Askeri Yargıtay 1. Daire 2007/1447 Esas 2007/1444 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2007/ 1447
Karar No: 2007 / 1444
Karar Tarihi: 04.07.2007

(1632 S. K. m. 29, 30, 47, 66, 67, Ek m. 8) (353 S. K. m. 162, 205, 220) (5237 S. K. m. 51, 62)

Askeri mahkemece;

1.Sanığın, manevî unsur yönünden oluşmayan müsnet memuriyet görevini ihmal suçundan, 353 sayılı Kanunun 162/2'nci maddesi uyarınca beraatına,

1.118,80 YTL hazine zararının takip ve tahsil hakkının saklı tutulmasına, karar kesinleştiğinde ilgili evrakların tefrik edilerek Muhakemat Müdürlüğüne gönderilmek üzere askeri savcılığa tevdiine,

2.Sanığın, 5.9.2000-29.11.2002 tarihleri arasında hizmet yaparken firar etmek suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK'nın 66/2-B ve 5237 sayılı TCK'nın 62'nci maddeleri gereğince sonuç olarak yirmi ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, ASCK'nın 29 ve 30/1-A maddesi uyarınca TSK’ dan çıkarılmasına, sanığa verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın ve fer'î cezanın ayrı ayrı ertelenmesine yer olmadığına, gözetim ve tutuklulukta geçen sürelerin mahkûmiyet süresinden mahsubuna, karar verilmiştir.

Bu hükümlerden, memuriyet görevini ihmal suçuna ilişkin olarak verilen hüküm sanık tarafından, hazine zararı nedeniyle takip ve tahsil hakkının saklı tutulmasının isabetli olmadığını belirten sebeplerle,

Hizmet yaparken firar suçuna ilişkin olarak ise; hizmeti yarım bırakarak kaçma kastı bulunmadığını ve ASCK'nın 66/2-b maddesinin aleyhine uygulanmasının hatalı olduğunu, 5237 sayılı TCK'nın 51'nci maddesinin uygulanmamasına ilişkin gerekçe gösterilmemiş olduğunu, cezanın ertelenmesi gerektiğini belirten sebeplerle,

Hizmet yaparken firar suçuna ilişkin mahkûmiyet hükmü askeri savcı tarafından da özetle; sanık hakkında ASCK'nın 67/2-B maddesinin tatbikî suretiyle hüküm kurulması gerektiğini belirten sebeplerle sanık aleyhine temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede, hizmet yaparken firar suçuna ilişkin hükmün düzeltilerek onanması, memuriyet görevini ihmal suçuna ilişkin beraat hükmünün temyiz isteminin reddine karar verilmesi görüşü bildirilmiş, sanığa babası vasıtasıyla tebliğ edilen bu tebliğnameye cevap verilmemiştir.

Yapılan incelemede; Kıbrıs'ta konuşlu birliğinde astsubay üstçavuş rütbesi ile görev yapan sanığın, 19.7.2000 tarihinde katıldığı 3'üncü Topçu Tabur Karargâh ve servis Bölük Astsubaylığı görevi nedeniyle, bölük zimmetini kendisinden önceki görevliden teslim aldığı, 1,5 ay kadar görev yapan sanığın, birliği komutanlığınca yazılan nöbet çizelgesi uyarınca 4.9.2000 günü mutfak nöbetçi subayı olarak görevli olduğu, sanığın nöbetçi iken 5.9.2000 günü sabaha karşı izin almaksızın firar kastıyla hareket edip, nöbet yerini ve birliğini terk ettiği, kaldığı misafirhaneden eşyalarını toplayıp doğrudan hava alanına giderek 5.9.2000 günü sabah saatlerinde uçakla KKTC'den çıkış yaparak Türkiye'ye geldiği;

Firar hâlinde iken 18.12.2000 tarihinde askeri mahkemece gıyaben tutuklanmasına karar verilen sanığın, uzunca bir süre birliğine katılmaması nedeniyle 29.1.2002 tarihinde resen ayırma kararı verilerek TSK’ dan ilişiğinin kesildiği, bu suretle de asker kişi sıfatının sona erdiği, sanığın da ilişiğinin kesilmesinden sonra 26.2.2002 tarihinde kendiliğinden Polatlı Merkez Komutanlığına müracaat ettiği ve hakkındaki gıyabî tutuklama müzekkeresinin vicahiye çevrildiği maddî eylemler olarak sabit görülmüştür.

Yukarıda belirtilen eylemler nedeniyle, sanık Top. Üçvş. K.Ş.'nin, görevi gereği kendisine zimmetlenmiş olan bir kısım ordu malının takip ve kontrolünde gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek memuriyet görevini ihmal suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açılmış; askeri mahkemede yapılan yargılama sonunda manevî unsur yönünden oluşmayan bu suçtan sanığın beraatına karar verilmesi yanında, meydana gelen 1.118,80 YTL tutarındaki hazine zararının takip ve tahsil hakkının saklı tutulmasına, karar kesinleştiğinde ilgili evrakların tefrik edilerek Muhakemat Müdürlüğüne gönderilmek üzere askeri savcılığa tevdiine de karar verilmiştir.

Bu karar, hazine zararının sanıktan tazmin edilmesi niteliğinde bir karar olmayıp, sadece ihbar mahiyetinde olduğundan ve bu karar 353 sayılı Kanunun 205'inci maddesinde sayılan temyiz edilebilir kararlar arasında bulunmadığından, sanığın bu yöndeki temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

Yine yukarıda belirtildiği üzere sanığın, 5.9.2000-29.1.2002 tarihleri arasında firar suçunu işlediği anlaşılmakla; askeri mahkemece, suçun sübutunu kabulde, sanığın mutfak nöbetçi astsubayı olarak görevli iken nöbet hizmetini terk edip gitmesi nedeniyle firar suçunun, hizmet yaparken firar olarak vasıflandırılmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından; sanığın bu yöndeki temyiz sebepleri kabule değer bulunmamıştır.

Her ne kadar askeri savcı temyiz dilekçesinde, sanığın eylemin yurt dışına firar suçunu oluşturduğunu ileri sürmüş ise de; sanığın birliğinden firar etmesini müteakiben, aynı gün Türkiye'ye giriş yaptığı ve firar esnasında, yurt dışına çıkması ve yurt dışında üç gün geçirmesi hâlinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Yabancı memlekete firar edenlerin cezaları başlıklı ASCK'nın 67'nci maddesi incelendiğinde; maddenin ilk fıkrasında Aşağıda yazılı fiilleri işleyen asker kişiler, yabancı ülkeye kaçmış sayılarak ......cezası ile cezalandırılır. Şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükümden anlaşıldığı üzere, kaçmanın veya firar eyleminin yabancı bir ülkeye yapılması gerekmektedir. Maddenin diğer fıkralarında da, her halükârda en az 3 günün yabancı bir ülke toprağında geçirilmesi hâlinde bu suçun oluşabileceği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle eylemin, yurt dışına firar olarak vasıflandırılmamış olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, askeri savcının aksi yöndeki temyiz sebebi de kabule değer görülmemiştir.

Bu sebeple, askeri mahkemece, sanığın işlediği hizmet yaparken firar etmek suçundan, haklı ve hukuka uygun kabullerle mahkûmiyet hükmü kurulmasında, temel cezanın asgarî hadden tayininde, takdiri indirim hükmünün uygulanmasında, ASCK'nın Ek 8 ve 47'nci maddelerinin emredici hükümleri nedeniyle verilen cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmemesinde ve ertelenmemesinde, usul ve esas yönlerinden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.

Her ne kadar kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, temadi bitiş tarihî 29.11.2002 olarak gösterilmiş ise de; dosya kapsamından ve gerekçeli karar içeriğinden suçun temadisinin, sanığın asker kişi sıfatını kaybettiği 29.1.2002 günü sona erdiğinin açık olması ve bu hatanın esasa etkili olmaması karşısında, suç tarihindeki hata nedeniyle hükmün bozulmasına, ancak bozma sebebi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, hükmün 353 sayılı Kanunun 220/F maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına,

Yine 2 yıl hapis olarak belirlenen temel cezanın, 5237 sayılı TCK'nın 62'nci maddesi uyarınca 1/6 oranında indirilmesi neticesinde, 1 yıl 8 ay hapis cezasına hükmedilmesi gerekirken, mahkemece 20 ay hapis cezasına hükmedilmesinin de hatalı olduğuna ve aleyhe temyiz edilmiş olması nedeniyle hükmün uygulamadan bozulmasına, bozma sebebi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, hükmün 353 sayılı Kanunun 220/D maddesi uyarınca da düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy