Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi 2019/1187 Esas 2020/413 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 2. Vergi Dava Dairesi
Esas No: 2019/1187
Karar No: 2020/413
Karar Tarihi: 06.07.2020



(213 S. K. m. 339, 341, 344, 359)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Davacının, muhasebeciliğini yaptığı A. Y.'ın komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme fiiline iştirak ettiğinin inceleme raporu ile tespit edildiğinden bahisle 2016/10. dönemi için adına tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezasına karşı açılan davada; A. Y. hakkında düzenlenen 25/05/2017 tarih ve 2017-A-7669/5 Sayılı Vergi Tekniği Raporu ile birlikte 24/07/2017 tarih ve 2017-A-1672/4 Sayılı 64 mükellefli 2016 yılı sahte fatura düzenleme organizasyonu Görüş ve Öneri Raporu, 12/10/2017 tarih ve 2017-A-1672/6 Sayılı 104 mükellef, 12 mali müşavirden oluşan sahte belge düzenleme organizasyonu Görüş ve Öneri Raporu, 16/11/2018 tarih ve 2018-A-4989/15 Sayılı SMMM Sorumluluk Raporu ve 11/09/2018 tarihli, 2018-A-4989/1 Sayılı Vergi Tekniği Raporundaki tespitler değerlendirildiğinde; A. Y.'ın defter ve belge ibraz ödevini yerine getirmemesi, açılış yoklaması dışındaki yoklamalarda adresinde bulunamaması, açılış yoklamasında ise iş yerinde büro malzemeleri dışında emtia ve demirbaş bulunmaması, beyannamelerini vermemesi, vergi borçlarını ödememesi, yüksek tutarlı KDV matrahı bildirmesine rağmen bu matraha göre çok düşük ödenecek vergi beyan etmesi, %100 ortağı ve müdürü olduğu şirket hakkında sahte belge düzenleme fiili yönünden olumsuz tespit bulunması, ticari ilişki içerisinde bulunduğu firmalar hakkında sahte belge düzenleme yönünden olumsuz tespit veya rapor bulunması, mali müşavir M. E. 'un yükümlü hakkında olumsuz beyanda bulunması, mükelleften emtia satın alan bazı firmaların söz konusu emtianın nakliyesinin A. Y. tarafından gerçekleştirildiğini beyan etmelerine rağmen A. Y.'a ait motorlu araç kaydının bulunmaması, irsaliyeli faturalarda yer alan bazı emtiaların ağırlığının söz konusu emtiaların nakliyesinde kullanıldığı belirtildiğinden araçların azami yük ağırlığından çok daha fazla olması, alış ve satışları ile çek tahsilatlarının sahte belge düzenleme organizasyonuna dahil mükelleflerden olması hususları karşısında, A. Y.'ın düzenlediği faturaların gerçek bir mal ve hizmet teslimine dayanmayan sahte faturalar olduğu, ayrıca İ. A. isimli şahsın beyanları ile davacının beyanları ve organizasyon içerisinde bulunan mükelleflerin birçoğunun 2016 yılında muhasebecisi olduğu hususları dikkate alındığında davacının sahte fatura düzenleme organizasyonu içinde yer aldığı sonucuna ulaşılmakta ise de M. E. 'un Cumhuriyet Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne 02/11/2016 tarihinde A. Y. hakkında verilen dilekçede adı geçen kişinin cirosunun yüksek olması ve buna ilişkin olarak izahatta bulunmaması nedeniyle 31/10/2016 tarihinden itibaren A. Y. adına beyanname göndermeyeceğini bildirdiği ve bu tarihten sonra verilen beyannamelerin M. E. tarafından verilmediği görüldüğünden, davacının 31/10/2016 tarihinden sonra sahte belge düzenleme organizasyonu ile ilişkisini ve dolayısıyla iştirak eylemini sonlandırdığı kanaatine varıldığından davacı adına, uyuşmazlık konusu dönem için sahte belge düzenleme fiiline iştirak ettiğinden bahisle kesilen vergi ziyaı cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kabul edip, dava konusu cezayı kaldıran, Ankara 6. Vergi Mahkemesi'nin 03/05/2019 gün ve E:2018/1479, K:2019/433 Sayılı kararının; ilgili raporlar ile sahte belge düzenleyicisi olduğu tespit edilen dava dışı A. Y.'ın kayıt ve beyanlarını takip eden davacının sahte fatura düzenleme işlemlerinin içerisinde yer aldığı, bu suçun işlenişinde kasten vergi ziyaına sebebiyet vermek suretiyle iştirak ettiği tespit edildiğinden, vergi tekniği raporuna dayanılarak yapılan işlemlerin yasal olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve davanın reddedilmesi istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi'nce, dava dosyası ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesi'nin E:2019/1551, 1556 numaralı dosyalarında bulunan belgeler incelendi, gereği görüşüldü:
 
KARAR: Davacının, muhasebeciliğini yaptığı A. Y.'ın komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme fiiline iştirak ettiğinin inceleme raporu ile tespit edildiğinden bahisle 2016/10. dönemi için adına tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezasına karşı açılan davayı kabul edip, dava konusu cezayı kaldıran Vergi Mahkemesi kararına davalı idare tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
 
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 5728 Sayılı Kanun ile değişik 344. maddesinin 1. fıkrasında, 341. maddede yazılı hallerde vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesileceği; 2. fıkrasında, vergi ziyaına 359. maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu cezanın üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.
 
İştirak nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezasına ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde, öncelikle asıl failin fiilinin sübuta erip ermediğinin araştırılması, söz konusu fiilin sübuta erdiğinin tespiti halinde, iştirak ettiği ileri sürülen kişinin fiilinin iştirak için aranan koşullar yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
 
Dava dosyası ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesi'nin E:2019/1551, 1556 numaralı dosyalarında bulunan belgelerin incelenmesinden; olayda, "Ankara-İstanbul-Hatay İlleri Yoğunlukta Bulunan ve Ağırlık Hurda Sektörünü İçeren 64 Mükellefli 2016 yılı Sahte Fatura Düzenleme Organizasyonu Tespiti" konulu 24/07/2017 tarihli, 2017-A-1672/4 Sayılı raporda; aralarında A. Y.'ın da bulunduğu bazı mükelleflerin 2016 yılı fatura akışları, Ba-Bs formları üzerinden alış ve satışlarının incelenmesi sonucunda, sahte belge düzenleme organizasyonu oluşturdukları, değişik pozisyonlarda, bu organizasyona katkı sağladıkları, bir kısmının doğrudan sahte belge düzenlediği, diğer bir kısmının ise bu yöndeki faaliyetleri dolayısıyla sahte belge düzenleyen kişi ve firmalara alt yapı sağladıkları, tümünün tek bir üst yönetim tarafından idare edilmeseler bile, bunların bir kısmının doğrudan, bir kısmının ise organizasyona sahte fatura temin etmek suretiyle katkıda bulunduğu, sonuç itibarıyla gerçekleştirilen kaçakçılık suçunun tamamından sorumlu oldukları, bu mükelleflerin bir kaç mali müşavir etrafında toplandıkları, bunlardan 28'inin mali müşavirliğinin davacı tarafından yapıldığı, organizasyon içerisindeki yükümlülerin 2016 yılında toplam 3.941.335.224-TL'ye ulaşan alışlarının, 3.527.043.275-TL'sinin grup içindeki kişi ve firmalardan, 414.291.949-TL tutarındaki alışlarının ise organizasyon dışındaki kişi ve firmalardan yaptıkları, toplam 5.025.227.205-TL'ye ulaşan satışlarının ise, 3.527.043.275-TL'sinin organizasyon içindeki kişi ve firmalara yapıldığı, 1.498.183.930-TL'lik satışın organizasyon dışına yapıldığı, grup dışından yapılan alışlar ile stoklardaki değişimin toplamının 220.078.536-TL olduğu, genel bir değerlendirme ile organizasyon dahilinde görülen yükümlülerin 414.291.949-TL'lik fatura girişine karşılık 1.498.183.930-TL'lik satış yaptıkları, bunun da yaklaşık %261 kar marjına denk geldiği, metal sektöründe böyle bir kar marjının gerçekçi olmadığı, oluşturulan tabloda yer alan yükümlülerin ilgili dönemde organize bir şekilde sahte fatura düzenleme/kullanma yönünde kuvvetli emarelerin bulunduğu hususlarına yer verildiği ve bu mükellefler yönünden ayrı ayrı vergi tekniği raporlarının düzenlenmesinin önerildiği; "2017 yılı Hurda Sektörü 104 Mükellef 12 Müşavirden Oluşan SBD Organizasyonu İnceleme Önerisi" konulu 12/10/2017 tarihli, 2017-A-1672/6 Sayılı Görüş ve Öneri Raporunda ise, araştırmalarının esas itibarıyla Gelir İdaresi Başkanlığına ait VEGAS programı ile Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına ait VDK-RAS (MERAM) üzerinden yapıldığı, 14 yükümlünün organizasyonda aktif bir şekilde yer aldıklarının analiz edildiği, buradan yapılan ileri çözümlemeler sonucunda 104 mükellefin 2016 yılında sahte belge düzenleme organizasyonu içerisinde yer aldığı sonucuna ulaşıldığı, ancak bunların aynı kişiler tarafından talimatla yönetildiği bir sahtecilik organizasyonu olarak anlaşılmaması gerektiği, bir kısmının aktif bir birliktelik içerisinde bu organizasyonu yürüttüğü, 2017 yılında, fatura akışları, Ba-Bs formlarındaki alış ve satışları analiz edildiğinde 104 mükellefin organizasyon kapsamında sahte fatura düzenleme eylemini gerçekleştirdikleri, bunların tek bir üst yönetim tarafından idare edilmemekle birlikte, bir kısmının doğrudan, bir kısmının ise bu organizasyona sahte fatura temin etmek suretiyle katkıda bulundukları ve kaçakçılık suçunun tamamından sorumlu oldukları, organizasyon içerisindeki 14 mükellefin mükellefiyetine son verildiği, 22 tanesinin 2016 yılında, 28 tanesinin 2017 yılın içinde kurulmalarına rağmen, çok yüksek miktarda fatura düzenledikleri, geriye kalan 40 mükellefin 24 tanesinin sahte fatura düzenleme yönüyle incelemesinin bulunduğu, gruptaki mükelleflerin ortaklarının, çalışanlarının ve mali müşavirlerinin değerlendirilmesinden bunların belli mali müşavirlerle çalıştıkları, 2017 yılı için davacının da organizasyon içerisinde 2 mükellef ile sözleşmesinin bulunduğu, grup içi kişi ve firmaların alış ve satışlarının değerlendirilmesinden, grup içinden yapılan alışların tutarının 3.923.823.389-TL, grup dışından yapılan alışların toplamının ise 688.504.673-TL olduğu, grup içine yapılan satışların toplamının 3.923.823.389-TL, grup dışına yapılan satışların toplamının ise 3.291.445.690-TL'ye ulaştığı, organizasyon içerisindeki mükellefleri tek bir mükellef olarak değerlendirildiğinde, 688.504.673-TL'lik fatura girişine karşılık 3.291.445.690-TL'lik satış yapıldığı, bunun da yaklaşık %380 gibi bir kar marjına denk geldiği, böyle bir kar marjının metal sektöründe gerçekçi olmadığı, grup içerisindeki kişi ve firmaların, birbirlerini besledikleri ve neredeyse tamamının bir kaç muhasebeci etrafında toplandığı, bilançoları, mali tabloları, çalışanları gibi unsurlar dikkate alındığında, bu firmaların sahte belge düzenleme organizasyonu kapsamında işlem tesis ettikleri sonucuna varıldığı hususlarına yer verildiği görülmüştür.
 
Uyuşmazlıkta yer alan bu tespitlerin Dairemizde bulunan aynı maddi olaydan kaynaklanan diğer dosyalardaki tespitler ile birlikte değerlendirilmesinden, maddi olayda, muhtelif kişi ve firmalar tarafından sahte fatura düzenleme eyleminin gerçekleştirilmesi amacıyla bir organizasyon oluşturulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
 
Davacının sahte belge düzenleme fiiline iştirak ettiği ileri sürülen, 25/05/2017 tarih ve 2017-A-7669/5 Sayılı Vergi Tekniği Raporu ile gerçek bir mal ve hizmet teslimine dayanmadan belge düzenlediği tespit edilen A. Y. hakkında yukarıda yer verilen sahte belge düzenleme organizasyonu kapsamında yapılan tespitleri içeren öneri raporları doğrultusunda yeniden yapılan incelenme sonucunda düzenlenen 11/09/2018 tarih ve 2018-A-4989/1 Sayılı Vergi Tekniği Raporunda, adı geçenin bu organizasyon içerisinde yer aldığı, davacının da mesleki faaliyeti kapsamında bu kişinin eylemine iştirak ettiği kanaatine yer verildiği görülmektedir.
 
Davacı hakkında düzenlenen 16/11/2018 tarih ve 2018-A-4989/15 Sayılı SMMM Sorumluluk Raporunda, 09/08/2018 tarihli savunma isteme yazısında yer alan hususlara verdiği yanıtlardan, davacının A. Y. ile 2016 yılında çalışmaya başladığını, 31/10/2016 tarihi itibarıyla beyannamelerini vermeyi bıraktığını, sorgulama yaptığında belli dönemler sonrasında cirolarının yükseldiğini gördüğünü, gerekli izahatı alamaması, kendisine ulaşamaması üzerine beyannamelerini vermeyi bıraktığını, beyannamesini verdiği kişi ve firmaları genelde aynı kişilerin bulduklarını, bu firmaların beyanname verme işlemlerini, incelemeye alınmalarından önce bıraktığını dile getirdiği, raporun sonuç kısmında ise, A. Y. hakkında düzenlenen 25/05/2017 tarih ve 2017-A-7669/5 Sayılı Vergi Tekniği Raporu ile komisyon gelirine esas alınacak tutarlar dikkate alınarak davacı hakkında işlem yapılması gerektiği hususlarına yer verildiği anlaşılmıştır.
 
Yukarıda belirtilen raporlar doğrultusunda davacı adına 213 Sayılı Kanun'un 344. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kesilen, 339. madde hükümleri uyarınca tekerrür artırımlı vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davada, Vergi Mahkemesi'nin 04/03/2019 tarihli ara kararıyla sorulması üzerine davalı idare tarafından, A. Y. adına 2016 yılının ilgili dönemleri için salınan cezalı vergilere ait ihbarnamelerin 01/01/2019 tarihinde ilgiliye tebliğ edildiği, dava açılmamak suretiyle tarhiyatların kesinleştiğinin bildirildiği görülmüştür.
 
Bu durumda, yukarıda yer verilen incelemeler kapsamında, davacının vergi idaresi tarafından somut verilerle ortaya konulan sahte belge düzenleme organizasyonu içerisinde, diğer yükümlüler tarafından gerçekleştirilen sahte belge düzenleme eylemine mesleki bilgisi ile katkıda bulunmak suretiyle yer aldığı kanaatine varıldığından, 31/10/2016 tarihi itibarıyla sahte belge düzenleme fiiline katıldığı kişi ile arasındaki sözleşmesini, ilgilinin şüpheli olduğunu değerlendirdiği tutumu karşısında feshettiği ve vergi idaresine bu kişinin beyanlarını bu tarihten sonra vermeyeceği mahiyetindeki bildiriminin, organizasyona bu tarihe kadar verdiği katkı yönünden değişiklik yapıcı bir etkisinin olmadığı sonucuna varıldığından, davacı hakkında kesilen bir kat vergi ziyaı cezasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
 
Diğer taraftan, dava konusu cezaya ait ihbarnamede davacı adına 1 kat vergi ziyaı cezası kesildiğinin belirtilmesine ve tekerrür ile ilgili herhangi bir açıklaya ihbarnamede yer verilmemesine rağmen, kesilen cezanın toplamına bakıldığında dava konusu cezanın %50 artırımlı olduğu, dolayısıyla olayda tekerrür hükümlerinin de uygulandığı sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın bu yönden de incelenmesi gerekir.
 
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 339. maddesinde, vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezasının yüzde elli, usulsüzlük cezasınının yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
 
Vergi Mahkemesince, tarafları ve konusu aynı olan E:2018/1465, ..., 1469, ... (istinaf başvuruları nedeniyle Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesi'nin E:2019/1551, ..., 1556, ... numaralarına kaydedilen) ve bakılan dava dosyasında yapılan 12/04/2019 tarihli ara kararı ile sorulması üzerine davalı idarece verilen cevaptan; davacının 2009 yılı defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 18/06/2014 tarihli ve 2014-A-679/8 Sayılı Vergi İnceleme Raporuyla, haklarında sahte fatura düzenlemekten vergi tekniği raporu tanzim edilmiş olan firmalardan aldığı sahte faturaları yasal defterlerine kaydederek indirim konusu yaptığının tespiti üzerine, sahte faturalara dayalı katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle davacı adına 3 kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatlarının yapıldığı, buna karşı açılan davadan, 6736 Sayılı Kanun hükümlerinden ….. suretiyle 27/09/2016 tarihinde feragat ettiği, bu şekilde kesinleşen cezanın, uyuşmazlık konusu vergi ziyaı cezasının tekerrür artırımlı olarak uygulanmasına yol açtığı anlaşılmaktadır.
 
İştirak ile ilgili kanuni düzenlemelerin, tekerrür ile ilgili düzenlemelerle birlikte değerlendirilmesinden, iştirak nedeniyle bir kat vergi ziyaı cezası kesilebilmesi için, 359. madde kapsamındaki fiillere iştirak edildiğinin açıkça tespiti, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için ise, önce bir fiilin işlenmesi, ardından bu fiilin Kanunda öngörülen sürede tekrarlanması gereklidir. Öte yandan, tekerrür bulunduğundan bahisle kesilecek cezanın artırımlı olarak uygulanabilmesi için, ilk fiilin de ikinci fiilin de aynı mükellefe ait olması gerekmektedir. Dava konusu olayda, davacının tekerrür sayılan ikinci eylemi, bir başkası tarafından gerçekleştirilen fiile iştirak olduğundan, Kanunun iştirak müessesesi bağlamında cezanın tutarına ilişkin olarak getirdiği açık düzenleme karşısında, şahsi mükellefiyeti nedeniyle davacı adına kesilen vergi ziyaı cezasının, 339. madde hükmünün uygulanması suretiyle, bir diğer yükümlünün sahte belge düzenleme eylemine iştirak ettiğinden bahisle kesilen vergi ziyaı cezasının artırımlı olarak uygulanmasına esas teşkil edemeyeceğinden, vergi ziyaı cezasının bir katı aşan kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
 
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin istinaf başvurusunun kabulüne; Ankara 6. Vergi Mahkemesi'nin 03/05/2019 gün ve E:2018/1479, K:2019/433 Sayılı kararının kaldırılmasına; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45/4. maddesi uyarınca esastan incelenen davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine; dava konusu bir kat vergi ziyaı cezasının kaldırılması isteminin reddine, cezanın tekerrür hükümleri uygulanarak artırılan kısmının ise kaldırılmasına; davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen toplam 131,80-TL yargılama giderinden, davada haklılık oranına göre takdir edilen 45,00-TL'nin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 1.890,00-TL vekalet ücretinin davalı idarece davacıya ödenmesine, yargılama giderlerinden kalanının davacı üzerinde bırakılmasına; 54,40-TL'den az olmamak üzere, istinaf aşamasında davacı aleyhine karar altına alınan tutarın binde 4,55'i oranında hesaplanacak nisbi karar harcı ile Harçlar Kanunu'nun 13. maddesinin (j) bendi uyarınca harçtan muaf olması nedeniyle istinaf başvurusu sırasında davalıdan alınmayan 128,50-TL istinaf başvuru harcının haklılık oranına göre takdiren 85,00-TL'lik kısmının ve takdir olunan 1.890,00-TL vekalet ücretinin davalı idarece davacıdan alınmasına; varsa artan posta ücretinin Mahkemesince taraflara iadesine, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 6. fıkrası uyarınca kesin olmak üzere, 06.07.2020 tarihinde, vergi ziyaı cezası yönünden oybirliği, tekerrür yönünden ise gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.
 
AZLIK OYU
 
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun “Tekerrür” başlıklı 339. maddesinde, vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezasının yüzde elli, usulsüzlük cezasının yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür. Aynı Kanunun ''Ceza İhbarnamesi'' başlıklı 366. maddesinde, kesilen vergi cezalarının ilgililere ceza ihbarnamesi ile tebliğ olunacağı, ceza ihbarnamelerinde ihbarnamenin sıra numarası, tanzim tarihi, ilgililerin adı, soyadı ve unvanı, varsa mükellef numarası (mükellef hesap numarası), ilgilinin açık adresi, kanunun madde ve fıkra numaraları gösterilmek ve mevcut deliller bildirmek suretiyle olayın izahı, olayın ilgili bulunduğu vergilendirme veya hesap dönemi, varsa cezanın ilgili bulunduğu vergiye ait ihbarnamenin tarih ve numarası, varsa tekerrür ve içtima durumu, vergi cezasının hesabı ve miktarı, vergi mahkemesinde dava açma süresine ilişkin bilgilerin yer alması kural altına alınmıştır.
 
Menfaati ihlal edilenler tarafından iptal davası açılabilmesi için idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olması gerekmektedir.
 
İdari işlemin hukuki sebebi, idareyi o işlemi yapmaya iten soyut hukuk kuralı olup vergi hukukunda vergi ve cezanın hukuki sebebi ise somut vergi kanunlarındaki vergi salınmasını ve ceza kesilmesini gerektiren kurallardır.
 
Bu nedenle vergi ve/veya ceza ihbarnamelerinin, kanunda yazılı unsurları ihtiva etmesi yanı sıra sebep unsuru bakımından kanunun hangi maddesi uyarınca düzenlendiği hususunu; diğer bir anlatımla kanuni dayanağını da içermesi gerekir. Kanuni dayanağın tereddüte yer vermeyecek biçimde açık olarak gösterilmesi, ilgililerin, ne suretle ve hangi hukuki nedenle vergi ve/veya cezaya muhatap kılındıklarını bilmelerine, böylece savunma haklarını gereği gibi kullanabilmelerine olanak tanınması için zorunludur.
 
Dava konusu vergi ziyaı cezasının tekerrür hükümleri uyarınca %50 oranında artırılarak kesildiği olayda, vergi ve/veya ceza ihbarnamesinde, vergi ziyaı cezasının, 213 Sayılı Kanun'un 339. maddesinde düzenlenen tekerrür hükümleri uyarınca artırılarak uygulandığına ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür. Dolayısıyla, vergi ziyaı cezasının tekerrürden kaynaklanan kısmında sebep unsuru açısından hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle cezanın bir katı aşan kısmının kaldırılması gerektiği sonucuna varıldığından çoğunluğun gerekçesine karşıyım. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy