Askeri Yargıtay 2. Daire 2015/412 Esas 2016/144 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2015/ 412
Karar No: 2016 / 144
Karar Tarihi: 24.02.2016


(5237 S. K. m. 257) (5271 S. K. m. 223) (353 S. K. m. 221) (Astsubay Sicil Yönetmeliği m. 25)

 

Askeri Mahkemece; sanığın, 3.3.2012 tarihinde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığı gerekçesiyle, CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca sanığın beraatine karar verilmiştir.

 

Hüküm; Komutan tarafından, esasa ilişkin sebepler ileri sürülerek, sanık aleyhine temyiz edilmiştir.

 

Tebliğnamede; hükmün sübut yönünden bozulmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

 

Dairemizin 9.9.2015 tarihli, 2015/412-25 Esas ve Karar sayılı ara kararı ile; Komutanın temyiz lahiyasının katılana tebliğini sağlamak ve temyiz incelemesi için tekrar gönderilmek üzere dava dosyasının Askeri Yargıtay Başsavcılığına iade edilmesine karar verilmiş; dava dosyasının Dairemize intikalinin ardından yapılan incelemede; ara kararda belirtilen tebligat noksanlığının giderildiği anlaşıldığından, temyiz incelemesine devam edilmiştir.

 

Yapılan incelemede; Askeri Mahkemece; sanığın, … K.lığı emrinde ikmal subayı olarak görevli olduğu, ancak Taburun iki konuşlu olması nedeniyle Kırklareli'nde bulunan kısmın Tabur K.lığı görevini de vekaleten yürütmekte olduğu, bu görevi yapmakta iken 2012 yılı sicil dönemine ilişkin görev performansına yönelik astsubay tebellüğ belgelerinin Tb.Per.Asb. Bkm.Kd.Çvş. S.T. tarafından klasör içerisinde sanığa verildiği, sanığın ise sicil belgelerini doldurduktan sonra 3.3.2012 tarihinde personel kısmının yazıcısı P.Çvş.C.Ş.'ye klasör içerisinde teslim ettiği, Personel Astsubayı Birlik içerisinde bulunmadığından P.Çvş.C.Ş.'nin belgelerin mahiyetini bilmeden daha öncesinde de rutin şekilde başka evraklara yaptığı gibi belgelerin ilgili şahıslara tebliğ edilmesi gerektiğini düşünerek garaj odasına tebliğ için götürdüğü, burada bulunanlardan P.Üçvş. S.A. ve P.Üçvş.R.Ç.'nin kendi evraklarına tebellüğ ettiklerine dair imzalarını attıkları, klasörün daha sonra katılan Bkm.Kd.Çvş.Ş.B.'ye ulaştırıldığı, katılanın ise belgedeki 2.5.2012 tarihinin hatalı olduğunu söyleyip tarihin üstünü çizdiği ve P.Çvş.C.Ş.'ye düzelttikten sonra tekrar getirmesini söylediği, bunun üzerine imza klasörünü geri alan P.Çvş.C.Ş.'nin yazıhaneye giderek tarih hanesini yeniden düzenleyip belgenin çıktısını aldığı ve şıkları doldurması için sanığa götürdüğü, sanığın ise P.Çvş.C.Ş.'ye kızarak ilk belgedeki tarihin hatalı olmadığını belirtip eski tarihle yeniden çıktı almasını emrettiği, P.Çvş.C.Ş.’nin bu kez belgeye ilk çıkardığı tarihi atarak yeniden çıktı aldığı ve sanığa getirdiği, sanığın belgeyi imzalamasını ve ilgili haneleri doldurmasını müteakip tebliğ için tekrar P.Çvş.C.Ş.'ye verdiği, P.Çvş.C.Ş.'nin de katılana tebliğe götürdüğü ve tarihte hata olmadığını söylediği, bunun üzerine katılanın evrakı tebellüğ ettiğine dair imza attığı, P.Çvş.C.Ş.'nin daha sonra belgeleri klasör içerisinde Personel Astsubayının çalışma masasının üstüne bıraktığı, katılanın ise 6.3.2012 tarihli dilekçe ile görev performansına yönelik astsubay tebellüğ belgelerinin kişiye özel evrak olmasına rağmen bir çavuş vasıtasıyla tebliğ edildiğini, sanığın belgenin bu şekilde tebliğ edilmesini sağlayarak düşük sicil aldığının astlarının da öğrenmesine sebep olduğunu, bu nedenle rencide olduğunu belirterek şikâyetçi olduğu maddi vaka olarak kabul edilerek, Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 25'inci maddesinin ilk hâli dikkate alındığında, davaya konu dört maddelik personele tebliğ edilecek olan sicil değerlendirme belgesinin üçüncü kişilere açıklanması hâlinin cezai bir işlem gerektirmediğinin belirtildiği, yeni hâlinde ise sicil belgesindeki maddeler arasında bir ayrım yapmadan herhangi bir maddesinin açıklanmasının yasaklandığı, vicdani kanaate uygun olan ikinci hâl olmakla beraber, sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiği  tarihte  25'inci  maddenin  ilk hâlinin  mevcut  olduğu dikkate alındığında; yetkisiz üçüncü kişilere açıklaması hâlinin bile suç olmadığı bir durumda salt usule uygun tebliğ yapılmaması hususunun evveliyatla suç oluşturmayacağı dikkate alındığında ve en azından sanığın 25'inci madde dikkate alındığında ihmal kastı ile hareket ettiğinin söylenemeyeceği gerekçeleriyle, sanığın atılı ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçundan beraatine karar verildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

 

İhmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçu, kamu görevlisinin görevi kapsamı içinde bulunan herhangi bir işi yapmaması veya geç yapması sonucunda kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlaması biçiminde tanımlanmaktadır. Suçun maddi unsurunu oluşturan görevin yapılmaması veya geç yapılması yanında, görevin yapılmamasının veya geç yapılmasının ihmal kastına dayandırılması gerekmektedir.

 

Sanığın eylemiyle kişilere haksız menfaat sağladığı konusunda bir tespit ve iddia bulunmadığından, olayda bu öğenin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Somut olayda; sanığın eylemi ile doğrudan bağlantılı olarak nesnel ölçülere uygun bir şekilde belirlenmiş herhangi bir ekonomik zarar tespit edilmediğine göre, sanığın eylemiyle kamunun zarara uğratıldığından da söz edilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu durumda, sanığın eyleminin kişilerin mağduriyetine neden olup olmadığı hususunun tam olarak ortaya konulması önem arz etmektedir. Dava konusu olayda, şayet katılana ait 2012 yılı sicil dönemine ilişkin görev performansına yönelik astsubay tebellüğ belgesinin içeriği, bu belgeleri tebliğ için götüren P.Çvş.C.Ş. ve olay sırasında garaj odasına katılanın yanında bulunan P.Üçvş. S.A. ve P.Üçvş.R.Ç. tarafından görülmüş ise, bu belgedeki bilgiler ifşa olduğu için katılanın mağduriyetinden bahsetmek mümkün olabilecektir.

 

P.Üçvş. S.A. ve P.Üçvş. R.Ç.'nin ifadelerinde (Dz. 24, 25, 127, 169); katılana ait 2012 yılı sicil dönemine ilişkin görev performansına yönelik astsubay tebellüğ belgesinin içeriğini görmedikleri yönünde beyanda bulundukları görülmektedir. P.Çvş. C.Ş.'nin kovuşturma aşamasında tespit edilen ifadesinde (Dz. 117); katılana ait söz konusu belge içeriğini görüp görmediğine ilişkin bir beyanda bulunmadığı, bu konuda beyanlarının bulunduğu soruşturma safhasında Askeri Savcı tarafından tespit edilen 8.8.2012 tarihli ifadesinin ise (Dz. 82), istinabe suretiyle ifadesinin tespit edileceği Askeri Mahkemeye yazılan talimata eklenmediği (Dz. 111) ve dolayısı ile istinabe suretiyle tespit edilen ifadesi sırasında bu ifadesinin okunmadığı görülmektedir.

 

Bu itibarla; tanık P.Çvş.C.Ş.'nin yeniden ifadesi tespit edilerek, adı geçenin katılana ait 2012 yılı sicil dönemine ilişkin görev performansına yönelik astsubay tebellüğ belgesinin içeriğine vakıf olup olmadığı hususunun ortaya  konulmasının ardından elde edilecek delillere göre, sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği sonucuna varıldığından, beraat hükmünün noksan soruşturma yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

 

Komutanın temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince, beraat hükmünün noksan soruşturma yönünden BOZULMASINA;

 

24.2.2016 tarihinde, tebliğnamedeki görüşe sebepte farklı, sonuçta uygun olarak, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy