Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi 2019/4270 Esas 2020/1732 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 13. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/4270
Karar No: 2020/1732
Karar Tarihi: 17.07.2020



(6100 S. K. m. 323, 335, 355) (2577 S. K. m. 45)
 
İSTEMİN KONUSU: Ankara 20. İdare Mahkemesi'nce verilen 09/04/2019 gün ve E:2018/2262, K:2019/1645 sayılı kararın kaldırılması istenilmektedir.
 
YARGILAMA SÜRECİ:
 
(1) Dava konusu istem: Dava, davalı idare bünyesinde görev yapmakta iken 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine dair 13/03/2018 tarih ve 2018/7189 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
 
(2) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Ankara 20. İdare Mahkemesi'nce; davacının, örgüte iltisaklı BankF1 isimli banka hesabındaki mevduatında 2014 yılından itibaren artış meydana getirdiği, örgüte müzahir sendikada üyelik kaydının olduğu, bu verilerin yanı sıra örgüte müzahir yayın organına ve derneğe muhtelif ödemelerde bulunduğu, örgüte müzahir okulda veli kaydının olduğu, bu eylemlerinin FETÖ/PDY ile normal bir vatandaştan beklenebilecek olandan daha yoğun bir ilişki içerisine girdiğini ortaya koyduğu, bu durumun davacının FETÖ/PDY ile bağı olduğu şeklinde değerlendirilmesinin makul ve hakkaniyete uygun düştüğü, böyle bir durumda Anayasayla kurulmuş hür demokratik düzeni ortadan kaldırmayı amaçlayan terör örgütüyle bağı bulunduğu konusunda somut verilere ulaşılan davacının, Anayasaya sadakat yükümlülüğünü de ihlal ettiği kanaatine varıldığından, ilgili Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile hiçbir işleme gerek kalmaksızın kamu görevinden çıkarılması üzerine kamu görevine iade edilmesi talebiyle Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI: Davacı tarafından, OHAL döneminde OHAL süresiyle sınırlı olarak alınan tedbirler çerçevesinde kamu görevinden çıkarıldığı ve 19 Temmuz 2018 tarihinde OHAL uygulamasına son verilmesi nedeniyle ihraç işleminin Anayasal dayanağının kalmadığı, OHAL döneminde durumun gerektirdiği ölçüde geçici tedbirler alınması gerekirken kalıcı sonuçlar doğuran kamu görevinden çıkarılma işleminin uygulandığı, Anayasaya göre OHAL döneminde dahi ihlal edilmeyecek türden bir hak olan masumiyet karinesinden yararlanma hakkının OHAL KHK'sı ile terör örgütü üyesi olarak suçlanmak suretiyle cezalandırılarak ihlal edildiği, Anayasa ve TBMM içtüzüğüne göre OHAL KHK'larının Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra 30 gün içinde TBMM'nin onayına sunulması gerektiği halde sunulmadığı, kamu görevinden çıkarılma işleminin ceza hukuku anlamında bir ceza niteliğinde olması nedeniyle adil yargılanma hakkına ilişkin tüm güvencelerin korunması gerektiği, yürütme ve yasama organının kişileri ya da grupları suçlu ilan edip cezalandırma yetkisinin bulunmadığı, kamu görevinden çıkarılma işleminin Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmesine rağmen ne OHAL Komisyonu ne de ilk derece mahkemesi bu iddiaya ilişkin inceleme ve cevap verme ihtiyacı duymadan başvuruyu ve davayı reddettiği, tavsiye niteliğinde olan Milli Güvenlik Kurulu kararlarının davanın reddine gerekçe olarak alınamayacağı, kamu görevinden çıkarılma tedbirinin ölçülülük ilkesine aykırı olduğu, çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği gibi bir yargılamanın temel ilkelerini referans almayan Anayasa Mahkemesi kararlarının davanın reddine gerekçe yapılamayacağı, FETÖ/PDY'nin 26 Mayıs 2016 tarihinde terör örgütü olarak ilan edilmesi nedeniyle bu tarihten önce ilan edilmiş bir terör örgütü olmadığı için geçmişteki fiilleri nedeniyle terör örgütü üyeliğinden ceza verilemeyeceği, kamu görevinden çıkarılma işleminin ceza hukuku anlamında bir niteliğinin olması nedeniyle tek fiile tek ceza ilkesinin ihlal edildiği, devlete ve Anayasaya olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmediği, geçmişteki yasal faaliyetlerin gerekçe gösterilerek kamu görevinden çıkarılmasının suç ve cezaların geçmişe yürümezliği, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ve hukuk devleti ilkesi gibi en temel hukuk ilkelerini ihlal ettiği, savunması alınmadan kamu görevinden çıkarıldığı, kamu görevinden çıkarılma işleminin Anayasada yer alan ve AİHS'de teminat altına alınan temel hak ve özgürlükleri ihlal ettiği, kamu görevinden çıkarılmada iltisak ve irtibat bağlamında FETÖ/PDY ile bağın bulunmasının yeterli görülmesinin kanun yazma tekniğine aykırı olduğu ve öngörülebilirlik ilkesini ihlal ettiği, üyesi olduğu sendika ile ilgili terör örgütüyle bağlantılı olduğu yolunda yargı kararı bulunmadığı, sendika üyeliğinin örgütlenme özgürlüğü kapsamında bulunduğu, sendika üyeliğine ilişkin verilerin kişisel veri niteliğinde olduğu, 2014 yılının Haziran ayında hukuksuz olduğunu düşündüğü bir atama işlemine maruz kaldığı, bu işlemle ilgili olarak üyesi olduğu sendikanın yöneticisi tarafından herhangi bir şey yapılamayacağının bildirilmesi üzerine F2'e üye olduğu, F2'in de bir işlevinin olmadığını görmesi sonucunda 2015 yılının Aralık ayında üyelikten ayrıldığını, çalışmaya başladığı ilk zamandan itibaren birikim yapmaya başladığı ve katılım bankalarını tercih ettiği, başka bir katılım bankasında da hesabının bulunduğu, yaptığı işlemlerin rutin bankacılık işlemleri olduğu, her ay maaşını aldığında para yatırdığı, eğer örgüt çağrısı üzerine para yatırma işlemi yapmış olsaydı 29 Mayıs 2015 tarihinden sonra para giriş hareketinin bulunmamasının gerektiği, ancak ev satışından elde ettiği 63.400 doları 30.9.2015 tarihinde Bank F1'ya yatırdığı, kaldı ki BankF1 verilerini kullanmanın özel hayata saygı hakkına müdahale olduğu, bankaya para yatırma fiilinin de yasal bir faaliyet olması nedeniyle suç delili olarak kabul edilemeyeceği, bir kişinin yatırım amacıyla bir bankaya para yatırması ve bu yatırımdan kar etmesinin mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, F3 Medya ödemesinin ise, örgüte destek amacıyla değil, çocuğunun öğrenim gördüğü okulun tavsiyesi üzerine yapılan abonelikten kaynaklandığı, yasal bir şirketin yayınlarına abonelik nedeniyle ödenen paranın suç delili olarak kabul edilmesinin bilgiye erişim ve basın özgürlüğünü ihlal ettiği, kapatılan derneğe ise karşılıksız değil, tavsiye üzerine aldığı yabancı eğitiminin karşılığı para gönderdiği, üyesi olduğu sendika ve dernek hakkında terör örgütü üyeliği ile ilgili verilmiş ve kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığı, bir derneğe, sendikaya veya diğer bir tüzel kişiliğe üye olunmasının örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Devletin açılmasına izin verdiği ve denetlediği bir okulda çocuğunun öğrenim görmesinin terör örgütüyle bağlantı olarak kabul edilerek kamu görevinden çıkarma işlemine gerekçe olarak gösterilmesinin hukuka aykırı olduğu, çocuğunun yapılan test sonucu yaşıtlarından daha ileride olduğunun ortaya çıktığı, çocuğunun öğrenim gördüğü okulun üstün potansiyelli öğrenciler sınıfında olduğu, bu okulun hem evlerine yakın hem de diğer üstün potansiyelli öğrenciler sınıfı bulunan okullara göre çok daha uygun ücretli olduğu, terör örgütü üyeliği suçlamasıyla iki kez yargılama (adli ve idari) yapılmasının hukuka aykırı olduğu ve tek fiile tek ceza ilkesine aykırılık oluşturduğu, ayrımcılık yasağına aykırı hareket edildiği, yargılama giderlerinin karar kesinleştikten sonra tahsil edilmesi yönündeki kararın hüküm kısmının adli yardımdan yararlanan kişiler açısından davanın kaybedilmesi halinde tüm masrafların ödenmesi tehditine neden olduğundan bu durumun mahkemeye başvuru açısından caydırıcı etkisi olduğu ve mahkemeye erişim hakkının kısıtlandığı, dava dilekçesinde ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyebilecek iptal nedenleri ve argümanların ilk derece mahkemesi kararında hiçbir şekilde incelenmeden dava reddedildiği için gerekçeli karar hakkının da ihlal edildiği ileri sürülmektedir.
 
KARŞI TARAF SAVUNMASININ ÖZETİ: İstinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesince, davacının adli yardım talebinin kabulü yönünde ilk derece mahkemesince karar verildiği görüldüğünden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 335.maddesinin 3.fıkrasında, adli yardımın, hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceğinin belirtilmesi karşında, bu konuda yeniden bir karar verilmeksizin, 2577 sayılı Kanunun değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
İlk derece mahkemesince davacının adli yardım talebi kabul edilmiş olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde harçlar, posta giderleri ve vekalet ücretinin yargılama giderleri arasında sayıldığı, aynı Kanunun 335. maddesinin 3.fıkrasında ise adli yardımın, yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet sağladığı ve hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceği yönünde kural getirildiği hususları birlikte dikkate alındığında; vekalet ücreti dahil tüm yargılama giderlerine ilişkin tahsilatın, kararın kesinleşmesinden sonra yapılabileceği, dolayısıyla bu aşamada davacıdan herhangi bir tahsilat yapılamayacağı açık olmakla birlikte İdare Mahkemesi kararında vekalet ücretine ilişkin olarak bu yönde bir belirleme yapılmadığı anlaşılmıştır.
 
SONUÇ: Yapılan açıklamayla birlikte;
 
1-Ankara 20. İdare Mahkemesi'nce verilen 09/04/2019 gün ve E:2018/2262, K:2019/1645 sayılı karar usul ve hukuka uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, İSTİNAF İSTEMİNİN REDDİNE,
 
2-Anılan kararda "...duruşmalı işler için takdir edilen2.075,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye ödenmesine..."şeklinde kurulan hükmün, 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesinin 3. fıkrası gereğince;"...duruşmalı işler için takdir edilen2.075,00-TL vekalet ücretinin işbu kararın kesinleşmesinden sonra davacıdan alınarak davalı idareye ödenmesine..." olarak DÜZELTİLMESİNE,
 
3-Aşağıda dökümü yapılan istinaf aşamasına ait yargılama giderinin istinaf edenin üzerinde bırakılmasına,
 
4-Adli yardım talebi kabul edilmiş olduğundan davacıdan önceden alınmamış olan istinaf yargılama giderlerinin tahsili için karar kesinleştikten sonra mahkemesince ilgili tahsil dairesine müzekkere yazılmasına,
 
2577 sayılı Kanunun değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere, 17/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy