Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/175 Esas 2016/214 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 175
Karar No: 2016 / 214
Karar Tarihi: 23.03.2016


(5237 S. K. m. 32, 57) (5271 S. K. m. 150, 188) (1632 S. K. m. 130) (353 S. K. m. 207) (492 S. K. m. 13)

 

Askeri Mahkemece; sanığın;

 

1) 25.10.2011 tarihinde emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

2) 25.10.2011 tarihinde zincirleme üste hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

3) 25.10.2011 tarihinde üste fiilen taarruz suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

4) 21.11.2011 tarihinde üste fiilen taarruz suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

5) 21.11.2011 tarihinde üste hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

6) 22.11.2011 tarihinde askeri eşyayı kasten tahrip suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına, meydana gelen 21 TL Hazine zararının ASCK’nın 130/3’üncü maddesi gereğince sanıktan tahsiline, 492 sayılı Kanun’un 13/a maddesindeki harçtan istisna değerin 50 TL olması nedeniyle nispi harca hükmedilmesine yer olmadığına;

 

7) 22.11.2011 tarihinde askeri eşyayı kasten tahrip suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına, meydana gelen 400 TL Hazine zararının ASCK’nın 130/3’üncü maddesi gereğince sanıktan tahsiline, 492 sayılı Kanununun 1 sayılı tarifesi uyarınca Hazine zararının binde 68,31’i oranına tekabül eden 27,30 TL tutarında nispi harç alınmasına;

 

8) 22.11.2011 tarihinde üste hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

9) 22.11.2011 tarihinde üste fiilen taarruz suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

10) 7.12.2011 tarihinde üste hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

11) 12.12.2011 tarihinde askeri eşyayı kasten tahrip suçunu işlediği suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına, meydana gelen 32,70 TL Hazine zararının ASCK’nın 130/3’üncü maddesi gereğince sanıktan tahsiline, 492 sayılı Kanununun 13/a maddesindeki harçtan istisna değerin 50 TL olması nedeniyle nispi harca hükmedilmesine yer olmadığına;

 

12) 14.12.2011 tarihinde üste hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;  

 

13) 24.12.2011 tarihinde zincirleme üste hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına;

 

14) 24.12.2011 tarihinde üste fiilen taarruza teşebbüs suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 32/1 ve 57/1-2’nci maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilmiştir.

 

Hükümler; müdafi tarafından, usule ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek, temyiz edilmiştir.

 

Tebliğnamede; hükmün nispi harcın belirlenmesine ilişkin satırının, “492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1 sayılı tarifesi uyarınca 27,32 TL nispi harcın sanıktan tahsiline” şeklinde düzeltilmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

 

Sanık hakkında emre itaatsizlikte ısrar ve üstü tehdit suçlarından tesis edilen beraat hükümleri taraflarca temyiz edilmediğinden, inceleme dışında bırakılmıştır.

 

Yapılan incelemede; Askeri Mahkemece; sanığın atılı suçları işlediği kabul edilerek, adli gözlem işlemi neticesinde suç tarihlerinde TCK’nın 32/1’inci maddesinden istifade edeceği yönünde Adli Rapor tanzim edilmesi nedeniyle, TCK’nın 32/1’inci maddesi uyarınca atılı suçlardan ayrı ayrı ceza verilmesine yer olmadığına ve TCK’nın 57/1-2’nci maddesi uyarınca yüksek güvenlikli sağlık kurumunda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli derecede azaldığının rapor edilmesine kadar koruma ve tedavi altına alınmasına karar verildiği anlaşılmakta ise de;

 

CMK’nın “Müdafiin görevlendirilmesi” başlıklı 150’nci maddesinin 2’nci fıkrası; Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malûl veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.”;

 

“Duruşmada hazır bulunacaklar” başlıklı 188’inci maddesinin 1’inci fıkrası; “Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır.” hükmünü içermektedir.

 

Bu yasal düzenlemeler göz önüne alınarak temyiz konusu olaya bakıldığında; adli gözlem işlemi tamamlandıktan sonra düzenlenen 16.4.2013 tarihli Adli Raporda (Dz. 485-486); sanığın, işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azaldığından söz edilerek, TCK’nın 32/1’inci maddesinden istifade edebileceğine karar verilmiş olması karşısında, sanığın, zihinsel olarak kendisini savunamayacak derecede malûl olduğu ve dolayısıyla, CMK’nın 150/2’nci maddesi gereğince istemi aranmaksızın, müdafi yardımından yararlanma zorunluluğunun ortaya çıktığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

 

26.12.2012 tarihinde müdafi hazır bulunmaksızın istinabe suretiyle sorgu ve savunması tespit edilen (Dz. 401-402) sanığın yokluğunda yapılan 4.3.2013 tarihli duruşmada bir müdafi görevlendirilerek adli gözlem altına alınmasına karar verildiği (Dz. 443), bu tarihten sonra müdafiin katılımıyla duruşmalara devam edilerek yargılamanın sonlandırıldığı görülmekle birlikte, CMK’nın 150/2’nci maddesinin emredici hükmü gereğince, davranışlarını yönlendirme yeteneğinde önemli derecede azalma olması nedeniyle kendisini savunmayacak derecede malûl olduğu anlaşılan sanığın savunmasının sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesini sağlayacak şekilde müdafiin katılımı ile yeniden sorgusunun tespit edilmesi ve bu suretle savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran usuli eksikliğin giderilmesi gerekirken, zorunlu müdafiin bulunmadığı istinabe mahkemesince tespit edilen sanık beyanlarına itibar edilerek hükme varılması, CMK’nın 150 ve 188/1’inci maddelerine aykırı olduğu gibi, adil yargılanma hakkının ihlali ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup, 353 sayılı Kanun’un 207/3-E ve H madde, fıkra ve bendleri kapsamında hukuka kesin aykırılık teşkil ettiği sonucuna varıldığından, sanık hakkında tesis edilen ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümlerin usul yönünden ayrı ayrı bozulmasına karar verilmiştir (Dairemizin 1.4.2015 tarihli ve 2015/208-224; 10.6.2015 tarihli ve 2015/323-340; Askeri Yargıtay 3’üncü Dairesinin 17.11.2015 tarihli ve 2015/511-516 Esas ve Karar sayılı ilamları da bu yöndedir.)

 

Bozma sebebi karşısında, diğer yönlerden inceleme yapılmamıştır.

 

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

 

Müdafiin temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanunun 221/1’inci maddesi gereğince, ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümlerin usul yönünden ayrı ayrı BOZULMASINA;

 

23.3.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe aykırı olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy