AskeriYargıtay
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2011/ 459
Karar No: 2011 / 456
Karar Tarihi: 18.05.2011
(5237 S. K. m. 32, 63) (1632 S. K. m. 91) (765 S. K. m. 51, 59, 456, 457)
Askeri Mahkemece, 04.11.2009 tarihli ve 2009/42-768 E.K. sayılı hükmü ile hükümlünün, 14.05.2006 tarihinde, tehlikeli alet ile amire fiilen taarruza teşebbüs suçunu işlediği sabit görülerek eylemine uyan ASCKnın 91/2 (az vahim hal cümlesi) ile TCKnın 32/2 ve 62/1inci maddeleri gereğince sekiz ay on gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün, yasal süresi içinde, hükümlü tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 13.10.2010 tarihli ve 2010/584-2083 E.K. sayılı kararı ile onanarak 13.10.2010 tarihinde kesinleştiği (Dz.226-231, 250-251),
Hükmün infazı sırasında; hükümlünün sivilde iken 10.02.2004 tarihinde işlediği müessir fiil suçu nedeniyle, Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı ve bu suçtan dolayı Ağır Ceza Mahkemesinin 20.04.2005 tarihli ve 2004/424 Esas, 2005/64 Karar sayılı kararıyla hakkında 765 sayılı TCKnın 456/2, 457/1, 51/2, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4üncü maddelerinin tatbiki sonucu 3950,10 YTL ağır para cezasıyla mahkumiyetine karar verildiği, bu suç nedeniyle hükümlünün
26.09.2004-09.02.2005 tarihleri arasında tutuklulukta kaldığı, 28.04.2005 tarihinde kesinleşen bu hükmün infazı sırasında, hükümlünün tutukluluk süresinden 3950,10 YTL ağır para cezasına tekabül eden kısmının mahkumiyetinden mahsup edildiği, ağır para cezasının mahsubundan sonra da tutukluluk süresinden kalan günlerin olduğunu gören hükümlünün, artan bu günlerin, tehlikeli alet ile amire fiilen taarruza teşebbüs suçundan hakkında verilen hükmün infazında nazara alınması
407
için talepte bulunduğu, bu talebin Askeri Savcılık tarafından Askeri Mahkemesine ulaştırıldığı (Dz. 255),
Talebi inceleyen
Askeri Mahkemesi, 27.01.2011 tarihli ve 2011/52-52 E.K.Müt. sayılı duruşmasız işlere ait kararında; hükümlünün tehlikeli alet ile amire fiilen taarruza teşebbüs suçunu
Ağır Ceza Mahkemesinin 20.04.2005 tarihli ve 2004/424 Esas, 2005/64 Karar sayılı hükmünün kesinleşmesinden sonra işlediği, bu nedenle
Askeri Mahkemesinin 04.11.2009 tarihli ve 2009/42-768 E.K. sayılı hükmünde yer alan sekiz ay on günlük hapis cezasından 26.09.2004-09.02.2005 tarihleri arasında tutuklulukta geçen sürenin mahsup edilmesine imkan bulunmadığı gerekçesiyle, hükümlünün talebinin reddine karar verildiği (Dz.257-258),
Hükümlünün de yasal süresi içinde, mezkur duruşmasız işlere ait karara itiraz ettiği, anlaşılmaktadır.
Çözülmesi gereken sorun, hükümlünün daha önce işlediği bir suçtan dolayı yine daha önce kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü nedeniyle tutuklu kaldığı sürelerin, daha sonra kesinleşmiş olan ve infazına karar verilen bakiye cezasından mahsup edilip edilemeyeceğine, başka bir anlatımla, kesinleşen mahkumiyet kararından önce işlenen suç nedeniyle tutuklulukta geçen sürelerin sonraki mahkumiyet süresinden mahsubuna karar verilip verilmeyeceğine ilişkindir.
Tehlikeli alet ile amire fiilen taarruza teşebbüs suçunun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 765 sayılı TCKnın 40ıncı maddesinin 1inci fıkrasında, hüküm kesinleşmeden önce meydana gelen tutukluluğun ceza mahkumiyetinden indirileceği şeklindeki düzenleme; hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCKnın 63üncü maddesinde de hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş sürelerin, hükmolunan hapis cezasından indirileceği, şeklinde düzenlenmiştir.
TCKnın 63üncü maddesinin gerekçesinin konuyla ilgili kısmı Maddeyle, mahkumun suç nedeni ile şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran örneğin tutuklama gibi haller nedeni ile geçirilen sürelerin mahkumiyetten indirilmesi esası benimsenmiştir. Böylece teknik anlamda tutukluluk sayılmamakla beraber şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran tedbirlerin tümünün de tutukluluk gibi mahkumiyet süresine mahsup edilmesi öngörülmüştür. Bu nedenle, madde metninde hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller ibaresi kullanılmıştır.
Maddede hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ibaresi yer aldığından hükümlünün mahkum edildiği suçtan başka bir fiilden dolayı yargılama nedeniyle hürriyetinin sınırlanmış olması halinde de mahsubun hangi koşul ile yapılabileceği gösterilmiştir. şeklindedir.
Madde metninden ve gerekçesinden anlaşıldığı gibi, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran hallerin bir başka mahkumiyet kararında yer alan cezadan mahsup edilebilmesi için, mahsup istenen mahkumiyete ait suçun, tutuklu kalınan suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce işlenmesi gerekmektedir. Bunun da temel nedeni, daha önceden tutuklu kalınan süreye güvenilerek yeniden bir suç işlenmesine engel olmak düşüncesidir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 06.03.1940 tarihli ve 1940/5-68; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.12.2003 tarihli ve 2003/8-291-303 ve 31.01.2006 tarihli ve 2006/1-4 ,7; Askeri Yargıtay 1inci Dairesinin 19.11.2008 tarihli ve 2008/2851-2846 E.K. sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; hükümlünün 26.9.2004-09.02.2005 tarihleri arasında tutuklulukta kalması sonucunu doğuran müessir fiil suçundan dolayı . Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.04.2005 tarihli ve 2004/424 Esas, 2005/64 Karar sayılı mahkumiyet hükmünün 28.04.2005 tarihinde kesinleştiği, hükümlünün mahsup istediği hükme konu olan tehlikeli alet ile amire fiilen taarruza teşebbüs suçunun ise tutuklu kalınan birinci suçun kesinleşmesinden sonra 14.05.2006 tarihinde işlendiği, böylece Kanunun aradığı mahsup yapılabilme koşulunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, hükümlünün işlemiş olduğu birinci suç nedeniyle tutuklulukta geçirdiği süreden mahsup yapıldıktan sonra artan kısmın, daha sonra işlenmiş olan ve infazına başlanılan ikinci suçun bakiye cezasından mahsubu mümkün bulunmadığından, hükümlünün kabule değer görülmeyen itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)
Full & Egal Universal Law Academy