Askeri Yargıtay 2. Daire 2016/102 Esas 2016/139 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2016/ 102
Karar No: 2016 / 139
Karar Tarihi: 17.02.2016


(1632 S. K. m. 137) (5237 S. K. m. 50, 52, 62) (353 S. K. m. 16, 221) (5271 S. K. m. 147, 176, 190, 196, 212, 231)

 

Askeri Mahkemece; sanığın, 12.1.2014 tarihinde hizmette tekasülle askeri aracın mühimce hasarına sebebiyet vermek suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 137, TCK’nın 62, 50/1-a ve 52/2’nci maddeleri gereğince 500 TL. adli para cezası ile cezalandırılmasına, olay nedeniyle meydana gelen 10.532,56 TL tutarındaki Hazine zararından sanığın kusur oranına ve Borçlar Kanunu’nun 44’üncü maddesine göre indirim yapıldıktan sonra geri kalan 2.000 TL tutarındaki Hazine zararının 353 sayılı Kanun’un 16’ncı maddesi gereğince tahsiline, 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince sanıktan 136,60 TL nispi harç alınmasına karar verilmiştir.

 

Hüküm; sanık tarafından, kurallara uyduğu, hava şartlarının kötü olduğu, olayda kusurunun bulunmadığı ileri sürülerek temyiz edilmiştir.

 

Tebliğnamede; hükmün, usule aykırılık, noksan soruşturma ve uygulama yönlerinden bozulması gerektiği hususunda görüş bildirilmiştir.

 

Yapılan incelemede; Askeri Mahkemece; Ç…/K…-Sahil Gözetleme ve Karakol Komutanlığı envanterine kayıtlı …. plakalı … marka … aracı 6.1.2014 tarihinde imzası karşılığında kendisine teslim edilmiş olan sanığın, 12.1.2014 tarihinde nöbetten sonra istirahata gidecek personeli bırakmak için görevlendirildiği, görev dönüşünde H… Köyü mevkiinde aracın virajı alamayarak yoldan çıktığı ve toprak yamaca çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, çarpma sonucunda aracın uzun bir süre hizmetten ayrı kaldığı ve araçta toplam 10.532,56 TL onarım maliyetinin oluştuğu, yolda herhangi bir hız sınırı levhasının olmadığı, kaza sırasında yolun ıslak ve kaygan olduğu, kazanın oluşumunda sanığın asli kusurlu olduğu ve oluşan hasarın mühimce olduğu, böylece sanığın atılı suçu işlediği kabul edilerek yukarıda yazılı olduğu şekilde mahkûmiyetine karar verilmiş ise de;

 

1) Sorgusunun tespiti için hakkında yakalama emri çıkarılan, yakalanmasını müteakip yakalama emrine ekli iddianame ve hazırlık ifadesi ile Ü… Asliye Ceza Mahkemesine sevk edilen sanığın burada yapılan duruşmasında, kimliği tespit edildikten, yakalama emri ve ekleri okunup üzerine atılı suçu anlatıldıktan sonra, kendisine CMK’nın 147’nci maddesinde yer alan yasal haklarının anlatıldığı, sanığın, “Yasal haklarımı biliyorum, müdafi talebim yoktur, ifademi şimdi kendim yapacağım” dedikten sonra savunmasının tespit edildiği görülmektedir (Dz.117).

 

İsnat edilen suçun sanığa ilk defa istinabe olunan mahkemede, huzurda anlatıldığı, dolayısıyla sanığın suçlamanın niteliği ve kapsamından sorgu anında haberdar olduğu, buna göre, CMK’nın 176’ncı maddesine göre iddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında geçmesi gereken en az bir haftalık sürenin geçmediği; İstinabe Mahkemesince CMK’nın 176’ncı maddesinde yer alan yasal süre hakkı ile 190/2’nci maddesinde yer alan “176’ncı maddede belirtilen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır.” hükmünün de uygulanmadığı;

 

Keza, CMK’nın 196’ncı maddesinde; mahkemece sorgusu yapılmış olan sanığın ya da bu konuda yetkili kılınması hâlinde savunucusunun istemi üzerine, sanığın duruşmalardan bağışık tutulabileceği düzenlenmiş olduğundan, duruşmalardan bağışık tutulma istemi bulunmayan ve bu hakkı kendisine hatırlatılmayan sanığın, duruşmalardan bağışık tutulmasına karar verilerek, hüküm kurulduğu;

 

Bu suretle sanığın savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır.

 

2) İfadesi hükme esas alınan tanık Mhf.Çvş. M.K.'nin istinabe suretiyle tespit edilen yeminli beyanında, "… ben ve araç muhafızı B.'i uyarıyorduk, hava yağışlı olduğundan virajı dönecekken B. aniden frene bastı…" şeklinde beyanda bulunmasına karşın, Birlik ifadesinde, sanığın aracı emniyetli bir şekilde kullandığını, viraja girerken sağında oturan arkadaşı ile birlikte direksiyon hakimiyetini kaybedecek şekilde sanığın koluna çarptıklarını ifade ettiği, aniden frene basma ve uyarma olayından hiç bahsetmediği, istinabe mahkemesine yazılan talimatta tanığın Birlik ifadesi bulunmadığından okunamadığı, dolayısıyla CMK’nın 212/2’nci maddesinde düzenlenen usul hükümlerine aykırı olarak, tanığın beyanları arasındaki kısmi çelişkinin giderilmediği görülmektedir (Dz.14, 82).

 

3) Askeri Mahkemece; görevlendirilen ilk bilirkişi Ulş.Bnb. T.S.'nin, sanığın kusuru olup olmadığı ve Hazine zararının tespiti konularında mütalaasını bildirebilmek için bazı eksikliklerin giderilmesini talep ettiği, bilirkişinin talebine ilişkin olarak sadece kazanın olduğu yerde hız tabelası olup olmadığının araştırıldığı, daha sonra bu bilirkişinin mütalaası tespit edilmeden, talep üzerine Komutanlıkça ismi bildirilen Bkm.Kd.Bçvş. E.B.'nin ikinci bir bilirkişi olarak görevlendirdiği, bu bilirkişinin hasarın mühimce olup olmadığı ve Hazine zararının tespiti konularında mütalaasının tespit edildiği görülmektedir.

 

 Askeri Mahkemece, Hazine zararından sanığın kusuru oranında indirim yapıldığı, ancak gerekçeli hükümde kusur oranının ne olduğu konusunda bir açıklamanın yapılmamış olduğu göz önüne alındığında; öncelikle ilk bilirkişinin mütalaasında belirttiği konularla ilgili araştırmada eksik kalan, kazanın meydana geldiği bölgede kaygan yol, keskin viraj tabelaları olup olmadığının; Teknik Raporda, aracın hurda durumunda olduğu, ancak bu konuda karar verme yetkisinin üst onarım kademesine ait olduğu belirtildiğinden, askeri aracın kayıt silme işlemine tabi tutulup tutulmadığının araştırılması, müteakiben kazanın oluş şekline göre sanığın kazanın meydana gelmesinde kusurlu olup olmadığının ve kusurunun ne olduğunun, ayrıca meydana gelen Hazine zararının yeniden dinlenilecek bilirkişi marifetiyle şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde tespit edilmesi gerekmektedir.

 

Belirtilen nedenlerle, hükmün usul ve noksan soruşturma yönlerinden bozulmasına karar verilmiştir.

 

Tebliğnamede, sanığın savunmalarında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını, ancak oluşan zararı gideremeyeceğini belirtmiş olması karşısında, CMK’nın 231’inci maddesinin 9’uncu fıkrası hükmü de dikkate alınarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını isteyip istemediği hususundaki sanığın açık iradesinin ortaya konulması gerekirken, çelişki ve tereddüt doğuracak biçimde uygulama yapılması nedeniyle de hükmün bozulması gerektiği belirtilmiş ise de; bozma nedenleri karşısında, bu aşamada uygulamaya yönelik bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır.

 

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

 

Sanığın temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince, mahkûmiyet hükmünün usul ve noksan soruşturma yönlerinden BOZULMASINA,

 

17.2.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy