Askeri Yargıtay 2. Daire 2013/313 Esas 2013/83 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2013/ 313
Karar No: 2013 / 83
Karar Tarihi: 16.01.2013

(353 S. K. m. 9, 17) (765 S. K. m. 511) (5237 S. K. m. 168, 245)

Askeri Mahkemece; sanığın, 16.05.2010 tarihinde arkadaşının eşyasını çalmak ve banka kartının kötüye kullanılması suçlarını işlediği iddiasıyla açılan kamu davası nedeniyle yapılan yargılama sonucunda; arkadaşının eşyasını çalmak suçuna konu eylemin TCK’nın 160’ıncı maddesinde düzenlenen “Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf” suçunu oluşturabileceği, bu suçun ise askeri bir suç veya askeri bir suça bağlı suç olmadığı ve sanığın terhis olması nedeniyle Askeri Mahkemede yargılanmasını gerektirir ilgi kesildiğinden, 353 sayılı Kanun’un 9, 17 ve 176’ncı maddeleri gereğince Askeri Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

(Sanık hakkında banka kartının kötüye kullanılması suçundan dolayı verilen görevsizlik kararı temyiz edilmemek suretiyle kesinleşmiştir).

Hüküm; Askeri Savcı tarafından, 16.05.2010 tarihinde çıktığı çarşı izninde mağdurun banka kartını kullanarak para çeken sanığın, banka kartını yerde bularak aldığı yönündeki savunmalarının gerçeği yansıtmadığı, çarşı izin dönüşü kendiliğinden mağdura itirafta bulunmak yerine, içtimada amirleri tarafından yapılan uyarılar üzerine kamera kayıtlarından tespit edileceği endişesiyle zaruretten dolayı suçunu itiraf ettiği, sanığın arkadaşının banka kartını çalmak suç kastıyla hareket etmiş olması nedeniyle mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede; görevsizlik kararının, suç vasfı yönünden bozulması gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
Yapılan incelemede; mağdur Dz.Er G.E.’nin, 16.05.2010 tarihinde sabah saatlerinde dolabında muhafaza ettiği cüzdanının içerisinde bulunan AKBANK banka kartının yerinde olmadığını tespit etmesi üzerine bu durumu amirlerine bildirdiği, aynı tarihte sanığın da aralarında bulunduğu çarşı iznine çıkan personelin birliğe dönüşlerinde yapılan üst aramasında mağdura ait banka kartının bulunamadığı, bilahare sanığın saat 22.30 sıralarında mağduru bahçeye çağırarak banka kartını bulduğunu ve hesabından 30 TL çektiğini, daha sonra da banka kartını kırıp attığını söylediği, yapılan araştırmada mağdurun kartının bağlı olduğu hesaptan 16.05.2010 tarihinde saat 09.30 sıralarında bir defada 30 TL’nin çekildiğinin anlaşıldığı,

Bu suretle, sanığın, mağdura ait banka kartını sahibinin rızası hilafına gizlice ve faydalanmak kastıyla bulunduğu yerden almak suretiyle arkadaşının eşyasını çalmak suçunu işlediği iddiasıyla ASCK’nın 132’nci maddesi gereğince cezalandırılması,

Sanığın hukuka aykırı olarak ele geçirdiği banka kartını aynı gün saat 09.29’da kullanarak kartın bağlı olduğu mağdurun hesabında 30 TL çekmek suretiyle banka kartının kötüye kullanılması suçunu işlediği iddiasıyla, TCK’nın 245 ve 168’inci maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,

Yapılan yargılama sonucu, Askeri Mahkemece; arkadaşının eşyasını çalmak suçuna konu eylemin TCK’nın 160’ıncı maddesinde düzenlenen “Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf” suçunu oluşturabileceği, bu suçun ve banka kartını kötüye kullanmak suçunun askeri bir suç veya askeri bir suça bağlı suç olmadığı, sanığın terhis olması nedeniyle Askeri Mahkemede yargılanmasını gerektirir ilginin kesilmiş olduğu gerekçesiyle, 353 sayılı Kanun’un 9, 17 ve 176’ncı maddeleri gereğince Askeri Mahkemenin görevsizliğine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Mülga 765 sayılı TCK’nın 511’inci maddesi, “Kaybolmuş bir şeyi bulup ta bulunmuş eşyanın mülkiyetini iktisap hakkında Kanuni Medenide yazılı ahkama riayet etmeksizin temellük iddiasına kıyam eyleyen ya da başkasına ait olup ta bir hata veya tesadüf neticesi olarak eline geçen bir malda mülkiyet iddia edenlerin cezalandırılacağı” hükmünü içermekte iken, belirtilen suç tipi 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 160’ıncı maddesinde “Kaybedilmiş olması sebebiyle malikinin zilyetliğinden çıkmış olan ya da hata sonucu ele geçirilen eşya üzerinde, iade etmeksizin veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmeksizin, malik gibi tasarrufta bulunan kişinin cezalandırılacağı” şeklinde tanımlanarak yaptırıma bağlanmıştır.

Doktrinde; kaybolmuş eşyadan bahsedilmesi için malın sahibinin eşyanın nerede olduğunu bilmemesi ve eşyanın egemenlik alanı dışına çıkması, dolayısıyla ona sahip olma imkanının kalmamış olması, failin de mal edindiği şeyin kaybedilmiş eşyadan olduğu yönünde makul bir inancının olması gerektiği, unutulan eşyanın kaybedilmiş sayılamayacağı görüşleri (Ord.Prof. S.DÖNMEZER, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, 17’nci Bası, S:527-531; Prof.Dr.F.EREM, Ceza Hukuku Özel Hükümler, S:740) benimsenmiştir. Bu görüşler uygulamada da egemen olmuş; bir malın kaybedilmiş sayılabilmesi için sahibinin onu kaybettiğine inanması ve failin de bu malın kaybedilmiş olduğu inanç ve kastı ile hareket etmesi gerektiği içtihat edilmiştir (YCGK’nın 24.06.1963 gün ve 6-33/34; 10.06.1997 gün ve 6-132/151; Askeri Yrg.Drl.Krl.nun 10.12.1998 gün ve 176-166; 22.11.2001 gün ve 101-106; As.Yrg.1’inci Dairesinin 21.11.2007 gün ve 2007/1731-2467 sayılı kararları).

ASCK’nın 132’nci maddesinde yer alan “Arkadaşının, üst ya da astlarının bir şeyini çalmak” suçu ise failin, anılan kişilere ait olduğunu bildiği taşınır bir malı sahibinin veya zilyedinin rızası olmaksızın bulunduğu yerden faydalanmak amacıyla alıp kendi tasarruf alanına geçirmesi ile oluşur.

Yargıtay 6’ncı Ceza Dairesinin 25.03.1965 gün ve E.1884, K.1853 sayılı kararında “Kaybedilen veya düşürülen eşyayı sahibini bilerek yararlanmak kastı ile almak” eylemi, “Hırsızlık” suçu olarak kabul edilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

Sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki savunmalarında; 15.05.2010 tarihinde, mağdur Dz.Er G.E.’ye ait olan ve mağdurun ismini de taşıyan Akbank banka kartını birliğin arka bahçesinde yerde bulduğunu, kartın mağdura ait olduğunu anladığını, kartı hemen vermek istediğini ancak cebine koyduktan sonra unuttuğunu, ertesi gün çarşı izninde iken ihtiyacı olduğu için şifresini daha önce mağdurdan öğrendiği kartı kullanarak 30 TL çektiğini, izin dönüşü başka bir arkadaşının çalınan kartının bulunması için arama yapılacağını öğrenince, suçlanacağı korkusuyla panik içerisinde kartı kırarak tuvalete attığını beyan ettiği görülmektedir (Dz. 5, 24, 37, 59).

Mağdurun ise aşamalarda tespit edilen beyanlarında; bankamatik kartının cüzdanında bulunduğunu, 16.05.2010 tarihinde sabah saatlerinde bankamatik kartını yerinde bulamadığını ve durumu komutanlarına rapor ettiğini, aynı tarihte saat 22.30 sıralarında sanığın, kendisini yanına çağırarak banka kartını yerde bularak aldığını ve çarşı izninde buluştuğu kız arkadaşının beğendiği bir eşyayı satın almak için kartından para çekip harcadığını söylediğini, olay tarihinden önce kartını sanığa bir kez şifresiyle birlikte teslim etmesi nedeniyle şifresini bildiğini, kendisinin sanıkla daha önce veya olay tarihinde birbirlerinin paralarını habersiz alacak şekilde bir samimiyetleri olmadığını, olay nedeniyle sanıktan davacı ve şikayetçi olduğunu beyan ettiği görülmektedir (Dz.10,60).

Sanık ve mağdur beyanları dışında, banka kartının sanık tarafından elde ediliş tarzını ortaya koyacak tanık anlatımı veya başka bir delil bulunmamakla birlikte; mağdurun, cüzdanında bulunan banka kartının yerinde bulunmadığını görmesi üzerine durumu komutanlarına bildirdiğine dair anlatımları, sanığın, üzerinde mağdurun ad ve soyadının yazılı olduğu banka kartının mağdura ait olduğunu bildiği yönündeki savunmaları, ayrıca mağdurun adının ve soyadının yazması nedeniyle banka kartının mağdura ait olduğunu bilmesine rağmen mağdura iade etmeyerek hesabından 30 TL çekmesi göz önüne alındığında, söz konusu banka kartının mağdurun bir hatası veya kusuru nedeniyle tasarruf alanının dışına çıkmış bir eşya niteliğinde olmadığı, sanığın da mal edindiği şeyin kaybedilmiş eşyadan olduğu yönünde makul bir inancının olmadığı görüldüğünden, sanığın eyleminin TCK’nın 160’ıncı maddesinde düzenlenen “Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf” suçunu oluşturmayacağı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, banka kartının mağdura ait olduğunu bilen sanığın, kartı mağdura iade etmek yerine kullanması ve daha sonra kırarak imha etmesi şeklindeki eylemi, diğer unsurlarının bulunması halinde ASCK’nın 132’nci maddesinde düzenlenen “Arkadaşının bir şeyini çalmak” suçunu oluşturabileceğinden ve bu suçtan dolayı yargılama görevi Askeri Mahkemeye ait olduğundan, görevsizlik kararının suç vasfı yönünden bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy