Askeri Yargıtay 1. Daire 2017/56 Esas 2017/75 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2017/ 56
Karar No: 2017 / 75
Karar Tarihi: 15.02.2017

(1632 S. K. m. 66) (5237 S. K. m. 62, 63)

Askeri Mahkemece,18.02.2011 tarihli ve 2011/73-42 E.K. sayılı hükümle, sanığın, 20.08.1995-16.07.2008 tarihleri arasında izin tecavüzü suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK’nın 66/1-b ve TCK’nın 62’nci maddeleri gereğince neticeten on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 13.04.2010-14.04.2010 tarihleri arasında nezarette, 14.04.2010-20.04.2010 tarihleri arasında sevk tutukluluğunda, 20.04.2010-01.06.2010 tarihleri arasında tutuklulukta geçirdiği sürelerin TCK’nın 63’üncü maddesi gereğince cezasından mahsubuna, karar verilmiştir.

Müdafi tarafından temyiz edilen bu hüküm Dairemizin 19.09.2012 tarihli ve 2012/1195-1100 E.K. sayılı ilamıyla uygulama yönünden bozulmuştur.

Bozmaya uyan ve gereklerini yerine getiren Askeri Mahkemece, 23.08.2016 tarihli ve 2013/200 E., 2016/975 K. sayılı hükümle, sanığın, 20.08.1995-16.07.2008 tarihleri arasında izin tecavüzü suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK’nın 66/1-b, TCK’nın 62, 50/1-a ve 52/2’nci maddeleri gereğince neticeten altı bin TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, adli para cezasının aylık taksitler halinde ve yirmi dört eşit taksitte sanıktan tahsiline, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmının tamamının tahsiline ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine, 13.04.2010-14.04.2010 tarihleri arasında nezarette, 14.04.2010-20.04.2010 tarihleri arasında sevk tutukluluğunda, 20.04.2010-01.06.2010 tarihleri arasında tutuklulukta, … Komutanlığı Askeri Savcılığının 2011/60 E. Sayılı soruşturma dosyası kapsamında 20.09.2010-19.10.2010 tarihleri arasında tutuklulukta geçirdiği sürelerin TCK’nın 63’üncü maddesi gereğince cezasından mahsubuna, karar verilmiştir.

Bu hüküm, müdafi tarafından, öncelikle sanığın beraatine karar verilmesi, olmadığı takdirde yattığı süre de dikkate alınarak cezanın ertelenmesi yada daha düşük bir para cezasına çevrilmesi gerektiği ileri sürülerek temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede, mahkûmiyet hükmünün görev yönünden bozulması görüşü bildirilmiştir.

1) Görev yönünden yapılan incelemede;

Her ne kadar tebliğnamede, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nda 25.07.2016 tarihli ve 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yapılan değişiklikler sonucunda, jandarma personelinin sadece askeri görev verildiği takdirde askeri mahkemelerde yargılanabileceği, er statüsünde bulunan sanığın jandarma personeli olduğu, kamu davasına konu edilen eyleminin, jandarma personeline kanunlarla tevdi edilmiş askeri bir görevden kaynaklanmadığı, bu nedenle 2803 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinin (d) bendine göre, yargılama yapmaya askeri mahkemelerin görevli olmadığı belirtilerek, mahkûmiyet hükmünün görev yönünden bozulması görüşü bildirilmişse de;

668 sayılı KHK ile 2803 sayılı Kanun’da askeri mahkemelerin görevini de ilgilendirecek nitelikte değişiklikler yapılmış olmakla birlikte, daha sonra yürürlüğe giren 31.07.2016 tarihli ve 669 sayılı KHK’nın 111’nci maddesi ile 2803 sayılı Kanun’a ilave edilen Geçici 5’inci maddesi, “Jandarma Genel Komutanlığının er ve erbaş ile askerlik yükümlüsü ihtiyacı, 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu hükümleri çerçevesinde Milli Savunma Bakanlığı tarafından üç yıl süreyle karşılanır. Ancak İçişleri Bakanlığının göstereceği lüzum üzerine ve Bakanlar Kurulu kararıyla; bu süre uzatılabilir. Bu suretle Jandarma Genel Komutanlığı emrine verilen er ve erbaşlar ile askerlik yükümlüleri hakkında, diğer er ve erbaşlar ile askerlik yükümlülerinin tabi olduğu hükümler uygulanır…” hükmünü içermektedir.

Buna göre, Jandarma Genel Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta olan erbaş ve erlerin, askeri mahkemelerin genel görevini düzenleyen 353 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesi kapsamına giren tüm suçlar açısından askeri mahkemelerde yargılanmalarına devam edilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.

Üye …; suç tarihinde askeri yargıya tabi bir suç işleyen sanığın, askeri mahkemede yargılanmasına dair ilginin kesilmesinde özel Kanun olan 353 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinin dikkate alınmasının zorunlu olduğu, suç tarihinde yargılama hukuku bakımından asker kişi olan sanığın işlediği kabul olunan suçun askeri suç olması karşısında, sonradan çıkarılan mevzuatla yargılama hukuku bakımından bu suç yönünden askeri mahkemede yargılanamayacak olmasının, ancak 668 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden sonra işlenen suçlar yönünden geçerli olacağı, sanığın, yargılama hukuku bakımından kendisi gibi terhis olan veya sonradan askerliğe elverişsiz olduğu anlaşılan kimselerden bir farkının bulunmadığı, 353 sayılı Kanun’un 17’nci maddesi hükmünün, 2803 sayılı Kanun’un 668 sayılı KHK ile değişik 15’inci maddesinin yürürlüğe girmesinden önce işlenen suçlara uygulanacak olması nedeniyle, 15’inci madde hükmüne de aykırılık teşkil etmediği, 2803 sayılı Kanun’a aynı KHK’nın 19’uncu maddesiyle eklenen Ek 7’nci madde hükmünün de somut olayda uygulanamayacağı, bu nedenlerle askeri mahkemenin görevli olduğu görüşüyle çoğunluğun kararına ayrışık gerekçe ile katılmıştır.

Üyeler …; 2803 sayılı Kanun’da 25.07.2016 tarihli ve 668 sayılı KHK ile yapılan değişiklikler sonucunda, jandarma personelinin sadece askeri görev verildiği takdirde askeri mahkemelerde yargılanabileceği, er statüsünde olan sanığın jandarma personeli olduğu, kamu davasına konu edilen eyleminin, jandarma personeline kanunlarla tevdi edilmiş askeri bir görevden kaynaklanmadığı, bu nedenle 2803 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinin (d) bendine göre yargılama yapmaya askeri mahkemenin görevli olmadığı, 31.07.2016 tarihli ve 669 sayılı KHK’nın 111’nci maddesi ile 2803 sayılı Kanun’a ilave edilen Geçici 5’inci maddesi, “Jandarma Genel Komutanlığının er ve erbaş ile askerlik yükümlüsü ihtiyacı, 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu hükümleri çerçevesinde Milli Savunma Bakanlığı tarafından üç yıl süreyle karşılanır… Bu suretle Jandarma Genel Komutanlığı emrine verilen er ve erbaşlar ile askerlik yükümlüleri hakkında, diğer er ve erbaşlar ile askerlik yükümlülerinin tabi olduğu hükümler uygulanır…” hükmünü içermekle birlikte, daha sonra 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 681 sayılı KHK ile 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile Jandarma Genel Komutanlığı emrinde görevli erbaş ve erler Kanun kapsamından çıkartılmış olup, bu kişiler artık asker kişi sıfatı da taşımadıklarından, sanık hakkında yargılama yapma görevinin adliye mahkemesine ait olduğu ve mahkûmiyet hükmünün görev yönünden bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşüyle, çoğunluğun kararına katılmamışlardır.

2) Esas yönünden yapılan incelemede;

Birliği Komutanlığınca 09.08.1995 tarihinde on gün süreyle kanuni izne gönderilen sanığın, 20.08.1995 tarihine kadar Birliğine dönmesinin gerektiği, ancak, sanığın, zamanında Birliğine dönmeyerek, bu tarihten itibaren izin süresini ihlal etmeye başladığı ve bu durumunu emniyet görevlilerince yakalandığı 13.04.2010 tarihine kadar sürdürdüğü, tüm dosya kapsamından maddi vakıa olarak sübut bulmaktadır.

Sanığın, 16.07.2008 tarihinden itibaren askerliğe elverişsiz olduğu, ancak,09.08.1995-16.07.2008 tarihleri arasında askerliğe elverişli olup, davranışlarını yönlendirme yeteneğinde azalma bulunmadığı, … Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun 18.10.2010 tarihli ve 2370 sayılı raporu, 20.12.2010 tarihli ve 19 sayılı ek Sağlık Kurulu raporu ve adli raporla saptanarak, bu husustaki mevcut kuşku giderilmiştir.

Açıklanan nedenlerle; sanığın, 20.08.1995-16.07.2008 tarihleri arasında özürsüz izin tecavüzü suçunu işlediğini kabul eden Askeri Mahkemece; elverişli kanıtlar ve yeterli gerekçeyle, ihlal edilen izin süresinin uzunluğu dikkate alınarak temel cezanın asgari hadden uzaklaşılıp tayin edilmesi gerekirken, alt sınırdan ceza tayini hatalı ise de, ilk hükümden dolayı cezada kazanılmış hakkı gözetilerek temel cezanın alt sınırdan belirlenmesinde, duruşmadaki iyi hali nedeniyle takdiri indirim hükmünün uygulanmasında, suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla mahkûmiyetinin bulunması nedeniyle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme kurumlarının uygulanmamasında, müdafinin talebi de dikkate alınarak hapis cezasının adli para cezasına çevrilerek taksitlendirilmesinde, nezarette ve tutuklulukta geçirdiği sürelerin cezasından mahsup edilmesinde usul ve esas yönlerinden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu nedenlerle, müdafinin kabule değer bulunmayan temyiz sebeplerinin reddi ile mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy