Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi 2020/1293 Esas 2020/2364 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 4. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/1293
Karar No: 2020/2364
Karar Tarihi: 30.09.2020



(1475 S. K. m. 14) (2577 S. K. m. 45) (2547 S. K. m. 33) (4857 S. K. m. 1, 3, 4, 11, 24, 25, 120) (5521 S. K. m. 1) (2247 S. K. m. 14) (Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği m. 23)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Ankara 3. İdare Mahkemesi'nce dava konusu işlemin iptali yönünde verilen 30/12/2019 gün ve E:2017/3411, K:2019/2788 sayılı kararın; davalı idare vekilince, gerekçeli karardaki değerlendirmenin aksine taraflar arasındaki sözleşmenin Üniversite tarafından tek taraflı olarak sona erdirilmediği, sözleşmenin mevzuat gereği kendiliğinden son bulduğu, hal böyle iken mülga 1475 sayılı yasanın halen yürürlükte bulunan 14. maddesinde tarif edildiği şekliyle işverenin iradi kararına dayalı tek taraflı bir feshin söz konusu olmadığı, netice itibariyle davacıya kıdem tazminatı ödenmesinin yasal koşullarının bulunmadığı, nispi karar harcının ödenmesiyle ilgili olarak da davalı idarenin harçtan muaf olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı savunularak istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi talep edilmektedir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanunun 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek işin gereği görüşülüp düşünüldü:
 
Dava; davacı tarafından; 14/10/2004 tarihinden itibaren araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladığı davalı ... Üniversitesi'nin 09/08/2012 tarih ve 602 sayılı işlemi ile 14/10/2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere tek yanlı olarak iş aktini feshetmesi nedeniyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 25.784,08 TL (ıslah ile artırılan) kıdem tazminatı alacağının akdin feshi tarihinden itibaren işletilecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
İdare Mahkemesince, mahkemenin 02/11/2018 tarihli ara kararıyla Ankara 3. İş Mahkemesi'nden; 2012/964 esas sayılı dava dosyasının, davalı İdareden ise, 14/10/2004 - 14/10/2012 tarihleri arasında Üniversite bünyesinde araştırma görevlisi olarak çalışan davacının; çalıştığı bu döneme ilişkin son ücreti üzerinden hesaplanacak kıdem tazminatına ilişkin hesap tablosunun gönderilmesinin istenilmesine karar verildiği, ilgili mahkemece dava dosyasının gönderildiği, dosya içeriğinde bilirkişi K4 tarafından düzenlenen 27/02/2013 tarihli bilirkişi ön raporunun bulunduğu, davalı idarece ise, ara kararına cevap verilmemesi nedeniyle yinelenen 04/01/2019 tarihli ara kararı üzerine, mahkemenin kayıtlarına 22/01/2019 tarihinde giren 17/01/2019 tarih ve 74937201-900-00121 sayılı yazı ekinde davacının 14/10/2004 - 08/11/2013 (14/10/2012 - 08/11/2013 tarihlerinde ücretsiz izinli) tarihleri arasındaki döneme ait son ücreti üzerinden hesaplanan kıdem tazminatına ilişkin hesap tablosunun gönderildiği, davacı vekili tarafından sunulan ve mahkeme kayıtlarına 21/06/2019 tarihinde giren dilekçeyle de, davalı idare tarafından sunulan hesap tablosu doğrultusunda davaya konu kıdem tazminatı miktarının 24.784,08 TL arttırılmak suretiyle 25.784,08 TL olarak ıslah edilmek suretiyle artırıldığı, bu durumda; 14/10/2004 tarihli bir yıl süreli hizmet sözleşmesiyle araştırma görevlisi olarak göreve başlayan davacının, sözleşmesinin bir yıllık sürenin bitiminde yenilenerek devam ettiği, yüksek lisans öğretimi doktora eğitimi için 7 yıldan oluşan öğretim süresinin (yönerge gereği 1 yıl uzatılmak suretiyle) 8 sene olduğu ve iş akdinin 14/10/2012 tarihinde davalı idare tarafından tek taraflı olarak sona erdirildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamakta olup, iş sözleşmesinin davacıya yüklenebilecek bir gerekçeyle feshedilmemiş olması nedeniyle davalı idare tarafından dosyaya sunulan ve davacıya da tebliğ edilen "kıdem tazminatı bordrosunda" belirtilen 25.784,08 TL kıdem tazminatı alacağının ödenmesine ilişkin talebin kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varıldığı, Faizin Başlangıç Tarihi Yönünden ise; Borçlar Kanunu uyarınca, bir borç muaccel olduğu tarih itibarıyla ödenebilecek duruma geleceğinden, bu tarih itibarıyla güncel değerinin bulunması ve faizin de bu tarihten itibaren işletilmesi gerektiği, bu bağlamda, mevcut uyuşmazlıkta, her ne kadar davacı tarafından davanın başlangıcında alacağın 1.000,00 TL tutarındaki bölümü için dava açılmış ise de; davalı idare tarafından dosyaya sunulan kıdem tazminatı bordrosunda belirtilen tutarın, 14/10/2004-14/10/2012 tarihlerini kapsayan döneme ilişkin olarak davacının döneme ait son ücreti üzerinden hesaplanarak belirlendiği, dolayısıyla güncel durumu içermediği, bu durumda paranın enflasyon karşısında kaybettiği değer ve davanın 2012 yılından itibaren devam ettiği hususları birlikte göz önünde bulundurulduğunda; ıslah talep dilekçesinin davalı idareye tebliği tarihinin faizin başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinin 1475 sayılı Kanunun hükümleri ile hakkaniyet ilkesine aykırılık oluşturacağı açık olduğundan, davacının davalı idarede görev yaptığı tarih itibariyle işçi alacaklarına yönelik borcun muaccel olduğu tarihin, kıdem tazminatı açısından sözleşmenin fesih tarihi olarak kabul edilerek, davacının alacaklarına belirtilen tarihler itibarıyla faiz işletilmesi gerektiği, nitekim, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi benzer bir uyuşmazlıkta, E:2017/15066, K:2019/18106 sayılı kararı ile; Manavgat İş Mahkemesinin E:2014/668, K:2015/927 sayılı kararını "kıdem tazminatının" gününde ödenmemesi durumunda faiz başlangıcının fesih tarihi olması gerektiğini hükme bağlamak suretiyle düzelterek onadığı, diğer taraftan "yıllık izin ücreti alacağına" ilişkin olarak Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 2017/21669 sayılı kararında ise; "somut olayda, yıllık izin ücreti alacağına yasal faiz işletilmesi gerekirken, en yüksek banka mevduat faizi işletilmek suretiyle hüküm kurulması hatalıdır." şeklinde karar verildiği gerekçesiyle davanın kabulü ve davacının 25.784,08 TL kıdem tazminatı alacağının, iş akdinin sona erdirildiği 14/10/2012 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanarak belirlenecek tutarla birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
 
2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun 33. maddesinde, “a) (Değişik: 12/8/1986 - KHK 260/3 md.) Araştırma görevlileri, yükseköğretim kurumlarında yapılan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen ilgili diğer görevleri yapan öğretim elemanıdır. (Ek cümle:15/4/2020-7243/4 md.) Araştırma görevlisi kadrosuna başvurabilmek için sınavın yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibarıyla otuz beş yaşını doldurmamış olmak gerekir. Bunlar ilgili anabilim veya anasanat dalı başkanlarının önerisi, Bölüm Başkanı, Dekan, enstitü, yüksekokul veya konservatuvar müdürünün olumlu görüşü üzerine rektörün onayı ile araştırma görevlisi kadrolarına en çok üç yıl süre ile atanırlar; atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer.(Ek cümle: 21/4/2005 – 5335/10 md.) Bunlar aynı usulle yeniden atanabilirler.)” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
 
Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğretim elemanları” başlıklı 23. maddesinde, “Öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmeleri yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılır. Öğretim elemanlarının atamalarında, devlet yükseköğretim kurumlarındaki atamalarda aranan şartlara ilaveten vakıf yükseköğretim kurumunun akademik yönden gerekli gördüğü şartlar da aranabilir. Vakıf meslek yüksekokullarında özellikle uygulamalı derslerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının atanmasında çalışma deneyimine sahip olması gözetilir.
 
Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıştır.
 
10.6.2003 gün ve 25134 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanununun "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1. maddesinde, bu Kanunun amacı, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olarak belirlenmiş, bu Kanunun 4. maddesindeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanacağı, işyerleri, işverenler ve işveren vekilleri ve işçilerin, 3. maddedeki bildirim gününe bakılmaksızın bu Kanun hükümleri ile bağlı oldukları kurala bağlanmış olup, anılan Kanunun 120. maddesinde ise 1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesi hariç diğer maddelerin bu kanun ile yürürlükten kaldırıldığı hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun geçici 1.maddesinde ise "Diğer mevzuatta 1475 sayılı İş Kanununa yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır. Bu Kanunun 120 nci maddesi ile yürürlükte bırakılan 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci bendi ile onbirinci fıkrasında, anılan Kanunun 16, 17 ve 26 ncı maddelerine yapılan atıflar, bu Kanunun 24, 25 ve 32 nci maddelerine yapılmış sayılır. " hükmü bulunmaktadır.
 
4857 sayılı İş Kanununun 11.maddesinde"4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesinde “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar" hükmüne yer verilmiş olup, aynı Kanunun 120. maddesinin atıf yaptığı, Mülga 1475 sayılı Kanunun 14.maddesinde,"Bu Kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin:1. İşveren tarafından bu Kanunun 17 nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında, 2. İşçi tarafından bu Kanunun 16 ncı maddesi uyarınca, 3. Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyle, 4. Bağlı bulundukları kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla; (2) 5. (Ek: 25/8/1999 - 4447/45 md.) 506 Sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle,"..... kıdem tazminatına hak kazanılacağı" hükmüne yer verilmiştir.
 
4857 sayılı Kanunun "Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri" başlıklı 25.maddesinin II. Bendi (Mülga 1475 sayılı Kanunun 17.maddesinin II. bendi); a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması. b) İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması. c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması. d) İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması. (1) e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması. f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi. g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi. h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi. ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması." 4857 sayılı Kanunun "işçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı "başlıklı 24.maddesinde de (Mülga1475 sayılı Kanunun 16.maddesinde); "Süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir: I. Sağlık sebepleri: a) İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa. b) İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa. II. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri: a) İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa. b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa. c) İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda bulunursa. d) İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa. e) İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse, f) Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa, yahut çalışma şartları uygulanmazsa. III. Zorlayıcı sebepler: İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa.
 
"), sebepler olarak öngörülmüş olup, İş Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülenlerin dışında kalan sona erme hallerinde kıdem tazminatı ödenmesi durumu söz konusu olmayacaktır.
 
... Üniversitesi Akademik Yükseltilme ve Atanma Kriterleri Yönergesi'nin "Atama Süreleri" başlığı altındaki 8. maddesinde; "Araştırma Görevlileri ise her defasında birer yıllık sürelerle olmak üzere, a)Yüksek Lisans ve Doktora öğrenimi için 7 yılla b )Sadece Doktora öğrenimi için 5 yılla c)Sadece Yüksek Lisans öğrenimi için 2 yılla sınırlı olarak atanırlar ve süreler gerekçeli olarak en fazla birer yıl daha uzatılabilir. Bu sürelerin sonunda görevleri kendiliğinden sona erer." düzenlemesine yer verilmiştir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından, davalı üniversitede 14.10.2004 tarihinde öğretim görevlisi olarak işe başladığı, daha sonra her yıl yenilenmek suretiyle zincirleme olarak akdedilen belirsiz süreli iş sözleşmesi niteliğinde sözleşmelerle çalışmaya devam ettiği; sözleşmesinin davalı üniversitenin 09.08.2012 tarih ve İKD.B:211.5/12-1062-602 sayılı yazısı ile 14.10.2012 tarihi itibariyle davalı üniversite tarafından tek yanlı olarak sona erdirildiği, davalı üniversitenin davacının muvafakati olmaksızın 14.10.2012 tarihinden itibaren ücretsiz izne çıkardığı, bu durumun haksız olarak iş akdinin feshi niteliği olduğu ve kıdem tazminatının ödenmediği ileri sürülerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile, kıdem tazminatı alacağına mahsuben 1.000,00 TL nin akdin fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle adli yargıda açılan davada Ankara 3. İş Mahkemesi'nin 08.07.2013 gün ve E:2012/964 K:2013/648 sayılı kararıyla “…davalı Üniversitenin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı davacının; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, idare hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bu açıdan taraflar arasındaki kıdem tazminatı alacağına ilişkin tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevlidir. Görev hususu dava şartlarından olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınmalıdır.…” şeklindeki gerekçe ile idari yargının görev alanında kalması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verildiği ve verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleştiği, davacının bu kez aynı istemle idari yargıda açtığı davada, Ankara 3. İdare Mahkemesi'nin 11.10.2013 gün ve E:2013/1846 K:2013/1616 sayılı kararında “…Uyuşmazlıkta, davalı idarenin kamu hizmeti gören ve kanunla kurulmuş bir üniversite olmasına rağmen davacı ilgili kanunla kurulmuş olan bu vakıfta, Vakıf Yükseköğretim Kuramları Yönetmeliğinin 23. maddesine dayanılarak yapılan bir sözleşme gereği görevini yürütmektedir. Dolayısıyla davalı ile davacı arasındaki ilişki; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisidir. Bu durumda, davalı vakıf üniversitesinin, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kuramları için Anayasa'da belirtilen hükümlere tabi olmasının, davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı hususunu ortadan kaldırmayacağı anlaşıldığından, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca dava konusu uyuşmazlıkta iş mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır…” gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve verilen kararın itirazsız kesinleştiği, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, idari yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyasına ilişkin evraklar da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 17/11/2014 tarih ve E:2014/972, K:2014/1016 sayılı kararıyla "davanın çözümünde idari yargının görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 3. İdare Mahkemesi’nce verilen 11.10.2013 gün ve E:2013/1846 K:2013/1616 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına" karar verilmesi üzerine mahkemenin 2014/2281 sayılı esasına kaydı yapılan davada, "davacının öğrenimi tamamlamak için ve belirli süreli hizmet sözleşmeleri yapılmak suretiyle davalı Üniversitede görev yaptığı, 14.10.2004 tarihli hizmet sözleşmesinde görevine ilişkin kanun, tüzük, yönetmelik ve yönergelere uymak ve bunlar doğrultusunda Rektörlükçe belirlenen görev ve sorumlulukları yerine getireceğini peşinen kabul ettiği, belirli süreli hizmet sözleşmesiyle araştırma görevlisi olarak 14.10.2004 tarihinde başladığı, aynı zamanda yüksek lisans ve doktora eğitimi yaptığı, yüksek lisans öğretimi doktora eğitimi için 7 yıldan oluşan öğretim süresinin (yönerge gereği 1 yıl uzatılmak suretiyle) 8 sene olduğu ve bu sürenin sonunun 14.10.2012 tarihine denk geldiği ve davacıya Yönerge hükümlerinin uygulandığı anlaşıldığından tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı" gerekçesiyle davanın reddi yönünde verilen 31/03/2017 gün ve E:2014/2281, K:2017/1376 sayılı kararın, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari dava Dairesi'nin 29/11/2017 tarih ve E:2017/3281, K:2017/3937 sayılı kararıyla "davanın, davacının sözleşmesinin uzatılmaması yönünde tesis edilen işleme yönelik olmayıp, bahis olunan sözleşme kapsamındaki kıdem tazminatı istemine yönelik olduğu, dolayısıyla, özlük hakları kapsamındaki bu alacakların tazminine yönelik işbu davanın İş Kanunu hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden itiraza konu idare mahkemesi kararında bu yönü ile hukuki isabet görülmemiştir." gerekçesiyle kaldırılmasına ve 2577 sayılı Yasanın 45/3. maddesi uyarınca yeniden karar verilmek üzere dava dosyasının Mahkemesine iadesine karar verilmesi üzerine dava dosyasının mahkemenin 2017/3411 sayılı esasına kaydının yapıldığı anlaşılmaktadır.
 
Mülga 1475 sayılı Kanunun "Kıdem Tazminatı" verilebilme şartlarını düzenleyen 14. maddesine göre; İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için iş akdinin bu maddede sayılı hallerden biri nedeniyle sona ermesi gerekmektedir. Bu haller, söz konusu hükümde İşveren tarafından bu Kanunun 17'nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında (4857 sayılı Kanunun 25. maddesinin II), İşçi tarafından bu Kanunun 16'ncı maddesi uyarınca feshedilmesi vb. gibi (4857 sayılı Kanunun 24. maddesi), sebepler olarak öngörülmüş olup, İş Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülenlerin dışında kalan sona erme hallerinde kıdem tazminatı ödenmesi durumu söz konusu olmayacaktır.
 
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının davalı Üniversitede 14.10.2004 tarihinde öğretim görevlisi olarak işe başladığı, sözleşmesinin ... Üniversitesi Akademik Yükseltilme ve Atanma Kriterleri Yönergesi'nin 8.maddesi hükmü uyarınca her yıl yenilendiği, bu yönerge hükmüne göre en fazla 8 yıl çalışabilmesinin mümkün olduğu, bu sürenin bitiminde yine aynı yönerge hükmünde "sözleşme sürelerinin sonunda görevleri kendiliğinden sona erer" hükmü doğrultusunda davacının sözleşmesinin sona erdiği açıktır. Buna göre davacı ile davalı idare arasında müteaddit defalar yapılan belirli iş sözleşmeleri sonucunda davacının sözleşmesinin kendiliğinden sona ermesi halinin, 1475 sayılı Kanunun 14.maddesinde belirtilen hallerden hiçbirisine girmediği, dolayısıyla davacıya kıdem tazminatı ödenmesine hukuken imkan bulunmadığı kanaatine varılmış olup, aksi yöndeki mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.
 
Öte yandan, davacı vekili tarafından her ne kadar davacının davalı Üniversitede 14/10/2004 tarihinde öğretim görevlisi olarak işe başladığı, daha sonra her yıl yenilenmek suretiyle zincirleme olarak akdedilen belirsiz süreli iş sözleşmesi niteliğinde sözleşmelerle çalışmaya devam ettiği ve son olarak 14/10/2012 tarihi itibariyle ücretsiz izne çıkarıldığı ve bu hususun haksız olarak iş akdinin feshi niteliğinde olduğu iddia edilmekte ise de;
 
Yukarıda hükmüne yer verilen, gerek 2547 sayılı Kanun'un 33. maddesi ve gerekse de ... Üniversitesi Akademik Yükseltilme ve Atanma Kriterleri Yönergesi hükümlerine göre; araştırma görevlileri ile belirli süreli sözleşme yapılmasına hukuken imkan tanındığı dikkate alındığında, davaya konu işbu uyuşmazlıkta 4857 sayılı İş Kanunu'nun 11. maddesinde düzenlenen şartların varlığının aranamayacağı, zira anılan Kanun ve Yönerge hükmüyle, gerek ilk sözleşmenin (14/10/2004 tarihinde yapılan), gerekse yenilenen diğer sözleşmelerin belirli süreli olarak yapılmasına imkan sağlandığı, zincirleme belirli süreli sözleşme yapılmasının da sözleşmeyi belirsiz süreli hale getirmeyeceği, somut olayda işin niteliği itibarıyla her yıl belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren geçerli sebebin bulunduğu, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli iş sözleşmesi olduğunun kabulü gerektiğinden, davacının son olarak 14/10/2012 tarihi itibariyle görev süresinin sona ermesi üzerine ücretsiz izne çıkartılması durumunun haksız fesih olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
 
Açıklanan nedenlerle, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, başvuruya konu mahkeme kararının kaldırılmasına; davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan mahkeme safhasına ait toplam 933,50 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, istinaf safhasına ait toplam 30,00 TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesi uyarınca belirlenen 1.700,00 vekalet ücretinin davacı tarafından davalı idareye verilmesine; artan tebligat avansının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 333.maddesi uyarınca taraflara iadesine, 2577 sayılı Yasanın 45. maddesinin 6. fıkrası gereğince diğer kanun yolları kapalı ve kesin olmak üzere, 30/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy