Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/232 Esas 2016/266 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 232
Karar No: 2016 / 266
Karar Tarihi: 13.04.2016

(1632 S. K. m. 115) (5271 S. K. m. 223)

Askeri Mahkemece;

1) Sanık B.B. hakkında memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçunu işlediği iddiasıyla cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmış ise de; yapılan yargılama sonunda iddianamede tarif edilen eylemin suç teşkil etmediği anlaşıldığından CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatına;

2) Sanık Ş.Ü. hakkında memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçunu işlediği iddiasıyla cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmış ise de; yapılan yargılama sonunda iddianamede tarif edilen eylemin suç teşkil etmediği anlaşıldığından CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatına;

3) Kendisini müdafi ile temsil ettiren ve beraat eden her bir sanık lehine 1.100 TL avukatlık ücreti ödenmesine;

4) Sanıklar B.B. ve Ş.Ü. hakkında garaj nöbetini garaj görevi hâline getirdikten sonra talimatlarda gerekli değişiklikleri yapmayarak bu talimat çerçevesinde garaj görevini ifa eden personelin mağduriyetine sebep vermiş olmaları ihtimaline binaen haklarında suç duyurusunda bulunulmasına;

Karar verilmiştir.

Hükümler; Komutan tarafından esas ilişkin sebepler ileri sürülerek, sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin karar ise sanıklar müdafi tarafından temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede; beraat hükümlerinin ayrı ayrı onanması, müdafiin sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına dair karara karşı yaptığı temyiz isteminin ise, ortada temyiz edilebilir bir hüküm bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

Sanıklar müdafiinin temyiz talebine ilişkin yapılan incelemede:

Askeri Yargıtay’ca bir hükmün temyiz incelemesine tabi tutulabilmesi için, öncelikle taraflardan bir veya birkaçının süresi içerisinde temyiz isteminde bulunması (veya hükmün resen temyize tabii olması), ortada temyiz edilebilir bir hüküm olması ve temyiz edenin buna hakkı olması gerekmektedir.

Sanıklar müdafii tarafından süresi içerisinde verilmiş bir temyiz dilekçesi bulunmakla birlikte, müdafiin kısa karar ve gerekçeli hükmün hüküm bölümünün üçüncü bendinde belirtilen “sanıklar B.B. ve Ş.Ü. hakkında garaj nöbetini garaj görevi haline getirdikten sonra talimatlarda gerekli değişiklikleri yapmayarak bu talimat çerçevesinde garaj görevini ifa eden personelin mağduriyetine sebep vermiş olmaları ihtimaline binaen haklarında suç duyurusunda bulunulmasına” dair kararı temyiz ettiği, ancak söz konusu kararın CMK’nın “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223/1’inci maddesinde hüküm olduğu belirtilen kararlardan olmaması nedeniyle temyiz edilmesinin mümkün olmadığı, bir başka deyişle ortada temyiz edilebilir nitelikte bir hüküm bulunmadığı sonucuna varıldığından, CMK’nın 217/1’inci maddesi gereğince sanıklar müdafiin Askeri Mahkemece sanıklar hakkında yapılmış olan suç duyurusuna ilişkin karara karşı yapmış olduğu temyiz isteminin reddine, karar verilmiştir.

Esas yönünden yapılan incelemede;

Olay tarihinde sanık P.Bnb.B.B.'nin …Tb. Komutanı, diğer sanık P.Yzb. Ş.Ü.'nün ise …Bl. Komutanı olarak görevli oldukları, Haziran 2013 tarihindeki bir günde …Bl.K.lığı Garaj Nöbeti Talimatında değişiklik yaparak “garaj nöbeti” olan askeri hizmeti "garaj görevi" haline dönüştürdükleri, bu durumun Kasım 2013 tarihinde yapılan idari tahkikat sonucu anlaşılması üzerine değiştirilen talimatın uygulanmasına son verildiği, bu tarihe kadar geçen süreçte (Haziran-Kasım 2013) garaj nöbetinin garaj görevi olarak sürdürüldüğü, bu şekilde sanıkların görev ve yetki alanları dışına çıkarak kanun ve diğer düzenlemelerin aksine hareket edip herhangi bir emir, talimat vs. olmaksızın keyfi bir işlemle …Bl.K.lığı garaj nöbetini “garaj görevi” şeklinde değiştirmek suretiyle memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçunu işledikleri iddiasıyla haklarında kamu davası açıldığı;

Askeri Mahkemece; iddianamede keyfi işlemden bahsedildiği halde bu işlemin hangi gerçek veya tüzel kişi yahut asta yöneltildiği hakkında bir iddiada bulunulmadığı, konu ile ilgili dinlenilen bilirkişinin, sanıkların böyle bir yetkisi olduğunu belirttiği, dolayısıyla mevzuatın tayin ettiği ahvalden başka bir suretle keyfi bir işlem yapılmadığının ortada olduğu, diğer taraftan nöbetin göreve dönüştürülmesinin keyfi olarak değil personel mevcudu sebebiyle yapıldığı, bu haliyle suçun maddi unsurunun oluşmadığı, ayrıca eylemin tipik de olmadığı kanaatine varıldığı belirtilerek sanıklar hakkında üzerine atılı suçlardan dolayı ayrı ayrı beraat kararı verildiği, anlaşılmaktadır.

ASCK’nın “Memuriyet nüfuzunun sair suretle kötüye kullanılması” başlıklı 115’inci maddesi;

“Emir vermek yetkisini veya memuriyet nüfuzunu kötüye kullanarak mevzuatın tayin ettiği ahvalden başka bir suretle herhangi bir gerçek veya tüzel kişi yahut astı hakkında keyfi bir işlem yapan yahut yapılmasını emreden amir veya üst bir aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu işlem, siyasi bir amaçla yahut kişisel bir çıkar sağlamak için yapılmış veya yapılması emredilmiş ise, fiil başka bir suç oluşturmadığı takdirde altı aydan aşağı olmamak üzere hapis cezası verilir.” hükmünü içermektedir.

Maddede yazılı suç, memurun makam ve memuriyetinden kaynaklanan yetki, nüfuz ve gücünü kötüye kullanarak, mevzuatın belirlediği durum ve koşullardan başka suretle davranması, keyfi muamelede bulunması, bu yönde işlem yapması veya yapılmasını emretmesiyle oluşur. Anılan maddenin birinci fıkrası, kanunlarda özel olarak yaptırıma bağlanmayan, ancak rütbe, makam ve memuriyet nüfuzunun kötüye kullanılması olarak nitelendirilebilecek eylemlerin cezalandırılabilmesi amacıyla düzenlenmiş genel ve tamamlayıcı bir hüküm olup, keyfi işlem, siyasi bir amaçla yahut kişisel bir çıkar sağlamak için yapılmış veya yapılması emredilmiş ise, fiil başka bir suç oluşturmadığı takdir de maddenin ikinci fıkrası uygulanacaktır.

Askeri Yargıtayın yerleşik içtihatlarında da, maddede yer alan “Memuriyet nüfuzunu kötüye kullanma” deyimi; bir memurun keyfi muamelesi, yani kanuni ifadesiyle “Bir memurun kanun ve nizamın tayin ettiği ahvalden başka suretle keyfi bir muamele yapması veya yapılmasını emretmesi veya emrettirmesi” olarak kabul edilmektedir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 10.2.2011 tarihli ve 2011/10-10 E.K., 29.6.2006 tarihli ve 2006/145-145 E.K.ile 29.5.2003 tarihli ve 2003/53-52 E.K. sayılı kararları da bu doğrultudadır).

Keyfi işlem, olumlu veya olumsuz davranışlar şeklinde olabilir. Başkalarının haklarına karşı mevzuatın (kanun, tüzük, yönetmelik, talimname, talimat, devamlı emir vb.) öngördüğü hâllerden başka biçimde yapılan her türlü davranış, keyfi işlemdir. Başka bir anlatımla keyfi işlem, haksız ve kanuna uygun olmayan muameledir.

Sonuç itibariyle, memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçu, failin amirlik ve üstlük nüfuz ve otoritesini, rütbesini kötüye kullanması, astına baskı yapması, astın da bu nüfuz, otorite ve manevi baskıdan çekinerek failin kanunsuz emrine ya da isteğine boyun eğmek zorunda kalması ile oluşur.

Baskının, açık bir baskı olması gerekmediği gibi, maddi ya da manevi baskı yapılmasına da gerek olmadığı, zımni veya imalı söz ve konuşmalarla veya davranışlarla da bu suçun işlenmesi mümkündür (Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 12.2.1998 tarihli ve 1998/5-23 E.K. sayılı ilamı da bu doğrultudadır).

Bu madde kapsamında kötüye kullanılan nüfuzun, kişinin, görev ve yetkisiyle doğrudan ilintisi de bulunmamaktadır.

Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; sanıklardan B.B.’nin olay tarihinde Tabur Komutanı, sanık Ş.Ü.’nün de Bölük Komutanı olarak görevli olduğu, Birlik mevcudunun azalması nedeniyle nöbet hizmetlerinin yürütülmesinde aksaklık yaşanmaması için Bölük Komutanı Ş.Ü.’nün teklifi üzerine Tabur Komutanı B.B. tarafından garaj nöbetinin garaj görevine dönüştürüldüğü, kovuşturma aşamasında dinlenilen bilirkişi mütalaasına göre iç kuşak olarak tabir edilen koğuş, garaj, yemekhane gibi nöbetlerde Tabur Komutanının değişikliğe gitme yetkisinin olduğunun anlaşıldığı, Kışla Komutanlığı tarafından iç kuşak nöbetlerinin düzenlenmesi konusunda herhangi bir emir de verilmediği, Bölük kazan mevcudunun düşmesinden dolayı mevcut personelle nöbet hizmetlerinin eksiksiz yürütülmesinin mümkün olmaması nedeniyle garaj nöbetinin garaj görevi şeklinde değiştirildiği yönündeki istikrarlı ve birbirleri ile uyumlu aksi ortaya konulamayan sanıkların aşamalarda tespit edilen savunmaları, Birlik Komutanlığının 8.4.2015 tarihli cevabi yazısı ile Haziran-Kasım 2013 tarihleri arasında anılan bölükte garaj görevi nedeniyle herhangi bir personelin ceza almadığının ve mağdur edilmediğinin bildirilmiş olması, olaydan sonra Tugay Komutanlığının 19.12.2013 tarihli silahlık ve koğuş nöbetlerinin birleştirilmesi konulu yazısı ile personel mevcudunun azalması nedeniyle iç kuşak nöbetlerinde birleştirme yoluna gidilerek personel tasarrufuna gidilebileceğinin bildirilmiş olduğu, iddianamede sanıkların memuriyet nüfuzunu kötüye kullanmak suçunun yukarıda izah edilen unsurlarına yer verilmemiş olduğu gibi, sanıkların üzerine atılı eylemin görevleri kapsamında bulunması nedeniyle söz konusu suça vücut vermesinin de mümkün olmadığı, kaldı ki sanıkların suç işleme kastı ile de hareket etmedikleri göz önüne alındığında, Askeri Mahkemece verilen beraat kararlarında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varıldığından, Komutanın temyiz nedenlerinin reddi ile beraat hükümlerinin ayrı ayrı onanmasına karar verilmiştir.

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

1) Komutanın kabule değer görülmeyen temyiz nedenlerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi uyarınca REDDİNE;

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan sanıklar hakkındaki beraat hükümlerinin ayrı ayrı ONANMASINA;

2) Sanıklar Müdafiinin, sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına dair karara karşı yaptığı temyiz isteminin, ortada temyiz edilebilir nitelikte bir hüküm bulunmaması nedeniyle, 353 sayılı Kanun’un 217/1’inci maddesi gereğince REDDİNE;

13.4.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy