Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/208 Esas 2016/244 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 208
Karar No: 2016 / 244
Karar Tarihi: 05.04.2016

(1632 S. K. m. 66) (5237 S. K. m. 50, 52, 62) (5271 S. K. m. 231)

Askeri Mahkemenin 3.6.2010 tarihli ve 2010/106-406 Esas ve Karar sayılı hükmü ile; hükümlünün, 11.2.2007-11.3.2008 tarihleri arasında firar suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 66/1-a ve TCK’nın 62’nci maddeleri gereğince on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm, Dairemizin 23.11.2011 tarihli, 2011/915-909 Esas ve Karar sayılı ilamı ile onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 17.1.2013 tarihli iptal kararı üzerine, Askeri Mahkemece, infazın durdurulmasına karar verilip, duruşma açılıp taraf teşkili sağlanarak yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, 8.11.2013 tarihli, 2013/847-649 Esas ve Karar sayılı karar ile, CMK’nın 231’inci maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş; süresi içinde itiraz edilmeyen karar, 18.2.2014 tarihi itibariyle kesinleştirilmiştir.

Milli Savunma Bakanı tarafından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, kanun yararına bozulması isteminde bulunulması üzerine, Dairemizin 18.3.2015 tarihli, 2015/176-191 Esas ve Karar sayılı ilamı ile, hükümlünün, suç tarihlerinden önce kasıtlı suçtan infazı tamamlanan mahkûmiyetinin bulunması, infaz tarihinden itibaren 5237 sayılı TCK'nın 58/2-b maddesinde öngörülen azami üç yıllık süre dolmadan önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu olan atılı suçun işlenmeye başlanmış olması nedeniyle, CMK'nın 231/6-a maddesinde öngörülen objektif koşul gerçekleşmediğinden, hükmün kanun yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Askeri Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, temyize konu hüküm ile; hükümlünün, 11.2.2007-11.3.2008 tarihleri arasında firar suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 66/1-a, TCK’nın 62, 50 ve 52'nci maddeleri gereğince 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Hüküm; hükümlü tarafından, sebepsiz olarak temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede; hükmün, usul yönünden bozulması gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

Yapılan incelemede; Askeri Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında ayrıntılı olarak izah edildiği üzere; kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünde değişiklik (uyarlama) yargılaması, asli ceza yargılamasının bütünüyle sonuçlanıp hükmün kesinleşmesinden sonra ve ancak infazdan önce yürürlüğe giren bir ceza yasasının, kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne, dolayısıyla infaza etkisinin bulunup bulunmadığının saptanmasına ilişkin ve esas itibarıyla infazı ilgilendiren ve etkileyen bir yargılama faaliyetidir. Bu bağlamda, sonraki yasanın lehe sonuç doğurup doğurmadığının saptanması, lehe ise uygulanması ile sınırlı kendine özgü bir yargılamadır. Bu yargılamada asli ceza yargılaması sürecinde kesinleşmiş bulunan önceki kararın dışına çıkılmayacak, karardaki suça konu sabit eyleme uygulanması olanağı bulunan yeni yasadaki hükümler bütünüyle tatbik olunduktan sonra, yeni yasanın lehe sonuç doğurduğunun saptanması hâlinde, hükümlünün bu sonuçtan faydalanması için, infaza konu olabilecek nitelikte bir hüküm kurulmasıyla yetinilecek, aksi saptandığında ise “Önceki hükümde değişikliğe yer olmadığına”, karar verilmesi gerekecektir.

Önceki kesinleşmiş hükmü yeniden ele almaya olanak tanıyan bu istisnai yetki, hükmü veren hâkim veya mahkemeye sadece lehe kanun konusuyla sınırlı bir uyarlama yetkisi vermekte, bu yolla gerek olağan gerekse olağanüstü kanun yolu denetimine konu olabilecek hukuka aykırılıkların giderilmesi mümkün görülmemektedir. Uyarlama yargısı için kesin hükmün yeniden ele alınmasına olanak tanıyan bir kanun hükmü bulunmadıkça, talep vukuunda hükme el atılması, kesin hükmün dokunulmazlığı ilkesi ile bağdaşmaz.

Bu itibarla; sadece hükmün infazını ilgilendiren bir konu hakkında karar verilirken, önceki hükmün içeriğini tartışılır hâle getiren ve sabit görülen eylemle ilgili yeniden ve tekrar hüküm tesis edildiği izlenimini uyandıracak uygulamalardan kaçınılması gerekmektedir.

Bu açıklamalardan sonra somut mahkûmiyet hükmü incelendiğinde; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kanun yararına bozulmuş olması nedeniyle, Dairemizin 23.11.2011 tarihli, 2011/915-909 Esas ve Karar sayılı ilamı ile onanmış olan mahkûmiyet hükmüne ilişkin sınırlı olarak uyarlama yargılaması yapılmasının gerektiği, bu kapsamda, kesin hükmün dokunulmazlığı ilkesine aykırı olacak şekilde, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasında; önceki mahkûmiyet hükmüne atıf yapılmadığı ve ilk defa hüküm kuruluyor gibi bir intibaın oluşturulduğu; nitekim gerekçeli hükümde de bu yönde yetersiz açıklamalar haricinde herhangi bir açıklamanın yapılmadığı, aksine uyarlama yargılamasının özüne aykırı bir şekilde, yalnızca uyarlama yapılan hususta tartışmalar yapılması gerekirken, lüzum ve ihtiyaç bulunmadığı halde delil değerlendirmesi yapıldığı anlaşılmakla; önceki hükmün içeriğini belirsiz ve tartışılır hâle getirebilecek, infazda karışıklığa ve hükümlünün mağduriyetine yol açabilecek şekilde aynı konuda ikinci kez hüküm kurulması usule aykırı olduğundan, mahkûmiyet hükmünün usul yönünden bozulmasına, karar verilmiştir.

Bozma nedeni karşısında diğer yönlerden inceleme yapılmamıştır.

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Hükümlünün temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince mahkûmiyet hükmünün usul yönünden BOZULMASINA;

5.4.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy