Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/23 Esas 2016/61 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 23
Karar No: 2016 / 61
Karar Tarihi: 20.01.2016


(1632 S. K. m. 66) (5271 S. K. m. 74) (353 S. K. m. 217, 221, 222) (5237 S. K. m. 32)

 

Askeri Mahkemece, sanık hakkında CMK’nın 74’üncü maddesi gereğince …Barosu’ndan müdafi görevlendirilmesinin talep edildiği, görevlendirilen müdafiin, sanığın yokluğunda yapılan duruşmaları takip ederek, tesis edilen mahkûmiyet hükmünü temyiz ettiği anlaşılmaktadır.

 

Adli gözlem altına alınması sonucunda sanık hakkında düzenlenen Adli Raporda, “TCK’nın 32’nci maddesinden faydalanamayacağı” şeklinde karar verilmiş olduğundan, Kurulumuz tarafından, öncelikle, CMK’nın 74/2’nci maddesi gereğince görevlendirilen müdafiin, duruşmaları takip ederek hükmü temyiz etmeye hakkı olup olmadığı tartışılmış, Askeri Mahkeme tarafından, müdafie görevinin sona erdiğinin bildirilmemesi ve duruşmalara müdafi olarak katılmasının sağlanması, müdafiin sanık adına duruşmaları takip ederek savunmasını yapmasının sanığın lehine olması, gerekçeli hükmün başlık ve kısa karar bölümlerinde de müdafiin bulunduğunun belirtilmesi hususları nazara alındığında, müdafiin hükmü temyiz etmeye hakkı olduğu sonucuna varılmış ve temyiz incelemesine devam edilmiştir.

 

Üye …, CMK’nın 74/2’nci maddesi gereğince, sadece gözlem altına alınma işlemi için atanan müdafiin görevi sona erdiğinden, hükmü temyiz etmeye hakkı olmaması nedeniyle, 353 sayılı Kanun’un 217/1’inci maddesi gereğince müdafiin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği yönünde oy kullanarak çoğunluk kararına katılmamıştır.

 

Sanığın, 10.2.2010 tarihinde, dört gün yol süresi verilerek, dört gün memleket iznine gönderildiği, izin ve yol süresinin bitiminde en geç 18.2.2010 tarihi nihayetine kadar gelip Birliğine katılması gerekirken katılmadığı, bir süre izin aşımında bulunduktan sonra 2.6.2012 tarihinde yakalandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

 

Sırf askeri suç olan izin tecavüzü suçunun sanık tarafından işlenebilmesi için sanığın suç tarihlerinde askerliğe elverişli olması, varsa bu konuda kuşkuların giderilmiş olması gereklidir.

 

Askeri Mahkemece, 10.10.2013 tarihli duruşmada sanığın gözlem altına alınmasına karar verildiği, bu karar gereğince 11.10.2013 tarihinde müzekkere yazıldığı ve müzekkereye adli dosya suretinin eklendiği, gözlem altına alınması işleminin ikmali sonucunda düzenlenen … Asker Hastanesinin 4.6.2014 tarihli, 9271 sayılı Sağlık Kurulu Raporunda, sanık hakkında, “Psikiyatrik yönden sağlam. Suç tarihlerinde (18.12.2010-2.6.2012) ve halen askerliğe elverişlidir” kararı verildiğinin; Adli Raporda ise, sanığın suç tarihlerinde ve halen TCK’nın 32’nci maddesinden yararlanmasının uygun olmadığının belirtildiği, her iki rapor içeriğinde “adli dosyasının incelenmesinden askeri firarları haricinde herhangi bir suçu ya da mahkeme kararı yok” şeklinde açıklamaya yer verildiği görülmektedir.

 

Suç tarihlerinde yürürlükte bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin (TSK SYY) Eki Hastalık ve Arızalar Listesi’nin;

 

17’nci maddesinin (B) diliminde “Antisosyal kişilik bozukluğu” başlığı altındaki 1’inci fıkrasının açıklama kısmında; bu fıkraya gireceklerin; asker hastanelerinin sağlık kurullarından antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alması, adli veya askeri mahkemeler tarafından verilmiş en az bir antisosyal eyleminden dolayı ceza almaları, bu cezalarından en az birinin infaz edilmesine rağmen davranış bozukluklarının devam ettiğinin ve askerlik ile uyumlarının bozulduğunun kıt’a anketi ve diğer resmi belgelerle tespit edilmesi gerektiği,

 

17’nci maddesinin (D) diliminde ise “İleri derecede antisosyal kişilik bozukluğu” başlığı altındaki 1’inci fıkrasının açıklama kısmında; bu fıkraya gireceklerin; antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alması, öldürme, öldürmeye teşebbüs, gasp suçlarından en az bir hapis ya da diğer antisosyal eylemlerden dolayı disiplin mahkemesi dışında kalan mahkemelerce verilmiş en az üç hapis cezası alması ve cezaların kesinleştiğinin belgelerle tespit edilmesi gerektiği belirtilmektedir.

 

Bu açıklamalar ışığında temyiz konusu olaya bakıldığında; adli sicilde sabıkası bulunmayan ve dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre 22.5.2006 tarihinde askere sevk edildiği anlaşılan sanık hakkında;

 

1) 26.7.2006-6.9.2006 ve 13.3.2007-19.12.2008 tarihleri arasında işlediği iddia olunan iki ayrı izin tecavüzü suçu ile 30.9.2006-15.12.2006 tarihleri arasında işlediği iddia olunan firar suçundan … Askeri Mahkemesinde yargılama yapılmakta olduğu ve bu yargılamanın 14.6.2012 tarihi itibariyle devam etmekte olduğu, dolayısıyla, inceleme konusu izin tecavüzü suçunun temadisinin bittiği 2.6.2012 tarihinden önce, bu eylemlerle ilgili olarak tesis edilip kesinleşen ve infazı yapılan bir hükmün bulunmadığı,

 

2) Bu üç eylemi haricinde sanığın, 23.2.2008-24.8.2009 tarihleri arasında işlediği firar suçundan … Askeri Mahkemesinin 9.3.2010 tarihli, 2010/785-73 Esas ve Karar sayılı hükmü ile, on ay yirmi beş gün hapis cezasına mahkûm olduğu, bu hükmün 8.3.2011 tarihinde kesinleştiği ve 28.10.2012 tarihinde şartla salıverilmesi suretiyle infaz edildiği, dolayısıyla anılan hükmün inceleme konusu izin tecavüzü suçunun temadisinin bittiği 2.6.2012 tarihinden önce kesinleşmiş olmakla birlikte, infazının bu tarihten sonra gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

 

Tüm bu delillere nazaran, sanığın inceleme konusu izin tecavüzü suçunun temadisinin bittiği 2.6.2012 tarihinden önce, infazı tamamlanmış mahkûmiyet hükmü bulunmayıp, sadece kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmünün bulunduğu, dolayısıyla TSK SYY’nin Eki Hastalık ve Arızalar Listesi’nin 17/B-1 ve 17/D-1 maddelerinde belirtilen ve askerliğe elverişsizlik kararı verilebilmesi için objektif koşul olarak öngörülen şartların bulunmadığı anlaşılmaktadır.

 

Her ne kadar gözlem altına alınması işleminin ikmali sonucunda düzenlenen Sağlık Kurulu Raporu ile Adli Raporda “adli dosyasının incelenmesinden askeri firarları haricinde herhangi bir suçu ya da mahkeme kararı yok” şeklinde açıklamaya yer verilmiş ise de; bu değerlendirmenin, sanığın suç tarihlerinde askerliğe elverişli olup olmadığı konusunda şüphe oluşturmadığı, esasen anılan raporlarda sanığın suç tarihlerinde askerliğe elverişli olduğuna dair yapılan tespitin dosya kapsamına da uygun olduğu anlaşılmaktadır.

 

Gözlem altına alınması sonucunda düzenlenen Adli Raporda sanığın TCK’nın 32’nci maddesinden yararlanmasının uygun olmadığının belirtilmesi karşısında, cezai ehliyeti konusunda da kuşku bulunmamaktadır.

 

Sanığın izinli olarak Birliğinden saat kaçta ayrıldığı araştırılmamış ise de; dosyada mevcut delillerden sanığın 10.2.2010 tarihinde Birliğinden ayrıldığı, 2.6.2012 tarihinde yakalandığı, kendisine dört gün yol süresi tanındığı, yaklaşık iki yıl dört ay süreyle izin tecavüzü hâlinde kaldığı ve bu itibarla atılı suçun oluşması için gerekli bulunan altı tam gün gecikme unsurunun gerçekleştiği hususunda kuşku bulunmadığı, 353 sayılı Kanun’un 221 ve 222’nci maddelerinde, Askeri Yargıtay’ın temyiz dilekçe, beyan ve layihasında ve tebliğnamede ileri sürülen hususları ve bunlar dışında hükmün esasına dokunacak derecede hukuka aykırı hâllerin bulunup bulunmadığını inceleyerek, hükmü etkileyecek nitelikte hukuka aykırılık bulunması hâlinde, temyiz edilen hükmün bozulmasına karar vereceği şeklindeki düzenlemeler de nazara alındığında, bu konudaki eksikliğin hükmün esasına etki etmediği sonucuna varılmıştır.

 

Belirtilen nedenlerle, tebliğnamede yer verilen noksan soruşturmanın varlığına ilişkin görüşe iştirak edilmemiştir.

 

Sanığın izin tecavüzünde kaldığı sürenin uzunluğu karşısında, özür olarak kabulü mümkün görülmeyen eşine ve çocuklarına bakacak kimse bulunmadığı, ailesine para ayarlamak durumunda kaldığı yönündeki savunmalara itibar edilmemesinde isabetsizlik görülmediği gibi aynı yöndeki temyiz sebepleri de kabule değer bulunmamıştır.

 

Askeri Mahkemece, gözlem altına alınması suretiyle ehliyetinin tam ve suç tarihlerinde askerliğe elverişli olduğu saptanan, izin süresi sonunda birliğine katılmasını engelleyen veya güçleştiren bir özre sahip bulunmayan, izin tecavüzü suç kastını ortadan kaldıracak bir durum ve zaruret içinde kalmayan sanığın, tüm unsurları ile oluşan atılı suçtan, karar yerinde gösterilen yasal ve inandırıcı gerekçelerle, yazılı olduğu şekilde cezalandırılmasına karar verilmesinde, dosya kapsamına uygun olarak gösterilen gerekçelerle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine karar verilmemesinde hukuka aykırılık görülmediğinden, müdafiin kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin reddi ile mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

 

Müdafiin, kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE,

 

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,

 

20.1.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe aykırı olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy