Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi 2019/4383 Esas 2020/1692 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 13. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/4383
Karar No: 2020/1692
Karar Tarihi: 10.07.2020



İSTEMİN KONUSU: Ankara 22. İdare Mahkemesi'nce verilen 15/04/2019 gün ve E:2018/548, K:2019/662 sayılı kararın kaldırılması istenilmektedir.
 
YARGILAMA SÜRECİ:
 
(1) Dava konusu istem: Dava, davalı idare bünyesinde görev yapmakta iken 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine dair 19/06/2018 tarih ve 2018/20610 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
 
(2) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Ankara 22. İdare Mahkemesi'nce; davacının, örgüt içi iletişim programı olan Bylock programını kişisel telefonuna yüklediği ve kendisinin kullandığı, Bank ...'daki hesabına örgüt lideri talimatından sonraki 20/01/2015, 17/02/2015 ve 05/03/2015 tarihlerinde para yatırdığı, bu nedenlerle FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatı sabit olduğu anlaşılmakla; kamu görevine iadesi talebiyle OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI: Davacı tarafından, masumiyet karinesinin ihlal edildiği, diğer yargılamalar göz önüne alındığında eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı, OHAL sürecinde alınan tedbirlerin OHAL'in gerektirdiği ölçüde ve OHAL süresince sınırlı olacağı, OHAL sona erdiği için kamu görevinden çıkarılmasının Anayasal dayanağı kalmadığı, OHAL KHK'sının Resmi Gazetede yayımlandığı gün meclisin onayına sunulması ve 30 gün içinde onaylanmasının zorunlu olduğu, söz konusu dönemde kamu görevinden çıkarma cezasının sonuçları itibariyle Ceza Hukuku anlamında bir ceza olduğu, bu nedenle yargı organı tarafından verilmesi gereken bir karar iken yürütme ve yasama organı tarafından verilmesinin fonksiyon gaspını oluşturduğu, ölçülülük ve doğal hakim ilkelerine aykırı hareket edildiği, sadakat yükümlülüğünü ihlal etmediği, MGK kararına dayanılarak hüküm kurmanın Anayasaya aykırı olduğu, söz konusu kararların bağlayıcı olmadığı, bağlayıcı olduğu kabul edilse dahi 26.05.2016 tarihli MGK kararı öncesinde FETÖ'den bahsetme imkanı bulunmadığı, dolayısıyla sadakat yükümlülüğü için yüklenecek eylemlerin bu tarihten sonra olması gerektiği, söz konusu oluşumun bir terör örgütü olduğuna dair Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18.07.2017 tarihli kararından önce kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığı, ilk derece mahkemesi kararındaki değerlendirmelerin Anayasa ve AİHS'ne aykırı olduğu, ByLock programının münhasıran FETÖ/PDY mensupları tarafından kullanıldığı iddiasının temelsiz olduğu, program verilerinin yasadışı delil olup hiçbir yargılamada kullanılamayacağı, Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından elde edilen istihbari nitelikteki bilgilerin delil niteliği bulunmadığı, ByLock verilerine ilişkin tespitlerin tarafına bildirilmemesi nedeniyle çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği, ByLock uygulamasını kullanmanın haberleşme, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, dernek, vakıf ve sendika üyeliğinin örgütlenme özgürlüğü kapsamında olduğu, Bank... verilerini kullanmanın özel hayata saygı hakkına müdahale olduğu, bankaya para yatırma fiilinin de yasal bir faaliyet olması nedeniyle suç delili olarak kabul edilemeyeceği, bir kişinin yatırım amacıyla bir bankaya para yatırması ve bu yatırımdan kar etmesinin mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, davalı idarenin faaliyette bulunmasına izin verdiği bir okula çocuğunu göndermenin veya bu okullardan mezun olmanın yasal bir faaliyet olduğu, terör örgütü üyeliği suçlamasıyla iki kez yargılama (adli ve idari) yapılmasının hukuka aykırı olduğu ve tek fiile tek ceza ilkesine aykırılık oluşturduğu, yargılama giderlerinin karar kesinleştikten sonra tahsil edilmesi yönündeki kararın hüküm kısmının adli yardımdan yararlanan kişiler açısından davanın kaybedilmesi halinde tüm masrafların ödenmesi tehdidine neden olduğundan bu durumun mahkemeye başvuru açısından caydırıcı etkisi olduğu ve mahkemeye erişim hakkının kısıtlandığı, ayrımcılık yasağının ihlal edildiği ileri sürülmektedir.
 
KARŞI TARAF SAVUNMASININ ÖZETİ: İstinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanunun değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
Dava dosyasında yer alan belgeler ve UYAP kayıtlarının incelenmesinden; "silahlı terör örgütüne üye olma" suçunu işlediği gerekçesiyle Kütahya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonunda, suçu sabit görülen davacının hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, mahkumiyet kararının istinafen incelenerek kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nce esastan reddedildiği ve nihayet anılan kararın, temyiz incelemesi yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18.02.2019 tarih ve E:2018/5444, K:2019/951 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
 
KARAR SONUCU: Yapılan açıklamayla birlikte;
 
1-Ankara 22. İdare Mahkemesi'nce verilen 15/04/2019 gün ve E:2018/548, K:2019/662 sayılı karar usul ve hukuka uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, istinaf isteminin REDDİNE,
 
2-Aşağıda dökümü yapılan istinaf aşamasına ait yargılama giderinin istinaf edenin üzerinde bırakılmasına,
 
3-Adli yardım talebi kabul edilmiş olduğundan davacıdan önceden alınmamış olan istinaf yargılama giderlerinin tahsili için karar kesinleştikten sonra mahkemesince ilgili tahsil dairesine müzekkere yazılmasına,
 
2577 sayılı Kanunun değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere, 10.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy