Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi 2019/3882 Esas 2020/1729 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 13. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/3882
Karar No: 2020/1729
Karar Tarihi: 16.07.2020



(6100 S. K. m. 323, 335) (2577 S. K. m. 45) (492 S. K. Ek 1 Sayılı Tarife)
 
İSTEMİN KONUSU: Ankara 20. İdare Mahkemesi'nce verilen 15/04/2019 gün ve E:2018/1505, K:2019/1922 sayılı kararın kaldırılması istenilmektedir.
 
YARGILAMA SÜRECİ:
 
(1) Dava konusu istem: Dava, davalı idare bünyesinde görev yapmakta iken 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine dair 26/01/2018 tarih ve 2018/2743 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
 
(2) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Ankara 20. İdare Mahkemesi'nce; davacının, ceza mahkemesince silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verildiği, örgütle iltisaklı Bank ...... isimli bankadaki mevduatında 2014 yılından itibaren artış meydana getirdiği, örgüte müzahir sendikada üyelik kaydının olduğu, bu verilerin yanı sıra örgütle irtibatlı yayın organına muhtelif ödemelerde bulunduğu, bu eylemlerin mevcut olmasının davacının FETÖ/PDY ile normal bir vatandaşınkinden beklenebilecek olandan daha yoğun bir ilişki içerisine girdiğini ortaya koyduğu, bu durumda davacının FETÖ/PDY ile bağı olduğuna dair tespitin makul ve hakkaniyete uygun düştüğü, böyle bir durumda Anayasayla kurulmuş hür demokratik düzeni ortadan kaldırmayı amaçlayan terör örgütüyle bağı bulunduğu konusunda somut verilere ulaşılan davacının, Anayasaya sadakat yükümlülüğünü de ihlal ettiği anlaşıldığından, 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile hiçbir işleme gerek kalmaksızın kamu görevinden çıkarılması üzerine kamu görevine iade edilmesi talebiyle Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI: Davacı tarafından, bilerek ya da bilmeyerek silahlı veya silahsız herhangi bir suç örgütüne yardım etmediği, suç işleme kastı ile hareket etmediği, Bank ...... nezdindeki hesap hareketlerinin normal bankacılık faaliyeti olduğu, 06.06.2008 tarihinde Bank ......'da hesap açtığı, kredi kartı ve fatura ödemelerinde kullanmak üzere, her ayın onbeşinde bu hesaba para aktardığı, 17.09.2014 ve 16.11.2014 tarihlerinde 101,11 gr altın hesabı açtırmadığı, 10.03.2010 tarihinde açtırmış olduğu altın hesabına internet bankacılığı üzerinden para aktardığı, örgüt liderinin talimatı üzerine Bank ...... hesabına para yatırmadığı, Bank ......'nın TMSF'ye devredilmesinden sonra da bankacılık faaliyetlerine devam ettiği, sendikaya hiçbir kimsenin talimatı veya baskısı olmadan üye olduğu, kendi isteği ile sendikadan istifa ettiği, sendikanın hiçbir faaliyetine katılmadığı, yasal olarak faaliyet gösteren basın yayın kuruluşlarına yapılan ödemenin suç olmadığı, kişisel verilerin yasa dışı şekilde elde edildiği, kamu görevinden çıkarıldıktan sonra elde edilen delillerin önceki kararı hukuka uygun yapmayacağı, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ile masumiyet karinesinin ihlal edildiği ileri sürülmektedir.
 
KARŞI TARAF SAVUNMASININ ÖZETİ: İstinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesince, davacının adli yardım talebinin kabulü yönünde ilk derece mahkemesince karar verildiği görüldüğünden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 335.maddesinin 3.fıkrasında, adli yardımın, hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceğinin belirtilmesi karşında, bu konuda yeniden bir karar verilmeksizin, 2577 sayılı Kanunun değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
Dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar istinafa konu kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
 
Öte yandan, İdare Mahkemesi kararında, "davacının, ceza mahkemesince silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verildiği" şeklinde hüküm kurulmuş ise de; davacının "silahlı terör örgütüne yardım etmek" suçunu işlediği gerekçesiyle hapis cezasına çarptırıldığı görülmekle, İdare Mahkemesince bu hususun sehven yazıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak bu karar kesinleşmemiş olduğundan; devam eden ceza davasının davacı aleyhine bir durum olarak değerlendirilmesi ve davacı hakkında terör örgütüne yardım ettiği algısı oluşturacak bir yaklaşım ortaya konulması "masumiyet karinesi" gereğince mümkün değildir.
 
Mahkeme Kararının Yargılama Giderleri Yönünden Değerlendirilmesi;
 
492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı Tarife'nin A/IV-d maddesinde, bölge idare mahkemelerine yapılacak yürütmenin durdurulmasına ilişkin itiraz başvurularında itiraz harcı, aynı Tarifenin D/I-c maddesinde de, avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil) vekalet suret harcı alınacağı hükme bağlanmıştır.
 
İdare Mahkemesi kararında ise, yürütmenin durdurulması isteminin incelenmeksizin reddine karar verilmesine ve bu karara karşı yapılan itirazın da Dairemizce reddedilmesine rağmen, yargılama giderleri arasında yürütmeyi durdurma itiraz harcı gösterilmediği, davacı adına avukat tarafından dava açılmamasına rağmen, yargılama giderleri arasında vekalet harcı gösterildiği görülmekle, yargılama giderleri yönünden istinafa konu kararın bu kısmının düzeltilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
 
Ayrıca ilk derece mahkemesince davacının adli yardım talebi kabul edilmiş olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde harçlar, posta giderleri ve vekalet ücretinin yargılama giderleri arasında sayıldığı, aynı Kanunun 335. maddesinin 3.fıkrasında ise adli yardımın, yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet sağladığı ve hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceği yönünde kural getirildiği hususları birlikte dikkate alındığında; vekalet ücreti dahil tüm yargılama giderlerine ilişkin tahsilatın, kararın kesinleşmesinden sonra yapılabileceği, dolayısıyla bu aşamada davacıdan herhangi bir tahsilat yapılamayacağı açık olmakla birlikte İdare Mahkemesi kararında vekalet ücretine ilişkin olarak bu yönde bir belirleme yapılmadığı anlaşılmıştır.
 
SONUÇ: Yapılan açıklamalarla birlikte;
 
1-Ankara 20. İdare Mahkemesi'nce verilen 15/04/2019 gün ve E:2018/1505, K:2019/1922 sayılı karar usul ve hukuka uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, İSTİNAF İSTEMİNİN REDDİNE,
 
2-Anılan kararda "...takdir edilen 1.362,00-TL vekalet ücretinin davacı tarafından davalı idareye ödenmesine..."şeklinde kurulan hükmün, 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesinin 3. fıkrası gereğince;"...takdir edilen 1.362,00-TL vekalet ücretinin işbu kararın kesinleşmesinden sonra davacı tarafından davalı idareye ödenmesine..." olarak DÜZELTİLMESİNE,
 
3-Anılan kararda "aşağıda dökümü yapılan 182,00 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına" şeklinde kurulan hükmün, 2577 sayılı Kanunun 45.maddesinin 3. fıkrası gereğince; "aşağıda dökümü yapılan334,00 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına" şeklinde DÜZELTİLMESİNE,
 
4-Aşağıda dökümü yapılan istinaf aşamasına ait yargılama giderinin istinaf edenin üzerinde bırakılmasına,
 
5-Adli yardım talebi kabul edilmiş olduğundan davacıdan önceden alınmamış olan istinaf yargılama giderlerinin tahsili için karar kesinleştikten sonra mahkemesince ilgili tahsil dairesine müzekkere yazılmasına,
 
2577 sayılı Kanunun değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere, 16.07.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy