Askeri Yargıtay 2. Daire 2013/411 Esas 2013/436 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2013/ 411
Karar No: 2013 / 436
Karar Tarihi: 13.02.2013

(AİHS. m. 6) (2709 S. K. m. 141) (5271 S. K. m. 63, 74, 170, 174)

Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığının 10.02.2012 tarihli ve 2012/146-36 Esas ve Karar sayılı iddianamesi ile şüpheli İs.Er E.D.’nin 05.11.2011 tarihinde mağdur İkm.Onb. E.Ö.’ye karşı üste fiilen taarruz suçunu işlediği iddiası ve ASCK’nın 91/1’inci maddesinin az vahim hal cümlesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı;

Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 22.02.2012 tarihli, 2012/35-67 Evrak ve Müt. Karar sayılı duruşmasız işlere dair kararı ile özetle; şüphelinin sağlık kurulu raporları ve askeri sabıka kaydının temin edilmesi ve bunların teminini müteakiben, şüphelinin psikiyatri uzmanı bilirkişiye muayene ettirilerek, askerliğe elverişlilik ve cezai ehliyetinin saptanması gerekirken, dava açılmasının CMK’nın 174/1-(b) maddesi gereğince suçun sübutuna etki edeceği mutlak olan mevcut bir delilin toplanmaması mahiyetinde olduğu gerekçesiyle iddianamenin iadesine karar verildiği;

Askeri Savcılık tarafından yapılan itiraz üzerine, 1’inci Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 02.03.2012 tarihli, 2012/986-51 Sayı ve Karar numaralı duruşmasız işlere ait kararı ile itirazın reddine karar verildiği;

Anlaşılmaktadır.

Milli Savunma Bakanı; iddianamenin iadesi kararına konu edilen nedenlerin tamamının, yüklenen suçun kanıtlanmasına etki edeceği mutlak sayılan eksikliklere dayanmadığını, kovuşturma aşamasında giderilebilecek türde olan bu hususların iddianamenin iadesi kararına konu edilemeyeceğini ileri sürerek, itirazın reddine ilişkin olarak verilen duruşmasız işlere ait kararın bozulması talebiyle kanun yararına bozma isteminde bulunmuştur.

Yapılan incelemede; Anayasanın 141/son maddesi: “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”;

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1’nci maddesi: “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.”;

5271 sayılı CMK’nın 174’üncü maddesi:

“(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;

a) 170 inci Maddeye aykırı olarak düzenlenen,

b) Suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,

c) Ön ödemeye veya uzlaşmaya tabi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde ön ödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.

(2) Suçun hukuki nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.

(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.

(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.

(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.”;

Hükümlerini içermektedir.

Belirtilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, iddianamenin iadesi kurumuyla, iddianamedeki noksanlıkların giderilmesinin amaçlandığı, bu kapsamda kovuşturma aşamasında mahkemenin zaman kaybetmemesinin, böylece, soruşturmanın gereğince tamamlanmadan dava açılmasının sakıncalarının, duruşmaların uzamasının ve ertelenmesinin önlenmesine yönelik olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

5271 sayılı CMK’nın 170/2’nci maddesinin “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.” hükmü dikkate alındığında, toplanan deliller, kamu davasının açılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlikte ise, yani, suçun oluşumu hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa kamu davası açılması zorunludur.

İddianamenin iadesi sebepleri arasında şüphelinin nüfus ve adli sicil kayıtlarının iddianameye eklenmemesi hususlarının yer almadığı ve bu kayıtların yargılama aşamasında da araştırılabileceği göz önüne alındığında, şüphelinin nüfus ve adli sicil kayıtlarının dosyada bulunmamasının iddianamenin iadesi nedeni yapılması mümkün değildir. Nitekim Yargıtay 6’ncı Ceza Dairesinin 27.12.2005 tarihli ve 2005/16219-12658; 7’nci Ceza Dairesinin 26.02.2007 tarihli ve 2007/8249-1129; 11’inci Ceza Dairesinin 25.12.2008 tarihli ve 2008/465-13852 esas ve karar sayılı ilamları da bu yöndedir.

Keza, şüphelinin askerliğe elverişli olup olmadığının veya cezai ehliyetinin tespiti için adli gözlem altına alınmasının yüklenen suçun kanıtlanmasına etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delilin toplanmaması mahiyetinde olmadığından, iddianamenin iadesi nedeni olarak kabul edilemeyeceği, esasen, CMK’nın 63 ve 74’üncü maddelerinde ayrıntılarıyla açıklanan yargılama kurallarına göre, bu işlemlerin yapılmasında asıl görevin hakim ya da mahkemeye ait olduğu, soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı veya Askeri Savcının da bilirkişi atama yetkisi bulunmakta ise de, CMK’nın 74’üncü maddesine göre uzman hekimin önerisiyle adli gözlem kararı verme yetkisi mahkemeye ait bir görev olup delilin toplanması işleminin bir hakim kararı ya da onayını gerektirmesi halinde iddianamenin iadesi nedeni yapılmasının da olası olmadığı sonucuna varılmıştır. Nitekim Yargıtay ve Askeri Yargıtayın içtihatları da bu yönde istikrar kazanmıştır.

Bu itibarla; Milli Savunma Bakanı’nın yerinde görülen kanun yararına bozma isteminin kabulü ile 1’inci Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesince kesin olarak verilen 02.03.2012 tarihli, 2012/986-51 Sayı ve Karar numaralı duruşmasız işlere ait kararının bozulmasına ve bozma sebebi karşısında, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 22.02.2012 tarihli, 2012/35-67 Evrak ve Müt. Karar sayılı duruşmasız işlere ait kararının kaldırılarak, iddianamenin kabulü işlemlerinin yapılabilmesi için dosyanın Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy