Askeri Yargıtay 1. Daire 2007/1013 Esas 2007/1196 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2007/ 1013
Karar No: 2007 / 1196
Karar Tarihi: 11.06.2007

(AİHS m. 8) (1632 S. K. m. 30, 135) (5237 S. K. m. 39, 43, 53, 55, 62, 252) (765 S. K. m. 213, 219) (647 S. K. m. 6) (353 S. K. m. 62, 65, 217, 218, 221, 251, Ek m. 1) (4422 S. K. m. 2, 16) (2709 S. K. m. 20, 22) (5320 S. K. m. 18) (5271 S. K. m. 64, 135, 138, 217) (YCGK. 13.06.2006 T. 2006/4-122 E. 2006/162 K.) (YCGK. 29.11.2005 T. 2005/7-144 E. 2005/150 K.) (YCGK. 08.04.2003 T. 2003/9-30 E. 2003/98 K.)

Müteselsilen rüşvet almak suçundan sanık Ord.Yb. Habib TAŞKIN, müteselsilen rüşvet almaya yardım etmek suçundan sanık sivil şahıs Mehmet MEZİR, rüşvet vermek suçundan sanık sivil şahıslar; Beşir ATABAY, Talat ÖZTÜRK, Şefik ÜSTÜN, Mehmet IŞIK, İbrahim AKAR, Musa KURT, Mehmet Emin BUCAK, Mehmet Emin DUYAN, Ali DUYAN, Ahmet Yalvaç MÜFTÜOĞLU, Erdal SÖZER, Ercan SÖZER ve Abdullah ÖZERDEM haklarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesince verilen 16.06.2006 gün ve 2006/270-542 sayılı mahkumiyet hükümlerinin sanıklar müdafiileri tarafından süresi içinde temyiz edilmesi, bir kısım sanıklar müdafiilerince temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasının istenilmesi üzerine, dava dosyasının Başsavcılığın bozma görüşünü içeren 10.04.2007 gün ve 2007/3943 sayılı tebliğnamesi ekinde Dairemize gönderildiği görülmekle yapılan temyiz incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

HÜKÜM: Askeri mahkemece;

1- Sanık Ord.Yb. Habib TAŞKIN'ın; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması amacıyla müteselsilen rüşvet almak suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1, 43 ve 62 nci maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, 5237 sayılı TCK'nın 53/5 nci maddesi gereğince hapis cezanın infazından soma başlamak üzere 7 yıl 6 ay süre ile kamu görevi üstlenmesinin yasaklanmasına, ASCK'nın 30/1-B maddesi gereğince TSK.dan çıkarılmasına, gözetim altında ve tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna, rüşvet karşılığı temin ettiği Askeri Savcılık emanetinde muhafaza edilen paralar ile bu dava nedeniyle ihtiyati tedbir bulunan gayrimenkulün toplam 106.045.00.YTL tutarındaki değerine karşılık gelen kısmının 5237 sayılı TCK'nın 55 nci maddesi uyarınca müsaderesine,

2- Sanık sivil şahıs Mehmet MEZİR'in; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında müteselsilen rüşvet almaya yardım etmek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/l, 39, 43 ve 62 nci maddeleri gereğince 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, gözetim altında ve tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

3- Sanık sivil şahıs Beşir ATABAY'ın; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1’nci maddesinde sayılan haklan kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

4- Sanık sivil şahıs Talat ÖZTÜRK'ün; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

5- Sanık sivil şahıs Şefik ÜSTÜN'ün; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

6- Sanık sivil şahıs Mehmet IŞIK'ın; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

7- Sanık sivil şahıs İbrahim AKAR'ın; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin sanığın cezasından mahsubuna,

8- Sanık sivil şahıs Musa KURT'un; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

9- Sanık sivil şahıs Mehmet Emin BUCAK'ın; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan haklan kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

10- Sanık sivil şahıs Mehmet Emin DUYAN'ın; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

11- Sanık sivil şahıs Ali DUYAN'ın; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile 5237 sayılı TCK'nın 252/1 ve 62 nci maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, cezanın infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı TCK'nın 53/1 nci maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından mahsubuna,

12- Sanık sivil şahıs Ahmet Yalvaç MÜFTÜOĞLU'nun; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile mülga 765 sayılı TCK'nın 213/1, 219/3 ve 5237 sayılı TCK'nın 62 nci maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, mülga 765 sayılı TCK'nın 219/son maddesi gereğince müebbeten memuriyetten mahrumiyetine,

13- Sanık sivil şahıs Erdal SÖZER'in; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile mülga 765 sayılı TCK'nın 213/1, 219/3 ve 5237 sayılı TCK'nın 62 nci maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, mülga 765 sayılı TCK'nın 219/son maddesi gereğince müebbeten memuriyetten mahrumiyetine,

14- Sanık sivil şahıs Ercan SÖZER'in; 01.01.2003-21.06.2004 tarihleri arasında yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile mülga 765 sayılı TCK'nın 213/1, 219/3 ve 5237 sayılı TCK'nın 62 nci maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis ile cezalandırılmasına, yasal imkansızlık nedeniyle hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına, mülga 765 sayılı TCK'nın 219/son maddesi gereğince müebbeten memuriyetten mahrumiyetine,

15- Sanık sivil şahıs Abdullah ÖZERDEM'in; 13.10.2003-17.05.2004 tarihleri arasında yapılması gereken bir işin yapılması için rüşvet vermek suçunu işlediği kabul edilerek ASCK'nın 135 nci maddesi atfı ile mülga 765 sayılı TCK'nın 213/2, 219/3 ve 5237 sayılı TCK'nın 62 nci maddeleri gereğince 8.333.00.YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına, mülga 765 sayılı TCK'nm 219/son maddesi gereğince müebbeten memuriyetten mahrumiyetine, sanık hakkında hükmolunan bu cezaların mülga 647 sayılı Kanunun 6 nci maddesi gereğince ertelenmesine,

Karar verilmiştir (Kls.8/Dz. 1771).

TEMYİZ: Bu hükümler yasal süresi içinde olmak üzere;

1- Sanık Yb. Habib TAŞKIN müdafiileri Av. Ahmet BİLGİN tarafından esas, suç vasfı ve eksik soruşturma yönlerinden (Kls.9/Dz.l782, 1856-1865), Av. Yusuf ÇAĞLAYAN ve Av. Ahmet KARAMANLI tarafından usul, eksik soruşturma ve esas yönlerinden (K1.9/Dz.l780, 1871-1907);

2- Sanık Mehmet MEZİR müdafii Av. Mesut SÖNMEZ ve Av. Canan COŞKUN SÖNMEZ tarafından usul, suç vasfı ve esas yönlerinden ve duruşma talepli olarak (Kls.9/Dz.l951-1952);

3- Sanık Beşir ATABAY müdafii Av. Emrullah KAYA tarafından esas ve uygulama yönlerinden (Kls.9/Dz.1786, 1953-1956), Av. M. Ali ÖZEL tarafından esas ve uygulama yönlerinden (Kls.9/Dz.1962);

4- Sanık Talat ÖZTÜRK müdafii Av. Alaaddin VAROL tarafından usul, esas, suç vasfı ve uygulama yönlerinden (Kls.9/Dz.1784, 1989-1992);

5- Sanık Şefik ÜSTÜN müdafii Av. Yüksel ÖZYÜKSEL tarafından usul, sübut, takdir ve uygulama yönlerinden (Kls.9/Dz.l788, 1845-1855);

6-Sanık Mehmet IŞIK müdafii Av. Nail KARAASLAN tarafından usul ve esas yönlerinden (Kls.9/Dz.l784, 1942-1945);

7- Sanık İbrahim AKAR müdafii Av. Şenol ÖZEL tarafından esas, suç vasfı ve uygulama yönlerinden (Kls.9/Dz. 1783,1946-1950);

8- Sanık Musa KURT müdafi Av. Nail KARAASLAN tarafından usul ve esas yönlerinden (Kls.9/Dz.l784, 1942-1945);

9- Sanık Mehmet Emin BUCAK müdafii Av. Nail KARAASLAN tarafından usul ve esas yönlerinden (Kls.9/Dz.l784, 1942-1945), Av. Z.Şükran CANORUÇ tarafından usul, esas ve eksik soruşturma yönlerinden ve duruşma talepli olarak (Kls.9/Dz. 1969-1985);

10- Sanık Mehmet Emin DUYAN ve Ali DUYAN müdafii Av. A. Mehmet KOCAOĞLU tarafından usul, esas, suç vasfı ve uygulama yönlerinden ve duruşma talepli olarak (Kls.9/Dz.l779, 1957-1959);

11-Sanık Ali DUYAN müdafii Av. Veysi SAVAŞ tarafından esas yönünden (Kls.9/Dz.l785, 1937-1941), Av. A.Mehmet KOCAOĞLU tarafından usul, esas, suç vasfı ve uygulama yönlerinden ve duruşma talepli olarak (Kls.9/Dz,1779, 1957-1959);

12- Sanık Ahmet Yalvaç MÜFTÜOĞLU müdafii Av. M. Çağrı ALPEREN tarafından sübut yönünden (Kls.9/Dz.l781, 1866-1870);

13- Sanıklar Erdal SÖZER ve Ercan SÖZER'in ortak müdafiileri Av. Zeydin KAYA tarafından esas ve uygulama yönlerinden (Kls.9/Dz. 1966-1967);

14- Sanık Abdullah ÖZERDEM müdafii Av. Tahir Yahya İLHAN tarafından usul, esas ve uygulama yönlerinden (Kls.9/Dz. 1787, 1987-1988);

Temyiz edilmiştir.

Tebliğnamede, bir kısım sanık müdafiilerinin temyizin duruşmalı yapılması istemlerinin reddi ile, tüm sanıklar hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin noksan soruşturma yönünden bozulması görüşü bildirilmiştir.

YAPILAN İNCELEMEDE:

Mehmet MEZİR, Mehmet Emin BUCAK, Mehmet Emin DUYAN ve Ali DUYAN müdafiilerinin temyiz incelenmesinin duruşmalı olarak yapılmasını temyiz dilekçelerinde talep etmeleri nedeniyle öncelikle bu hususun karara bağlanması gerekmektedir. 353 Sayılı Kanunun 218 nci madde 1 nci fıkrası; On yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde Askeri Yargıtay incelemesini, sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya re'sen duruşmalı yapar. İncelemenin duruşmalı yapılması, bir yıldan fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde Askeri Yargıtayın lüzum görmesine bağlıdır... hükmünü taşımaktadır. Adı geçen sanıklar hakkında kurulan mahkumiyet hükümleri 3 yıl 9 ay hapis ile 4 yıl 2 ay hapis şeklindedir. Söz konusu ceza miktarları ile dava dosyasında yer alan deliller bir arada değerlendirildiğinde, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasında, olayın daha fazla aydınlığa kavuşturulması ve adaletin sağlanması yönlerinden bir yarar sağlamayacağı göz önüne alınarak temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasına lüzum görülmeyerek, duruşma taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Askeri Mahkemece; Kara Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Başkanlığı İkmal Bakım Daire Başkanlığı emrinde Akaryakıt Şube Müdürü olarak görevli olan sanık Ord.Yb.Habib TAŞKIN'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da konuşlu bulunan iç güvenlik birliklerinin akaryakıt ikmali ile ilgili olarak, bu birliklere akaryakıt taşıyacak olan Petrol Ofisi (POAŞ) bayilerinin belirlenmesi ve bu firmaların taşıyacakları akaryakıt miktarının tahsisi ile ilgili olarak, haklarında bilgi sahibi olduğu bayi sahipleri ile kişisel ilişkiler kurduğu, 2004 yılında taşıma işi vermek ya da diğer firmalara göre daha fazla akaryakıt kontenjanı tahsis etmek konusunda bu bayilerin sahibi ya da yöneticisi durumunda bulunan diğer sanıklarla menfaat karşılığında anlaştığı, rüşvet ilişkisine yönelik görüşmelerin çoğunda, sanıklardan Mehmet MEZİR'i de yanında bulundurduğu, bayi sahibi sanıklarla rüşvet anlaşmasını kurduktan sonra bu sanıklarla irtibatını Mehmet MEZİR vasıtasıyla sürdürdüğü, rüşvet niteliğindeki paraların bazı sanıklardan Mehmet MEZİR tarafından bizzat alınarak sanık Yb.Habib TAŞKIN'a teslim edildiği, bazı sanıkların ise, Mehmet MEZİR adına açılmış değişik banka hesaplarına havale yaparak rüşvet ödemelerini gerçekleştirdiği, sanık Mehmet MEZİR'in de hesaplara gelen paraları çekerek sanık Yb.Habib TAŞKIN'a teslim ettiği sabit görülerek, Yb.Habib TAŞKIN'ın Müteselsilen rüşvet almak, Mehmet MEZİR'in müteselsilen rüşvet almaya yardım etmek, diğer sanıkların rüşvet vermek suçundan dolayı mahkumiyetlerine karar verildiği anlaşılmaktadır.

A.USUL YÖNÜNDEN:

1.İLETİŞİM TUTANAKLARININ HUKUKA AYKIRI DELİL NİTELİĞİNDE OLUP OLMADIĞI HUSUSUNUN İNCELENMESİ:

Sanık ve müdafiileri savunmalarında ve temyiz dilekçelerinde, telefonlarının hukuka aykırı olarak dinlendiğini, hukuka uygun bir telefon dinleme kararının bulunmadığını, Mehmet MEZİR hakkında Mahkemece verilen dinleme kararının dava konusu rüşvet dışındaki silah kaçakçılığı suçuna ilişkin olduğunu, diğer sanıklar hakkında da alınmış herhangi bir mahkeme kararının bulunmadığını, dolayısıyla dinlemelerin tespit edildiği iletişim tutanaklarının hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil niteliğinde olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Sanık ve müdafiilerinin ileri sürdükleri bu hususun hukuka uygun olup olmadığının tespiti gerek bu delillerin gerekse bu deliller üzerine inşa edilen diğer delillerin hukuki değerlendirmesi açısından önem taşıdığından bu hususun açıklığa kavuşturulmasında hukuki zorunluluk bulunmaktadır.

Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1.10.2003 gün ve 2003/1327 sayılı kararı ile üç ay süre ile, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin 30.12.2003 gün ve 2003/1572, 30.01.2004 gün ve 216, 29.03.2004 gün ve 865, 31.3.2004 gün ve 2004/715, 29.04.2004 gün ve 2004/940 sayılı kararları ile üçer ay süre ile silah kaçaklığı suçuna ilişkin olarak; Mehmet MEZİR'in telefonlarının 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 2 ve 16 ncı maddeleri ile dinlenmesine karar verilmiş (K.l/Dz.376-393), bu kararlara istinaden dava konusu olayda rüşvet almak suçunun sanığı Mehmet MENZİR'in dinlenmesi sırasında, rüşvet suçunun diğer sanıklarının telefon konuşmaları da dinlenmiş ve iletişim tutanakları ile tespit edilmiştir.

T.C. Anayasası’nın 20 nci maddesinin 1 nci fıkrası; Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir., 22 nci maddesinin 1 nci fıkrası da; Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. hükümlerini amir bulunmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8 nci madde;

1-Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2- Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, birlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşulu ile söz konusu olabilir. hükmünü öngörmektedir.

Haberleşmenin dinlenmesine ilişkin ilk kanuni düzenleme, 01.08.1999 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’dur. Anılan Kanunun İletişimin dinlenmesi ve tespiti başlıklı 2 nci madde 1 ncı fıkrası; Bu kanunda öngörülen suçları işleme veya bunlara iştirak yahut işlendikten sonra faillere her ne suretle olursa olsun yardım veya aracılık veya yataklık etme kuşkusu altında bulunan kimselerin kullandıkları telefon, faks ve bilgisayar gibi kablolu, kablosuz veya diğer elektromanyetik sistemlerle veya tek yönlü sistemlerle alınan veya iletilen sinyalleri, yazıları, resimleri, görüntü veya sesleri ve diğer nitelikteki bilgileri dinlenebilir veya tespit edilebilir. Tespit edilenler mühürlenerek yetkililerce zapta bağlanır. Aynı maddenin 6 ncı fıkrası da; Dinleme ve tespit kararları en çok üç ay için verilebilir, bu süre en çok iki defa üçer aydan fazla olmamak üzere uzatılabilir. hükmünü içermektedir. Aynı Kanunun 16 ncı maddesi; Bu kanunun 2 ila 10 ncu maddeleri, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarla, 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 10.7.1953 tarihli ve 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanununun 402, 404 ve 406 ncı maddelerinde yer alan suçlar teşekkül halinde işlendiğinde de uygulanır. şeklindedir.

Belirtilen Kanuna istinaden çıkarılan 4422 Sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin suçlar başlıklı 5 nci maddesinde de bu yönetmelikte belirtilen tedbir ve işlemlerin hangi suçlarda uygulanacağı belirtilmiştir.

5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 18 nci maddesi ile 4422 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış olup, telefonla haberleşmenin dinlenmesi konusunda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlemeler yapılmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135 nci madde 1 nci fıkrası; Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhal hakimin onayına sunar ve hakim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hakim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır. hükmünü taşımaktadır.

Tesadüfen elde edilen deliller başlıklı Aynı Kanunun 138 nci maddesi ise:

(1) Arama veya el koyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhal bildirilir.

(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmaya ilgisi olmayan ve ancak 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhal bildirilir. hükmünü içermektedir.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin ışığı altında dava konusu olaydaki telefon dinlemelerinin hukuka uygun olup olmadığının irdelemesi yapıldığında; 4422 sayılı Kanunun ancak sınırlı suçlarla ilgili ve sınırlı hallerde telefon dinlemesine imkan tanıdığı, bu sınırların dışına çıkılarak telefon dinlenmesi halinde elde edilen bilgilerin kanun dışı elde edilmiş delil niteliğinde olduğu, sanık Mehmet MEZİR hakkında rüşvet suçundan dolayı alınmış bir mahkeme kararı bulunmadığı, esasen 4422 sayılı Kanunun telefon dinlenmesine imkan tanıdığı Katalog suçlar içerisinde rüşvet suçunun yer almadığı, haklarında hiç mahkeme kararı bulunmayan diğer sanıkların Mehmet MEZİR'in dinlenmesi sırasında, dinlenmeleri sonucu elde edilen delillerin tesadüfen elde edilen deliller olduğu, 4422 sayılı Kanunda Tesadüfen dinlemeye ilişkin bir düzenleme olmadığı, 4422 sayılı Kanundan sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135 ve 138 nci maddelerindeki, bu kanunun yürürlüğe girmesinden somaki olaylara uygulanacağı, CMK'nın 138 nci maddesinde düzenlenen tesadüfen elde edilen deliller ile ilgili düzenlemenin, 4422 sayılı Kanuna aykırı olarak yapılmış telefon dinlemeye sıhhat kazandırmayacağı, dolayısıyla Mehmet MEZİR ve diğer sanıklar hakkında yapılan telefon dinleme sonucu elde edilen delillerin kanun dışı elde edilmiş deliller niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.06.2006 gün ve 2006/4.MD-122 E., 2006/162 K. sayılı ve 08.04.2003 gün ve 9-30/98 sayılı kararları aynı doğrultudadır.)

Ancak, somut olayda dava dosyasındaki deliller sadece Telefon tespit tutanaklarından ibaret değildir. Dava dosyasında sanık Yb. Habib TAŞKIN'IN, Svl. Şahıs Mehmet MENZİR'in ve diğer sanıkların mahkeme önünde ikrarları ve tevil yollu ikrarları bulunduğu gibi, tanık beyanları, banka kayıtları ve diğer yazılı delillerde bulunmaktadır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217 nci madde 2 nci fıkrasında, yüklenen suçun, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille tespit edilebileceği öngörülmüştür.

Ceza yargılaması açısından, hukuka aykırı delillerden yola çıkarak elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğu, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin ceza yargılamasında kullanılamayacağına ilişkin olarak doktrinde görüşler olduğu gibi, uygulamada da bu yönde kararlar bulunmaktadır. Ancak bunun aksi yönde görüş ve yargı kararları da bulunmaktadır.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 29.11.2005 gün ve 2005/7-144 E., 2005/150 sayılı kararında; sanığın ikametgahında kenevir bitkisi olduğu ihbarı alınması üzerine il merkezinde, gecikmesinde ne gibi sakınca olduğu belirtilmeden, hakim kararı ve yetkili amir tarafından verilen sözlü emirde alınmadan ve sanığın aramaya muvafakat ettiği de belirtilmeden yapılan aramada, evin damında 50 kök kenevir bitkisi tespit edilmiş, bu şekilde arama sonucu elde edilen delille verilen mahkumiyet kararına ilişkin olarak; yasak sorgu yöntemleriyle toplanan kanıtlara dayanılarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ancak sanığın ihbarla uyumlu ve hayatın olağan akışına da uygun düşen özgür ve samimi ikrarı karşısında, uyuşturucu madde elde etmek amacıyla izinsiz hint keneviri ekme suçunun sübuta erdiği kabul edilmiştir.

Belirtilen nedenlerle, dava konusu olayda sanıkların dinlenmesine ilişkin iletişim tespit tutanakları hukuka aykırı delil niteliğinde ise de dava dosyasında bulunan sanıkların ikrarları, banka kayıtları ve benzeri diğer delillerin hukuka uygun olduğu, dolayısıyla suçun sübutu konusunda hukuka uygun olarak elde edilmiş deliller niteliğinde görülerek, delil değerlendirmesine tabi tutulması kabul edilmiştir.

2. BİLİRKİŞİLERİN BAĞLI BULUNDUKLARI KURUMLA İLGİLİ DAVADA, BİLİRKİŞİLİK GÖREVİ ALMALARININ 5271 SAYILI CMK'NIN 64/3 ÜNCÜ MADDESİNE AYIKIRI OLDUĞUNA İLİŞKİN OLARAK YAPILAN İNCELEMEDE:

Sanık ve müdafiileri savunmalarında ve temyiz dilekçelerinde, sanık Yb. Habib TAŞKIN ile Bilirkişi heyetinin aynı kurumda görevli olduğunu, bu durumun 5271 sayılı CMK'nın 64/3 üncü maddesine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.

353 sayılı Kanunun mülga 62 nci maddesinde, Bilirkişinin tayini ve zorunlu olmadıkça üçten fazla olmamak üzere adedinin tespiti, hazırlık soruşturmasında askeri savcıyla son soruşturmada askeri mahkemeye aittir denilmektedir.

Aynı Kanunun mülga 65 nci maddesinde de, Bu kanunda aksi yazılı olmadıkça Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bilirkişi, keşif ve otopsi hakkındaki hükümleri askeri mahkemelerde de uygulanır. hükmünü taşımaktadır.

353 sayılı Kanunun söz konusu 62 ve 65 nci maddeleri 29.6.2006 gün ve 5530 sayılı Kanunun 62 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, aynı Kanunun 29.6.2006 gün ve 5530 sayılı Kanunun 61 nci maddesi ile değişik EK-1'inci maddesi ile bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bazı maddeleri hariç olmak üzere diğer hükümlerinin askeri yargıda da uygulanacağı hükmü getirilmiş, 05.07.2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan değişikliklerin 05.10.2006 tarihinden itibaren uygulanmasına başlanmıştır.

Bilirkişiler, Askeri Mahkemece 353 sayılı Kanunun mülga 62 nci maddesi uyarınca 15.06.2005 tarihli duruşmada atanmışlardır. (K7/D.1278) Dolayısıyla bu tarihte 5271 sayılı CMK'a yollamada bulunan 353 sayılı Kanunun EK-1 inci maddesi yürürlükte olmadığından yapılan bilirkişi atamasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.

Diğer yandan 353 sayılı Kanunun 65 nci maddesi nedeniyle 5271 sayılı CMK'nın 64/3 üncü maddesinin uygulanması zorunluluğu olduğu ileri sürülebilir. Bu hususun bir an için haklı olduğunun kabulüne göre bir inceleme yapıldığı takdirde;

Sanık Yb. Habib TAŞKIN KKK.lığı İkmal ve Bakım Daire Başkanlığı Akaryakıt Şube Müdürlüğünde, Bilirkişiler ise mahkemece atandıkları tarihte Lojistik Komutanlığı İkmal Bakım Komutanlığı Akaryakıt Şube müdürlüğünde görev yapmaktadırlar.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bilirkişi olarak atanabilecekler başlıklı 64 üncü madde 3 üncü fıkrasında, ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak atanamazlar hükmünü taşımaktadır.

Bu madde ile sağlanmak istenen amaç bilirkişilerin yansızlığının, tarafsızlığının sağlanmasıdır.

Ancak burada hemen karşımıza çıkan husus bilirkişilerin bağlı bulundukları kurum kavramının nasıl anlaşılması gerektiğinde yatmaktadır. Bu kavramın yorumu yapılırken bilirkişinin, özel bir bilgiye veya teknik bilgiye sahip bulunan bir kişi olduğu, özellikle Silahlı Kuvvetlerin iş ve işlemlerinin sivil kurumlara göre değişiklik arz ettiği, bilgi deneyim ve ihtisas gerektirdiği gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Bu kavramın geniş yorumlanması halinde kanunun istediği anlamda bir bilirkişi bulunamaması tehlikesi ile karşılaşma ihtimali karşımıza çıkabilecektir.

Dava konusu olay Silahlı Kuvvetlere ilişkin akaryakıt dağıtım ve nakliye işi olup, bu konuda seçilecek bilirkişilerin de belli bir bilgi birimi ve deneyime sahip olması, işin başlangıcından bitimine kadar olan iş akışının hangi mevzuat ve prosedüre göre işlediğinin bilinmesi gerekmektedir. Bilirkişiler Lojistik Komutanlığında, sanık Yb. Habib TAŞKIN ise KK.Lojistik Başkanlığında Akaryakıt Şube Müdürlüklerinde görevlidirler. Dolayısıyla bilirkişilerin konularında ehil oldukları konusunda bir duraksama bulunmamaktadır. Sanık ve bilirkişilerin nihai bağlantıda Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı dolayısıyla aynı kurum"da görevli oldukları düşünebilir ise de, sanıkların sicil bağlantıları dikkate alındığında bağlantının KKK.lığına kadar ulaşmadığı açıktır. Sanık ve bilirkişilerin aynı kuruma bağlı oldukları şeklindeki geniş yorum, amacını aşan, bilirkişilik kurumunu işlemez hale getirebilecek bir yorum olur. Zira bu yorumdan hareketle KKK.lığının da Genelkurmay'a bağlı olduğu, Genelkurmay Başkanlığının da davalar da taraf ehliyeti olmadığı için işin Milli Savunma Bakanlığına kadar götürülmesi ve nihai kurumun belirtilen bu Bakanlık olduğunun ileri sürülmesi gibi içinden çıkılmaz bir noktaya girilmesi söz konusu olabilecektir. Böyle bir durumda ise teknik bilgi ve tecrübeyi, ihtisası gerektirir konularda bilirkişi bulamama tehlikesi ile karşı karşıya kalınabileceğinden kanun koyucunun böyle bir hususu amaçladığı düşünülemez.

Bilirkişilerin böyle bir geniş yorum nedeniyle Silahlı Kuvvetler dışında üniversitelerden, diğer Bakanlık ve bağlı kuruluşlardan seçilmesi halinde Silahlı Kuvvetlerdeki bayii ve kontenjan tespiti ile dağıtım işinin arz ettiği özellik nedeniyle beklenen verim alınamayacaktır.

Şayet sanık ve bilirkişiler KKK.lığı karargahında ve farklı dairelerde görevli olsalardı, sicil bağlantısı olmasa dahi aynı kurumda görev yaptıkları dolayısıyla bilirkişilik yapmayacakları sonucuna varılabilirdi. Esasen, kurum kavramı değerlendirilirken olayına göre değerlendirme yapılması, kimi durumlarda yansızlığın sağlanması için kurum kavramının gerektiği kadar geniş yorumlanmasının da hukuka uygun olacağı hususunu göz ardı etmemek gerekebilir.

Ancak dava konusu somut olayda, bilirkişilerin Lojistik Komutanlığından seçilmiş olmaları aynı kurumdan seçilmiş olma şeklinde değerlendirilmeyeceğinden sanık ve müdafiilerinin bu yoldaki taleplerinin hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

B.ESAS YÖNÜNDEN:

a.HÜKME ESAS ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORUNUN YETERLİ OLUP OLMADIĞININ İNCELENMESİ:

Askeri Mahkemece tayin olunan bilirkişilerce düzenlenen 19.08.2005 tarihli raporda, sanık Yb. Habip TAŞKIN'ın bayi ve kontenjan miktarını belirlerken yürürlükteki mevzuata ve uyulması gereken ANT Kriterlerine ne şekilde uymadığı hususunda açıklamalar bulunması nedeniyle sanık ve müdafileri söz konusu raporun sanıkların eylemlerinin hukuki nitelemesine dayanak teşkili konusunda yeterli olmadığını ileri sürmüşlerdir.

Tebliğnamede de, Kara Kuvvetleri Komutanlığının 05.07.2004 tarihli yazısının (K3/D.370-373) sonuç bölümünde, akaryakıt taşıma işi ile ilgili olarak yapılan işlemlerin sıralı amirlerin gözetimi altında ve mevzuata uygun şekilde yerine getirildiğinin belirtilmesinden hareketle sanık Yb. Habib TAŞKIN'ın ve buna bağlı olarak diğer sanıkların eylemlerinin hukuki nitelendirilmesine dayanak teşkil etmeye yeterli olmadığı, yeniden bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak sanıklarının eylemlerinin niteliğinin belirlenmesi ve buna göre kanun değerlendirilmesi yapılması yönünde görüş bildirilmiştir.

Bilirkişilerce düzenlenen 19.08.2005 tarihli bilirkişi raporunda (7K/1311-1321); sanık Yb. Habib TAŞKIN'ın OHAL birliklerinin kontenjanlarını taşıyacak bayilerin ve taşıma miktarlarının belirlenmesine fiilen tek başına yetkili olduğu, 2003 yılında Avşaroğlu, Akar, Dicle, Dabbaoğlu, Duyan, Altınışık, Atabay, Üstünler, Som ve Müftüoğlu petrole diğer taşıyıcı Petrol Ofisi bayilerine oranla fazla olarak taşıma görevi verildiği, önerilmeyen Som petrole toplam taşıma işinin % 35'inin verildiği, 2004 yılında da taşıma görevi verilmemesi yönünde şerh konulmasına rağmen Avşaroğlu petrole % 25,5, taşıma işi verilmemesi yönünde olumsuz görüş bildirilen Atabey Petrole % 58.1, önerilmeyen Dabbaoğlu petrole % 48.1, Müftüoğullarına %51.9 ve Üstün Petrole % 8.9 oranında taşıma işi verildiği belirtildikten soma sonuç olarak; OHAL Bölgesi Akaryakıt taşıma işi için firma belirleme ve taşıma oranlarının paylaştırılmasına Yb. Habib TAŞKIN dışında herhangi bir personelin katkısının olmadığı, askeri yakıt taşımacılığının piyasaya göre daha karlı olduğu, 2003-2004 yılı OHAL Bölgesi Akaryakıt taşıma işi için bayi belirleme ve miktar paylaşımının Yb. Habib TAŞKIN tarafından hangi kriterlere göre yapıldığının anlaşılamadığı belirtilmiştir.

KKK.lığında bayilerin ve kontenjanların tespitinde K.K.K.lığı Akaryakıt Şube Müdürlüğünün görevli olduğu, bu şubede sanık Yb. Habib TAŞKIN'ın Akaryakıt Şube Müdürü olarak görevli olduğu, onun dışında akaryakıt astsubayı ve akaryakıt uzmanının bulunduğu, sanığın şubesinin İkmal ve Bakım Dairesi Başkanlığına, bu Başkanlığında Lojistik Başkanlığına bağlı olduğu, Akaryakıt şubesinde fiilen 3 kişi bulunmasına ve sanığın üzerinde de iki amiri bulunmasına karşın, akaryakıt bayi ve kontenjan belirlemede uzunca bir süre aynı görevde kalma ve itimat telkin etmek suretiyle fiilen tüm iş ve işlemlerin sanık Yarbay Habib TAŞKIN tarafından yürütüldüğü, onun da bu serbestiden yararlanarak kendi kurallarına göre hareket ettiği anlaşılmaktadır.

Sanık ve savunucuları ile tebliğnamede özellikle K.K.K.lığının 05.07.2004 tarihli yazısının sonuç bölümünde belirtilen yapılan işlemlerin sıralı amirlerin gözetimi altında ve mevzuata uygun şekilde yerine getirildiğinden hareketle mevcut bilirkişinin raporunun yetersiz olduğu vurgulanmaktadır.

Oysa, söz konusu yazı, sanık Yb. Habib TAŞKIN'ın bağlı olduğu dairenin bağlı olduğu Lojistik Başkanlığından gelmektedir.

Bu yazı, hazırlık soruşturması aşamasında Askeri Savcının Lojistik Başkanlığına yazdığı bir yazıya cevaben verilmiştir. Yapılan işlemlerin sıralı amirlerin gözetimi altında ve mevzuata uygun olarak yapıldığının bildirilmesinden daha doğal bir husus olamaz. Zira aksi durum yani mevzuata aykırı iş ya da işlem yapıldığının farkına varılmasına rağmen yasal işlem yapılmaması sıralı amirlerin sorumluluğunu gerektirmektedir. Dolayısıyla böyle bir yazıdan hareketle bilirkişinin raporunun yetersiz olduğunun ileri sürülmesi rasyonel ve hukuki bulunmamaktadır. Mevcut bilirkişi raporu eylemlerin hukuki nitelendirilmesine elverişli yeterliktedir. Zira anılan raporda, bir kısım petrol bayilerine güvenlik nedeniyle 7 nci Kolordu Komutanlığınca olumsuz görüş verilmesine rağmen, sanık tarafından taşıma işi verilmiş, sanık ve savunucuları olumsuz görüş veren Komutanlığın belge sunamaması nedeniyle bu bayilerin durumunun sanık Yarbay Habib TAŞKIN tarafından araştırıldığı, olumsuz belge bulunamaması üzerine bunlara taşıma işi verildiği belirtilmesine karşın; sanık Habib Yarbayın söz konusu petrol sahipleri olan diğer sanıklarla yaptığı telefon görüşmeleri bir yana bırakılsa dahi Ankara'da bayi belirleme ve kontenjan konusunda diğer sanıklar ile yapılan birebir görüşmeler, bu konuda sanığın ikrarı özellikle Mehmet MEZİR'in hazırlık ve son soruşturma aşamasındaki anlatım ve ikrarları, banka kayıtları, sanığın mal varlığı ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde, mevcut durumun sanık Yarbay Habib TAŞKIN ve diğer sanıkların eylemlerinin hukuki niteliğini belirleme konusunda yeterli olduğu, kaldı ki bayi ve kontenjan belirleme konusunda yazılı kriterler olmasına karşın sanık Yarbay Habib TAŞKIN'ın bu belirlemeyi kendi koyduğu kriterlere göre yaptığı, yeni bir bilirkişi kurulu ile inceleme yaptırılsa dahi olayın daha fazla aydınlatılmasını sağlayacak bilirkişi raporu elde etmenin güçlüğü göz önüne alınarak yeni bir bilirkişi heyeti kurularak inceleme yaptırılması ve bunu takiben suç vasfı belirlenmesi ve lehe kanun değerlendirilmesi yapılması yönündeki sanık ve müdafiilerinin talepleri yerinde görülmediği gibi, tebliğnamedeki görüşe de belirtilen nedenlerle iştirak edilememiştir.

b. SANIKLARIN RÜŞVETE KONU PARALARI BORÇ OLARAK ALDIKLARI VEYA VERDİKLERİ HUSUSUNUN İNCELENMESİ:

Rüşvet alan sanık Yb. Habib TAŞKIN ve müdafiileri diğer sanıklardan alınan paraların borç olarak alındığını, hatta borçla ilgili olarak düzenlenen senetlerin bir kısım alacaklılara gönderildiği, bu borçlar nedeniyle icra işlemleri başlatıldığını, rüşvet veren sanıklar ise, sanık Ord.Yb. Habib TAŞKIN ve Mehmet MEZİR'in borç olarak para istediklerini, kimi sanıklar bu paraları Habib Yarbayın çocuğunun rahatsızlığı, kimi sanıklar aracının kaza yapması, kimi sanıklar satın aldığı evin taksitlerini ödemekte zorlanması nedeniyle kendilerinden talep edilmesi üzerine verdiklerini, hatta bazıları paralarını istediklerini, alamayınca icra işlemi başlattıklarını, bu paralan rüşvet amacıyla vermediklerini ileri sürmüşlerdir.

Sanık Ord.Yb. Habib TAŞKIN'ın görevi itibariyle Akaryakıt taşıma işinin bayilere verilmesi, kontenjan ayrılması ve artırılması konusunda fiilen tek belirleyici olması, diğer sanıkların bu durumu bilmesi, sanık Habib'in de bunun bilinci ile kimi sanıklarla yüz yüze görüşmelerinde, istenilen para verilmediği takdirde taşıma işinin de verilmeyeceğini muhatabının yüzüne karşı söylemekten çekinmemesi, hatta parası olmadığını söyleyenlerden çek olarak bunu tahsil etmekte hiçbir çekince göstermemesi, bayi sahiplerini Ankara'ya çağırarak taşıma işi konusunda pazarlık yapması ve doğrudan para istemesi ya da bu konuda Mehmet MEZİR ile irtibata geçilmesini istemesi, Mehmet MEZİR tarafından bayilerden Ankara'nın değişik yerlerinde ve değişik zamanlarda elden para alarak Habib Yarbaya teslim etmesi, bayi sahipleri tarafından Mehmet MEZİR'in banka hesaplarına 2003 ve 2004 yılları içerisinde paralar havale edilmesi, bankalara yapılan havalelerin tarihi ile sanığın ve Mehmet MEZİR tarafından rüşvet istenmesi zamanlarının birbiri ile örtüşmesi, özellikle Mehmet MEZİR'in hazırlık ve son soruşturma aşamalarındaki birbirini teyit eder ifadeleri, diğer sanıkların tevil yollu ikrarları, rüşvet konusu paraların toplam miktarı, banka kayıtları, dava dosyasındaki diğer deliller dikkate alındığında; sanık Ord.Yb. Habib TAŞKIN'ın rüşvet konusu paralan borç olarak aldığı, diğer sanıkların da borç olarak verdikleri yolundaki savunmalarının inandırıcılıktan uzak olduğu, sanıkların suçtan kurtulabilmek için borç verilmesi gibi makul ve rasyonel olmayan bir mazeret ileri sürdükleri göz önüne alındığında, sanıkların ve müdafiilerinin söz konusu paraları borç olarak aldıkları veya borç olarak verdikleri yolundaki savunmalarına ve bu yöndeki temyiz nedenlerine itibar olunmamıştır.

1. SANIK YB. HABİB TAŞKIN YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE: Sanığın K.K.K.lığı İkmal Bakım Daire Başkanlığı Akaryakıt Şube Müdürü olarak 01.01.2003 - 21.06.2004 tarihleri arasında görevli olduğu, iç güvenlik birliklerine akaryakıt taşıyacak bayilerin ve taşıma miktarlarının belirlenmesinde fiilen tek başına yetkili bulunduğu, görev süresinin uzunluğu, bu işlerle tek başına ilgilenmesinden kaynaklanan deneyim ve bilgi birikimini bu konudaki denetimsizliğin sağladığı serbestiden de yararlanarak kendi yararına kullanma yoluna girdiği, iç güvenlik birliklerine akaryakıt taşıyan ve haklarında gerekli bilgiye sahip olduğu POAŞ bayileri ile kişisel ilişkiler kurduğu, 2004 yılında taşıma işi verilmesi veya yüksek miktarda kontenjan tahsisi konusunda söz konusu bayilerle menfaat karşılığında anlaştığı, bu konuda sivil şahıs Mehmet MEZİR'i kendisine yardımcı olarak kullandığı, rüşvet konusu paraların bazen Mehmet MEZİR tarafından bildirilen onun hesabına petrol bayileri tarafından gönderildiği, bazen de sanığa ve Mehmet MEZİR'e elden verildiği, Mehmet MEZİR hesabına gönderilen paraların sanığa teslim edildiği, sanığın işi daha da ileri götürerek petrol bayilerini Ankara'ya bizzat çağırarak onlarla görüşmeler yaptığı, daha fazla kontenjan tanınması konusunda para talebinde bulunduğu, söz konusu paraları bazen nakit, bazen çek olarak aldığı, para isteme ve alma işlemlerinin pervasız bir şekilde hiçbir kaygı ve çekinme duyulmadan sürdürüldüğü, sanığın bir kamu görevlisi olduğu hususunu unutarak adeta özel sektör görevlisi gibi sivil kişilerle menfaat ilişkisine girdiği, hatta işi daha ileri götürerek haklarında olumsuz görüş bildirilen bazı petrol bayilerine kontenjan vermekte dahi bir beis görmediği, çocuğunun hastalığı, yeni aldığı evin taksitleri, aracının kaza yapması gibi olayları paravan olarak kullandığı, bu tür ilişkilere girerek kendi itibarı bir yana mensubu olduğu Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına büyük zarar verdiği hususunu umursamadığı, sanığın temin ettiği bu menfaatleri petrol bayilerinden aldığını, ancak borç olarak aldığını ileri sürdüğü, bu kadar çok sayıda bayiden, bu kadar çok miktarda borç alındığı iddiasının inandırıcılıktan uzak olduğu, Mehmet MEZİR'in de hazırlık ve son soruşturma aşamalarındaki anlatımlarından çarkın işleyişini en ince ayrıntılarına kadar verdiği ve anlatımlarının birbirini desteklediği, banka kayıtları ve dava dosyasındaki diğer kanıtlardan sanık Habib TAŞKIN'ın; ilişki içerisinde olduğu Petrol Ofisi bayileri Beşir ATABAY, Talat ÖZTÜRK, Şefik ÜSTÜN, Mehmet IŞIK, İbrahim AKAR, Musa KURT, Mehmet Emin BUCAK, Mehmet Emin DUYAN, Ali DUYAN, Ahmet Yalvaç MÜFTÜOĞLU, Erdal SÖZER, Ercan SÖZER ve Abdullah ÖZERDEM ile rüşvet anlaşması yaptığı, bu anlaşma uyarınca bunlardan toplam 106.045.00.-YTL (Yüzaltı bin kırkbeş yeni Türk lirası) menfaat temin ettiği, mevzuat ve uygulama dışı taşıma işi vermek suretiyle yapılmaması gereken bir işin yapılması için rüşvet almak suçunu işlediği sübuta ermiştir.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçesi gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde, yine uygun gerekçe ile TCK'nın 43 ncü maddesi uyarınca cezanın asgari hadden uzaklaşılarak artırılmasında, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 ncü maddesinin uygulanmasında ve ASCK'nın 30/1-B maddesi uyarınca Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılmasında, gözaltında ve tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Tebliğnamede, sanığın 106.045.00.-YTL (yüzaltı bin kırkbeş yeni Türk Lirası) tutarında rüşvet aldığı kabul edilerek sanığa ait olan ve üzerinde ihtiyati tedbir bulunan gayrimenkulün değerinin bu miktara karşılık gelen kısmı ile sanığın evinde yapılan aramada ele geçirilip adli emanete alınan nakit paraların müsaderesine karar verildiği, bu durumda, sanığın aldığı kabul edilen rüşvet miktarından fazla miktarda bir paranın müsaderesinin söz konusu olduğu ileri sürülmektedir.

Oysa Askeri Mahkemece, Adli emanette bulunan paralar ile üzerinde tedbir bulunan gayrimenkulün toplam 106.045.00.-YTL. tutarına karşılık gelen kısmı için müsadere kararı verilmiştir. Dolayısıyla, tebliğnamede belirtildiği gibi bu miktarın aşılması söz konusu değildir. Şayet toplam sözcüğü kullanılmasa idi, tebliğnamedeki gibi bir sonuç çıkarma imkanı söz konusu olabilirdi. Açıklanan nedenle tebliğnamedeki bu yöndeki görüş yerinde bulunmamıştır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiilerinin kabule değer görülmeyen temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

2. SANIK MEHMET MEZİR YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Sanık sivil şahıs Mehmet MEZİR'in başlangıçta Habib TAŞKIN'ın, koruması ve özel şoförü olarak Ocak 2003 yılında göreve başladığı, geçen süre içerisinde Yarbay Habib’le samimiyetini ilerleterek güvenini kazandığı, sanık Habib'in 2004 yılında taşıma işi vermesi veya yüksek miktarda kontenjan tahsisi konusunda menfaat karşılığı rüşvet anlaşması yaptığı petrol bayilerini aradığı, Habib'in isteklerini ilettiği, özellikle Ankara Maltepe bölgesindeki Bankalarda bulunan kendisine ait hesap numaralarını vererek onların para göndermesini sağladığı, bunları Habib'e teslim ettiği, Habib'in bayilerle görüşmesi sırasında onun yanında hazır bulunduğu, elden para alınması söz konusu olduğunda paraları verilecek yerlere giderek aldığı, çekleri paraya çevirdiği, havale yoluyla gelen ya da nakten verilen bu paralardan Habib'in takdir ettiği oranda payını aldığı, askeri personelin dahi belli usullere uymadan giremediği Kara Kuvvetleri Akaryakıt Şube Müdürlüğüne serbestçe girip çıktığı, oradaki askeri personelle yakınlık kurduğu, başlangıçta koruma, şoför pozisyonunda olan sanığın yıllarca petrol taşıma işinde çalışmış bir personel gibi petrol bayileri ile taşıma konularında görüşmeler yaptığı, sanık Habib TAŞKIN'ın söz konusu petrol bayilerinden 106.045.00.-YTL. (Yüzaltıbin kırkbeş Yeni Türk Lirası) rüşvet alma suçuna yardım ettiği ikrarı ve dosya kapsamı delillerle sübuta ermiştir.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçe gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde; sanık Habib TAŞKIN'a rüşvet alması konusunda yardımda bulunması nedeniyle TCK'nın 39 ncu maddesi uyarınca cezasının ½ oranında indirilmesinde, yine uygun gerekçe ile TCK'nın 43 üncü maddesi uyarınca cezanın asgari hadden uzaklaşılarak arttırılmasında, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında, gözaltında ve tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

3. SANIK BEŞİR ATABAY YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Sanık Beşir ATABAY'ın Atabay Petrolün sahibi olduğu, Habib'le daha önce tanışması nedeniyle 2003 yılı başlarında Ankara Kızılay'da buluştukları, 2004 yılında Atabey Petrol'e yüksek miktarda akaryakıt taşıma işi verilmesi konusunda anlaştıkları, Mehmet MEZİR'in Bankadaki hesaplarına 2003 ve 2004 yılları içerisinde toplam 11 Milyar havale edildiği, 7 nci Kolordu Komutanlığının 5.12.2003 tarihli mesajı ile Atabay Petrole taşıma işi verilmemesi yönünde olumsuz görüş verilmesine karşın, 2004 yılında Atabay Petrol'e % 58.1 (1.472.540 kg) oranında Petrol tahsis edildiği, böylece sanığın Habib TAŞKIN'a yapmamaya mecbur olduğu şeyi yapması karşılığında rüşvet verdiği dosya kapsamı delillerle sübuta ermiştir.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçesi gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında, gözaltında ve tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, taktir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

4. SANIK TALAT ÖZTÜRK YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Dabbanoğlu Petrol Limidet Şirketinin Van bölgesinde faaliyet gösterdiği, sanık Talat ÖZTÜRK tarafından idare edildiği, Talat ile Habib'in 2003 yılı Mayıs-Haziran aylarında Ankara'da yeşilvadi restorantta buluştuğu, 2004 yılında Dabbaoğlu Petrol Şirketine yüksek miktarda akaryakıt taşıma işi verilmesi konusunda anlaştıkları, bilahare irtibatın telefonla Mehmet MEZİR tarafından yürütüldüğü, Mehmet MEZİR'in Banka hesaplarına 12.630.000.-YTL. para havale edildiği, Mehmet'in bu paraları sanık Habib'e verdiği, 2004 yılı kontenjan emrinde Dabbaoğlu Petrol'e % 48.1 oranında taşıma işi verildiği, böylece sanığın Habib TAŞKIN'a yapmamaya mecbur olduğu bir şeyi yapması karşılığı rüşvet verdiği dosya kapsamı delillerle sübuta ermiştir.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçe gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında, tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, taktir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

5. SANIK ŞEFİK ÜSTÜN YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Üstün Petrol Limited Şirketinin Tatvan bölgesinde faaliyet gösterdiği, sanık Şefik ÜSTÜN tarafından idare edildiği, Şefik ile Habib'in 2003 yılı sonlarında Ankara'da Elit otelde görüştükleri, daha sonraki irtibatın Mehmet MEZİR tarafından telefonla sürdürüldüğü, 2003 ve 2004 yıllarında Mehmet adına 2000 ABD. Doları ve 2 Milyar TL. havale edildiği, 2004 yılı için bu bölgedeki kontenjanın % 8.9 (246.000 kg) oranında Üstün Petrol'e verildiği, Şefik ÜSTÜN'ün kontenjanının artırılması için sanık Mehmet MEZİR adına havale yapmak suretiyle Habib TAŞKIN'a yapmamaya mecbur olduğu şeyi yapması için rüşvet verdiği dosya kapsamı delillerle sübuta ermiştir.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçe gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, taktir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

6. SANIK MEHMET IŞIK YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Altınışık Petrol Kollektif Şirketinin Tatvan Bölgesinde faaliyet gösterdiği, Mehmet IŞIK tarafından idare edildiği, Habib'in sanığı Ankara'ya çağırdığı, 18.10.2003 tarihinde Ankara'da Merit Altınel Otel'de buluştukları, Mehmet IŞIK'ın 2004 yılında daha fazla kontenjan tahsis edilmesi ve özellikle fuel-oil taşıma hususunda talepte bulunduğu, Habib'in de bunu ayarlayacağını belirttiği, sanıktan 2000 ABD. Doları istediği, toplam 7 milyar TL.nin sanık tarafından Mehmet MEZİR'e elden ve bankaya havale yoluyla gönderildiği, 2004 yılı için bu bölgedeki kontenjanın % 56.2 (1.539.000 kg) oranında Altınışık Petrol'e tahsis edildiği, böylece sanık Mehmet IŞIK'ın Habib TAŞKIN'a yapmamaya mecbur olduğu bir şeyi yapması için rüşvet verdiği, dosya kapsamı delillerle sübuta ermiştir.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçe gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında, tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, taktir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

7. SANIK İBRAHİM AKAR YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Akar Petrol Limited Şirketinin Diyarbakır bölgesinde faaliyet gösterdiği, sanık İbrahim AKAR tarafından idare edildiği, sanık ile Habib'in 2003 yılı Temmuz-Kasım ayları içerisinde Anıttepe 100.Yıl Tesislerinde, Maltepe'de Akar International Otelde, Gölbaşındaki küçük ev restoranta birkaç kez görüştükleri, sanığın 2004 yılında kendisine daha fazla kontenjan tahsisi ile Pirinçlik, Devegeçidi ve Diyarbakır Merkezindeki birliklerin akaryakıt taşımasının kendisine verilmesini istediği, bunun karşılığında Mehmet'in banka hesabına toplam 9.250.000.-YTL. para havale edildiği, Mehmet'in bu paraları Habib'e teslim ettiği, 2004 yılı kontenjanında Akar Petrol'e % 23.1 (1.983.000 kg.) oranında tahsis yapıldığı, böylece sanığın yapılmaması gereken bir işin yapılması için 9.250.000. YTL. Habib'e rüşvet verdiği dosya kapsamı delillerle sübuta ermiştir.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçe gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında, tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, taktir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

8. SANIK MUSA KURT YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Dicle Petrol Limited Şirketinin Diyarbakır bölgesinde faaliyet gösterdiği, sanık Musa KURT tarafından idare edildiği, sanık ile Musa'nın 2003 yılı Temmuz-Aralık ayları içerisinde 2 kez Ankara Gaziosmanpaşa Yeşilvadi restorantta buluştukları, Musa'nın 2004 yılında şirketine daha fazla kontenjan tahsisi talep ettiği, Habib'e 8 milyar tutarında çek verdiği, Mehmet'in çeki 15.10.2003 tarihinde bankadan tahsil ederek Habib'e teslim ettiği yine Mehmet adına toplam 4 milyar havale edildiği, Mehmet'in bu paraları da Habibe'e teslim edildiği, bölgedeki kontenjanların % 32.8 (2.821.000 kg.) oranında Dicle Petrole tahsis edildiği, böylece sanığın Habib'e yapılmaması gereken bir işin yapılması için 12 milyar rüşvet verdiği dosya kapsamı delillerde sübuta ermiştir.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçe gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında, tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, taktir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir

9. SANIK MEHMET EMİN BUCAK YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Avşaroğlu Kollektif Şirketinin Urfa bölgesinde faaliyet gösterdiği, Mehmet Emin BUCAK tarafından idare edildiği, sanık ile Habib'in 2003 yılı Temmuz-Ağustos ayları içerisinde kurdukları telefon irtibatı sonucu Avşaroğlu Petrole 2004 yılında yüksek oranda iş verilmesi için anlaştıkları, Mehmet MEZİR'in banka hesabına toplam 7 milyar TL. gönderildiği, Mehmet'in bu paraları Habib'e teslim ettiği, 7 nci Kolordu Komutanlığınca hakkında olumsuz görüş bildirilmesine rağmen Habib tarafından % 25.5 (338.830 kg) oranında tahsis yapıldığı böylece sanığın Habib'e yapılmaması gereken bir işin yapılması için 7 milyar TL. rüşvet vermek suçunu işlediği dosya kapsamı delillerle sübuta ermiş bulunmaktadır.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçe gösterilerek cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında, tutuklulukta geçen sürelerin 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, taktir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

10. SANIKLAR MEHMET EMİN DUYAN İLE ALİ DUYAN YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Duyan Petrol ofisinin Mardin bölgesinde faaliyet gösterdiği, bayiinin Mehmet Emin DUYAN ile yeğeni Ali DUYAN tarafından idare edildiği, 2003 yılı Mart ayında Ankara'da Yeşilvadi Restorantta sanıklar ile Habib'in bir araya geldikleri, Duyan petrolün 2004 yılı kontenjanın artırılması konusunda anlaştıkları, sanıklar tarafından elden verilmek ve Mehmet MEZİR'in bankasına 2003 ve 2004 yıllarında havale edilmek suretiyle toplam 32.000.-YTL. ve 2000 ABD. Doları verildiği, bu paraların Mehmet tarafından Habib'e verildiği, 2004 yılı için % 50.3 (1.643.275 kg) oranında Duyan Petrole tahsis yapıldığı, böylece sanıkların Habib'e yapılmaması gereken bir işin yapılması için belirtilen miktarda rüşveti verdiği dosya kapsamı delillerle sübuta ermiş bulunmaktadır.

Sanıklar Mehmet Emin DUYAN ve Ali DUYAN haklarında Askeri Mahkemece 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri karşılaştırılmak suretiyle, 5237 sayılı TCK'nın 252 nci maddesi uyarınca gerekçe gösterilerek cezalarının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesinde, takdiri tahfif sebebiyle indirim yapılmasında, yasal imkansızlık sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya çevrilmesi ve ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, TCK'nın 53 üncü maddesinin uygulanmasında, tutuklulukta geçen sürelerinde 353 sayılı Kanunun 251/1 nci maddesi uyarınca hükümlülük süresinden indirilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanıklar hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, taktir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer bulunmayan temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükümlerinin onanmasına karar verilmiştir.

11. SANIK AHMET YALVAÇ MÜFTÜOĞLU YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Müftüoğulları Petrol Limited Şirketinin Van-Erçiş bölgesinde faaliyet gösterdiği, Ahmet Yalvaç MÜFTÜOĞLU tarafından idare edildiği, Eylül 2003 ayında sanığın Habib tarafından Ankara'ya çağrıldığı, bir kafede görüştükleri, bilahare Habib'in talimatı ile sanıkla Mehmet'in telefonla görüştüğü, Mehmet MEZİR'in Ankara İş Bankası Maltepe Şubesine 3.10.2003 tarihinde sanık tarafından 2 milyar TL. gönderildiği, 2004 yılı kontenjan tertip emrinde Müftüoğlu Petrola % 51.9 gibi yüksek bir oranda kontenjan tahsis edildiği, böylece sanığın yapılmaması gereken bir işin yapılması için Habib'e 2 milyar TL. rüşvet verdiği dosya kapsamı delillerle sübuta ermiş bulunmaktadır.

Sanık hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı TCK'nın hükümleri ve 5237 sayılı TCK'nın karşılaştırılmak suretiyle 765 sayılı TCK'nın hükümlerinin sanığın lehinde olduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, temel ceza tayin edilirken suç tarihlerinin yaklaşık bir buçuk yıl gibi uzunca bir süreyi kapsaması ve iletişim tutanakları gerekçe gösterilerek alt sınırdan uzaklaşılmasında bir isabet görülmemiştir. Zira sanığın Habib ile Eylül 2003 ayında görüştüğü, 3.10.2003 tarihinde bankaya para havale ettiği dikkate alındığında suç tarihinin bir aylık bir süreyi kapsadığı, keza sanık ile Mehmet ve Habib arasında telefon görüşmesi yapıldığına ilişkin iletişim tutanakları bulunmaması, bulunsa bile yasak delil niteliğinde bulunması nedeniyle teşdit gerekçesi yerinde bulunmamış, sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün teşdit gerekçesi yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

12. SANIKLAR ERDAL SÖZER VE ERCAN SÖZER YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Akşen Petrol Limited Şirketinin Hakkari Bölgesinde faaliyet gösterdiği, Erdal SÖZER tarafından idare edildiği, Ercan SÖZER'in ise suç tarihlerinde Ankara'da ikamet ettiği ve Kızılay'da simit dünyası isimli kafeteryayı işlettiği, şirkete akaryakıt taşıma işi yaptırmak isteyen sanıkların 2003 yılı sonlarında Habib ile önce telefon irtibatı kurdukları, sanık Ercan'ın 18.12.2003 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına gelerek bürosunda Habib'i ziyaret ettiği, Ercan'ın 2004 yılı kontenjan talebinde bulunduğu, Mehmet'in Erdal ile Ankara'ya geldiğinde görüştüğü, bir süre sonra Habib'in Mehmet'i Ercan'ın işlettiği simit dünyasına gönderdiği, Mehmet'in Ercan'dan 2500 ABD, Doları alarak Habib'e teslim ettiği, 2004 yılı kontenjan tertip emrinde AKŞEN Petrole taşıma işi verilmediği, bunun üzerine sanıkların verdikleri parayı istedikleri anlaşılmaktadır. Akşen Petrol'e 2004 yılı için taşıma işi verilmemiş ise de sanık Erdal'ın telefon irtibatları, Ercan'ın bir kız arkadaşı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığına gelerek Habib'i bürosunda ziyaret ederek, kontenjan talebini iletmesi, Mehmet'in Ankara'da Ercan ve Erdal ile görüşmeleri, Habib'in talimatıyla Mehmet'in Ercan'ın iş yerine giderek ondan 2500 ABD Doları alması ve Habib'e vermesi hususları birlikte değerlendirildiğinde sanıkların yapılmaması gereken bir işin yapılması için Habib'e 2500 ABD. Doları rüşvet verdikleri hususu sübuta ermiş bulunmaktadır.

Sanıklar hakkında Askeri Mahkemece 765 sayılı TCK. ve 5237 sayılı TCK. hükümleri karşılaştırılmak suretiyle 765 sayılı TCK. hükümlerinin sanıkların lehinde olduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, temel ceza tayin edilirken suç tarihlerinin yaklaşık bir buçuk yıl gibi uzunca bir süreyi kapsaması ve iletişim tutanakları gerekçe gösterilerek alt sınırdan uzaklaşılmasında bir isabet görülmemiştir.

Zira, sanıkların Mehmet ile Ocak 2004 ve Mayıs 2004 tarihleri arasındaki 4 aylık süre içinde telefon irtibatı kurdukları, sanık Ercan'ın Habib'i Kara Kuvvetleri Komutanlığında 18.12.2003 tarihinde ziyaret ettiği, Aralık 2003 ayı içerisinde 2500 ABD. Doları alındığı dikkate alındığında suç tarihlerinin bir buçuk yıl gibi uzunca bir süreyi kapsamadığı keza iletişim tutanaklarının yasak delil niteliğinde görülmesi nedeniyle teşdit nedenleri içerisinde de yer alamayacağı göz önüne alındığında teşdit gerekçesi yerinde bulunmamış her iki sanık yönünden kurulan mahkumiyet hükümlerinin ayrı ayrı bozulmasına karar verilmiştir.

13. SANIK ABDULLAH ÖZERDEM YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEMEDE:

Som Petrol Ofisi bayiinin Şırnak bölgesinde faaliyet gösterdiği, bayiinin sanık Abdullah ÖZERDEM tarafından idare edildiği, Habib'in 2003 yılı sonlarına doğru Abdullah ile bizzat görüşerek 2 milyar TL. talep ettiği, Mehmet'in Habib'in talimatı ile Abdullah ile irtibata geçtiği Abdullah tarafından Mehmet'in Banka hesabına 13.10.2003 ve 07.05.2004 tarihlerinde birer milyar olmak üzere toplam 2 milyar gönderildiği, Mehmet'in bu paraları Habib'e verdiği, 2004 yılı kontenjanlarında % 27.3 (988.000 kg) oranında Som Petrole tahsis edildiği, böylece sanığın yapılması gereken bir işin yapılması (Haklı bir hususun temini için) Habib'e 2 milyar TL. rüşvet verdiği dosya kapsamı delillerle sübuta ermiş bulunmaktadır.

Askeri Mahkemece, sanık hakkında 765 sayılı TCK.ile 5237 sayılı TCK'nın hükümlerinin karşılaştırılarak, 765 sayılı TCK.hükümlerinin sanık lehine olduğunun kabulünde, 765 sayılı TCK'nın 213/2 nci maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde, rüşvet değerinin hafif olması nedeniyle TCK'nın 219/3 ncü maddesi uyarınca yarı oranında indirim yapılmasında, takdiri tahfif nedeniyle indirim uygulanmasında, adli para cezasının ve memuriyetten mahrumiyet cezasının ertelenmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır.

Belirtilen nedenlerle, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, sanık müdafiinin kabule değer görülmeyen temyiz nedenlerinin reddi ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1. Sanıklar Mehmet MEZİR, Mehmet Emin BUCAK, Mehmet Emin DUYAN ve Ali DUYAN müdafiilerinin duruşma taleplerinin 353 sayılı Kanunun 218/1 inci maddesi uyarınca REDDİNE;

2. Sanıklar Ord.Yb. Habib TAŞKIN, Sivil şahıslar Mehmet MEZİR, Beşir ATABAY, Talat ÖZTÜRK, Şefik ÜSTÜN, Mehmet IŞIK, İbrahim AKAR, Musa KURT, Mehmet Emin BUCAK, Mehmet Emin DUYAN, Ali DUYAN ve Abdullah ÖZERDEM müdafiilerinin kabule değer görülmeyen temyiz nedenlerinin 353 sayılı Kanunun 217/2 nci maddesi uyarınca REDDİNE; ve haklarındaki mahkumiyet hükümlerinin ayrı ayrı ONANMASINA;

3. Sanıklar Ahmet Yalvaç MÜFTÜOĞLU, Erdal SÖZER ve Ercan SÖZER hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin müdafiilerinin temyizlerine atfen ve resen 353 sayılı Kanunun 221/1 inci maddesi uyarınca uygulama (teşdit gerekçesi) yönünden ayrı ayrı BOZULMASINA;

Tebliğnameye aykırı olarak 11.06.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy