Askeri Yargıtay 2. Daire 2007/1275 Esas 2007/1321 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2007/ 1275
Karar No: 2007 / 1321
Karar Tarihi: 23.07.2007

(5271 S. K. m. 54, 55, 217, 236) (1632 S. K. m. 117) (5237 S. K. m. 50, 52, 54, 62) (353 S. K. m. 62, Ek m. 1) (5320 S. K. m. 3) (AYDK 26.03.1998 T. 1998/37 E. 1998/47 K.) (AYDK 01.02.2001 T. 2001/15 E. 2001/15 K.)

Askeri mahkemece, sanığın 30.8.2005 tarihinde, P.Çvş. K.B. ile P.Erler A.S., S.G., M.Ş., H.K. ve H.İ.D.'ye karşı asta müessir fiil suçlarını işlediği kabul edilerek, eylemlerine uyan ASCK'nın 117/1 ile 5237 sayılı TCK'nın 62/1, 50/1-a, 52, ve 54'üncü maddelerinin 6 defa tatbiki suretiyle sanığın 6 ayrı kez 500 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hükmolunan her bir cezanın 10'ar aylık eşit taksitler halinde sanıktan tahsiline ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine karar verilmiştir.

Hüküm; sanık tarafından, avukat tutma hakkının kendisine hatırlatılmadığı, mahkumiyeti için yeterli delil bulunmadığı, ekonomik durumu gözetilmeden, cezasının 24 ay yerine 10 ay üzerinden takside bağlanmasının isabetli olmadığı belirtilerek temyiz edilmiştir.

İzmir/Torbalı Askerlik Şubesinde görev yapan sanık Per. Astsb. Bçvş. C.T.'nin; 30.8.2005 tarihinde şubenin üst katında bulunan lojman dairesinden dışarı çıktığında eşine ait ayakkabı ve sandaletin kesilmiş olduğunu görmesi üzerine öfkeye kapıldığı ve bu olaydan sorumlu olduklarını düşündüğü, isimleri yukarıda yazılı 6 askere karşı asta müessir fiil suçlarını işlediği kabul edilmiştir.

Askeri mahkemenin sabit gördüğü asta müessir fiil eylemlerini mağdurların beyanlarına dayandırdığı ve olayların bu kişiler tarafından naklediliş biçimini hükümlere esas aldığı görülmektedir.

Askeri mahkemelerde dinlenilecek tanıklar hakkında 5271 sayılı CMK hükümlerinin uygulanacağı gerek 353 sayılı Kanunun mülga 62 ve 5320 sayılı Kanunun 3/1'inci maddesi ve gerekse 5.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 353 sayılı Kanunun Ek-1’inci maddesinde açık bir biçimde düzenlenmiştir.

Konuya bu esaslar dahilinde bakıldığında; 30.8.2005 tarihinde işlendiği sabit görülen eylemlerle ilgili tanık dinleme işlemlerinin 1.6.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK hükümleri uyarınca yapılacağı açıktır.

CMK'nın mağdur ile şikayetçinin dinlenilmesi başlığını taşıyan 236'ncı maddesinin ilk fıkrası mağdurun tanık olarak dinlenilmesi halinde yemin hariç tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükmün ise, sanığın doğrudan mağdura yönelttiği eylemler hakkında uygulanabilir olduğu açıktır.

Askeri mahkemenin sübut delili olarak kabul ettiği ve yeminsiz olarak dinlediği tanıklardan;

1) P.Erler A.S., M.Ş. ve H.K.; sanığın kendileriyle birlikte H.İ.D. ve K.B.'yi de dövdüğünü,

2) P.Çavuş K.B. ile P.Er S.G. ise sanığın kendileriyle birlikte diğer 4 askere karşı gözlerinin önünde asta müessif fiil suçunu işlediğini, beyan etmişlerdir.

Sadece kendilerine karşı işlenen eylemlerle sınırlı olarak yeminsiz dinlenilmesi icap eden mağdurların, gördükleri iddia edilen tüm eylemler hakkında da ayrıca yemin verilmeden dinlenilmesi, 5271 sayılı CMK'nın 54, 55 ve 236/1'inci maddesine aykırı düşmektedir.

Askeri mahkemenin yöntemine uygun biçimde dinlemediği mağdur beyanlarına esaslı delil sıfatıyla itibar etmesi bu yönüyle usule aykırı görülmüş ve hükümlerin bozulmasına karar verilmiştir.(Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 26.3.1998 tarih ve 37-47 ve 1.2.2001 tarih ve 15-15 esas ve karar sayılı ilamları da bu doğrultudadır.)

Diğer yandan, askeri savcı tarafından dinlenilen psikiyatri uzmanı bilirkişi Hv.Tbp.Bnb. İ.S.'nin kovuşturma sürecinde yeniden dinlenilmesi yoluna gidilmeden, bu kişinin sanığın cezai ehliyetinin yerinde olduğuna ilişkin soruşturma aşamasındaki mütalaasının hükme esas alınması, 5271 sayılı CMK'nın 217/1'inci maddesine aykırı düşmektedir.

Keza, istinabe mahkemesi huzurunda tespit edilen 20.10.2006 tarihli beyanında davaya müdahil sıfatıyla katılmak ve tazminat talep etmek istediğini beyan eden mağdur H.İ.D.'nin müdahil sıfatıyla davaya katılmasına karar veren askeri mahkemenin; müdahili duruşma gün ve saatinden önceden haberdar etmesi ve usulüne uygun biçimde taraf teşkiline imkan sağlaması gerekirken, aynı celse yargılamayı sonuçlandırmasının silahların eşitliği ve dolayısıyla da adil yargılanma hakkının ihlaline sebebiyet verdiği değerlendirilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy