Askeri Yargıtay 1. Daire 2016/106 Esas 2016/129 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2016/ 106
Karar No: 2016 / 129
Karar Tarihi: 17.02.2016


(1632 S. K. m. 130) (5237 S. K. m. 50, 52, 62)  (5271 S. K. m.  231, 232)  (353 S. K. m. 207)

 

Askeri Mahkemece; sanığın, 20.05.2011 tarihinde askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 130/1, TCK’nın 62, 50 ve 52’nci maddeleri gereğince bin beş yüz TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, yirmi TL hazine zararının ASCK’nın 130/3’üncü maddesi uyarınca sanıktan tahsiline karar verilmiştir (Dz.203).

 

Bu hüküm sanık tarafından sebep gösterilmeksizin temyiz edilmiş (Dz.223);

 

Tebliğnamede; mahkûmiyet hükmünün onanması görüşü bildirilmiştir.

 

Yapılan incelemede;

 

…Askeri Ceza ve Tutukevi Müdürlüğünde, başka bir suçtan dolayı tutuklu olarak bulunan sanığın, 20.05.2011 günü havalandırmaya çıkma isteğinin cezaevi yönetimi tarafından kabul edilmemesine sinirlenerek, 2’nci Koğuş banyo kısmında bulunan, askeri eşya niteliğindeki aynaya sandalye ile vurmak suretiyle kırdığı, eylemi neticesinde tahrip olan ayna nedeniyle yirmi TL tutarında Hazine zararı meydana geldiği, böylece sanığın askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçunu işlediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

 

Sanık savunmasında; aynada kırık değil çatlak olduğu, olay kamera görüntülerinin incelenmesini talep ettiği; dosya dizi 9'da bulunan üst yazı ekinde gönderilen evrakta kamera görüntüsü olduğu belirtilen zarfın içinin boş olduğu (Dz.1) dosya içeriğinde bu şekilde bir CD veya görüntü kaydı bulunmadığı; Askeri Mahkemece bu görüntü kaydının Askeri Cezaevi Müdürlüğünden istendiği, gönderilen cevabi yazıda görüntü kaydının bulunmadığının bildirildiği (Dz.43) görülmekle birlikte, olay tutanağı ve tüm dosya kapsamı ile olayın işleniş şekli gözetildiğinde askeri eşya niteliğindeki aynanın sanık tarafından kasten kırılıp kullanılamayacak hale getirilerek tahrip edildiği anlaşıldığından, aksi yöndeki sanık savunmasına itibar edilmeyip suçun sübut bulduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.

 

Askeri Mahkemece; adli gözlem altına alınarak sağlık kurulu raporu ve adli raporla suç tarihinde askerliğe elverişli ve cezai ehliyetinin tam olduğu saptanan sanık hakkında, toplanan delillere ve oluşan vicdani kanaate göre yasal ve yeterli gerekçeler gösterilmek suretiyle, tüm unsurları ile oluşan atılı suçtan yasal ve inandırıcı gerekçelerle alt sınırdan ceza tayin edilip, takdiri indirim uygulanmak suretiyle mahkûmiyet hükmü kurulmasında her hangi bir isabetsizlik bulunmamakta ise de;

 

Askeri Mahkemece, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında;

 

“…sanığın daha önce kasıtlı bir suç işlemiş olduğu ve ayrıca hakkında birden fazla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğu”;

 

Şeklindeki gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği;

 

Yine;

 

“…daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezası ile cezalandırılmış olduğu”;

 

Şeklindeki gerekçe ile erteleme hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de;

 

Dava dosyası içeriğinde bulunan askeri ve adli sicil kayıtları incelendiğinde; sanığın suç tarihi olan 20.05.2011 tarihinden önce kesinleşen 3 aydan fazla veya daha az hapis cezası içeren bir sabıkasının bulunmadığı görülmektedir.

 

Sabıka kaydında bulunan ve suç tarihinden sonra kesinleşmiş üç ayrı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının olduğu;

 

Ayrıca;

 

04.03.2008 tarihinde işlediği nitelikli yağma suçu nedeniyle …Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen ve 30.11.2001 tarihinde kesinleşen 20.05.2008 tarihli, 2008/45-110 E. ve K. sayılı hapis cezasının olduğu;

 

22.08.2011 tarihinde işlediği hırsızlık suçu nedeniyle …Asliye Ceza Mahkemesince verilen ve 20.3.2013 tarihinde kesinleşen, 19.12.2012 tarihli, 2012/1006-1345 Esas ve Karar sayılı hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün bulunduğu,

 

 Keza;

 

17.8.2010-25.8.2010 tarihleri arasında temadi eden izin tecavüzü ve 3.10.2010-24.10.2010 tarihleri arasında temadi eden firar eylemleri nedeniyle hakkında …Askeri Mahkemesinde görülen kamu davasının olduğu;

 

  …Asliye Ceza Mahkemesinin 06.04.2011 tarihli, 2009/744 Esas ve 2011/321 Karar sayılı (kesinleşme şerhi bulunmayan) kararı ile 15.10.2008 tarihinde işlediği tehdit ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçları nedeniyle verilmiş hapis cezalarının bulunduğu görülmekle birlikte;

 

Dava konusu suç tarihinden önce kesinleşen mahkûmiyet hükmünün bulunmaması nedeniyle CMK'nın 231/6-a maddesi uyarınca herhangi bir yasal engel bulunmamasına rağmen kısa kararda yasal zorunluluk oluşturduğu şeklindeki kararla HAGB kararının uygulanmadığı ancak hükmün gerekçesinde;

 

“…ileride suç işlemekten çekineceği hususunda mahkememizce kanaat  hasıl olmayan sanık hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve ertelenmesi mümkün olmamıştır...”;

 

Şeklindeki gerekçe ile kısa kararda bulunmayan sübjektif şart açısından (takdiren) hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığının belirtilmiş olduğu, bu durumun kısa karar ile gerekçe arasında teşevvüş (çelişki) ve kargaşaya neden olduğu;

 

Yine;

 

Hapis cezasının ertelenmemesine yönelik kısa kararda ve hüküm fıkrasında belirtildiği üzere;

 

 "...sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan daha fazla hapis cezası ile cezalandırılmış olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında verilen hapis cezasının ERTELENMESİNE YER OLMADIĞINA...;

 

Karar verildiği yazıldıktan sonra gerekçeli karar içinde;

 

"Cezanın ertelenmesi kararı verilmesi halinde ileride suç işlemekten çekineceği hususunda mahkememizce kanaat hasıl olmayan sanık hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve ertelenmesi mümkün olmamıştır.";

 

Şeklindeki gerekçe ile erteleme yönünden kısa kararda belirtilmeyen takdire dayalı bir gerekçe getirildiği, bu durumun kısa karar ile gerekçeli karar içinde teşevvüş (çelişki) ve kargaşaya neden olduğu gibi kısa kararda belirtilen “…daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezası ile cezalandırılmış olduğu”; şeklindeki gerekçenin dosya içeriği ile uyumlu olmamasının ve sanığın bu yönde bir sabıkasının bulunmamasının hükümlerde gerekçeyi zorunlu gören CMK’nın 232’nci ve 353 sayılı Kanunun 207/3-G maddelerine aykırılık teşkil ettiği anlaşıldığından;

 

Açıklanan nedenlerle uygulamaya yönelik yeterli gerekçe taşımayan mahkûmiyet hükmünün usul yönünden hukuka ayrılık sebebiyle bozulmasına karar verilmiş, açıklanan nedenlerle tebliğnamede ileri sürülen görüşe iştirak edilmemiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

Sanığın temyiz istemine atfen ve resen, mahkûmiyet hükmünün, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi uyarınca usul yönünden hukuka aykırılık sebebiyle BOZULMASINA,

 

Tebliğnameye aykırı olarak, 17.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy