Askeri Yargıtay 1. Daire 2016/175 Esas 2016/196 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2016/ 175
Karar No: 2016 / 196
Karar Tarihi: 16.03.2016


(353 S. K. m. 205, 206, 209, 216, 217, 220, 221, 256) (5271 S. K. m. 223, 324) (1136 S. K. m. 168) (AYDK 30.06.2011 T. 2011/66 E. 2011/70 K.) (AYDK 26.09.2013 T. 2013/88 E. 2013/86 K.) (AYDK 29.09.2011 T. 2011/85 E. 2011/89 K.)

 

Temyizin süresinde olup olmadığına yönelik yapılan incelemede;

 

Hükmün, sanığın yokluğunda, müdafiinin yüzüne karşı tefhim edilmesi nedeniyle müdafii yönünden 15.05.2015 tarihinin bir gün sonrasından itibaren işlemeye başlayan ve 353 sayılı Kanun’un 209/1’inci maddesinde hak düşürücü süre olarak belirtilen bir haftalık temyiz süresinin, 22.05.2015 günü bitiminde son bulduğu, müdafiin bu süreden sonraya tekabül eden 09.06.2015 tarihinde yapmış olduğu temyiz başvurusunun süresi içinde yapılmadığı tebliğnamede ileri sürülerek müdafiinin temyiz istemin süre yönünden reddine karar verilmesi görüşünde bulunulmuş ise de;

 

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 30.06.2011 tarihli ve 2011/66-70 E.K. sayılı kararında da açıklandığı üzere müdafiinin kendi adına temyiz talebine başvurabileceği gibi müdafisi olduğu sanık adına da temyiz başvurusunda bulunabileceği kabul edilmektedir. Bu durumda sanık müdafiinin temyiz dilekçesinin işleme girdiği tarihte, yokluğunda verilen hükmün sanığa tebliğ edilmediği, gerekçeli hükmün sanığa 10.12.2015 tarihinde (Dz.301) Birliği komutanlığınca tebliğ edilmiş olduğu, müdafiin ise bu tarihten çok önce 09.06.2015 tarihinde (Dz.294) hükmü temyiz etmiş olması göz önüne alındığında, müdafiin temyiz talebinin süresinde olduğu kabul edilerek esasa yönelik temyiz incelemesine geçilmiştir (Dairemizin 20.07.2011 tarihli ve 2011/659-656 E.K. sayılı ilamı da bu yöndedir).

 

Müdafiin temyiz isteminin süresinde olması karşısında, Askeri Yargıtay Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesinin gerekip gerekmediği yönünden yapılan incelemede;

 

353 sayılı Kanun’un 216/2’nci maddesi “Askeri Yargıtay Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya temyiz etmeseler dahi aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi hâlinde sanık veya müdafi ile katılan veya vekillerine tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak cevap verebilir. Askeri Yargıtay Başsavcılığı tebliğname ile dosyayı Askeri Yargıtay Başkanlığına gönderir.” hükmünü içermektedir. Bu kapsamda, temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin olsa dahi, bir görüş içeren tebliğnamenin düzenlenmiş olması karşında, Askeri Yargıtay Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesine gerek olmadığına karar verilmiştir.

 

Üyeler …; Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 26.06.2014 tarihli ve 2014/59-61 E.K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, Askeri Yargıtay Başsavcılığınca düzenlenen ve temyiz isteminin süre yönünden reddi görüşünü içeren tebliğnamenin, dosya içeriği ile ilgili bir görüş içermediği, Dairece, temyiz isteminin süresinde olduğuna karar verildiğinden dosyanın esasına geçilerek inceleme yapılacağının açıklığa kavuştuğu, bu durumda, 353 sayılı Kanun'un 216/2'nci maddesi gereğince, sanık veya müdafiinin tebliğnameye karşı diyeceklerine olanak sağlanması bakımından, Askeri Yargıtay Başsavcılığınca, dosya içeriği dikkate alınarak, ek tebliğname düzenlenmesinin zorunlu olduğu görüşü ile, çoğunluğun kararına katılmamıştır.

 

Hükmün temyiz edilebilir nitelik taşıyıp taşımadığına ve düzeltilerek onamaya konu olup olamayacağına yönelik olarak yapılan incelemede;

 

Ayrıntıları Askeri Yargıtay Daireler kurulunun 26.09.2013 tarih ve 2013/88-86 E.K. sayılı kararında belirtildiği üzere;

 

353 sayılı Kanun’un “Temyiz edilebilen veya edilemeyen hükümler” başlığını taşıyan 205’inci maddesinin ilk fıkrası, askeri mahkemelerce verilen hükümlerin temyiz edilebileceğini öngörmüş, aynı maddenin 3’üncü fıkrasının (A) ve (B) bentlerinde ise, üst sınırı beş yüz günü geçmeyen adli para cezası gerektiren suçlarla ilgili beraat hükümlerine ve kanunlarda kesin olduğu belirtilen diğer hükümlere karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı düzenlenmiştir.

 

Sanığa yüklenen zincirleme memuriyet görevini kötüye kullanmak suçunun müeyyidesinin hapis cezası olması nedeniyle, beraatle sonuçlanan hükmün temyiz kabiliyetinin bulunmadığı söylenemez.

 

Ayrıntıları Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 26.05.1935 tarihli ve 111-7 sayılı kararında açıklandığı gibi, hüküm bir bütündür ve yargılama giderleri de hükmün tamamlayıcı parçasıdır. Dolayısıyla, 5271 sayılı CMK’nın 324/1’inci maddesi kapsamında vekalet ücreti, yargılama gideri kapsamında olduğundan, hükmün müdafi tarafından sadece bu yönden dahi temyizi olanaklı bulunmaktadır.

 

Devletin kendisine yönelttiği suçla ilgili olarak yargılanan ve bu kapsamda avukat marifetiyle kendisini temsil ettiren sanığın; avukatına ödediği vekalet ücretinin bir kısmının (Davanın beraatle sonuçlanması hâlinde) kendisine ödenmesinde de, şahsi menfaatinin bulunduğu ortadadır.

 

Kanuna uygun olmak koşuluyla, müvekkilinin kişisel ve şahsi menfaatlerini korumaya yönelik taleplerde bulunma yükümlülüğü altında bulunan müdafiin de, beraatle sonuçlanan davada müvekkili yararına vekâlet ücretinin ödenmesi isteme; Askeri Mahkemece de herhangi bir karar alınmamışsa veya alınmasına rağmen miktarında hata yapılmışsa beraat hükmünü, sadece bu yönüyle bile temyiz etme hakkı bulunmaktadır (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 29.09.2011 tarihli ve 2011/85-89 E.K. sayılı ilamı da bu doğrultudadır).

 

Öte yandan, 353 sayılı Kanun’un 220/2-İ maddesinde, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca mahkemelerce hükmedilecek vekalet ücretlerinin tespitinde yapılan hataların, düzeltilerek onamaya konu olabileceği, düzenlenmiştir. Kanun koyucu burada, sadece vekalet ücretindeki hatadan dolayı yeniden yargılama yapılmasının önüne geçmeyi amaçlamıştır. Vekalet ücretine hiç hükmedilmemesi de, yanlış tespit edilmesi gibi bir hata olduğundan, bu yönde yapılacak bozmaların da düzelterek onamaya konu yapılabileceği hususunda kuşku bulunmamaktadır.

 

Üyeler …; bir hükmün, temyizen incelenmesi ve hukuka aykırılıktan dolayı bozulabilmesi için, temyiz iradesini ortaya koyan bir talebin varlığının gerekli olduğu, somut olayda, ne şekilde verilmiş olursa olsun, taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşen beraat hükmünün bulunduğu, aleyhe temyize gelinerek bozmaya konu olmadığı sürece, beraat hükmüne herhangi bir şekilde dokunulmasının, dolayısıyla başka hukuka aykırılıklar nedeniyle beraat hükmünün bozulmasının mümkün olmadığı, bu durumun, kesin hüküm kavramının zedelenmemesi ilkesinin bir sonucu olduğu, müdafii tarafından, sadece vekalet ücretine hükmedilmemesi hususunun temyiz edilmiş bulunduğu, oysa, dava dosyası incelendiğinde, bu hususta, talep üzerine veya re’sen, hükümden önce veya hükümle beraber verilmiş bir kararın bulunmadığı, bu nedenle, 353 sayılı Kanun’un 205/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/(1)’inci maddeleri dikkate alındığında, beraat hükmünün temyiz edilmemesi, 353 sayılı Kanun’un 206’ncı maddesi kapsamında da verilmiş bir kararın bulunmaması birlikte gözetildiğinde, ortada temyiz edilmiş bir hükmün veya temyiz edilebilir bir kararın bulunmaması nedeniyle, 353 sayılı Kanun’un 217/1’inci maddesi gereğince, müdafinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği, keza, vekalet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle beraat hükmünün bozulması halinde de, bunun düzeltilerek onamaya konu edilemeyeceği, zira, 353 sayılı Kanun’un “Askeri Yargıtay’ca hükmün bozulması ve esasa hükmedilecek haller:” başlıklı 220’nci maddesinin 2’nci fıkrasının “Askeri Yargıtay, kanunun hükme esas olarak tesbit edilen vakalara uygulanmasında yanlışlık yapılmasından dolayı hükmü bozmuş ise aşağıda yazılı hallerde bizzat davanın esasına hükmeder:”, 2/İ fıkrasının da “Harçlar Kanununa ilişkin hükümlerin uygulanmasında veya avukatlık ücret tarifesi uyarınca mahkemelerce hükmedilecek vekalet ücretlerinin tespitinde hata yapılmış ise,” hükmünü içerdiği, bu hükümlere göre, bir hükmün bozulması için, bir yanlışlığın yapılmış bulunması ve bu yanlışlığın vekalet ücretine ilişkin ise, vekalet ücretinin tespitinde hata yapılmış olmasına bağlı olduğu, somut olayda, vekalet ücreti hususunda alınmış bir karar olmadığından, hata yapılmış olmasının da söz edilemeyeceği, müdafiinin vekalet ücretine ilişkin talebini hukuk mahkemesinde dava açmak suretiyle talep edebileceği gibi, talebi üzerine Askeri Mahkemece duruşmasız işlere ait bir kararla da bu eksikliğin giderilebileceği, dolayısıyla, hükmün bozulmasını ve düzeltilerek onanması gerektiren koşulların oluşmadığı görüşüyle, çoğunluğun kararına katılmamışlardır.

 

Temyize konu edilen taleple ilgili olarak yapılan incelemede:

 

Müdafii tarafından, sanığın sorumluluğunda bulunan ordu mallarının tesliminde eksik olduğu belirtilerek, 15.2.2012 tarihinde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında, askeri mahkemece atılı suçun manevi unsur yönünden oluşmadığının kabulü ile CMK’nın 223/2-c maddesi uyarınca beraat hükmüne ilişkin olarak verilen kararda kendisini avukat ile temsil ettiren sanık lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

 

Sanığın, noterde düzenlenen vekaletname ile Av. S.C.’yi vekil tayin ettiği (Dz.264-265), yargılamada müdafii sıfatıyla kendisini temsil ettirdiği, yargılama sonucunda sanığın beraatına kararı verilmesine rağmen sanığa vekalet ücreti ödenmesine karar verilmediği görülmektedir (Dz.281).

 

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 15.01.2009 tarihli ve 2009/9-3 E.K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; 353 sayılı Kanun’un 256’ncı maddesi askeri mahkemelerde görülecek davaların giderlerinin Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden ödeneceğini hükme bağlamıştır. “Yargılama giderlerinin” neler olduğu da CMK’nın 324’üncü maddesinde açıklanmıştır.

 

Buna göre; “Tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücreti” ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve bu konuda taraflarca yapılan her türlü ödemeler, yargılama gideri olarak kabul edilmiştir.

 

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık Ücret Tarifesinin Hazırlanması” başlıklı 168’nci maddesinin 3’üncü fıkrası; "Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” hükmünü içermektedir.

 

Askeri Yargıtay Daireler kurulunun 26.09.2013 tarih ve 2013/88-86 E.K. sayılı kararında belirtildiği üzere; yargılama sürecinin, iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar olan tüm aşamaları içermesi, temyiz yargılamasının da buna dâhil olması, temyiz incelemesi sırasında vekalet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle beraat hükmünün bozulması halinde, Askeri Mahkemece kurulan hükmün bozulmakla hukuki varlığını kaybetmesi ve bilahare Dairece “Düzelterek onama” kararıyla yeni bir hüküm kurulması halinde, beraat hükmü temyiz incelemesi ile verilmiş olacağından, hükmün düzeltilerek onandığı tarih itibarıyla yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

Bu nedenlerle, müdafiin temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince Askeri Mahkemece sanık P.Kd.Bçvş. M.Ö. hakkında verilmiş bulunan beraat hükmünün bozulmasına; ancak, 353 sayılı Kanun’un 220/2-İ maddesi gereğince, beraat hükmünün, CMK’nın 324, 353 sayılı Kanun’un 256 maddeleri ile 21.12.2015 tarihli ve 29569 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve düzelterek onama tarihinde (16.03.2016 tarihinde) yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5’inci maddesi gereğince, sanık yararına Binsekizyüz (1800) TL vekâlet ücreti ödenmesine hükmedilmek suretiyle, düzeltilerek onanmasına, karar verilmiştir.

 

Üyeler … çoğunluğun kararına katılmamışlardır.

 

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

Sanık P.Kd.Bçvş. M.Ö. müdafiinin temyizine atfen ve resen, sanık lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmemesi yönünden hukuka aykırı bulunan beraat hükmünün, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince BOZULMASINA;

 

Ancak, bozma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 353 sayılı Kanun’un 220/2-İ maddesi gereğince; beraat hükmünün, CMK’nın 324, 353 sayılı Kanun’un 256 ve (21.12.2015 tarihli ve 29569 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren) Avukatlık Ücret Tarifesinin 13/5’inci maddeleri gereğince, sanık lehine Binsekizyüz (1800) TL vekâlet ücreti ödenmesine hükmedilmek suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

 

Tebliğnameye aykırı olarak, 16.03.2016 tarihinde Üyeler …'nin karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy