Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/276 Esas 2016/316 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 276
Karar No: 2016 / 316
Karar Tarihi: 04.05.2016

(5237 S. K. m. 50) (5271 S. K. m. 230)

Sanığın 30.1.2014 tarihinde iki gün yol süresi verilerek yedi gün süreyle izne gönderildiği, bu nedenle nizamiyeden saat 9:13’te ayrıldığı, izin ve yol süresinin sonunda 8.2.2014 tarihinde saat 9:13’e kadar birliğine katılması gerekirken katılmadığı, 16.2.2014 tarihinde saat 16:30’da kendiliğinden gelerek birliğine katıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Bilirkişi marifetiyle cezai ehliyetinin tam ve askerliğe elverişliliğinin tespiti açısından gözlem altına alınmasına gerek olmadığı saptanan, izin süresi sonunda birliğine katılmasını engelleyen veya güçleştiren bir özre sahip bulunmayan, izin tecavüzü suç kastını ortadan kaldıracak bir durum ve zaruret içinde kalmayan sanığın atılı suçu işlediğinin kabul edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

CMK’nın 230/1-d maddesinde cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanakların hükmün gerekçesinde gösterilmesi gerektiği belirtilmiş olup mevcut bu düzenlemeye göre, Askeri Mahkemece, bir talebin varlığı hâlinde, talep doğrultusunda uygulanan hükümlerin uygulama gerekçesinin gösterilmesi, talebin kabul edilmemesi sonucunda uygulanmayan veya tercih edilmeyen hükümlerin de neden uygulanmadığının veya tercih edilmediğinin gerekçelendirilmesi gerekmektedir.

İşlediği suç dolayısıyla hakkında kısa süreli hapis cezasına hükmedilen kişinin bu cezası yerine, Askeri Mahkeme; suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ile suçun işlenmesindeki özellikleri dikkate alarak, cezanın bireyselleştirilmesi kapsamında, TCK’nın 50/1’inci maddesinde belirtilen kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlara hükmedebilecektir. Kişinin seçenek yaptırımlardan birinin uygulanması yönünde açık bir talebinin bulunması hâlinde de, bu talebin kabul veya reddine ilişkin bir karar verilerek, gerekçelendirilmesi gerekmektedir.

Ancak, cezalandırılmasına karar verilen kişinin, seçenek yaptırımlardan özellikle birisinin uygulanmasına yönelik açık tercihini belirtmeden seçenek yaptırımlara hükmedilmesini talep etmesi ve mahkemece de gerekçesi gösterilmek suretiyle seçenek yaptırımlardan birisinin uygulanması durumunda, diğer seçenek yaptırımların neden tercih edilmediğine dair gerekçe gösterilmesi zorunlu değildir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 16.4.2015 tarihli, 2015/36-49 Esas ve Karar sayılı ilamında da aynı görüşe yer verilmiştir).

Bu açıklamalar doğrultusunda temyiz konusu olaya bakıldığında;

Sanığın, istinabe suretiyle tespit edilen sorgu ve savunması sırasında, “… hakkımda mahkûmiyet kararı verilecek ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul ediyorum. HAGB uygulanamaz ise cezamın para cezasına çevrilmesini veya kamuya yararlı bir işte çalıştırılmayı talep ederim.” şeklinde cezanın bireyselleştirilmesi kapsamında talebini bildirdiği,

Askeri Mahkemece; suç tarihinden önce kasıtlı suçtan üç aydan fazla hapis cezasına mahkum olan ve bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine yasal imkan bulunmayan sanık hakkında tayin edilen kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/1-a maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

TCK’nın 50/1’inci maddesinde belirtilen yaptırımlardan sadece bir tanesinin uygulanmasına karar verilebilecek olmasına karşılık, sanığın iki seçenek yaptırımın uygulanması yolundaki talebini “veya” bağlacı ile bildirmesi ve iki talep arasında öncelik sırası da belirtmemesi karşısında, Askeri Mahkemece; sanığın seçenekli olarak bildirdiği talebin tamamen reddedilmesinin sözkonusu olmadığı, sanığın talebi doğrultusunda kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin kabul edilerek uygulama yapıldığı anlaşılmaktadır.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un “Adli para cezasının infazı” başlıklı 106’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasında 18.6.2014 tarihli, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik neticesinde; “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir…” şeklinde yeniden düzenlenerek, ödenmeyen adli para cezasının, hapse çevrilmesi zorunluluk olmaktan çıkartılmış ve hükümlülerin lehine olacak şekilde, kamuya yararlı bir işte çalıştırılma şeklinde infaz edileceği hüküm altına alınmıştır.

Belirtilen nedenlerle, sanığın talebi doğrultusunda kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın adli para cezasına çevrilmesine karar veren ve böylece sanığın TCK’nın 50/1’inci maddesinin tatbiki yönündeki talebini tamamen reddetmeyip kabul eden Askeri Mahkemece, “veya” bağlacı ile bildirilen kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek tedbirini neden uygulamadığına dair gerekçe göstermesinin zorunlu olmadığı, tesis edilen hükümde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, tebliğnamedeki görüşe itibar edilmemiştir.

Bu itibarla sanığın, tüm unsurları ile oluşan atılı suçtan, karar yerinde gösterilen yasal ve inandırıcı gerekçelerle, yazılı olduğu şekilde cezalandırılmasına karar verilmesinde, dosya kapsamına uygun olarak gösterilen gerekçelerle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine karar verilmeyerek tayin edilen kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, sanığın kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin reddi ile mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

SONUÇ VE KARAR: Açıklanan nedenlerle;

Sanığın, kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE,

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,

4.5.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe aykırı olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy