Askeri Yargıtay 1. Daire 2016/223 Esas 2016/244 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2016/ 223
Karar No: 2016 / 244
Karar Tarihi: 07.04.2016

(353 S. K. m. 52, 196, 197, 205, 209, 211, 212) (5271 S. K. m. 232)

Adli Müşavirin temyiz isteminin süresinde olup olmadığı yönünden yapılan incelemede;

353 sayılı Kanun’un 196, 197, 209, 211 ve 212’nci maddesi hükümlerine göre, temyizi kabil bir karar hakkında temyiz incelemesi yapılabilmesi için hak ve yetkisi olan kişilerce, kararın hukuka aykırı olduğu gerekçesine dayanılarak yasal süre içerisinde temyiz iradesini gösteren bir temyiz davası açılmış olması gerekmektedir.

353 sayılı Kanun’un “Temyiz isteminin süresi ve şartları” başlığını taşıyan 209’uncu maddesi; “Temyiz istemi karar veya hükmün tefhiminden, tefhim sanığın yokluğunda yapılmış ise tebliğinden itibaren bir hafta içerisinde olur.

Teşkilatında askeri mahkeme kurulan kıta komutanı veya askeri kurum amiri için temyiz süresi hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ tarihinden başlayarak bir haftadır.” hükmünü içermektedir.

Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan "Davasız yargılama olmaz" ilkesine uygun olarak, 353 sayılı Kanun’un 205’inci maddesinin 2’nci fıkrasında yazılı hâller dışında temyiz davasının açılabilmesi için istek koşulu getirilmiştir. Hükmün temyiz edildiğinden bahsedebilmek için, müracaatta bulunan süjenin, bu yöndeki iradesini açık şekilde yansıtan bir beyanda bulunması gerekir. Hükümden sonra yapılmakla birlikte, bu iradeyi yansıtmayan her türlü beyan veya dilekçeyi temyiz başvurusu olarak kabule imkân bulunmamaktadır.

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 03.10.2013 tarihli ve 2013/101-92 E.K. sayılı kararında belirtildiği üzere; temyiz dilekçe ve beyanında temyiz sebeplerinin gösterilmesi şart değil ise de, en azından kararın hukuka aykırı olduğu belirtilmek suretiyle temyiz iradesinin açık bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

CMK’nın 232/3’üncü maddesi, kısa kararın tefhiminden itibaren on beş günlük bir süre içinde gerekçeli kararın yazılabilmesine olanak tanırken; bir haftalık temyiz süresinin başlangıcı bakımından herhangi bir istisnaya yer vermemiş; temyiz süresinin her halükarda tebliğden/tefhimden itibaren işlemeye başlayacağını kabul etmiştir. Dolayısıyla, gerekçeli kararın usulüne uygun olarak tebliğinden sonra süresi içinde temyiz iradesinin açıklanmadığı hâllerde, dava dosyası görülüp incelendikten sonra temyiz hakkının kullanılması olanaklı değildir. Adli Müşavirin, verilen hükme yönelik olarak Kanun yoluna müracaat etme iradesi var ise, bunu tebliğden itibaren bir haftalık süre içerisinde, tereddüde mahal vermeyecek biçimde Askeri Mahkemeye bildirmesi gerekmektedir.

Öte yandan, 353 sayılı Kanun’un “Tebliğ usulleri” başlıklı 52’nci maddesinin ikinci fıkrasında, “Teşkilâtında askeri mahkeme kurulan kıta komutanı veya askeri kurum amirine gösterilecek evrak kendisine gönderilir. Bu gösterilme bir mehil başlangıcı olursa, gösterilen evrakın konusu ile yer ve zamanını belirten bir belge imzalanır.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.

Askeri Yargıtay 3’üncü Dairesinin 03.03.2009 tarihli ve 2009/565-559 E.K. sayılı kararında vurgulandığı üzere; temyiz kanun yoluna başvurulması ile ilgili bir haftalık hak düşürücü süre, teşkilatında askeri mahkeme kurulan kıta komutanı yönünden, hükmün gerekçesiyle birlikte tebellüğ edildiğini gösterir bir görüldü belgesinin düzenlenerek imzalandığı tarihten itibaren başlamakla beraber, 353 sayılı Kanunun 8’inci maddesi son fıkrası hükmüne göre Komutan adına bu yetkiyi kullanan adli müşavirler yönünden gerekçeli hükmün Adli Müşavire veya Adli Müşavirlik Kalemine teslim edildiği tarihten itibaren başlamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında, Askeri Mahkemenin sanık hakkında verdiği beraat kararının, en geç 09.12.2015 tarihinde … Adli Müşavirliğince görüldüğü (Dz.244), temyiz dilekçesinin ise, 21.12.2015 tarihinde kaleme alındığı (Dz.250), kanuni sürelerin uygulanması bakımından, devletin ilgili birimlerinin de sorumlu olduğu, bu bağlamda, 353 sayılı Kanun’un 209’uncu maddesinde öngörülen bir haftalık sürenin dolduğu anlaşıldığından, Adli Müşavirin temyiz isteminin süre yönünden reddine, karar verilmiştir.

Yapılan incelemede ;

Sanığın, acemi eğitimini tamamlamasını müteakiben, 03.05.2012 tarihinde saat 12:00’da bir gün yol süresi tanınarak Birliğine sevk edildiği (Dz.5, 7), 04.05.2012 tarihinde saat 12:00’a kadar Birliğine katılması gerekirken katılmadığı (Dz.6), 26.07.2012 tarihinde …’da jandarmalarca yakalandığı (Dz.70,73), böylece 04.05.2012-26.07.2012 tarihleri arasında firar suçunu işlediği, işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı (Dz.40);

Askeri Mahkemece; söz konusu suçun, sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı belirtilerek, beraatına karar verildiği görülmektedir.

Sanığa, 26.10.2011 tarihinde … Asker Hastanesi Sağlık Kurulunca "obezite, tanımlanmamış" teşhisiyle "33/C/1 SMK altı ay hava değişimi" verildiği (Dz.124), bu rapor bitiminde 25.04.2012 tarihinde … Asker Hastanesi İç Hastalıkları Polikliniğinde yapılan muayene ve tedavisi sonucunda "obezite, tanımlanmamış" tanısıyla, "A33 F1 Askerliğe elverişlidir. Komando olamaz. Kıtası hastanesi dahiliye polikliniğince takibi uygundur." kararı verildiği (Dz.123), kovuşturma aşamasında sanık hakkında … Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun 02.06.2015 tarih ve 675 no.lu raporunda, "E66.9 obezite, tanımlanmamış (Kilo fazlalığı)" tanısı ve "Hastanın suç tarihlerinde (27.09.2012-26.01.2013) boy ve kilosu bilinmediğinden, anılan tarihlerde askerliğe elverişlilik durumu hakkında karar verilememiştir." kararı verildiğinin (Dz.226) tespit edilmesi üzerine, sanığın 04.05.2012-26.07.2012 tarihleri arasında askerliğe elverişli olup olmadığının Ek Sağlık Kurulu Raporu ile tespitinin istendiği, … Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun 25.08.2015 tarihli, 23 no.lu ek raporunda, "04.05.2012-26.07.2012 tarihleri arasında boy ve kilosu bilinmediğinden anılan tarihler arasında askerliğe elverişlilik durumu hakkında karar verilememiştir." kararı verildiği (Dz.229) görülmektedir.

Askeri Mahkemece, beraat kararına gerekçe olarak gösterilen ek sağlık kurulu raporu incelendiğinde; “sanığın suç tarihlerinde, boy ve kilosu bilinmediğinden, askerliğe elverişlilik durumu hakkında karar verilemediğinin” belirtildiği görülmekle; söz konusu rapor nedeniyle, suç tarihlerinde, sanığın askerliğe elverişliliği hususunda bir şüphe oluşmadığı, zira, raporda, suç tarihlerine ilişkin veri bulunmaması nedeniyle, karar verilemeyeceğinden bahsedildiği, keza, sanığın, herhangi bir tarihte askerliğe elverişli olmadığına dair hiçbir sağlık kurulu raporunun da dava dosyasında bulunmadığı, aksine, suç başlangıç tarihinden kısa bir süre önce, 25.04.2012 tarihinde, sanığın "Obezite" tanısıyla askerliğe elverişli olduğunun uzman doktor raporu ile tesbit edildiği (Dz.123) anlaşılmakla, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken, beraatına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu değerlendirildiğinden, beraat hükmünün Askeri Savcının temyiz sebeplerine atfen, esas yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1) Adli Müşavirin temyiz isteminin 353 sayılı Kanun’un 217/1’inci maddesi gereğince süre yönünden REDDİNE;

2) Askeri Savcının temyiz sebeplerine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince beraat hükmünün esas yönünden BOZULMASINA;

Tebliğnameye uygun olarak, 07.04.2016 tarihinde, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy