Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/180 Esas 2016/219 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 180
Karar No: 2016 / 219
Karar Tarihi: 23.03.2016


(1632 S. K. m. 66) (5237 S. K. m. 3, 50, 52, 61, 62)

 

Askeri Mahkemece; sanığın,

 

1) 13.1.2011-12.9.2011 tarihleri arasında firar suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 66/1-a (teşdiden) ile TCK’nın 62/1, 50/1-a ve 52’nci maddeleri gereğince 7.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, adli para cezasının aylık vadeler hâlinde yirmi eşit taksitte tahsiline, taksitlerden birinin ödenmemesi hâlinde tamamının tahsiline, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine;

 

2) 18.10.2011-13.2.2015 tarihleri arasında izin tecavüzü suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 66/1-b ile TCK’nın 62/1, 50/1-a ve 52’nci maddeleri gereğince 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, adli para cezasının aylık vadeler hâlinde yirmi eşit taksitte tahsiline, taksitlerden birinin ödenmemesi hâlinde tamamının tahsiline, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine;

 

Karar verilmiştir.

 

Hükümler; sanık tarafından, sebep gösterilmeksizin temyiz edilmiştir.

 

Tebliğnamede; hükümlerin, ayrı ayrı onanmasına karar verilmesi gerektiği hususunda görüş bildirilmiştir.

 

Sanık tebliğnameye cevabında; savunmasında ve temyiz dilekçesinde belirttiği hususları aynen tekrarladığını, erteleme ve hükmün açıklamasının geri bırakılması hususlarında müspet veya menfi bir karar verilmediğini, Mahkemenin gerekçesinin kendisinin anlayabileceği şekilde yazılmadığını, uygulama yapılırken fahiş hükümler uygulandığını, tebliğnameye katılmadığını, beyan etmiştir.

 

Yapılan incelemede; …. Komutanlığı emrine görev yapan sanığın, 13.1.2011 tarihinde sabah içtimasına katılmaması üzerine yapılan araştırma sonucunda firar ettiğinin tespit edildiği, firarda iken 12.9.2011 tarihinde …'de yakalandığı, yargılaması devam eden mehil içi firar suçundan çıkarılan yakalama emri uyarınca tutuklandığı ve 16.9.2011 tarihinde tahliye edilerek Birliğine teslim edildiği; Birliği Komutanlığınca, 6.10.2011 tarihinde 2 günü yol olmak üzere toplam 12 gün süreyle izne gönderildiği, 18.10.2011 tarihinde izinden dönmesi gerekirken dönmediği, 13.2.2015 tarihinde kendiliğinden gelerek Birliğine katıldığı; Birliğince sevk edildiği …Asker Hastanesi psikiyatri servisinde yapılan muayenesi sonucu aynı Hastane Sağlık Kurulunun 24.3.2015 tarihli raporu ile "uyum bozuklukları (sık tekrarlayan antisosyal kişilikte uyum bozukluğu, madde zararlı kullanımı)" tanısı konduğu ve askerliğe elverişli olmadığına karar verildiği, kovuşturma aşamasında Askeri Mahkemece ek rapor istenmesi üzerine, 24.3.2015 tarihli ve 1900 sayılı Ek Sağlık Kurulu Raporu ile sanığın askerliğe elverişsizlik hâlinin suç tarihlerini kapsamadığının tespit edildiği; tüm dosya kapsamındaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.

 

Firar suçu yönünden yapılan değerlendirmede;

 

Ayrıntıları yukarıda açıklanan maddi olay çerçevesine sanığın, 13.1.2011- 12.9.2011 tarihleri arasında firar suçunu işlediği dosya kapsamından anlaşıldığından, Askeri Mahkemece; karar yerinde gösterilen yasal, haklı ve isabetli gerekçelere dayalı olarak eylemin sübutunu kabul ile ASCK’nın 66/1-a maddesi uyarınca cezalandırması yoluna gidilmesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamakla birlikte;

 

Cezanın asgari hadden uzaklaşılarak tayini için Askeri Mahkemece gösterilen gerekçenin yerinde olup olmadığının çözümü için; kanunlarda genel olarak alt ve üst sınırları belirtilmek suretiyle gösterilen cezaların hâkim veya mahkeme tarafından hangi ölçütler göz önünde bulundurularak, bu iki sınır arasında belirleneceğine ilişkin düzenlemelerin incelenmesi gerekmektedir.

 

5237 sayılı TCK'nın 61’inci maddesinin birinci fıkrasında temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulması gereken hususlar; "suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik" şeklinde düzenlenmiş,

 

"Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3’üncü maddesinin birinci fıkrasındaki; "suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur" biçimindeki hükmüyle işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbiri arasında "orantı" bulunması gerektiği vurgulanmıştır.

 

Kanun koyucu, cezanın kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime somut olayın özellikleri ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini de göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir.

 

Ancak, hâkimin cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, bu düzenlemelere uygun olarak, suçun işleniş biçimi, suç işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile dosya içeriğine yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır.

 

Askeri Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında, firar ve izin tecavüzü suçlarında suçun işleniş biçimi kıstası kapsamında temadi süresinin uzunluğu dikkate alınarak, temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Ancak, temadi süresinin uzunluğu ile ilgili objektif bir kriterde ortaya koyulamadığı görülmektedir.

 

Bu açıklamalar doğrultusunda; sanığın firar temadisinin 13.1.2011-12.9.201 tarihleri arasında sekiz ay gibi uzun sayılamayacak bir süre devam etmesi dikkate alındığında,  sabit görülen eyleme TCK’nın  3/1 ve 61/1'inci maddeleri gereğince alt hadden uzaklaşılarak ceza tayin edilmesinin, hakkaniyete aykırı olduğu ve sanık yönünden ağır sonuçlar doğurduğu, bu durumun da takdirde zafiyet teşkil ettiği sonucuna varıldığından, hükmün temel cezanın takdir ve tayinindeki isabetsizlik sebebiyle bozulmasına karar verilmiştir.

 

İzin tecavüzü suçu yönünden yapılan değerlendirmede;

 

Sanığın oluş biçimi yukarıda açıklanan eylemi ile 18.10.2011-13.2.2015 tarihleri arasında izin tecavüzü suçunu işlediği sübuta ermiş bulunmaktadır.

 

Askeri Mahkemece; kovuşturma aşamasında düzenlenen Sağlık Kurulu Raporu ve Adli Rapor çerçevesinde suç tarihlerinde askerliğe elverişli olduğu saptanan sanık hakkında yasal ve yeterli gerekçeler gösterilmek suretiyle, sanığın sabit görülen fiilinin, 18.10.2011-13.2.2015 tarihleri arasında temadi eden izin tecavüzü suçunu oluşturduğu kabul edilip, hakkında yüklenen suçtan başlangıçta izah edildiği şekilde uygulama yapılarak en az şekilde ceza tayini suretiyle mahkûmiyet hükmü kurulmasında, takdiri indirim yapılmak suretiyle cezalandırılmasında, adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları dikkate alınarak bir daha suç işlemeyeceği kanaatiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasında, ertelenmemesinde, kısa süreli hapis cezalarının seçenek yaptırımlardan adli para cezasına asgari hadden çevrilmesinde; usul, sübut, vasıf, takdir (temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi dışında) ve uygulama yönlerinden hukuka aykırılık bulunmadığından,  sanığın sebepsiz temyiz isteminin reddi ile mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

 

İzin tecavüzünde geçen sürenin uzunluğu nazara alındığında, temel cezanın asgari haddin üzerinde tayin edilmemesi takdirde zaaf teşkil etmekte ise de, bu konuda aleyhe temyiz bulunmadığından, hataya işaret edilmekle yetinilmiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

 

1) Sanığın temyizine atfen ve resen, firar suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince, temel cezanın takdir ve tayinindeki isabetsizlik sebebiyle BOZULMASINA, tebliğnamedeki görüşe aykırı olarak;

 

2) Sanığın kabule değer görülmeyen temyiz isteminin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE;

 

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan izin tecavüzü suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak;

 

23.3.2016 tarihinde, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy