Askeri Yargıtay 1. Daire 2016/101 Esas 2016/124 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2016/ 101
Karar No: 2016 / 124
Karar Tarihi: 17.02.2016


(2709 S. K. m. 138) (5271 S. K. m. 217, 223) (353 S. K. m. 217)

 

Askeri Mahkemece; sanığın 21.03.2014 tarihinde,

 

1) Katılan Hv.Per.Üçvş. İ.B.’ye yönelik olarak asta müessir fiil suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; yüklenen suçun sanık tarafından işlendiği hususu sabit olmadığından CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatına;

 

2) Katılan Hv.Per.Üçvş. İ.B’ye yönelik olarak hakaret suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; yüklenen suçun sanık tarafından işlendiği hususu sabit olmadığından, CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatına;

 

Karar verildiği;

 

Hükümlerin, Askeri Savcı tarafından esasa ilişkin sebepler ileri sürülerek, katılan tarafından ise sebep gösterilmeksizin sanık aleyhine ayrı ayrı temyiz edildiği;

 

Tebliğnamede, beraat hükümlerinin ayrı ayrı onanması yönünde görüş bildirildiği;

 

Anlaşılmıştır.

 

Askeri Mahkemece; sanık hakkında zincirleme üste hakaret suçundan tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı inceleme dışında tutulmuştur.

 

Yapılan incelemede;

 

Sanığın, 2013 yılı genel atamaları ile ….BİREM Şube Müdürlüğü F-16 TEM Amiri olarak atandığı, Hv.İsth.Alb. C.D.’nin 2013 yılı atamaları ile BİREM Şube Müdürü olarak göreve başladığı, katılan Hv.Per.Üçvş. İ.B.'nin 2013 yılı atamaları ile BİREM Şube Müdürlüğü Personel ve İdari İşler Astsubayı olarak göreve başladığı, adı geçenlerin bir süre beraber görev yaptıktan sonra sanığın bir kısım personel ile sorunlar yaşamaya başladığı, keza amiri konumunda olan Alb.C.D. ile de sorunlar yaşamaya başladığı, bunun üzerine Komutanlıkça oluşturulan idari inceleme heyetinin sorunları incelediği ve konu hakkında rapor düzenlediği, bilahare sanığın 31.12.2013 tarihinde görev yerinin değiştirildiği ve başka birimlerde görevlendirildiği, söz konusu görev değişikliğine rağmen personel arasında oluşan gruplaşma ve gerginliğin devam ettiği, bu kapsamda Hv.Uçk.Bkm.Kd.Bçvş. H.O.C.'nin katılana TEM Amirliğinde görevli Hv.Öğ.Yb. H.Y. ile ilgili olarak söylediği bazı sözlerin katılan tarafından H.Y'ya bildirilmesi üzerine H.Y.'nin komutanlık önüne 21.03.2014 tarihli bir dilekçe verdiği ve katılanın beyanlarına istinaden H.O.C.hakkında şikâyetçi olduğu, söz konusu dilekçeden haberdar olan H.O.C.'nin aynı gün akşamı katılanın kaldığı misafirhaneye gelerek dilekçe hakkında bilgi almaya çalıştığı, H.O.C.'nin durumu aynı zamanda sanığa da telefonla bildirdiği ve beraber konuşmak istediğini ilettiği, bilahare H.O.C. ve katılanın beraberce katılanın kullandığı araba ile nizamiye bölgesinde bulunan sanığın yanına gittikleri, sanığın burada söz konusu araca bindiği, araçta H.O.C., sanık ve katılanın konuştukları, katılanın beyanına göre sanığa sürekli olarak amirleri hakkında olumsuz konuşup kendisini onlara karşı dolduruşa getirmemesini, kışkırtmamasını, bir sorunu varsa kendileri ile halletmesi gerektiğini söylediği, bunun üzerine sanığın kendisine "Şerefsiz pezevenk, seni ordudan atmaya çalışıyorlar, biz seni koruyoruz, senin iyiliğini düşünüyoruz" diyerek kafasına vurduğu, devamında "Bir daha karşıma çıkma, gözüme gözükme, seni çok fena yapacağım" dediği, H.O.C. ve sanığın beyanlarına göre ise katılanın "Üzerimde çok baskı var, taraf olmak zorundayım, benim ekmeğimle oynayacaklar" dediği, bunun üzerine sanığın "Bunları ben senden dinledim, defol git, derdini Üs Komutanına anlat" dediği ve araçtan indikleri, söz konusu olaydan sonra katılanın komutanlık önüne verdiği 24.03.2014 tarihli dilekçe ile sanık hakkında şikayetçi olduğu, akabinde sanığın 25.03.2014 tarihli bir dilekçe vererek C.D.ve H.Y. haklarında şikayetçi olduğu, aynı tarihte H.O.C.'nin de bir dilekçe vererek aynı personel hakkında şikayetçi olduğu, C.D.'nin de aynı tarihte bir dilekçe vererek sanık hakkında şikayetçi olduğu ve söz konusu personelin kendisine yönelik hakaret teşkil eden sözler sarf ettiğini belirttiği, söz konusu şikayet dilekçelerinin ….Jet Üs Komutanlığınca incelenmesi sonucunda adı geçen personel hakkında adli işlem yapılması için dosyanın Hava Kuvvetleri Komutanlığına gönderildiği, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığınca yapılan soruşturma sonucunda sanık hakkında “asta müessir fiil ve hakaret” suçları işlediğinden bahisle kamu davasının açıldığı anlaşılmaktadır.

 

Askeri Mahkemece; iddianamede sanığın katılana 21.03.2014 tarihinde birlik nizamiyesinde araç içerisinde, katılanın, amirleri hakkında olumsuz konuşup kendisini onlara karşı dolduruşa getirmemesini, kışkırtmamasını, bir sorunu varsa kendileri ile halletmesi gerektiğini, adreslerinin belli olduğunu söylemesi üzerine "Şerefsiz pezevenk, seni ordudan atmaya çalışıyorlar, biz seni koruyoruz, senin iyiliğini düşünüyoruz" diyerek kafasına vurduğu, böylece "hakaret" ve "asta müessir fiil" suçlarını işlediği iddia olunduğu, katılanın da aynı doğrultuda beyanlarda bulunduğu, sanığın suçlamaları kabul etmediği, katılanın 21.03.2014 günü öğle vakti kantinde iken yanına geldiğini ve kendisine "Komutanım, sizin hakkınızda ifade verdirmek istiyorlar, beni yanınıza alın, bir askerle bıçaklı bir olaya karıştım, bunu aleyhime kullanmak istiyorlar, bunu örtbas etme karşılığında sizin aleyhinizde ifade verdirmeye çalışıyorlar" dediğini, kendisinin de "Bunu git Üs Komutanına anlat" dediğini, aynı gün akşam mesai bitiminden sonra çocuklarını kreş ve okuldan aldıktan sonra nizamiyede eşinin gelmesini beklerken H.O.C.'nin kendisini aradığını, bir şey görüşmek istediğini, katılanın söylediklerini kendisinin de duymasını istediğini söylediğini, bilahare H.O.C. ve katılanın araçla nizamiye otoparkına geldiklerini, kendisinin araca bindiğini, katılanın öğlen anlattığı bazı şeyleri tekrar anlatmaya başladığını, bunun üzerine kendisinin katılana "Git başımdan, seninle mi uğraşacağım" dediğini ve araçtan indiğini, katılanın başına vurmadığını ve hakaret etmediğini beyan ettiği, söz konusu olayın doğrudan tek tanığı H.O.C.’nin ise ifadelerinde sanığın savunmaları doğrultusunda beyanlarda bulunduğu, sanığın katılana vurmadığını ve hakaret etmediğini belirttiği, olayın dolaylı tanıklarından C.D. ve H.Y.’nin ise ifadelerinde; söz konusu olayı müteakip katılanın yanlarına geldiğinde titrediğini, sanığın kendisini tehdit ettiğini, bir daha karşıma çıkma dediğini, kafasına vurduğunu, şerefsiz pezevenk dediğini ifade ettikleri, yine söz konusu olayla ilgili olarak savunma tanığı olarak dinlenen Hv.P.Ütğm. Ü.A.’nın ifadesinde; olayı iddianame ve KYO kararını gördükten sonra öğrendiğini, katılan ile hâlen aynı taburda görevli olduklarını, katılana olayın ne olduğunu, sanığın kendisini dövüp dövmediğini sorduğunu, katılanın ise "Dövmedi" dediğini beyan ettiği, savunma tanığı olarak dinlenen diğer tanık emekli Bçvş. S.A.’nın da ifadesinde; dava konusu olayları Üs Astsubayı olması nedeniyle duyduğunu, katılan ile olan bir görüşmede konunun ne olduğunu, sanığın kendisini dövüp dövmediğini, hakaret edip etmediğini sorduğunu, kendisinin "Öyle bir şey olmadı, o dönem öyle demek zorunda kaldım" şeklinde cevap verdiğini belirttiği, iddianame, savunma ve tanık beyanları bir bütün olarak birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılana yönelik hakaret ve asta müessir fiil suçlarını işlediğine dair her türlü şüpheden uzak delillerin mevcut olmadığı, maddi vakıanın şüpheli kaldığı, şüpheden ise sanığın yararlanması gerektiği kanaatine varılarak, ayrı ayrı beraatına karar verilmiştir.

 

Askeri Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere; eylemin sübutu konusunda delil değerlendirmesi yapılıp bir yargıya varılırken, Anayasa’nın 138/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 217’nci maddeleri ile ceza hukukunun genel prensipleri göz önünde bulundurulmalıdır.

 

Ceza yargılama hukuku, “Vicdani delil sistemi” üzerine kurulmuştur. Vicdani kanaat, hâkimin duygu ve düşünceleri ile değil; somut, objektif, makul, mantıklı ve amaca elverişli gerçek deliller üzerine inşa edilebilir.

 

Sırf şüpheye dayanılarak ve maddi bulgular göz ardı edilerek hüküm kurulduğu takdirde, Anayasa’nın öngördüğü “Vicdani kanaat” değil, hâkimin subjektif yargısının ürünü olan “Kişisel kanaat” ile sonuca varılmış olur. Bu yargı biçimi ise, ceza yargılama hukukunun genel prensiplerine ve Anayasa’ya aykırıdır. Vicdani kanaate ulaşılması için ise, şüphenin yenilmesi zorunludur. Bunda başarılı olunamaması hâlinde, şüpheden sanık yararlanacaktır. Vicdani ispat sisteminde mahkûmiyet kararı verilebilmesinin temel ölçütü, maddi gerçeğin belirlenmesi noktasında her türlü şüpheden arınmış vicdani kanaattir.

 

Bu açıklamalardan sonra, somut olay incelendiğinde;

 

Sanık sorgu ve savunmalarında özetle; H.O.C. ve katılanın araçla nizamiye otoparkına geldiklerini, kendisinin araca bindiğini, katılanın öğlen anlattığı bazı şeyleri tekrar anlatmaya başladığını, bunun üzerine kendisinin katılana "Git başımdan, seninle mi uğraşacağım" dediğini ve araçtan indiğini, katılanın başına vurmadığını ve hakaret etmediğini, beyan etmektedir.

 

Katılan Hv.Per.Üçvş. İ.B. ifadelerinde özetle; birlik nizamiyesinde araç içerisinde, amirleri hakkında olumsuz konuşup kendisini onlara karşı dolduruşa getirmemesini, kışkırtmamasını, bir sorunu varsa kendileri ile halletmesi gerektiğini, adreslerinin belli olduğunu söylemesi üzerine sanığın, "Şerefsiz pezevenk, seni ordudan atmaya çalışıyorlar, biz seni koruyoruz, senin iyiliğini düşünüyoruz" diyerek kafasına vurduğunu, ifade etmektedir.

 

Olayın doğrudan tek tanığı olan Hv.Uçk.Bkm.Kd.Bçvş. H.O.C. yeminli beyanlarında özetle; Katılan İ.B. ile birlikte onun aracı ile nizamiyeye gittiklerini, Emin Binbaşının yanlarına gelip araca bindiğini, ne olduğunu sorduğunu, İsmail'e anlat dediğini, İsmail'in üzerimde çok baskı var, taraf olmak zorundayım, benim ekmeğimle oynayacaklar şeklinde konuşunca Emin Binbaşının bunları senden çok dinledim, defol git, derdini Üs Komutanına anlat deyip araçtan indiğini, Emin Binbaşının İsmail'e "Şerefsiz pezevenk" şeklinde bir söz sarf etmediğini, kafasına vurmadığını beyan ettiği, görülmektedir.

 

Bu nedenlerle, iddianamede belirtilen asta müessir fiil ve hakaret suçlarına ilişkin sanık hakkında mahkûmiyet hükümleri tesis etmeye yeterli, objektif, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince, Askeri Mahkemece; sanık hakkında beraat kararları verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, Askeri Savcı ve katılanın temyiz sebeplerinin reddiyle, usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan beraat hükümlerinin ayrı ayrı onanmasına karar verilmiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

Askeri Savcı ve katılanın kabule değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi gereğince REDDİNE;

 

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan beraat hükümlerinin ayrı ayrı ONANMASINA;

 

Tebliğnameye uygun olarak 17.02.2016 tarihinde, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy