Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi 2020/347 Esas 2020/1042 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 5. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/347
Karar No: 2020/1042
Karar Tarihi: 11.11.2020



(2577 S. K. m. 16, 28) (2942 S. K. m. 8, 9) (ANY. MAH. 16.02.2017 T. 2014/6577 E.) (ANY. MAH. 20.11.2019 T. 2016/62537 K.)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Ankara 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 09/10/2019 günlü, E:2019/475, K:2019/1778 sayılı kararın; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve işin esası hakkında yeniden karar verilmesi istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesince dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
Dava, Ankara İli, Çankaya İlçesi, …… Mahallesi, 25304 ada, 1 parsel sayılı davacıların hissedarı olduğu taşınmazın imar planında "okul alanı" olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız olarak el atıldığından bahisle hisselerinin toplam bedeli için 20.000,00-TL (ıslahla artırılması sonucu 83.340,00-TL) tazminat alacağının dava tarihinden itibaren işletilecek kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararı sonrası yeniden yapılan yargılama sonucunda, davacılara ait taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmetine ayrılmasına rağmen beş yılı aşkın bir süredir kamulaştırılmaması nedeniyle davacıların mülkiyet hakkının ihlal edildiği, taşınmazın değerinin tespiti amacıyla yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; dava konusu taşınmazın m² fiyatının 2.315,00-TL olarak tespit edildiği, Ankara İli, Çankaya İlçesi,…….. Mahallesi, 25304 ada, 1 parselde bulunan taşınmazın değerine karşılık, davacıların hisselerine isabet eden kısmının ….. mirasçılarından davacı K6 için (9,00 m² x 2.315,00 TL = 20.835,00 TL), davacı …. için (6,75 m² x 2.315,00 TL = 15.626,00 TL), davacı …… için (6,75 m² x 2.315,00 TL = 15.626,00 TL), davacı ….. için (6,75 m² x 2.315,00 TL = 15.626,00 TL), davacı K5 için (6,75 m² x 2.315,00 TL = 15.626,00 TL) olmak üzere toplam 83.340,00-TL'nin 20.000,00-TL'sinin Ankara 18. İdare Mahkemesi’nin 2015/789 sayılı esasına kayıtlı dosyasında dava açma tarihi olan 16.04.2015 tarihinden, 63.340,00-TL'sinin ıslah dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 26.07.2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, taşınmazın davacıların hissesine isabet eden kısmının davalı idare adına tesciline karar verilmiş, bu karara karşı davacılar ve davalı idare tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
 
İstinafa konu mahkeme kararının, davanın kabulü ile uyuşmazlık konusu taşınmazdaki davacılara ait hisse için tespit edilen değerin karşılığı olan tazminatın yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine ilişkin kısmı; usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
 
Tazminat Miktarının Arttırımına İlişkin Islah Halinde Faiz Uygulaması
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 16. maddesinin 4. fıkrasına 6459 sayılı Yasanın 4. maddesiyle eklenen ve 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren cümlede: "Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir." kuralı yer almıştır.
 
Anayasa Mahkemesi …. (B. No: 2014/6577, 16/2/2017, §§53-63) başvurusunda; ihale bedelinin icra sürecinde nemalandırılmamasının mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurduğu kanaatine varmıştır.
 
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünün …. ve …. (B.No:2016/62537, 20/11/2019, §§40-45) kararında; ön alım hakkının kullandırılmasına ilişkin süreç dikkate alındığında pozitif yükümlülükler bağlamında başvuruculara aşırı bir külfet yüklenmemesi için iptal edilen tapu karşılığında ödenen ön alım bedelinin önemli ölçüde değer kaybına uğratılmaması gerektiği; ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında depo edilen bedelin Mahkemenin vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde alacağı basit bir tedbirle yargı sürecinin hızlı işlememesinin başvurucular üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirememiş olması mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma pozitif yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğurduğu yolunda gerekçeye yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin başka bir kararında da aynı gerekçelere yer verilmiştir (Ali İmancı ve Eşref Aydın, B.No:2017/15134, §§50-55)
 
2577 sayılı Yasada yer alan, tam yargı davalarında dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca; davanın artırılan tazminat miktarını kapsar şekilde kabulüne karar verilmesi halinde, artırılan tazminat miktarı yönünden faize, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle faiz işletilmesinde olduğu gibi, miktar artırımına ilişkin dilekçenin mahkeme kaydına girdiği tarihin esas alınması gerektiği Dairemizin 04/12/2018 tarihli, E:2017/2179, K:2018/1427 sayılı kararı ile benimsenmekle birlikte; Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararları çerçevesinde yeniden ele alınması ve taşınmazın gerçek değerinin tazmin edilmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin ölçülü olması açısından yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
 
Tam yargı davalarında; tazminat miktarının arttırılmasına imkan sağlayan ıslah müessesinin sonucu olarak, davanın görümü sırasında arttırılabilen tazminat miktarına konu olabilen davalardan zarar miktarı belirsiz nitelik taşıyanlar için geçerli olmaktadır. Islah edilmek suretiyle arttırılacak miktar dava dilekçesinde belirtilen miktarın yerini alacak ve tam yargı davasının konusunu oluşturacaktır.
 
Tam yargı davalarından zarar miktarı belirsiz olanlarda, dava dilekçesinde sembolik miktar gösterilerek açılan davalarda, faizin başlangıç tarihi olarak dava ve ıslah tarihlerini ayrı ayrı belirlemek, Anayasa Mahkemesinin ... ve ... başvurularında olduğu gibi "bedelinin önemli ölçüde değer kaybına uğratılmaması" ilkesine aykırı olacaktır. Usul ve esas yönünden reddedilen davalarda, kanun yolu üzerine kaldırma ya da bozma nedeniyle yeniden incelenen davada veya bireysel başvuru üzerine yeniden yargılama aşamasında tazminata hükmedilmesi durumunda bu husus kendisini daha belirgin şekilde göstermektedir.
 
Taşınmazın gerçek değerinin adil ve hakkaniyete uygun olarak tazminat olarak ödenmesi, mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma pozitif yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğurmaması ve "eşitlerin eşitliğinin" sağlanması açılarından, taşınmaz değeri olacak şekilde tazminat miktarı arttırılmak suretiyle ıslah edilen miktara da faizin kararımızın "Taşınmaz Değerine Uygulanacak Faiz ve Faizin Başlangıç Tarihi" bölümündeki ilkelerle aynı esaslar dahilinde uygulanması gerekmektedir.
 
Davanın görümü sırasında bilirkişi raporuyla taşınmaz değerinin raporun düzenlendiği tarih itibariyle tespit edilmesi durumunda; faizin başlangıç tarihi olarak davanın açıldığı tarih yerine, tespit tarihinin faizin başlangıç tarihi olarak alınması ve bu suretle hesaplama yapılması gerekmektedir. Aksine bir değerlendirme, dava tarihinden sonraki tarih itibariyle tespit edilerek güncellenen taşınmaz değeri, dava tarihindeki değer olarak kabul edilmek suretiyle faiz uygulanması halinde mükerrer şekilde güncellenmiş değer üzerinden ödeme yapılması sonucunu doğuracaktır.
 
Bakılan davada, bilirkişi raporuyla belirlenen taşınmaz değerinin; adli dava açma tarihi olan 16.04.2015 tarihi itibariyle tespit edildiği dikkate alındığında, idare mahkemesince dava dilekçesinde talep edilen 20.000,00 TL tazminata uygulanacak faizin davanın açıldığı 16/04/2015 tarihinden başlatılmasında hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
 
Buna karşın Islah edilen miktar olan 63,340,00 TL bedel yönünden de yukarıda belirtilen hukuki duruma yönelik açıklamalar taşınmaz bedelinin tespit tarihi dikkate alınarak, dava tarihinden (16/04/2015) itibaren faizin yürütülmesi gerekmekte olup, faizin başlangıç tarihinin belirlenmesi ayrıca yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, bu durumun hüküm fıkrasında düzeltilmesi gerekmektedir.
 
Mahkeme kararının hüküm fıkrasında yer verilen taşınmazın davacı hissesine ait tapu kaydının iptali ile anılan hissenin davalı idare adına tapuya tesciline yönelik ibareye ilişkin kısmına gelince;
 
BU AŞAMADA, MAHKEME KARARININ UYGULANMASI AŞAMASINDA TARAFLARCA YAPILACAK İŞLEMLERİN AÇIKLANMASI GEREKMEKTEDİR.
 
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzelkişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, karşılıklı hak ve yükümlülükleri düzenlemiştir.
 
2942 sayılı Yasanın "Satın alma usulü" başlıklı 8. maddesinin davanın açıldığı tarihteki şeklinde: "İdarece, anlaşma tutanağının tanzim tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde, tutanakta belirtilen bedel ödenmeye hazır hale getirilerek, bu durum malike veya yetkili temsilcisine yazıyla bildirilerek tapuda belirtilen günde idare adına tapuda ferağ vermesi istenilir. Malik veya yetkili temsilcisi tarafından idare adına tapuda ferağ verilmesi halinde, kamulaştırma bedeli kendilerine ödenir." kuralı yer almıştı.
 
Davanın görümü sırasında anılan maddenin 6745 sayılı Yasayla değişik şeklinde ise: "İdarece, anlaşma tutanağının tanzim tarihinden itibaren en geç kırk beş gün içinde, tutanakta belirtilen bedel hazır edilerek, idarenin anlaşma tutanağı ve kamulaştırma öncesi taşınmaz üzerindeki tüm takyidat ve haklardan arındırıldığını bildiren yazıya istinaden idare adına tapuya resen tescil veya terkin edilir. Tapuya resen tescil veya terkinden sonra kamulaştırma bedeli kendilerine ödenir." kuralı yer almaktadır.
 
Söz konusu Yasanın 9. maddesinde ise; "Bu madde uyarınca satın alınan veya trampa edilen taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkı, sahibinden kamulaştırma yolu ile alınmış sayılır" kuralı bulunmaktadır.
 
Aktarılan düzenlemeler, satın alma usulü ve kamulaştırma işlemlerinde, tapuda ferağ, tescil, devir veya terkin gibi işlemler ile kamulaştırma bedelinin taşınmaz malikine ödenmesi konusunda tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini göstermektedir.
 
Uyuşmazlık açısından da benzer şekilde, hükmedilen tazminatın ödenmesi aşamasında taraflara karşılıklı hak ve yükümlülükler düşmektedir.
 
Hükmedilen taşınmaz bedelini ödeyecek olan davalı idare tarafından, bu bedelin ödenmesi sırasında taşınmaz üzerindeki davacıya ait mülkiyeti sona erdirilecek şekilde davalı idare (hazine) adına tescil şeklinde işlem yapılması suretiyle tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
 
Aksine bir yaklaşım, taşınmaz bedelinin davalı tarafından davacıya ödenmesine karşın mülkiyetin davacı üzerinde kalması, başka bir anlatımla taşınmaz ile bedelinin taraflar arasında değiştirilmemesi suretiyle sebepsiz zenginleşmeye yol açacaktır.
 
Netice itibariyle; gerek idari yargı yerince verilen kararların uygulanmasını düzenleyen genel kural olan 2577 sayılı Yasanın 28. maddesinde, gerekse özel yasalarda, idare mahkemesine doğrudan doğruya tapuda kayıt ve tescil hükmü verilmesine olanak tanınmadığından, istinafa konu mahkeme kararında aksi yönde verilen hüküm fıkrasının düzeltilmesi gerekmektedir.
 
Açıklanan nedenlerle; Ankara 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 09/10/2019 günlü, E:2019/475, K:2019/1778 sayılı karara yönelik;
 
1- Uyuşmazlık konusu taşınmazdaki davacılar hissesi için tespit edilen değerin karşılığı olan 83.340,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacılara ödenmesine ilişkin kısmına Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan istinaf başvurusunun REDDİNE;
 
2-Mahkeme kararında geçen "tazminatın 63.340,00-TL'sinin ıslah dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 26.07.2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine" ilişkin kısmının "tazminatın 63.340,00-TL'sinin dava tarihinden (16.04.2015) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine" şeklinde düzeltilmesine,
 
3- Mahkeme kararının; hüküm kısmında yer alan "uyuşmazlığa konu taşınmazdaki davacılara ait hissenin tapu kaydının iptal edilerek davalı idare adına tapuya tesciline" ibaresi hüküm fıkrasından çıkartılarak, bu yönden "Bu aşamada mahkeme kararının uygulanması aşamasında taraflarca yapılacak işlemlerin de açıklanması gerekmektedir" başlığı altında yukarıda yer verilen açıklamalarla birlikte düzeltilmesine,
 
4-İstinaf yargılama giderlerinin başvuranın üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan miktarın başvurana iadesine, 2577 sayılı Yasanın 45. maddesinin 6. fıkrasına göre kesin olarak 11/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy