Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi 2019/3746 Esas 2020/1675 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 13. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/3746
Karar No: 2020/1675
Karar Tarihi: 09.07.2020



İSTEMİN KONUSU: Ankara 19. İdare Mahkemesinin 14/12/2018 günlü ve E:2018/1368, K:2018/1717 sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının kaldırılması istenilmektedir.
 
YARGILAMA SÜRECİ:
 
(1) Dava konusu istem: Dava, davalı idare bünyesinde görev yapmaktayken 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine dair 13/03/2018 tarihli ve 2018/7110 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
 
(2) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Ankara 19. İdare Mahkemesince; dosyadaki ve davacı hakkında Hatay 2.Ağır Ceza Mahkemesinin E:2017/80 sayılı esasında yapılan ceza yargılamasında elde edilen bilgilere göre; davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanması amacıyla oluşturulduğu ve münhasıran bu suç örgütünün mensupları tarafından kullanılmakta olan bir ağ olduğu tespit ve değerlendirilen .... iletişim sistemini kullandığının, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı .... Bankası A.Ş.'deki mevduatını (Örgütün talimatı sonrasında) 2014 yılından itibaren artırdığının ve (Bankanın TMSF'ye devri üzerine) Mayıs 2015'de hesabın sıfırlandığının, Kurumu tarafından Komisyona intikal ettirilen bilgi dosyasında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2017/68532 hazırlık numaralı dosyası kapsamında ele geçirilen Emniyet Teşkilatı personeline ait örgüt arşivinde bulunan detay bilgisinde Kırmızı .... (FETÖ/PDY'ye mensubiyeti, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı en üst seviyede olan) seviyesinde kodlanmış durumda olduğunun belirtildiğinin tespit edildiği, söz konusu deliller birlikte dikkate alındığında davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile en az irtibat derecesinde bağının olduğu sonucuna varıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI (DAVACI) :Davacı tarafından, herhangi bir somut eylem isnadında bulunulmadan, delil sunulmadan, soruşturma yapılmadan ve hakkında adli karar olmadan kamu görevinden çıkarılmasının hukuka aykırı olduğu, .... kullanıcısı olmadığı ve bu iddianın ispatlanamadığı, Bank....'ya örgütün talimatı ile finansal destek verdiği iddiasının gerçeği yansıtmadığı, Bank.... hesabını altın alım satım işlemleri için kullandığı, FETÖ/PDY terör örgütü içinde yer almadığı, FETÖ/PDY terör örgütünce Emniyet Teşkilatına yönelik olarak hazırlandığı belirtilen fişleme kayıtlarının aleyhe delil oluşturmayacağı, hakkındaki ceza yargılaması sürecinin devam ettiği, ceza yargılamasında verilen kesinleşmemiş yargı kararlarının aleyhe değerlendirilemeyeceği, dava konusu işlemde ve davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
 
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI (DAVALI): Davalı tarafından, bakılan davanın seri dava olduğu gerekçesiyle eksik vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
 
DAVACININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
DAVALININ SAVUNMASININ ÖZETİ: İstinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesince, davacının adli yardım talebinin kabulü yönünde ilk derece mahkemesince karar verildiği görüldüğünden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde harçlar, posta giderleri ve vekalet ücretinin yargılama giderleri arasında sayılması ve aynı Kanun'un 335. maddesinin 3. fıkrasında; adli yardımın yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet sağladığı ve hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceğinin belirtilmesi karşında, davacının adli yardım talebi hakkında yeniden bir karar verilmeksizin 2577 sayılı Kanun'un değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
Uyuşmazlıkta, davacı hakkındaki idari soruşturma bilgilerine göre, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği, irtibatı ve iltisakı bulunanlarla ilgili olarak düzenlenen 17/07/2016 tarihli Araştırma Raporunda ve 2010 yılında Polis Akademisi Başkanlığınca yapılan komiser yardımcılığı sınavında (FETÖ/PDY tarafından) usulsüzlük yapıldığı konusundaki 09/11/2017 tarihli Araştırma Raporunda davacının isminin de yer aldığının belirtildiği, davacı hakkında üst amir kanaati olarak 05/08/2016 tarihinde yapılan değerlendirmede FETÖ/PDY terör örgütüyle kuvvetli irtibat ve iltisakı bulunduğu yönünde görüş belirtildiğinin tespit edildiği, davacı hakkındaki ceza yargılamasında davacının FETÖ/PDY terör örgütünün sohbet toplantılarına katıldığının ve mahrem yapıda "öğrenci" konumunda bulunduğunun, davacının dijital materyalleri üzerinde yapılan incelemede FETÖ/PDY terör örgütü elebaşı (F.G.)'ye ait fotoğraf kalıntılarının, örgüt üyelerince sıklıkla kullanılan "Eagle" programı kalıntılarının ve örgüte müzahir "Rotahaber" ve "Aktifhaber" internet sitelerinin (adres) kalıntılarının bulunduğunun ve örgüte müzahir "Zaman.com.tr" internet sitesinin tarayıcıda aratıldığının tespit edildiğinin belirtildiği hususları Mahkeme kararında belirtilen diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının çeşitli yol ve yöntemlerle FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibat düzeyinde ilişkisinin olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
 
Mahkemece işbu davanın seri dava niteliğinde olduğu kabul edilerek davalı idare lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 22. maddesi kapsamında vekalet ücreti ödenmesine hükmedilmiş ise de; her bir uyuşmazlığın içeriği itibariyle davacılar açısından ayrı ayrı irdelenmesi gerektiği, 6100 sayılı Kanun'un 57. maddesinde ihtiyari dava arkadaşlığında birlikte dava açılabileceği de öngörülmesine rağmen, Mahkemenin işaret ettiği davalar açısından davacıların birlikte dava açabilmesinin 2577 sayılı Kanun uyarınca mümkün olmadığı, bu durumda bakılan davanın seri dava niteliğinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla İdare Mahkemesi kararında vekalet ücretine ilişkin kısım yönünden hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
 
Davacının adli yardım talebinin kabulü yönünde ilk derece mahkemesince karar verildiği görülmekte olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 335. maddesinin 3. fıkrasında yer alan; adli yardımın, yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet sağladığı ve hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceği düzenlemesi ile aynı Kanun'un 323. maddesinde yer verilen avukatlık ücretinin yargılama giderleri arasında sayıldığı hususları birlikte dikkate alındığında, İdare Mahkemesi kararında yer alan yargılama gideri ve vekalet ücretinin tahsilinin, kanun yolu incelemeleri dahil kararın kesinleşmesinden sonra yapılabileceği, dolayısıyla bu aşamada davacıdan gerek Mahkeme ve gerekse istinaf safhasındaki yargılama giderleri ile vekalet ücretinin tahsil edilemeyeceği açıktır.
 
Öte yandan, İdare Mahkemesi kararında; Hatay 2.Ağır Ceza Mahkemesinin E:2017/80 sayılı esasında yapılan ceza yargılamasında davacının mahkumiyetine karar verildiği belirtilmiş ise de, UYAP kayıtlarının incelenmesinden; Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin E:2018/2379 sayılı dosyasında yapılan istinaf incelemesinde usule ilişkin gerekçeyle kararın bozulduğu, anılan Ağır Ceza Mahkemesinin E:2019/241 sayılı esasında yapılan yargılamada bozma kararına uyularak yapılan inceleme sonucu yine davacının mahkumiyetine karar verildiği, davanın istinaf aşamasında olduğu anlaşılmış olup söz konusu ceza yargılaması sürecinde İdare Mahkemesi kararında belirtilen delillerin hilafına bir tespit bulunmadığı, dolayısıyla Mahkeme kararında belirtilen Ağır Ceza Mahkemesi kararının bozulmasının davacının hukuki durumunda bir değişiklik yaratmadığı görülmektedir.
 
KARAR SONUCU:
 
Açıklanan nedenlerle;
 
1- Ankara 19. İdare Mahkemesince verilen istinafa konu kararın, davanın reddine ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığından bu kısma yönelik davacının İSTİNAF İSTEMİNİN REDDİNE,
 
2- Vekalet ücretine ilişkin davalı idarenin istinaf isteminin KABULÜNE, Mahkeme kararının "...belirlenen 327,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine..."ilişkin kısmı yönünden KALDIRILMASINA, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.090,00-TL vekalet ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
 
3- Anılan kararda"...davacının adli yardım isteminin kabul edilmiş olması nedeniyle davanın başında alınmayan söz konusu yargılama giderinin davacıdan tahsili için ilgili kuruma müzekkere yazılmasına..." şeklinde kurulan hükmün, 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesinin 3. fıkrası gereğince; "...davacının adli yardım isteminin kabul edilmiş olması nedeniyle davanın başında alınmayan söz konusu yargılama giderinin davacıdan tahsili için kararın kesinleşmesinden sonrailgili kuruma müzekkere yazılmasına..." şeklinde düzeltilmesine,
 
4- Aşağıda dökümü yapılan istinaf aşamasına ait davacı ve davalı idare tarafından yapılan yargılama giderlerinin hakkaniyet gereği istinaf edenlerin üzerinde bırakılmasına,
 
5- Davacının adli yardım talebi kabul edildiği halde yatırdığı 121,30-TL istinaf başvurma harcı mahsup edilerek adli yardım nedeniyle davacıdan önceden alınmamış istinaf yargılama giderlerine ait olan resmi posta giderinin tahsili için karar kesinleştikten sonra Mahkemesince ilgili tahsil dairesine müzekkere yazılmasına,
 
6- Fazladan yatırılan 44,40-TL harcın isteği halinde istinaf başvurusunda bulunan davacıya ilgili tahsil dairesince iadesine,
 
7- Gider avansının kullanılmayan kısmının talep edilmesi halinde derhal, talep edilmemesi halinde karar kesinleştikten sonra Mahkemesince istinaf başvurusunda bulunan davalı idareye re'sen iadesine,
 
2577 sayılı Kanun'un değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştaya temyiz yolu açık olmak üzere, 09/07/2020 tarihinde esasta oybirliği, istinaf yargılama giderleri yönünden oyçokluğuyla karar verildi.
 
KARŞI OY GEREKÇESİ
 
Dairemizin kararının; davalı idarenin yaptığı istinaf yargılama giderinin"davalı idare üzerinde bırakılmasına” ilişkin kısmına aşağıdaki gerekçelerle katılmıyorum:
 
Davalı idarenin istinaf istemi kabul edildiği, dolayısıyla başvurusunda haklı çıktığı dikkate alındığında; istinaf yargılama giderlerinin tamamen başvurusunda haksız çıkankarşı tarafa (Davacıya) yüklenmesi gerektiği halde, kısmen davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmiş olup ilgili mevzuat hükümleri ile yerleşik ve istikrar kazanmış Danıştay ve Yargıtay içtihatlarına uygun düşmeyen Dairemizin kararının bu kısmının isabetli olmadığı değerlendirilmektedir. Şöyle ki;
 
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 03/07/2019 tarihli, E:2018/2065, K:2019/3426 sayılı kararı ile 17/01/2018 tarihli ve E:2015/3713, K:2018/30 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kararlarda bulunacak hususlar" başlıklı 24. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde; kararlarda, yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin belirtileceği hüküm altına alınmış, aynı Yasa'nın 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yerine yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesinde; Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği, davada iki taraftan her birinin kısmen haklı çıkması halinde mahkemenin yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştıracağı hüküm altına alınmış, böylece kural olarak yargılama giderlerinin davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi esası benimsenmiştir.
 
Danıştay 5. Dairesinin 02/12/2015 tarihli, E:2015/637, K:2015/9794 sayılı kararında da yargılama giderlerinin davayı kaybeden tarafa yükleneceği vurgulanmıştır.
 
Yargılama giderlerinin hesabında "haklılık oranı "konusunun detayları yönünden ise Danıştay kararlarına yansıyan bir açıklamaya rastlanılmamış ise de, aynı mevzuat hükümlerini uygulayan Yargıtay tarafından verilen bazı kararlarda konuya ilişkin açıklamalar mevcuttur:
 
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31/01/2019 tarihli, E:2017/2-2444, K:2019/51 sayılı kararı ile 18/01/2012 tarihli, E:2011/9-723, K:2012/12 sayılı kararında; tarafların kısmen haklı çıktıkları durumda haklılık oranının ve yargılama giderinin "Kabul - Ret oranına" göre belirleneceği karara bağlanmıştır.
 
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesi uyarınca istinaf yargılama giderlerinden tarafların sorumluluğu yönünden Danıştay içtihatları incelendiğinde;
 
- Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 08/06/2016 tarihli ve E:2015/629, K:2016 sayılı kararında; dava kısmen ehliyet yönünden reddedildiği halde Danıştay 11. Dairesince davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde ve yargılama giderlerinin tamamının davada kısmen haklı çıkan davalı idareye yüklenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığına karar verildiği,
 
- Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 05/12/2016 tarihli, E:2016/3811, K:2016/3270 sayılı kararında; dava "kısmen ret" şeklinde sonuçlandığından davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği hüküm altına alınarak davacının temyiz isteminin reddine, davalı Başbakanlığın vekalet ücretine ilişkin temyiz isteminin kabulüne, temyiz yargılama giderlerinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verildiği,
 
- Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 07/12/2015 tarihli, E:2015/4321, K:2015/4802 sayılı kararında ise Danıştay 8. Dairesince dava konusu işlemlerin iptaline karar verildiği halde davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi hukuka aykırı bulunmuş ve davalı idarelerin esasa ilişkin temyiz istemlerinin reddine, davacının vekalet ücretine ilişkin temyiz isteminin ise kabulüne, temyiz yargılama giderlerinin davalı idareler üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
 
Ayrıca Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 20/06/2018 günlü, E:2018/901, K:2018/3390 sayılı kararı, Danıştay 8. Dairesinin 13/06/2017 günlü, E:2016/12837, K:2017/5196 sayılı kararı, Danıştay 10. Dairesinin 21/11/2017 tarihli, E:2017/1260, K:2017/4974 sayılı, 21/11/2017 tarihli, E:2017/1258, K:2017/4975 sayılı, 22/01/2019 günlü, E:2016/3816, K:2019/784 sayılı kararları ve Danıştay 12. Dairesinin 02/11/2016 günlü, E:2016/1624, K:2016/4801 sayılı kararları aynı yöndedir.
 
Her ne kadar İdari Yargıda, davanın konusunun sonradan ortadan kalkması (örneğin dava konusu yönetmelik hükmünün ilgası, değiştirilmesi) gibi istisnai durumlarda davanın taraflarının "haklılık oranı" konusunda yargı mercilerince değerlendirme yapılması gerekmekte ise de, bakılan davada olduğu gibi kanun yolları aşamasında tarafların başvurularının "Kabul/Ret" durumu açık ve net olduğundan tarafların haklılık oranı ve yargılama giderlerinden sorumluluk konusunda herhangi bir tartışma ve değerlendirmeye ihtiyaç bulunmamaktadır.
 
Yine ilk derece mahkemesi kararlarının isabetsiz olmasının külfetinin taraflara yüklenmesinin hakkaniyete uygunluğu konusu hukuk felsefesi yönünden tartışmaya değer olsa da; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesinin yargı mercilerine herhangi bir takdir hak ve yetkisi tanımadığı dikkate alındığında, pozitif hukuk sisteminin kabul edildiği hukuk düzenimizde açık mevzuat hükümleri ve müstekar yargı içtihatları gereği farklı yönde bir karar verilmesinin hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
 
Ayrıca, kanun yolları incelemesinin ilk derece yargı mercilerince verilen isabetsiz kararların düzeltilmesine matuf olduğu ve yargı mercilerince isabetli veya isabetsiz karar verilmesi durumlarının yargılama faaliyetinin olağan sonucu olduğu nazara alındığında, isabetsiz yargı kararlarının yol açtığı kanun yolu yargılama giderlerinin külfetinin davanın taraflarına yüklenmesinin hakkaniyet boyutuyla tartışılmasının anlamlı bir sonuca ulaşması mümkün olmadığı gibi yasa koyucunun bu konuyu davanın tarafları arasında ayrım gözetmeksizin objektif şekilde sonuçlandırdığı açıktır.
 
Kaldı ki bakılan davada olduğu gibi davalı idare lehine eksik vekalet ücretine hükmedilerek davacı lehine, davalı aleyhine bir hukuki durum yaratıldığı halde istinaf yargılama gideri yönünden yine davalı idare aleyhine hüküm kurulması hakkaniyete daha aykırı sonuçlar doğuracaktır.
 
Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusu reddedildiği, davalı idarenin istinaf istemi ise kabul edildiğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesi uyarınca istinaf yargılama giderlerinin tamamının istinaf aşamasında "aleyhine hüküm kurulan" davacı üzerinde bırakılması gerektiği halde, "davalı idarenin yaptığı istinaf yargılama giderinin davalı idare üzerinde bırakılmasına" ilişkin çoğunluk kararına katılmıyorum. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy