Askeri Yargıtay 2. Daire 2007/1651 Esas 2007/1616 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2007/ 1651
Karar No: 2007 / 1616
Karar Tarihi: 26.09.2007

(1632 S. K. m. 130) (5237 S. K. m. 36, 50, 52, 62) (492 S. K. I SAYILI TARİFE) (5143 S. K. m. 3, 6) (Askeri Yargıtay 2 D. 11.02.2004 T. 2004/138 E. 2004/134 K.) (AYDK 05.06.2003 T. 2003/58 E. 2003/57 K.) (YCGK 07.05.2002 T. 2002/4-116 E. 2002/245 K.)

Askeri mahkemece; hükümlünün Mart 2004 ayı içerisinde kendisine askeri hizmetlerde kullanılması için tevdi edilmiş olan 1630 seri numaralı 9 mm çapında Kırıkkale tabancasının muhafazasında gerekli dikkat ve itinayı göstermeyip geçerli bir mazereti olmaksızın kaybolmasına sebebiyet vermek suretiyle hizmete mahsus askeri eşyayı özürsüz kaybetmek suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK'nın 130/1, 130/2, 5237 sayılı TCK'nın 62, 50 ve 52/2'nci maddeleri uyarınca 957, YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezanın ertelenmesi yönündeki talebin reddine, adli para cezasının 10 eşit aylık taksitler hâlinde tahsil edilmesine, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi durumunda geri kalan miktarın tamamının bir defada ödettirilmesine ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine, 275, YTL hazine zararının ASCK'nın 130/3'üncü maddesi uyarınca hükümlüden tazmin ettirilmesine, 14,80 YTL nispi harcın 492 sayılı Harçlar Kanunun 1 nolu tarifesi gereğince hükümlüden alınmasına karar verilmiştir.

Bu hüküm; temyiz edilmeksizin 20.1.2006 tarihinde kesinleşmiştir.

Hazine zararı ve nispi harcın tahsil edilmesi işlemi Kayseri Kaleönü Vergi Dairesince kayda alınmış; adli para cezası ise ödenmediği için 9 gün hapse çevrilerek hükümlü 4.2.2004-6.4.2006 tarihleri arasında ceza evinde yatırılıp şartla tahliye edilmek suretiyle infaz edilmiştir.

Milli Savunma Bakanınca; hükümlüye ilk nasıp istihkakı olarak verilen zati tabancanın askeri eşya vasfını taşımaması nedeniyle askeri eşyayı özürsüz kaybetmek suçunun oluşamayacağı belirtilip beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin kanuna aykırılık oluşturduğu görüşüyle hükmün bozulması için kanun yararına bozma isteminde bulunulmuştur.

31.5.2004 gün ve 2004/47 sayılı bakanlık onayı ile disiplinsizlikten ötürü Türk Silâhlı Kuvvetlerinden resen ayırma işlemine tâbi tutulan hükümlünün 9.6.2004 tarihinde birliğinden fiilen ilişik kesme işlemi yapılırken kendisine ilk nasıp istihkakı olarak verilmiş olan 1630 seri numaralı Kırıkkale marka 9 mm çaplı zati tabancasını teslim edemediği, bu tabancasını birkaç ay öncesi kaybetmiş olduğu, hükümlünün bu suretle askeri eşyayı özürsüz kaybetmek suçunu işlediği kabul edilerek yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmiş olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

ASCK'nın 130'ncu maddesinde düzenlenmiş olan askeri eşyayı özürsüz kaybetmek suçunun oluşabilmesi için her şeyden önce kaybedilen eşyanın askeri eşya olması, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin mülkiyetinde olması gereklidir.

Konu ile ilgili yasal ve idari düzenlemelere bakıldığında; durum 28.4.2004 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan 21.4.2004 gün ve 5143 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp İstihkakına İlişkin Kanunda ve Kara Kuvvetleri Zor Alım ve Şahsi Silâh Yönergesi (KKY 54-4 B)'nde düzenlenmiştir.

10.7.1944 tarihli ve 4068 sayılı Muvazzaf Subay ve Askeri Memurlara verilecek Elbise ve Teçhizat Hakkında Kanun ile 12.8.1971 tarihli ve 1468 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinden Astsubay Nasbedilenlere Giyecek ve Teçhizat Verilmesi Hakkındaki Kanunu yürürlükten kaldırmış olan 5143 sayılı Yasanın 3/1'inci maddesi Bu kanun kapsamına giren personele, ilk nasıplarında, birer adet ordu tipi tabanca ve birer kutu mermi..... verilir hükmünü, 6'ncı maddesi Bu kanuna ve çıkarılacak yönetmeliğe göre verilecek tabanca ve mermiler, Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ilişik kesilmedikçe hiçbir şekilde başkasına verilemez ve devredilemez. Aksine davrananlar altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile tecziye edilir hükmünü taşımaktadır.

Yukarıda belirtilen Yönergenin Üçüncü Bölümünün 1/a maddesi; 21 Nisan 2004 tarihli 5143 sayılı Kanun gereği subay (yedek subay hariç), sözleşmeli subay, astsubay ve sözleşmeli astsubaylara ilk nasıplarında birer adet ordu tipi tabanca ve birer kutu (25 adet) mermi verilir.,

Şahsi silâhların zayi edilmesi hâlinde yapılacak işlemler başlıklı 5'nci maddesi, ... zayi işleminde, silâha zayi kaydı konularak personelin sorumluluğundan çıkarılmakta, ancak personel üzerinden düşülmemektedir. Böylece silâh bulunduğu takdirde sahibine teslim edilebilecektir....,

Mahkeme kararı veya YAŞ kararı ile TSK'den ilişiği resen kesilen personelin şahsi silâhlarına yapılacak işlemler başlıklı 8'nci maddesi; TSK'den resen ilişiği kesilen personelin ateşli silâh taşıma ve bulundurma hakkı kalmadığından, ilişiği kesilirken şahsi silâhları birlik komutanlığınca emanete alınarak çap, marka ve seri numaraları KK İkm. ve Bkm. D.Bşk.lığına bildirilir. KK İkm. ve Bkm. D.Bşk.lığınca tanzim edilerek birlik komutanlığına gönderilecek olan silâh menşei belgesine istinaben emanette bulunan tabancaların ruhsat almasında sakınca bulunmayan başka şahıslara altı ay içerisinde devir yapılması zorunlu olup bu süre içerisinde devri yapılmayan silâhlar ruhsatsız silâh vasfı kazanır. Yasal süre içerisinde bir başkasına devri yapılmamasından dolayı ruhsatsız silâh vasfı kazanan bu silâhlar birlik komutanlığınca KK İkm. ve Bkm. .Bşk.lığına bildirilerek verilecek emir doğrultusunda 1185'inci Sef. Mlz. Ana Depo K.lığına gönderme belgesi (muhteviyatlı) ile gönderilir. Depo komutanlığınca TCK'nın 36'ncı maddesi gereğince müsadere edilmesi amacıyla Cumhuriyet savcılığına müracaat edilir. Müsadere işlemi tamamladıktan sonra zoralım silâh envanterine dâhil edilir. Türk Silâhlı Kuvvetlerinden resen ilişiği kesilen personel şahsi tabancalarını altı aylık yasal süre içerisinde Türk Silâhlı Kuvvetlerine de hibe edebilir hükümlerini taşımaktadır.

Bu yasal ve idari düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde ilk nasıplarında istihkak olarak verilen tabancanın mülkiyetinin askeri kişiye geçtiği görülmektedir. Yakın koruma ve silâh kullanma yetkisi gibi veriliş amacı gözetildiğinde bu tabancanın başkalarına verilmesinin ve devredilmesinin yasaklanması da doğaldır.

Askeri hizmet ya da asker kişilik devam ettiği müddetçe zilyetliğe getirilen bu kısıtlamalar mülkiyeti etkilememektedir. Nitekim TSK'dan resen ilişiği kesilen personelin bu zati tabancasını öngörülen süre içerisinde başkasına devir yapma zorunda olması veya Türk Silâhlı Kuvvetlerine hibe edebilme imkânının bulunması da o zati tabancanın mülkiyetinin o asker kişide olduğunu göstermektedir. Eğer zati tabancanın mülkiyeti Devlette ya da Türk Silâhlı Kuvvetlerinde olmuş olsaydı, o zati tabancanın devri, hibe edilebilmesi ya da zoralıma tâbi tutulması gibi işlemlere başvurulmasına zaten gerek kalmayacağı ortadadır.

As. Yrg. 2.Dairesinin 19.1.2000 gün ve 2000/21-19 ile 11.2.2004 gün ve 2004/138-134 sayılı kararlarında yer alan görüşler de bu yöndedir. Öte yandan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 7.5.2002 gün ve 4/116-245 sayılı kararıyla; daha önce Emniyet Teşkilâtının kuvvesinde kayıtlı Devlet malı sayılan zati demirbaş tabancaların, buna ilişkin yönetmeliğin değişikliğinden sonra Devlet malı sayılmalarına son verildiği, ancak görevde kullanma koşullarının korunduğu düşüncesinden hareketle saldırgan sarhoşluk suçundan sanık polis memurunun olayda kullandığı zati demirbaş tabancanın zoralımına karar verilmesi isabetli görülmüştür.

As. Yrg. Drl. Krl.'nun 5.6.2003 gün ve 2003/58-57 sayılı kararıyla; tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan sanık astsubayın olay sırasındaki silâhının, zati (şahsi) tabanca olması nedeniyle kendisine iade edilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Adli ve Askeri Yargının yerleşmiş kararlarına göre zati silâhla işlenen taksirli suçlarda tabancanın sanığa iadesine; kasti suçlarda ise zoralımına karar verilmesi de bu zati tabancanın Devlete ait olmadığını göstermektedir.

Bu itibarla sanığın kaybettiği askeri mahkemece kabul edilen zati tabancanın askeri eşya niteliğinde olmaması karşısında anılan suç yasal unsurları bakımından oluşmadığından beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmiş olması yasaya aykırılık oluşturduğundan, Milli Savunma Bakanının kanun yaranına bozma istemi yerinde görülerek mahkûmiyet hükmünün bozulmasına ve hükümlünün cezasının kaldırılmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy