Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/176 Esas 2016/215 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 176
Karar No: 2016 / 215
Karar Tarihi: 23.03.2016


(1632 S. K. m. 135) (5237 S. K. m. 53, 55, 62, 252) (3497 S. K. m. 2) (353 S. K. m. 217) (AYDK 04.11.2010 T. 2010/99 E. 2010/106 K.) (AYDK 13.01.2005 T. 2005/9 E. 2005/7 K.) (AYDK 01.07.1999 T. 1999/161 E. 1999/151 K.) (YCGK 08.06.2004 T. 2004/5-78 E. 2004/135 K.) (YCGK 30.09.2003 T. 2003/5-202 E. 2003/230 K.) (YCGK 13.11.2001 T. 2001/5-242 E. 2001/245 K.) (YCGK 18.04.1994 T. 1994/5-55 E. 1994/103 K.) (YCGK 04.05.1987 T. 1987/600 E. 1987/245 K.)

 

Askeri Mahkemece;

 

1) Sanık terhisli P.Er M.A.K.'nın 3.3.2014 tarihinde rüşvet almak suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK’nın 135’inci maddesi delaletiyle TCK’nın 252/1-2 ve 62/1’inci maddeleri uygulanmak suretiyle üç yıl dört ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hapis cezasına mahkûmiyetinin sonucu olarak TCK’nın 53/1’inci maddesinin (a), (b) (d) ve (e) bentlerinde yazılı hakları kullanmaktan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, (c) bendinde belirtilen hakkı kullanmaktan koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına;

 

2) Sanık terhisli P.Er M.Ş.'in  3.3.2014 tarihinde rüşvet almak suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK’nın 135’inci maddesi delaletiyle TCK’nın 252/1-2 ve 62/1’inci maddeleri uygulanmak suretiyle üç yıl dört ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hapis cezasına mahkûmiyetinin sonucu olarak TCK’nın 53/1’inci maddesinin (a), (b) (d) ve (e) bentlerinde yazılı hakları kullanmaktan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, (c) bendinde belirtilen hakkı kullanmaktan koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına;

 

3) Sanık terhisli terhisli P.Er M.O.'ın 3.3.2014 tarihinde rüşvet almak suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK’nın 135’inci maddesi delaletiyle TCK’nın 252/1-2 ve 62/1’inci maddeleri uygulanmak suretiyle üç yıl dört ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hapis cezasına mahkûmiyetinin sonucu olarak TCK’nın 53/1’inci maddesinin (a), (b) (d) ve (e) bentlerinde yazılı hakları kullanmaktan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, (c) bendinde belirtilen hakkı kullanmaktan koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına;

 

4) Suçun işlenmesiyle elde edilen Askeri Savcılık emanetinde 2014/5 sırasına kayıtlı 1.000 USD tutarındaki paranın TCK’nın 55/1’inci maddesi gereğince müsaderesine;

 

Karar verilmiştir.

 

Hükümler; sanık M.A.K. ve sanık M.Ş. tarafından esasa yönelik sebepler; sanık M.O. tarafından ise esasa ve uygulamaya yönelik sebepler ileri sürülerek, ayrı ayrı temyiz edilmiştir.

 

Tebliğnamede; hükümlerin ayrı ayrı onanmasına karar verilmesi gerektiği yönünde, görüş bildirilmiştir.

 

Yapılan incelemede; sanıklar P.Er M.A.K., P.Er M.Ş. ve P.Er M.O.’nun suç ….. Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta oldukları, sanık M.A.K.'nin beyanına göre, olaydan önceki tarihlerde kendisini A. olarak tanıtan bir kişinin Suriye'den Türkiye tarafına insan geçirmek istediği, ancak kendisinin buna engel olması üzerine bu kişinin, geçişe göz yumduğu takdirde para vereceği vaadinde bulunduğu, bu teklifleri başta reddettiği, bu tekliflerden arkadaş sohbetlerinde diğer sanıkları da haberdar ettiği, olaydan bir gün önce ailesiyle görüştüğünde borcundan dolayı hakkında icra takibi başlatıldığını öğrendiği ve bu durumu diğer sanıklara anlattığı, sanıkların hep birlikte, A. isimli kişinin benzer bir teklif sunması durumunda bu teklifi kabul etmeyi kararlaştırdıkları, 2.3.2014 tarihinde saat 22.00 sıralarında bir kişinin Suriye tarafından sınır hattına yaklaştığı, sanıklar M.A.K. ile M.Ş.'nin, bu kişiyi görerek tel örgüler bölgesine gittiği, A. isimli kişiyle Kürtçe bilen M.Ş.'nin konuştuğu, konuşma esnasında A.'in sim kart vereceğini, bu şekilde haberleşeceklerini söylediği, akabinde sanıklara sim kart verdiği, 3.3.2014 tarihinde sanıklar M.A.K. ile M.Ş.'nin Birliklerinin sorumluluk sahasında bulunan ... numaralı gözetleme kulesinde, sanık M.O.'nun ise ... numaralı gözetleme kulesinde 21.30-1.30 saatleri arasında nöbetçi oldukları, ..., ..., ... ve ... numaralı nöbet kulelerinde nöbet tutan her nöbetçinin sorumluluk sahasının ... numaralı gözetleme kulesiyle ... numaralı gözetleme kulesi arasındaki bölge olduğu, nöbet esnasında sanık M.A.K.'nin diğer sanık M.O.'dan aldığı cep telefonuna, A. isimli şahsın verdiği sim kartı taktığı, yaklaşık yarım saat sonra telefonun çaldığı, arayanın A. isimli bu kişi olduğu, konuşmayı Kürtçe bilmesi dolayısıyla yine M.Ş.'nin yaptığı, yapılan görüşmede A.'nin Türkiye tarafına geçmek için daha önce gelmiş olduğu bölgeye geleceğini söylediği, sanık M.Ş.'nin durumu M.A.K.'ye aktardığı, devamında dürbün vasıtasıyla A. ile bahsettiği grubun Suriye tarafındaki köyden çıkış yaptıklarını gördüğü, sonrasında sanık M.A.K.'nin, sanık M.O.'yu arayarak A. ve yanındaki grubun bulundukları bölgeye geldiklerini ve ne yapmaları gerektiğini sorduğu, sanık M.O.'nun daha önceden kararlaştırdıkları üzere bu kişilerin geçmelerine izin vereceklerini söylediği, konuşmada M.A.K.'nin, M.O.'dan kaçakçı gruplara müdahale esnasında kullanılan ve ... numaralı nöbet kulesi bölgesinde bulunan unimog aracının ... numaralı bölgeye hareket etmesi durumunda haber vermesini istediği, kısa bir süre sonra A. ve beraberindeki grubun sınır hattına geldiği, sanıklar M.A.K. ve M.Ş.'nin de sınır hattına gittikleri, burada A.'nin, sanık M.A.K.'ye 1.000 USD tutarında para verdiği, sanık M.A.K.'nin akabinde sanık M.O.'yu arayarak … aracının durumunu sorduğu, sanık M.O.'nun ise, kendisiyle aynı yerde nöbetçi olan ve kovuşturma aşamasında kendisine ulaşılamayan A.İ.'nin kullanımındaki …  numaralı telefondan, sanık M.A.K.'nin kullanımındaki …. numaralı telefona saat 22.14'de "Devrem adamları geçirin”, 22.15'te "Biz aracı oyalicz burada devrm" şeklinde mesajlar attığı, sanık M.A.K.'nin ise bunlara saat 22.49'da "Tamam" şeklinde mesajla cevap verdiği, sanık M.O.'nun gönderdiği mesajlar sonrasında, sanık M.Ş.'nin ifadesine göre, A. isimli kişinin yanındaki grupla beraber ... ile ... numaralı gözetleme kuleleri arasındaki bölgeden Türkiye tarafına geçiş yaptığı, nöbet bitiminde bölük koğuşunda toplanan sanıkların paranın 1.000 USD tutarında olduğunu gördükleri, sanık M.A.K.'nin kendi dolabının kilidi bulunmaması nedeniyle güvenli olmadığını düşünerek paranın yarısını sanık M.Ş.'ye, diğer yarısını sanık M.O.'ya verdiği, ertesi gün sanık M.Ş.'nin payına düşen paradan 100 USD şeklindeki banknotu tanık R.K.'ye gösterdiği ve bu suretle olayın açığa çıktığı, yapılan soruşturmada sanıkların eylemlerini itiraf ettikleri, tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

 

ASCK’nın 135’inci maddesinde, rüşvet suçunu işleyen asker kişilerin Türk Ceza Kanunu gereğince cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Buna bağlı olarak;

 

5237 sayılı TCK'nın 252'nci maddesinde;

 

“(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.

 

(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.

 

…”;

 

3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinde;

 

“Kara sınırlarını korumak ve güvenliğini sağlamak görevi Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait olup bu görev sınır birliklerince;

 

Kendi sorumluluğunda olan bölgede sınırı korumak ve güvenliğini sağlamak,

 

2- Gümrük hattındaki giriş ve çıkış kaçakçılığı ile kara sınırları boyunca tesis edilen birinci derecede askeri yasak bölge içerisinde suç teşkil eden eylemleri önlemek, suçluları yakalamak, bu bölgede işlenen meşhut suç faillerini ikinci derecede askeri yasak bölgede de takip etmek ve yakalamak, failler hakkında zorunlu yasal işlemleri yapmak, yakalanan kişi ve suç delillerini ilgisine göre mahalli güvenlik kuvvetlerine teslim etmek

 

3-....

 

Yukarıda belirtilen görevler askeri hizmetlerden sayılır...”;

 

Şeklinde düzenlemeler mevcuttur.

 

Bu düzenlemeler bağlamında; rüşvet suçunun temel unsuru, kamu görevlisinin yapacağı veya yapmayacağı iş konusunda menfaat elde etmek için bir kimseyle anlaşmış olmasıdır. Anlaşmanın varlığı için tarafların iradelerinin birleşmiş olması yeterli olup, başkaca bir şart aranmamaktadır. Doktrinde ve uygulamada da, rüşvet suçunun oluşabilmesi için, taraflar arasında bu hususta yapılmış bir anlaşmanın varlığının gerekli olduğu ve suçun anlaşma ile tamamlandığı kabul edilmektedir.

 

Rüşvet anlaşmasının gerçekleştiği zaman ise, istek veya önerinin karşı tarafça kabul edildiği, dolayısıyla tarafların rızalarının uyuştuğu andır. Rüşvet alma veya verme, anlaşma anında olabileceği gibi, önceden varılmış mutabakat gereğince, sonradan da ifa edilebilir. Rüşvet anlaşması yapıldıktan sonra bu anlaşmaya konu olan vaat veya taahhüdün yahut işin yerine getirilip getirilmemesi yada sonradan kişinin veya memurun bu anlaşmadan vazgeçerek, ceza sorumluluğundan kurtulmak için durumu yetkili makamlara duyurması da suçun tamamlanmasına engel değildir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 4.11.2010 tarihli, 2010/99-106; 13.1.2005 tarihli, 2005/9-7; 19.4.2001 tarihli, 2001/32-38; 22.6.2000 tarihli, 2000/128-128; 1.7.1999 tarihli, 1999/161-151; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 8.6.2004 tarihli, 2004/5MD-78/135; 30.9.2003 tarihli, 2003/5-202/230; 13.11.2001 tarihli, 2001/5-242/245; 18.4.1994 tarihli, 1994/5-55/103; 4.5.1987 tarihli, 1987/600-245 ve 25.4.1983 tarihli, 1983/113-197 Esas ve Karar sayılı ilamları da aynı yöndedir).

 

İzlenen suç siyaseti gereği rüşvet suçunda korunmak istenen hukuki yarar doktrinde; “Kamu hizmetleri, toplumun müşterek ihtiyaçlarını gerçekleştirmek üzere Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri tarafından yerine getirilmektedir. Bu maksatla örgütlenerek fonksiyon icra eden kamu hizmetinin (kamusal faaliyetin) belirli kural ve ilkelere bağlı olması hukuk devleti ilkesi bakımından da çok önemlidir. Bu kural ve ilkeler; liyakat, dürüstlük, eşitlik, tarafsızlık ve adalet ilkeleri olarak sayılabilir. Kamu görevlilerinin de kanunlarda verilen görev ve yetkilerini kullanmaları sırasında göreve aykırı iş yapmamaları ve bu ilkelere bağlı olarak görevlerini yerine getirmeleri zorunludur. Aksi takdirde, kamu görevlilerinin görevlerini elde edecekleri çıkara göre farklı, eşitliğe ve tarafsızlığa aykırı biçimde yerine getirmeleri söz konusu olabilir ki, bu da toplumda idareye ve Devlete olan güven ve itimadı ortadan kaldırır. İdareye güven duyulmadığında, idarenin faaliyetleri toplumda meşru görülmez.

 

Modern hukuk devleti anlayışında, toplumdaki inanılırlık ve güvenilirlikten oluşan meşruiyetin varlığı büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan toplumu oluşturan bireylerin de toplum adına örgütlenen Devlet ve kamu idareleriyle ilişkilerinde ‘Dürüst’ davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu nedenlerle, görevin yapılması sırasında çıkar elde edilmesi veya çıkar teklif edilmesi suç sayılmak suretiyle Devlet ve kamu idaresinin güvenilirliği ve dolayısıyla işleyiş düzeni korunmak istenmiştir. Bu yüzden hukuki konunun tek olduğu, Devlet ve idarenin güvenilirliği ve işleyişinden ibaret bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde ifade edilmektedir (O. YAŞAR/H. T. GÖKCAN/M. ARTUÇ, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Cilt V Sh.7116).

 

Dava konusu olayda; olay tarihinde Suriye sınır hattında nöbetçi olan sanık askerlerin, yukarıda belirtilen düzenlemeler karşısında, sorumluluk bölgesindeki kara sınırından kaçak giriş ve çıkış yapılmasını önlemek ve suçluları yakalamakla görevli oldukları, izahtan varestedir.

 

Bu açıklamalar dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; sınır hattında görev yapan sanıkların, 3.3.2014 tarihinde 21.30’da nöbet hizmetine başladıktan sonra, kendisini A. olarak tanıtan yabancı uyruklu sivil şahsın Suriye’den Türkiye’ye insan geçirebilmek için kendilerine yaptığı teklifi görev gereklerine aykırı olarak kabul edip, devamında 1.000 USD para karşılığında A. isimli sivil şahsın ve beraberindeki yaklaşık yirmi kişilik grubun Suriye’den Türk topraklarına kaçak geçişlerine göz yummak suretiyle rüşvet almak suçunu işledikleri, anlaşılmaktadır.

 

Bu itibarla; Askeri Mahkemece; karar yerinde gösterilen hukuka uygun, haklı ve inandırıcı gerekçelerle, sanıkların atılı suçu işlediği kabul edilerek, alt sınırdan ceza tayin edilip, takdiri indirim sebebi de uygulanmak suretiyle ayrı ayrı mahkûmiyetlerine karar verilmiş olmasında; hükmolunan hapis cezalarının süresi dikkate alınarak yasal imkânsızlık nedeniyle ertelenmemesinde ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmamasında usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, sanıkların temyiz sebepleri reddedilerek mahkûmiyet hükümlerinin ayrı ayrı onanmasına, karar verilmiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

Sanıkların kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE;

 

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan mahkûmiyet hükümlerinin ayrı ayrı ONANMASINA;

 

23.3.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy