Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/145 Esas 2016/183 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 145
Karar No: 2016 / 183
Karar Tarihi: 09.03.2016


(2709 S. K. m. 36) (353 S. K. m. 217) (1632 S. K. m. 95) (AYDK 10.06.2010 T. 2010/46 E. 2010/56 K.) (9. CD. 09.10.2013 T. 2013/9110 E. 2013/12351 K.)

 

Sanığın, 29.6.2014 ve 30.6.2014 tarihlerinde zincirleme basın yoluyla astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir ve komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir ve tezyif edici harekette bulunmak suçunu işlediği iddiası ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Askeri Mahkemece; atılı suçun manevi unsur itibariyle oluşmadığı gerekçesiyle, sanığın beraatine karar verilmiştir.

 

Hüküm; Askeri Savcı tarafından, esasa ilişkin sebepler ileri sürülerek, sanık aleyhine temyiz edilmiştir.

 

Tebliğnamede; hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

 

Yapılan incelemede; sanığın, 29.6.2014 tarihinde … Gazetesinde ve 30.6.2014 tarihinde Takvim Gazetesinde yayımlanan röportajlarında, F.G. örgütünün Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılandığı, … Kuvvetlerindeki kişilerin yarısının F.G. örgütüne mensup olduğu, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki F.G. örgütüne mensup çetenin temizlenemeyeceği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin korktuğu, Ordunun içerisinde tahmin edilenden fazla F.G. örgütü mensubu olduğu, Orgeneral rütbesinde F.G. örgütü mensubunun olduğu, F.’nin Amirali olduğu, F.’nin Amiraline selam vermeyeceği, Orduda cemaat yapılanması olduğu şeklinde beyanlarını gazetecilere söyleyerek ve bu beyanlarının iki ayrı gazetede yayınlanması suretiyle atılı suçu işlediği iddiası ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda;

 

Askeri Mahkemece; … ve … gazetelerinde yayınlanan dava konusu sözlerin oldukça sert olduğu, ancak sözlerin üslup ve içerik olarak sert oluşunun, suç teşkil ettiklerinin kabulü için yeterli olmadığı, sanığın uğradığı iftira sonucu diğer pek çok askerle birlikte haksız olarak uzun süre tutuklu kaldığı, bu süre zarfında Türk Silahlı Kuvvetlerinin tutuklu personeline sahip çıkmadığı, müfteriler arasında olabilecek askeri personelin ortaya çıkartılması için yeterli çaba gösterilmediği düşüncesiyle kapıldığı kırgınlık ve kızgınlığın etkisiyle, röportaj yaptığı gazetecilere duygu ve düşüncelerini sert ifadelerle açıkladığı, ancak kızgınlıkla söylemiş olsa da herhangi bir kişiyi, ismini açıkça ya da ima yoluyla söyleyerek hedef almadığı gibi sadece kendi tutumunu açıklayıp, Türk Silahlı Kuvvetleri personelini belli bir davranışa yönlendirme maksatlı ifadeler kullanmadığı, dolayısıyla sanığa yüklenen suçun manevi unsuru bakımından gerçekleşmediği gerekçeleriyle, sanığın beraatine karar verildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

 

Askeri Savcının temyiz dilekçesinde; soruşturma safhasında tanık olarak ifadesine başvurulan ...  Gazetesi muhabiri B.P.U.’nun kovuşturma safhasında dinlenilmemiş olmasının noksan soruşturma teşkil ettiği ileri sürülmüş ise de; sanığın savunmalarında, 29.6.2014 tarihinde ... Gazetesinde yer alan röportajdaki hususları genel olarak kabul ettiğini beyan etmesi ve dava konusu röportaj içeriğinin mevcut olduğu ... Gazetesinin 29.6.2014 tarihine ait nüshasının dava dosyasında bulunması karşısında, bu tanığın kovuşturma safhasında dinlenmemiş olmasının noksan soruşturma teşkil etmediği sonucuna varılarak, Askeri Savcının bu yöndeki temyiz sebebine itibar edilmemiştir.

 

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 10.6.2010 tarihli, 2010/46-56 Esas ve Karar sayılı ilamında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;

 

Astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunmak suçu ASCK’nın 95/4’üncü maddesinde düzenlenmiş olup, bu suç ile korunmak istenen hukuki menfaat, TSK’nın disiplini, emir komuta zinciri ve ast ve üst arasındaki kuvvetli bağdır.

 

Bu suçun oluşabilmesi için;

 

1) Astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeyi,

 

2) Amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeyi hedef alan,

 

3) Tahkir veya tezyif edici mahiyette,

 

4) Alenen fiil ve harekette bulunulması gerekmektedir.

 

Söz konusu suçun oluşabilmesi için gerekli ve ayırt edici unsurlar; tahkir veya tezyif edici fiil ve hareketlerle askerler arasında astlık-üstlük münasebetlerini zedelemenin ve amir veya üstlere karşı güven hissini yok etmenin amaçlanmış olması, yani sanıkta özel kastın bulunması ve tahkir veya tezyif edici fiil ve hareketlerin alenen gerçekleştirilmesidir.

 

Genel kast, kastın bilme ve isteme unsurunun bulunması ile oluşan kasttır; özel kast (dollus specialis) ise, kanunun suç unsuru veya ağırlatıcı sebep olarak kabul ettiği hâllerde, failin belirli bir saikle hareket etmesinin yani, bilme ve istemeden başka, belirli bir saikle hareket edilmiş olmanın ayrıca şart koşulduğu hâllerde söz konusu olan kasttır. Bu sebeple failin sadece maksadı istemesinin yeterli olduğu hâllerde genel kast, bundan başka belirli bir saikle hareket etmiş olmasının da arandığı hâllerde özel kast vardır (Sulhi DÖNMEZER-Sahir ERMAN: Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt II,11’inci Bası, Ocak 1997, s.231).

 

Yapılan açıklamaların ışığında deliller incelendiğinde; sanığın, Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten men etmeye teşebbüs etmek suçundan 26.2.2010 tarihinde tutuklandığı, 14.3.2010 tarihinde tahliye edildiği, 12.2.2011 tarihinde aynı suçtan tekrar tutuklandığı, hakkında … 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesinin 21.9.2012 tarihli, 2010/283 Esas ve 2012/245 Karar sayılı mahkûmiyet hükmü ile; Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten men etmeye teşebbüs suçunu işlediği kabul edilerek, 16 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesinin 9.10.2013 tarihli, 2013/9110 Esas ve 2013/12351 Karar sayılı ilamıyla onanmak suretiyle kesinleştiği, aralarında sanığın da bulunduğu mahkûmiyet kararı onanan sanıkların Anayasa Mahkemesine yaptıkları bireysel başvurular birleştirilerek yapılan inceleme sonucunda, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 18.6.2014 tarihli ve 2013/7800 başvuru numaralı kararıyla; Anayasa’nın 36’ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verildiği, bunun üzerine 19.6.2014 tarihinde infaz durdurularak sanığın serbest bırakılmasına karar verildiği, cezaevinden tahliye olduktan sonra 29.6.2014 tarihinde ...  Gazetesinde ve 30.6.2014 tarihinde Takvim Gazetesinde sanıkla yapılmış dava konusu röportajların yayınlandığı, …/… 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 Esas numaralı dava dosyası üzerinden, yeniden yapılan yargılama sonunda, 31.3.2015 tarihinde sanık hakkında beraat kararı verildiği, görülmektedir.

 

Kurmay Albay rütbesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli iken, Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten men etmeye teşebbüs etmek gibi ağır bir suçlama ile tutuklanıp, 3,5 yıl gibi uzun süren tutukluluk ve hükümlülük döneminin ardından, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru sonucu adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi üzerine, tahliye edilip yeniden yargılanarak beraatine karar verilen sanığın, uzun süre ... inden yoksun bırakılmasının ve maruz kaldığı yargılama sürecinin sorumlusu olarak gördüğü yasa dışı bir yapılanmanın mensupları tarafından haksızlığa uğratıldığı düşüncesiyle, cezaevinden tahliye olmasının hemen ardından, uğradığını düşündüğü haksızlığa tepki olarak ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli herhangi bir şahsın ismini zikretmeden, bahse konu röportajlarda sarf ettiği dava konusu ifadelerle, askerler arasında astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeyi ve amir veya üstlere karşı güven hissini yok etmeyi amaçlamış olduğunu, başka bir deyişle sanığın atılı suçu işleme özel kastıyla hareket ettiğini kabul etmenin mümkün olmadığı, Askeri Mahkemece yapılan yargılama sonunda toplanan delillere ve edinilen vicdani kanaate göre, karar yerinde gösterilen, hukuka uygun ve yeterli gerekçelerle, manevi unsur yönünden oluşmayan atılı suçtan sanık hakkında beraat hükmü tesis edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varıldığından, Askeri Savcının temyiz sebepleri reddedilerek, beraat hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

 

SONUÇ VE KARAR: Açıklanan nedenlerle;

 

Askeri Savcının kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE;

 

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan, beraat hükmünün ONANMASINA;

 

9.3.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy