Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi 2021/363 Esas 2021/722 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 4. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2021/363
Karar No: 2021/722
Karar Tarihi: 08.04.2021



(2577 S. K. m. 45)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Ankara 23. İdare Mahkemesi'nce davanın reddi yönünde verilen 20/11/2020 gün ve E:2020/801, K:2020/1787 sayılı kararın; davacı vekili tarafından, mahkemece idari işlemin hukuka aykırılığının tek başına kusur anlamına gelmeyeceğine hükmedilmişse de objektif olarak idarenin kusurunun, hukuka aykırı davranmasından ibaret olduğu, mahkemece, idarenin sorumluluğunu kurmak için işlemi tesis eden komisyon üyesinin sübjektif davrandığının ispatının aradığı, ancak bu durumun, yalnızca işlemi maksat unsuru yönünden sakatlayan sebeplerden biri olabileceği, işlemin hukuka aykırılığını ve sorumluluğu etkileyemeyeceği, hukuka aykırılığı mahkeme hükmüyle sabit işlem dolayısıyla müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiği ve tatmini için manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı savunularak istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi talep edilmektedir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanunun 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek işin gereği görüşülüp düşünüldü:
 
Dava; Nisan 2016 döneminde doçentlik sınavına başvuran ve başvurusu eser incelemesi aşamasında başarısız bulunarak reddedilen davacı tarafından, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davada Ankara 8. İdare Mahkemesi'nce işlemin iptaline karar verildiği, davalı idarenin yanlış mevzuatı uyguladığı, doçentlik unvanına geç ulaştığı için manevi zarara uğradığı iddialarıyla, iptal edilen işlem nedeniyle uğranılan manevi zarara karşılık olarak 20.000,00 TL manevi tazminatın, davanın açıldığı tarihten ödeme tarihine kadar işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
 
İdare Mahkemesince, Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun kurala bağlandığı, bir idari işlemin yasalara ve hukuka aykırılığı, kural olarak hizmet kusuru sayılmakta ise de her aykırılığın tazminat sorumluluğuna yol açmayacağının da idare hukuku ilkelerinden olduğu, idari işlemlerin iptalini gerektiren nedenlerle hizmet kusurunu doğuran nedenler arasında bir bağlılık ve özdeşlik de olmadığı, bir işlemin herhangi bir yönden yasalara ve hukuk kurallarına aykırı görülerek iptal edilmiş olmasının, hizmet kusurunun varlığını kabule yetmediği, bir başka deyişle bir idari işlemin iptalini gerektiren her hukuki yanlışlığın ve her hukuka aykırılığın, kendiliğinden hizmet kusuru olarak nitelenme olanağı bulunmadığı, bu açıdan hizmet kusuru nedeniyle tazminata hükmedilebilmesi için tespit olunan hukuki sakatlığın bir dereceye kadar ağır olması gerektiği, öte yandan, manevi tazminat, malvarlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracı olup, başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışının, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirdiği, olayın gelişimi ve sonucu, ilgilinin durumu itibarıyla manevi zarara karşılık mahkemece takdir edilecek manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanmasının zorunlu bulunduğu, olayda, davacının 2016 Nisan ayında girdiği doçentlik sınavının eser inceleme aşamasında başarı sağlayamadığı, bu işlemin iptaline karar veren Ankara 8. İdare Mahkemesi'nin kararında jüri üyelerinin sübjektif davrandıklarına yönelik herhangi bir tespitte bulunulmadığı, dosya kapsamında ise bu hususu destekler nitelikte herhangi somut bir bilgi ya da belgeye yer verilmemiş olduğu görüldüğünden ve davalı idare tarafından doçentlik unvanı verilmesine ilişkin sürecin mevzuata uygun olarak yürütüldüğü anlaşıldığından, davacının manevi tazminat isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden; Nisan 2016 döneminde doçentlik sınavına başvuran ve başvurusu eser incelemesi aşamasında başarısız bulunarak reddedilen davacının, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davada, Ankara 8. İdare Mahkemesi'nin 05.03.2020 tarih ve E:2017/3769, K:2020/555 sayılı kararı ile işlemin iptaline karar verildiği, dava devam ederken Aralık 2017 döneminde yeniden başvuru yapması üzerine başarılı olarak 17.07.2018 tarihinde doçent unvanını aldığı, davalı idarenin yanlış mevzuatı uyguladığı, doçentlik unvanına geç ulaştığı için manevi zarara uğradığı iddialarıyla, iptal edilen işlem nedeniyle uğranılan manevi zarara karşılık olarak 20.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
Doktrinde ve içtihatta kabul edildiği üzere genel olarak manevî tazminata hükmedilebilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşam ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetin rencide edilmiş bulunması gerekmektedir. Manevî tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp manevî tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevî tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir.
 
Hukuka aykırı işlemler nedeniyle manevi bir zarardan söz edilebilmesi için öncelikle ilgilinin kişisel varlık ve haklarına hukuka aykırı bir saldırıda bulunularak kişinin fiziki yapısının zedelenmesi, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya bu tür bir işlem sonucunda ağır bir elemin duyulmuş olması ya da kişinin şeref ve haysiyetinin zedelenmiş olması gerekmekte olup, idarenin kusurundan kaynaklandığı mahkeme kararıyla da sabit olan söz konusu olay nedeniyle davacının zamanında doçent unvanını alamamasının verdiği üzüntü ve elem göz önüne alınarak manevi tazminat isteminin değerlendirilmesi gerekmektedir.
 
Bakılan uyuşmazlıkta, UYAP kayıtlarının da incelenmesinden; davacının Nisan 2016 dönemi doçentlik sınavının eser incelemesi aşamasında jüri üyelerinden birisi tarafından, A-3 nolu eserinin başvurduğu alanla ilgili olmadığı, bu nedenle de asgari başvuru şartlarını sağlamadığı yönünde rapor verilmesi üzerine, Doçentlik Sınav Komisyonu tarafından konunun incelenerek Anesteziyoloji alanında başvuru şartlarını taşımadığı gerekçesiyle doçentlik başvurusunun iptal edilmesine ilişkin 31.10.2017 tarih ve 12720 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, "işlemin iptali" yönünde Ankara 8. İdare Mahkemesi'nce verilen 05/03/2020 gün ve E:2017/3769, K:2020/555 sayılı karara karşı yapılan istinaf başvurusunun Ankara 4. İdari Dava Dairesince 26/10/2020 tarih ve E:2020/1979, K:2020/2631 sayılı karar ile, "Yukarıda yer verilen Yasa hükmü göz önüne alındığında, bilirkişi raporunun bazı kısımlarında yer verilen ve yukarıda özetlenen hukuki yorumların karara esas alınmasına hukuken imkan bulunmadığı, bununla birlikte söz konusu rapordaki teknik yönden yapılan değerlendirmelerin ise, uyuşmazlığın çözümünde karara esas alınabilir nitelikte olduğu ve anılan rapordan davacının doçentlik başvurusuna ilişkin olarak asgari başvuru şartlarını sağladığı anlaşılmakla, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine varıldığından, dava konusu işlemin iptali yönünde verilen İdare Mahkemesi kararı da sonucu itibarıyla yerinde görülmüştür." gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, diğer taraftan, söz konusu yargılama devam etmekte iken davacı tarafından Aralık 2017 döneminde yeniden başvuru yapması üzerine başarılı olarak 17.07.2018 tarihinde doçent unvanını aldığı, bu haliyle, davacıya doçentlik hak ve yetkisinin yaklaşık 2 yıl sonra tanındığı anlaşılmaktadır.
 
Bu durumda; davacının Nisan 2016 tarihinde yaptığı doçentlik başvurusunun asgari başvuru şartlarını sağlamadığı nedeniyle iptal edilmesinin hukuka uygun olmadığının yargı kararı ile saptandığı, dava derdestken Aralık 2017 döneminde yeniden başvuru yapması üzerine eser incelemesi aşamasında da başarılı olarak 17.07.2018 tarihinde davacının doçent unvanını aldığı, davalı idarenin mahkemece iptal edilen söz konusu işlemi nedeniyle, uyuşmazlık özelinde, davacının yaklaşık 2 yıl bir gecikmeyle emsallerine göre geç doçent unvanına sahip olmasına sebebiyet verildiği, dolayısıyla bunun davacının mesleki itibarını da etkilediği ve davalı idarenin bu gecikmede hizmet kusurunun bulunduğu kanaatine varılmakla, davacının emsallerine göre içerisinde bulunduğu durum da dikkate alındığında, bu süreçte yaşadığı elem ve ızdırap nedeniyle takdiren bir miktar manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
 
Öte yandan; idari işlem veya idari eylemlerden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davalarda uygulanacak yasal faizin başlangıç tarihi olarak idareye başvuru tarihinin, başvurunun bulunmaması halinde dava tarihinin esas alınması Danıştay İçtihatlarında genel kabul görmüş ve istikrar kazanmıştır.
 
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve taktiren 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, söz konusu tazminata davanın açıldığı 30/04/2020 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, manevi tazminata yönelik fazlaya ilişkin talebin ise reddine, sonuç olarak dava kısmen ret - kısmen kabul kararıyla neticelendiğinden, yargılama giderlerine yeniden hükmedilmiş olup, bu kapsamda, aşağıda dökümü yapılan ve davacı tarafından karşılanan 330,30 TL tutarındaki mahkeme ve istinaf safhasına ait yargılama giderlerinin davadaki haklılık oranına göre (%25) 82,575 TL'si ile hükmedilen miktar (5.000,00 TL) üzerinden hesaplanan ve başlangıçta davacıdan peşin alınan 341,55 TL nispi karar harcının ve işbu karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince belirlenen maktu 2.040,00 TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, aşağıda belirtilen yargılama giderinin geriye kalan kısmının ise davacı üzerinde bırakılmasına, işbu karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince belirlenen maktu 2.040,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan tebligat avansının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 333. maddesi uyarınca davacıya iadesine, 2577 sayılı Yasanın 45. maddesinin 6. fıkrası gereğince diğer kanun yolları kapalı ve kesin olmak üzere, 08/04/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
 
AZLIK OYU
 
İstinaf başvurusuna konu edilen mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, 2577 sayılı Yasanın 45/3. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun tamamen reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle, aksi yönde verilen çoğunluk kararına katılmıyorum. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy