Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi 2019/3659 Esas 2020/2495 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 13. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/3659
Karar No: 2020/2495
Karar Tarihi: 27.10.2020



(2577 S. K. m. 45) (492 S. K.  1 SAYILI TARİFE) (6100 S. K. m. 353)
 
İSTİNAF İSTEMİNİN KONUSU: Davalı idare bünyesinde görev yapmakta iken 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılan davacı tarafından, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvurunun reddine dair 18/12/2017 tarihli ve 2017/261 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelere göre dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde Ankara 19. İdare Mahkemesi'nce verilen 28/01/2019 gün ve E:2018/72, K:2019/154 sayılı kararın kaldırılması istenilmektedir.
 
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI (DAVACI): Davacı tarafından, 689 sayılı KHK'nın Anayasaya aykırı olduğu, masumiyet karinesinin ihlal edildiği, savunma hakkı tanınmadığı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, kamu görevinden ihraç edilmesini gerektiren somut bir neden bulunmadığı, FETÖ ile en ufak bir bağlantısının olmadığı ileri sürülmektedir.
 
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNANIN İDDİALARI (DAVALI): Davalı tarafından, bakılan davanın seri dava olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığından vekalet ücretinin tam olarak verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
 
DAVACININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
DAVALININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacının istinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanunun değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek ve davacının Anayasaya aykırılık iddiası yerinde görülmeyerek, gereği görüşüldü:
 
Dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar istinafa konu kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
 
Mahkeme Kararının Yargılama Giderleri Yönünden Değerlendirilmesi;
 
Mahkemece iş bu davanın seri dava niteliğinde olduğu kabul edilerek Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 22.maddesi uyarınca davalı idare lehine 408,60-TL vekalet ücreti ödenmesine hükmedilmiş ise de; her bir uyuşmazlığın içeriği itibariyle davacılar açısından ayrı ayrı irdelenmesi gerektiği, 6100 sayılı Kanunun 57.maddesinde ihtiyari dava arkadaşlığında birlikte dava açılabileceği de öngörülmesine rağmen, mahkemenin işaret ettiği davalar açısından davacıların birlikte dava açabilmesinin 2577 sayılı Kanun uyarınca mümkün olmadığı, bu durumda bakılan davanın seri dava niteliğinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla İdare Mahkemesi kararında vekalet ücretine ilişkin kısım yönünden hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
 
492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı Tarife'nin A/III-2 numaralı maddesinde, idare mahkemelerince yürütmenin durdurulması istemi hakkında verilen kararlar için maktu harç alınacağı hükme bağlanmış olup, anılan Tarifede de, yürütmenin durdurulması isteminin incelenmeksizin reddi yönünde verilen kararlar için harç alınmayacağına dair istisnai bir hükme yer verilmemiştir.
 
Uyuşmazlıkta, davacı tarafından yürütmenin durdurulması talebinde bulunulduğu, Mahkemenin de davacının bu istemini karara bağladığı ancak esas hakkındaki kararın yargılama giderleri dökümünde yürütmenin durdurulması harcına yer verilmediği görüldüğünden istinafa konu Mahkeme kararının "Yargılama Giderleri" bölümünün düzeltilmesi gerekmektedir.
 
Öte yandan davacının adli yardım talebinin kabulü yönünde ilk derece mahkemesince karar verilmiş olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde harçlar, posta giderleri ve vekalet ücretinin yargılama giderleri arasında sayıldığı, aynı Kanunun 335. maddesinin 3.fıkrasında ise adli yardımın, yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet sağladığı ve hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceği yönünde kural getirildiği hususları birlikte dikkate alındığında; vekalet ücreti dahil tüm yargılama giderlerine ilişkin tahsilatın, kararın kesinleşmesinden sonra yapılabileceği, dolayısıyla bu aşamada davacıdan herhangi bir tahsilat yapılamayacağı açık olmakla birlikte İdare Mahkemesi kararında yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin olarak bu yönde bir belirleme yapılmadığı anlaşılmıştır.
 
KARAR SONUCU:
 
Yapılan açıklamalarla birlikte;
 
1-Ankara 19. İdare Mahkemesi'nce verilen 28/01/2019 gün ve E:2018/72, K:2019/154 sayılı kararın, davanın reddine ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığından bu kısma yönelik davacının İSTİNAF İSTEMİNİN REDDİNE,
 
2-Vekalet ücretine ilişkin davalı idarenin istinaf isteminin KABULÜNE, Mahkeme kararının "...408,60-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine" ilişkin kısmı yönünden KALDIRILMASINA, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.362,00 TL vekalet ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
 
3-Anılan kararda "...aşağıda dökümü gösterilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacının adli yardım talebi kabul edildiğinden davanın başında alınmayan söz konusu yargılama giderinin davacıdan tahsili amacıyla tahsil dairesine müzekkere yazılmasına..." şeklinde kurulan hükmün, 2577 sayılı Kanunun 45.maddesinin 3. fıkrası gereğince; "...aşağıda dökümü gösterilen 242,90 TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacının adli yardım talebi kabul edildiğinden davanın başında alınmayan 242,90 TL yargılama giderinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıdan tahsili amacıyla tahsil dairesine müzekkere yazılmasına..."şeklinde DÜZELTİLMESİNE,
 
4-Aşağıda dökümü yapılan istinaf aşamasına ait davacı ve davalı idare tarafından yapılan yargılama giderlerinin hakkaniyet gereği istinaf edenlerin üzerinde bırakılmasına,
 
5-Adli yardım talebi kabul edilmiş olduğundan davacıdan önceden alınmamış istinaf yargılama giderlerine ait olan istinaf başvuru harcı ve posta giderinin tahsili için karar kesinleştikten sonra mahkemesince ilgili tahsil dairesine müzekkere yazılmasına,
 
6-Gider avansının kullanılmayan kısmının talep edilmesi halinde derhal, talep edilmemesi halinde karar kesinleştikten sonra mahkemesince davalı idareye re'sen iadesine,
 
2577 sayılı Kanunun değişik 46. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere, 27/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
 
KARŞI OY GEREKÇESİ
 
Dairemizin kararının; davalı idarenin yaptığı istinaf yargılama giderinin "davalı idare üzerinde bırakılmasına” ilişkin kısmına aşağıdaki gerekçelerle katılmıyorum:
 
Davalı idarenin istinaf istemi kabul edildiği, dolayısıyla başvurusunda haklı çıktığı dikkate alındığında; istinaf yargılama giderlerinin tamamen başvurusunda haksız çıkan karşı tarafa (Davacıya) yüklenmesi gerektiği halde, kısmen davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmiş olup ilgili mevzuat hükümleri ile yerleşik ve istikrar kazanmış Danıştay ve Yargıtay içtihatlarına uygun düşmeyen Dairemizin kararının bu kısmının isabetli olmadığı değerlendirilmektedir. Şöyle ki;
 
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 03/07/2019 tarihli, E:2018/2065, K:2019/3426 sayılı kararı ile 17/01/2018 tarihli ve E:2015/3713, K:2018/30 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kararlarda bulunacak hususlar" başlıklı 24. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde; kararlarda, yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin belirtileceği hüküm altına alınmış, aynı Yasa'nın 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yerine yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesinde; Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği, davada iki taraftan her birinin kısmen haklı çıkması halinde mahkemenin yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştıracağı hüküm altına alınmış, böylece kural olarak yargılama giderlerinin davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi esası benimsenmiştir.
 
Danıştay 5. Dairesinin 02/12/2015 tarihli, E:2015/637, K:2015/9794 sayılı kararında da yargılama giderlerinin davayı kaybeden tarafa yükleneceği vurgulanmıştır.
 
Yargılama giderlerinin hesabında "haklılık oranı" konusunun detayları yönünden ise Danıştay kararlarına yansıyan bir açıklamaya rastlanılmamış ise de, aynı mevzuat hükümlerini uygulayan Yargıtay tarafından verilen bazı kararlarda konuya ilişkin açıklamalar mevcuttur:
 
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31/01/2019 tarihli, E:2017/2-2444, K:2019/51 sayılı kararı ile 18/01/2012 tarihli, E:2011/9-723, K:2012/12 sayılı kararında; tarafların kısmen haklı çıktıkları durumda haklılık oranının ve yargılama giderinin "Kabul - Ret oranına" göre belirleneceği karara bağlanmıştır.
 
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesi uyarınca istinaf yargılama giderlerinden tarafların sorumluluğu yönünden Danıştay içtihatları incelendiğinde;
 
- Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 08/06/2016 tarihli ve E:2015/629, K:2016 sayılı kararında; dava kısmen ehliyet yönünden reddedildiği halde Danıştay 11. Dairesince davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde ve yargılama giderlerinin tamamının davada kısmen haklı çıkan davalı idareye yüklenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığına karar verildiği,
 
- Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 05/12/2016 tarihli, E:2016/3811, K:2016/3270 sayılı kararında; dava "kısmen ret" şeklinde sonuçlandığından davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği hüküm altına alınarak davacının temyiz isteminin reddine, davalı Başbakanlığın vekalet ücretine ilişkin temyiz isteminin kabulüne, temyiz yargılama giderlerinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verildiği,
 
- Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 07/12/2015 tarihli, E:2015/4321, K:2015/4802 sayılı kararında ise Danıştay 8. Dairesince dava konusu işlemlerin iptaline karar verildiği halde davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi hukuka aykırı bulunmuş ve davalı idarelerin esasa ilişkin temyiz istemlerinin reddine, davacının vekalet ücretine ilişkin temyiz isteminin ise kabulüne, temyiz yargılama giderlerinin davalı idareler üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
 
Ayrıca Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 20/06/2018 günlü, E:2018/901, K:2018/3390 sayılı kararı, Danıştay 8. Dairesinin 13/06/2017 günlü, E:2016/12837, K:2017/5196 sayılı kararı, Danıştay 10. Dairesinin 21/11/2017 tarihli, E:2017/1260, K:2017/4974 sayılı, 21/11/2017 tarihli, E:2017/1258, K:2017/4975 sayılı, 22/01/2019 günlü, E:2016/3816, K:2019/784 sayılı kararları ve Danıştay 12. Dairesinin 02/11/2016 günlü, E:2016/1624, K:2016/4801 sayılı kararları aynı yöndedir.
 
Her ne kadar İdari Yargıda, davanın konusunun sonradan ortadan kalkması (örneğin dava konusu yönetmelik hükmünün ilgası, değiştirilmesi) gibi istisnai durumlarda davanın taraflarının "haklılık oranı" konusunda yargı mercilerince değerlendirme yapılması gerekmekte ise de, bakılan davada olduğu gibi kanun yolları aşamasında tarafların başvurularının "Kabul/Ret" durumu açık ve net olduğundan tarafların haklılık oranı ve yargılama giderlerinden sorumluluk konusunda herhangi bir tartışma ve değerlendirmeye ihtiyaç bulunmamaktadır.
 
Yine ilk derece mahkemesi kararlarının isabetsiz olmasının külfetinin taraflara yüklenmesinin hakkaniyete uygunluğu konusu hukuk felsefesi yönünden tartışmaya değer olsa da; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesinin yargı mercilerine herhangi bir takdir hak ve yetkisi tanımadığı dikkate alındığında, pozitif hukuk sisteminin kabul edildiği hukuk düzenimizde açık mevzuat hükümleri ve müstekar yargı içtihatları gereği farklı yönde bir karar verilmesinin hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
 
Ayrıca, kanun yolları incelemesinin ilk derece yargı mercilerince verilen isabetsiz kararların düzeltilmesine matuf olduğu ve yargı mercilerince isabetli veya isabetsiz karar verilmesi durumlarının yargılama faaliyetinin olağan sonucu olduğu nazara alındığında, isabetsiz yargı kararlarının yol açtığı kanun yolu yargılama giderlerinin külfetinin davanın taraflarına yüklenmesinin hakkaniyet boyutuyla tartışılmasının anlamlı bir sonuca ulaşması mümkün olmadığı gibi yasa koyucunun bu konuyu davanın tarafları arasında ayrım gözetmeksizin objektif şekilde sonuçlandırdığı açıktır.
 
Kaldı ki bakılan davada olduğu gibi davalı idare lehine eksik vekalet ücretine hükmedilerek davacı lehine bir hukuki durum yaratıldığı halde istinaf yargılama gideri yönünden yine davalı idare aleyhine hüküm kurulması hakkaniyete daha aykırı sonuçlar doğuracaktır.
 
Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusu reddedildiği, davalı idarenin istinaf istemi ise kabul edildiğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesi uyarınca istinaf yargılama giderlerinin tamamının istinaf aşamasında "aleyhine hüküm kurulan" davacı üzerinde bırakılması gerektiği halde, "davalı idarenin yaptığı istinaf yargılama giderinin davalı idare üzerinde bırakılmasına" ilişkin çoğunluk kararına katılmıyorum. (¤¤)
 


Full & Egal Universal Law Academy