eğitimi sırasında, tanık olarak tespit edilen ifadesinde olaya şahit olmadığını beyan eden M.Y. isimli askerin ayağı yere değince sanığın ayağı yere değeni döveceğini söylediğini, başka bir arkadaşının da asker dövmenin cezasının olduğunu söylemesi üzerine sanığın da iddia konusu sözleri söylediğini, şaka mahiyetinde söylemeyip ciddi ve sinirli bir şekilde söylediğini, sözlerini gerçekleştirme ihtimalinin var olduğunu, ancak kendisi üzerinde endişe ve korku yaratmadığını;

Sanık hakkında BİMER’e şikayette bulunan mağdur S.Y., içtima alanında sanığın iddia konusu sözleri söylediğini, şaka maksatlı olmayıp kendilerini korkutmak için söylediğini, ancak benzeri sözleri sürekli sarf ettiği için önemsemediğini ve korkuya kapılmadığını;

Mağdur S.Ç., içtima için toplandıklarında karşılıklı muhabbet esnasında sanığın şaka yollu olarak iddia konusu sözleri söylediğini, bu sözleri tehdit olarak algılamadığını ve korkmadığını beyan etmiştir.

Mevcut bu delillere nazaran, atılı suçlamayı kabul etmeyen sanığın iddia konusu sözleri söylediğine dair katılan ve mağdurların beyanı haricinde bir delilin bulunmaması, katılan ve mağdurların ise söylenen sözlerin nerede, ne amaçla, ne şekilde söylendiğine ilişkin kendi içinde ve birbirleri ile çelişen anlatımları karşısında, sanığın dava konusu sözleri söyleyip söylemediği, söylemiş olsa bile ne amaçla ve ne şekilde söylediği, dolayısıyla da söylenen sözlerin tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığı hususundaki şüphenin giderilemediği, bu itibarla Askeri Mahkemece farklı gerekçe ile verilmiş olsa da unsurları itibariyle oluşmayan atılı suçtan sanığın beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediğinden, Askeri Savcının temyiz sebeplerinin reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

SONUÇ VE KARAR: Açıklanan nedenlerle;

Askeri Savcının kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE,

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan beraat hükmünün ONANMASINA,

11.5.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy