Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi 2019/1554 Esas 2020/434 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 5. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/1554
Karar No: 2020/434
Karar Tarihi: 25.06.2020



(2709 S. K. m. 125) (2577 S. K. m. 45)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Kayseri 1. İdare Mahkemesince verilen 06/05/2019 günlü, E:2018/1052, K:2019/376 Sayılı kararın; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve işin esası hakkında yeniden karar verilmesi istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: İstinaf yoluna başvurulan kararda kaldırma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan karara karşı yapılan başvurunun reddi gerektiği savunulmaktadır.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesince dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
KARAR : Dava, Kayseri İli, ..... İlçesi, ..... Mahallesi, ..... Bulvarı, .... adresinde faaliyet gösteren "..... Restaurant" adlı işletmenin önünde yapılan yol çalışmaları (katlı kavşak) nedeniyle kiracısı oldukları işletmenin kullanılamaz hale geldiği, müşteri gelişinin kesildiği, idarenin yol çalışması sırasında gerekli tedbir ve önlemleri almayarak kusurlu hareket ettiğinden bahisle oluştuğunu ileri sürdükleri fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL kazanç kaybı, 1.000,00 TL kira bedeli, 500,00 TL SGK ve 500,00 TL vergi borcu, 100,00 TL elektrik icra borcu, 500,00TL güvenlik hizmeti, 500,00 TL telefon hizmeti, 1.900,00 TL muhasebeci ücreti ve 1.000,00 TL demirbaş ücreti olmak üzere toplam 7.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi zarararın başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dava konusu davacının kiracı olarak işletmesinin bulunduğu Kocasinan Bulvarı üzerinde imar plan esasları dahilinde davalı idare tarafından yürütülen katlı kavşak çalışmaları sırasında gerekli tedbir ve önlemleri almayarak kusurlu hareket ettiğinden bahisle oluştuğu ileri sürülen maddi zararların oluştuğu ileri sürülerek talep edilen uyuşmazlığa konu zarar kalemlerinin idarenin tazmin sorumluluğunu gerektiren, olayla illiyet bağı kurulabilecek nitelikte, davacının mal varlığında oluşmuş somut bir zarar niteliğinde değerlendirilemeyeceği, öte yandan, dava dosyasına sunulan Kayseri Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığının 29.11.2018 tarihli, E.2018-912/15266 Sayılı yazısından, davacının kiracısı olduğu iş yerinin tadilatının yapılarak, işyerinin giriş kapısının çalışma alanından uzaklaştırılıp daha geniş olan batı cephesine taşındığı, iş yeri giriş ve çıkışının kolaylaştırıldığının belirtilmiş olduğu görüldüğü, davacının talep ettiği maddi tazminatın hukuki dayanağının bulunmadığı; Davanın manevi tazminata ilişkin kısmına gelince; dava konusu olayda, etki ve sonuçları bakımından manevi tazminata hükmedilmesinin koşullarının bulunmadığı, davacıların manevi tazminat talebinin de hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
 
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125. maddesinin son fıkrasında: "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." kuralı yer almakta, idarenin hukuki sorumluluğunun çerçevesini çizmektedir. İdarenin hukuki sorumluluğu kendi işlem ve eylemleriyle sınırlı bulunmaktadır.İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
 
Zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının kurulabildiği hallerde idare hukuku kuralları çercevesinde öncelikle hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesine göre zararın tazmin edilip edilemeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir.
 
Diğer taraftan; Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında belirtildiği üzere, idarenin hukuki sorumluluğu "kendi işlem ve eylemleriyle" sınırlı bulunmaktadır. İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için, bir zararın varlığı, zararı doğuran işlem veya eylemin idareye yüklenebilir olması, zararla işlem veya eylem arasında illiyet bağının bulunması gerekli olup, bu genel koşullardan birinin yokluğu, kural olarak, idarenin sorumluluğunu kaldırır. Ortada bir zarar yoksa idarenin tazminat ödemesi söz konusu olamayacağı gibi, idare veya idari faaliyetle ilgisi olmayan bir zararı idareye ödettirme olanağı da bulunmamaktadır. Zarar ile idari faaliyet (idari eylem veya işlem) arasında doğrudan bir ilişkinin yokluğu halinde, idarenin hukuki sorumluluğundan söz edilemez.
 
Dosyanın incelenmesinden; davacının restaurantının yer aldığı Kocasinan Bulvarı üzerinde davalı idare tarafından yapılan yol çalışması nedeniyle söz konusu işletmenin faaliyetini sürdüremediği, peşin alarak ödemiş olduğu işyeri kira bedeli, mahrum kaldığı kazanç, vergi borçları, işyeri giderleri, muhasebe ücreti, işveri bakım ve masrafları nedenleriyle maddi olarak zarara uğradığı, ayrıca mahrum kaldığı kazanç nedeniyle borçlarını ödeyemeyecek duruma geldiği, psikolojisinin bozulduğu, maddi ve menevi zarara uğradığı, bunun tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine görülen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
Dava dilekçesinde;
 
-Yol çalışmasının, can ve mal güvenliğini tehdit edecek derece işyerine yakın olduğu, ortaya çıkan çevre kirliliği neden olduğu, mezkur yol çalışmasının yapılmış olduğu bölge, insan trafiğinin yoğun olduğu, çok sayıda konut ve işyerinin bulunduğu halde yol çalışması yapılırken çevrenin kirlenmesi ve olası kazaları engellemek adına herhangi bir çalışma yapılmadığı, çalışmanın yapıldığını gösterir levha vb. herhangi bir işaret konulmadığı, çalışma yapılan alanın etrafının kapatılmadığı,
 
-İşyerinin, yol çalışması boyunca adete uçurum kenarına inşa edilmiş bir yapı olarak güzüktüğü, yol çalışmasının 10-20 cm uzağında bulunduğu, pide fırını/restauranta gelen müşteriler ve işyeri çalışanlarının her an işyerinin yıkılabileceği veya yol yapımında kullanılan araçların zarar verebileceği endişesiyle işyerinden uzaklaşmasına neden olduğu,
 
-Yol çalışması ile işyeri arasında herhangi bir bariyerin olmadığı, işyerinin hemen yanında olduğu ve bariyerin bulunmaması nedenleriyle ortaya çıkan toz ve toprak doğrudan işyerine dolduğu, bu sebeple gıda sektöründe hizmet veren firmanın gerekli hijyen ve temizlik ortamının bulunmaması nedeniyle yemek yapamadığı,
 
-Restaurant olarak isletmek üzere kiralamış olduğu işyeri gerek yol çalışması döneminde gerekse daha sonra kullanılamaz hale geldiği,
 
-Olayda, idarenin, yol çalışması için gerekli güvenlik ve tedbirleri almaması ve makul bir sürede calısmayı bitirmemesi nedenleriyle kusurlu olduğu, zararın idarenin yürütmüş olduğu yol calışması neticesinde ortaya çıktığının ileri sürüldüğü,
 
Savunma dilekçesinde, davacının uğradığını iddia ettiği zararın idarenin eyleminden kaynaklandığını ispat edemediği, yol çalışmalarının yapıldığı güzergahta bulunan işyerlerinin tadilatı işi için ihale yapıldığı ve bedelinin davalı idare tarafından ödendiği, manevi zararının da doğmadığının öne sürüldüğü görülmektedir.
 
Uyuşmazlığa konu olayda, davacının yol çalışmalarının yapıldığı güzergahta bulunan işyerlerinde tadilat gerektirir durumun ortaya çıktığı, bu amaçla davalı idare tarafından "Kocasinan Bulvarı 03 Ağustos Kavşağında Yapılacak Yol Düzenlemeleri Kapsamında Yol Üzerinde Kalan Yapılarda Tadilat Yapılması İşi"nin ihale edilmesiyle birlikte yeme içme faaliyetleri gösteren davacıya ait işletmenin zarara uğradığı, bu zararın davalı idarenin söz konusu inşai faaliyetinden kaynaklandığı, inşai faaliyet ve bu faaliyetin davacının işlettiği tesise ait yapıya ilişkin etkiler taraflarca dosyaya sunulan fotoğraflardan da görülmektedir.
 
Bu durumda, davalı idarenin inşai faaliyetinden kaynaklanan davacı zararının tazmini gerekirken, aksi yönde zarar ile davalı idarenin yürüttüğü faaliyet arasında illiyet bağı bulunmadığı yolundaki gerekçeyle davanın reddi yolunda verilen istinafa konu mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
 
Bu aşamada, davacının uğradığı zarar tutarının belirlenmesi ve buna göre uyuşmazlığın çözümü hususunun ele alınması gerekmektedir.
 
İSTİNAF KANUN YOLU VE İŞLEYİŞİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
 
Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan hukuksal bir yol olup, bu yol ile yanlış verildiği ileri sürülen yargı kararlarının; yeniden incelenmesi ve değiştirilmesi, daha yüksek seviyedeki yargı mercilerinin denetimine tabi tutulması suretiyle sağlanması mümkündür.
 
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinde; İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabileceği, istinafın; temyizin şekil ve usullerine tabi olduğu, bölge idare mahkemesinin yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde ise istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vereceği, bu hâlde bölge idare mahkemesinin işin esası hakkında yeniden bir karar vereceği, bölge idare mahkemesinin; ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye göndereceği, bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararlarının kesin olduğu hükme bağlanmıştır.
 
Yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve idari yargılamaya ilişkin genel kriteler göz önünde bulundurulduğunda; istinaf merci olarak bölge idare mahkemesince istinaf incelemesinde ek bir araştırma yapılmadan ihtilaf çözülebilecek durumda ise dosya üzerinden inceleme yapılarak, işin esası hakkında gerekirse ilk derece mahkemesinin yerine geçerek karar verildikten sonra dosyanın mahkemesine göndereceği; istinaf konusu karardaki ihtilaf, dosyadaki mevcut bilgi ve belgeye göre çözülebilecek nitelikte değilse, dosyayı ilk derece mahkemesine göndermeden re'sen araştırma ilkesi uyarınca gerekli inceleme ve araştırmaları bizzat yaparak işin esası hakkında yeniden karar vereceği, bu durumun temyiz ile istinaf incelemesi arasındaki en önemli farkı oluşturduğu, temyiz incelemesi sonunda karar bozulduğunda dosya ilgili mahkemeye ya da daireye geri gönderilirken, istinaf incelemesi sonunda karar kaldırıldığında dosya ilgili mahkemeye geri gönderilmeyip işin esası hakkında bölge idare mahkemesince karar verilecektir.
 
Buna karşın, istinaf konusu edilen kararda; ilk derece mahkemesince davanın konusu yanlış kurgulanmış veya maddi olayın çözümünde dayanılan olguların dava konusu işlem yönünden hatalı olarak dayanak alınmış veyahut da uyuşmazlığın çözümü teknik bilgiyi gerektirdiği halde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan veya eksik yaptırılmak suretiyle gerekli teknik bilgiye dayalı veriler değerlendirilmeden ya da dava konusu edilen işlemlerden birisi veya birkaçı hakkında inceleme ve değerlendirme yapılmadan karar oluşturulma yönüne gidilmiş olması ile davacılardan bir kısmı yönünden esasa ilişkin oluşmuş karar bulunmaması gibi nedenlerle ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın esası hakkında asgari doğru tespit ve olgular ile teknik bilgiyle oluşan deliller hiç tartışılmadan karar oluşturulmuş ise bu uyuşmazlık hakkında genel usul kuralları bağlamında verilmiş bir ilk derece mahkemesi kararının bulunduğunun hukuken kabul edilemeyeceği gibi istinaf mahkemesine ilk derece mahkemesi sıfatı da verilmediği, zaten aksi kabulün doğal hakim ilkesine de aykırılık oluşturacağı hususları bir bütün olarak dikkate alındığında, genel usul anlamında hukuken verilmiş bir karar bulunmadığı durumlarda, istinaf mahkemesinin özel usul kurallarına yönelik durumda olduğu gibi istinafa konu kararı kaldırarak dosyayı mahkemesine gönderilebileceği tabidir.
 
İSTİNAF EDİLEBİLİR KARAR YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE;
 
Uyuşmazlıkta, davacının ortaya çıkan maddi ve manevi zarar miktarının istinafa konu mahkeme kararında değerlendirilerek tespit edilmediği, hakkında yargısal bir inceleme yapılarak karar verilmediği, bu yönüyle ortada istinaf edilebilir nitelikte bir karar bulunmamaktadır.
 
Diğer taraftan, istinaf mahkemesi sıfatıyla uyuşmazlığın/tazminat miktarına yönelik olarak oluşmuş karar bulunmaması nedeniyle yargılaması yapılmayan bu konu hakkında istinaf inceleme yapılarak karar verilmesine hukuken olanak bulunmadığı, bir an için yargılama yapılarak karar verilebileceğinin düşünülmesi halinde istinaf mercii olarak Dairemizin, hem ilk derece mahkemesi, hem de kanun yolu yetkisini üstlenmesi sonucunda doğal hakim ilkesine aykırı hareket etmiş olacağından, istinafa konu mahkeme kararının maddi ve manevi zararn miktarına yönelik olarak inceleme yapılmak üzere kaldırılması gerekmektedir.
 
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacıların istinaf başvurularının kabulüyle davanın reddi yolunda Kayseri 1. İdare Mahkemesince verilen 06/05/2019 günlü, E:2018/1052, K:2019/376 Sayılı kararın KALDIRILMASINA, yeniden karar verilmek üzere dava dosyasının mahkemesine geri gönderilmesine, mahkeme ve istinaf aşamalarına ait yargılama giderleri hakkında işin esası hakkında karar verileceğinden bu konuda karar verilmemesine, 2577 Sayılı Kanun'un 45. maddesinin 6. fıkrasına göre kesin olarak 25/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy