Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesi 2020/67 Esas 2020/477 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 1. Vergi Dava Dairesi
Esas No: 2020/67
Karar No: 2020/477
Karar Tarihi: 01.07.2020



(213 S. K. m. 4) (193 S. K. m. 1, 2, 70, 106)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Davacı tarafından, tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle kesilen bir buçuk kat vergi ziyaı cezalı olarak re'sen tarh edilen 2013 yılına ilişkin gelir vergisinin kaldırılması ve 21.02.2019 tarih ve 1445 sayılı takdir komisyon kararının iptali istemiyle açılan davada; olayda, İstanbul'da bulunan ve devremülk olarak kiraya verilen gayrimenkulden elde edilen ve beyan dışı bırakıldığı ileri sürülen kira gelirinin, gayrimenkulün bulunduğu yer takdir komisyonu tarafından saptanması gerekli olup, davacının, ihtilaflı yılda İstanbul'da bulunan gayrimenkulünden elde etmesi gereken kira gelirinin tespiti amacıyla, yetkisi bulunmayan Ankara 5 No'lu Takdir Komisyonuna başvurularak ve bu komisyon tarafından takdir olunan matrah esas alınarak yapılan uyuşmazlık konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, kısmen incelenmeksizin reddine, dava konusu bir buçuk kat tekerrür artırımlı vergi ziyaı cezalı gelir vergisinin kaldırılmasına, takdir komisyonu kararının iptali talebinin incelenmeksizin reddine karar veren Ankara 3. Vergi Mahkemesinin 24/10/2019 gün ve E:2019/589, K: 2019/1006 sayılı kararının davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmının; elde ettiği gayrimenkul sermaye iradını beyan dışı bıraktığı saptanan davacı adına yapılan tarh ve ceza kesme işlemlerinin yerinde olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: İstinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesi'nce gereği görüşüldü:
 
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 4. maddesinin birinci fıkrasında "Vergi Dairesi", mükellefi tesbit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden daire, olarak tanımlandıktan sonra ikinci fıkrasının ilk cümlesinde, mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairesine bağlı olduklarının vergi kanunları ile belirleneceği hükmü yer almış; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Tarh Yeri" başlıklı 106.maddesinin birinci fıkrasında, gelir vergisinin, mükellefin ikametgahının bulunduğu mahal vergi dairesince tarh edileceği belirtildikten sonra, fıkranın devamında üç bent halinde bu kuralın istisnalarına yer verilmiştir.
 
Öte yandan, 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna dayanılarak hazırlanıp 22.12.1994 tarihli ve 22151 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Vergi Daireleri Kuruluş ve Görev Yönetmeliği'nin 5. maddesinin son fıkrasında, vergi dairesi başkanlığı şeklinde kurulan vergi dairelerinin; kendi mükellefleri ile sınırlı olmak üzere 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve diğer ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnameler ile gelir müdürlüğüne verilen görevlere ilişkin işlemleri, başkan emrinde çalışan vergi denetmenleri vasıtasıyla vergi incelemelerini, hazine avukatları vasıtasıyla vergi davalarına yönelik işlemleri, bünyesinde kurulan takdir ve uzlaşma komisyonları vasıtasıyla da takdir ve uzlaşma işlemlerini yürüteceği belirtilmiştir.
 
Vergilendirme ilkelerinden biri olan verginin gerçekliği ilkesi uyarınca, vergilendirilecek gelirin gerçek veya gerçeğe en yakın olarak tespiti bakımından, kira gelirinin, gayrimenkulün kullanılış amacı (mesken, işyeri vb.), durumu (yeni, eski, bakımlı, bakımsız vb.), konumu, emsal kira bedelleri gibi hususlarda yapılacak araştırma sonucunda elde edilecek verilerin göz önünde bulundurulması suretiyle gayrimenkulün bulunduğu yerdeki takdir komisyonunca belirlenmesi gerekmekte ise de; olayda, davacının elde ettiği ileri sürülen gelirin tutarının belli olması, takdir komisyonunun vergi matrahını takdir ederken bu tutarın esas alınması, dolayısıyla, anılan gelirin belirlenmesinde gayrimenkul ile ilgili olarak herhangi bir araştırma yapılmasının gerekli olmaması nedenleriyle, İstanbul'da bulunan gayrimenkulden elde edildiği ileri sürülen gelirin Ankara Vergi Dairesi bünyesinde bulunan takdir komisyonunca takdir edilmesinde yukarıda yer verilen Kanun ve Yönetmelik hükümlerine aykırılık bulunmadığından, mahkemenin iptal gerekçesi yerinde bulunmamıştır.
 
İşin esasına gelince:
 
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1.maddesinde, gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olarak tanımlanmış; 2.maddesinde, gelire giren kazanç ve iratlar; ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları, diğer kazanç ve iratlar olarak belirlenmiş; 70.maddesinde de, bu maddede sayılan arazi, bina, telif hakları gibi mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu belirtilmiştir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden; 2013 yılında davacının banka hesabına, ........ Gayrimenkul Yat. Turizm ve İnş. Tic. Ltd. Şti. tarafından 52.380,33-TL yatırıldığı ve bu tutarın kira geliri olduğu yolundaki bir ihbar üzerine, davacının, söz konusu kira gelirini beyan etmediğinden bahisle takdir komisyonuna sevk edildiği; Ankara 5 No'lu Takdir Komisyonunun 21.02.2019 tarih ve 1445 sayılı sayılı kararıyla, vergiye esas matrahın 52.380,33-TLolarak takdir edildiği; bu matrah esas alınarak dava konusu cezalı tarhiyatın yapıldığı anlaşılmaktadır.
 
Dava konusu olayda, davalı idarece, ........ Gayrimenkul Yat. Turizm ve İnş. Tic. Ltd. Şti. tarafından davacının hesabına yatırılan paranın gayrimenkul sermaye iradı olduğundan bahisle uyuşmazlık konusu tarh ve ceza kesme işlemleri tesis edilmiş ise de; davacı tarafından, ........ İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. ile aralarında devre mülk satışı ve işletilmesi ile ilgili bir sözleşme olduğu, ancak anılan sözleşmeye konu inşaatın bitirilmediği, devre mülklerin işletmeye açılmadığı ve henüz teslim edilmediğinden ortada kiraya verilebilecek bir devre mülk ve elde edilmiş bir gayrimenkul sermaye iradı bulunmadığı ileri sürülmesine rağmen, bunun aksinin kanıtlanamadığı anlaşıldığından, davacı adına tarh edilen dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık görülmemiştir.
 
Açıklanan nedenlerle, Ankara 3. Vergi Mahkemesinin 24/10/2019 gün ve E:2019/589, K:2019/1006 sayılı kararının kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeyle reddine, yargılama giderlerinin istinaf başvurusunda bulunanın üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan miktarın istinaf başvurusunda bulunana iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 6. fıkrası uyarınca kesin olarak, 01/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy