Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/239 Esas 2016/275 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 239
Karar No: 2016 / 275
Karar Tarihi: 20.04.2016

(5237 S. K. m. 66) (5271 S. K. m. 223) (353 S. K. m. 220)

1) Askeri Mahkemenin 3.6.2014 tarihli, 2013/172 Esas ve 2014/373 Karar sayılı hükmüne karşı hükümlü tarafından yapılan itirazın süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkin inceleme:

Askeri Mahkemenin 3.6.2014 tarihli hükmünün, hükümlüye bilinen adreslerinden ulaşılamaması nedeniyle tebliğ edilemediği, bunun üzerine hükümlünün anne ve babasının … …'daki adresinin tespit edildiği ve bu adres itibarıyla çıkartılan tebliğ mazbatasının 19.3.2015 tarihinde Tebligat Kanununun 21'inci maddesine göre mahalle muhtarına tebliğ edildiği ve bu tebligatın geçerli olarak kabul edildiği görülmekle birlikte, tebliğ mazbatası incelendiğinde, hükümlünün “yazlıkçı” olduğunun açık bir şekilde ifade edildiği, ayrıca bu adresin hükümlünün olmayıp, anne ve babasının adresi olduğu, bu nedenle bu tebligatın geçerli bir tebligat olarak kabul edilemeyeceği görülmektedir (Dz.425, 435).

Askeri Mahkemece, bu tebligatın geçerliliği konusunda şüphe duyulması üzerine, hükümlünün mernis adresinin tespit edilerek çıkartılan tebliğ mazbatasının 23.7.2015 tarihinde Tebligat Kanununun 21'inci maddesine göre mahalle muhtarına tebliğ edildiği görülmekle birlikte, bu tarihte hükümlünün işlemiş olduğu başka bir suç nedeniyle cezaevinde bulunduğu anlaşıldığından, bu tebligatında geçerli bir tebligat olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır (Dz. 443, 494, 496).

Bu durumda, ortada geçerli bir tebligat bulunmadığından, hükümlünün temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin karara yönelik itirazı kabul edilerek, temyiz isteminin süresinde olduğuna karar verilmiştir.

2) Askeri Mahkemenin 18.9.2007 tarihli, 2007/282-578 Esas ve Karar sayılı hükmüne karşı hükümlü tarafından yapılan itirazların süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkin inceleme:

5728 sayılı Kanun’un Geçici 1’inci maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili olarak uyarlama yargılaması yapılabilmesi için, uyarlanacak hükmün kesinleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, öncelikle uyarlama yargılamasına konu edilen Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 18.9.2007 tarihli, 2007/282-578 Esas ve Karar sayılı mahkûmiyet hükmünün kesinleşip kesinleşmediği incelenmelidir.

Askeri Mahkemece verilen 18.9.2007 tarihli mahkûmiyet hükmü, taraflarca süresinde temyiz olunmadığından bahisle 8.11.2007 tarihi itibarıyla kesinleştirilmiş ise de; hükümlünün yokluğunda verilen ve hükümlüye tebliğ edilen söz konusu kararda, “temyiz başvuru merciinin mahkememiz olduğuna” şeklinde ifadeye yer verildiği görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 40/2’nci maddesinde; "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve merciilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" hükmüne yer verilmiş, bu düzenlemeye paralel olarak CMK’nın: 34/2’nci maddesinde; "Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir", 231/2’nci maddesinde; "Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir" ve 232/6’ncı maddesinde; "Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir" şeklinde emredici düzenlemeler yer almıştır. CMK’da yer alan bu düzenlemeler, 353 sayılı Kanun’un Ek-1’inci maddesi yollamasıyla askeri yargı içinde geçerlidir.

Bu açıklamalar ışığında hükümlüye yapılan bu bildirim ele alındığında, temyiz başvuru merciinin, Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Mahkemesi ile sınırlandırılmasının hatalı olduğu, zira hükümlünün, temyiz talebinde bulunmak için kendisini hükmü veren Askeri Mahkemeye gitmek zorunda hissedebileceği ve bu nedenle temyiz hakkını kullanmamış olabileceği, dolayısıyla temyiz yoluna başvurma usulleri bakımından yapılan açıklamaların yeterli olmadığı görülmektedir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 25.6.2015 tarihli, 2015/70-82 Esas ve Karar sayılı ilamı da aynı yöndedir).

Diğer taraftan, dosya kapsamındaki belgelerde ve hükümlünün sorgusunun tespiti sırasında adresini "…." olarak belirtilmiş olmasına rağmen (Dz.59, 190), gerekçeli kararın tebliği için çıkartılan tebliğ mazbatasının “30” nolu adrese gönderildiği, hükümlünün bu adreste bulunamamasına karşın tebligatın mahalle muhtarına yapıldığı (Dz.128, 137), bu bağlamda, tebligatın doğru adrese yapıldığı konusunda tereddüt oluştuğundan, geçerli olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.

Bu nedenlerle, tebligatın geçerliliğinden ve buna bağlı olarak mahkûmiyet hükmünün kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, kesinleşmeyen karar esas alınarak, bu karar üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve daha sonra da hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle hükmün açıklanmasına karar verilmesi de mümkün olmadığından; Askeri Mahkemenin 17.12.2008 tarihli, 2007/282 Esas ve 2008/1114 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı ile 3.6.2014 tarihli, 2013/172 Esas ve 2014/373 Karar sayılı mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına ilişkin kararının yok hükmünde sayılmasına karar verilmiş, hükümlünün başvurusunun 18.9.2007 tarihli, 2007/282-578 Esas ve Karar sayılı mahkûmiyet hükmüne yönelik ve süresinde yapılmış bir temyiz başvurusu olduğu kabul edilerek, söz konusu mahkûmiyet hükmünün incelenmesine geçilmiştir.

3) Askeri Mahkemenin 18.9.2007 tarihli, 2007/282-578 Esas ve Karar sayılı hükmü ile ilgili yapılan temyiz incelemesi:

Sanığın üzerine atılı firar suçunun temadisinin 21.9.2005 tarihinde sona erdiği dikkate alındığında, öncelikle dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

Sanığa atılı firar suçunun dava zamanaşımı süresinin, temadinin son bulduğu 21.9.2005 tarihinde işlemeye başladığı, TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca dava zamanaşımı süresinin sekiz yıl olduğu, zamanaşımı süresini kesen son işlemin sanık hakkında verilen 18.9.2007 tarihli mahkûmiyet kararı olduğu, buna göre yeniden işlemeye başlayan 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin 18.9.2015 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, 18.9.2015 tarihi itibariyle, dava zamanaşımı süresi dolduğu ve dosya içeriğinin, atılı suçtan sanık hakkında derhâl beraat kararı verilmesini gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, mahkûmiyet hükmünün bozulmasına, ancak bozma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 223/8 ve 353 sayılı Kanun’un 220/2-C maddeleri gereğince sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.

Sonuç Ve Karar: 1) Hükümlünün (sanığın) itirazına atfen ve resen, temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin … Askeri Mahkemesinin 28.12.2015 tarihli, 2015/177 Müt. Karar sayılı duruşmasız işlere ait kararının 353 sayılı Kanun’un 214/2’nci maddesi gereğince KALDIRILMASINA;

2) Hükümlünün (sanığın) temyizine atfen ve resen, … Askeri Mahkemesinin 3.6.2014 tarihli, 2013/172 Esas ve 2014/373 Karar sayılı mahkûmiyet hükmü ile 17.12.2008 tarihli, 2007/282 Esas ve 2008/1114 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararının, 353 sayılı Kanun’un 214/2’nci maddesi gereğince yok hükmünde olması sebebiyle KALDIRILMASINA;

3) Sanığın temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi uyarınca, … Askeri Mahkemesinin 18.9.2007 tarihli, 2007/282-578 Esas ve Karar sayılı mahkûmiyet hükmünün, dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle BOZULMASINA;

353 Sayılı Kanun’un 220/2-C maddesi gereğince, sanık hakkında açılmış olan kamu davasının düşmesine,

20.4.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy