Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi 2020/2538 Esas 2020/2895 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 1. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/2538
Karar No: 2020/2895
Karar Tarihi: 30.10.2020



(657 S. K. m. 48)
 
İSTEMİN ÖZETİ: KPSS-2018/5 kapsamında Edirne ili Keşan ilçe Devlet Hastanesine hemşire olarak yerleştirilen davacı tarafından, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle atamasının yapılmamasına ilişkin Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün 22/04/2019 tarih ve E.2572 sayılı işleminin iptali, özlük hak kaybının giderilmesi ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada; Anayasa Mahkemesi kararı ile Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptal edilen 657 sayılı Kanun'un 48.maddesinin 1.fıkrasının (A) bendinin (8) numaralı alt bendine dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı, ancak dava konusu işlemin dayanağı yasa kuralının Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi nedeniyle verilen iş bu kararın, davacının hiç bir işleme gerek olmadan doğrudan kamu görevine atanması sonucunu doğurmayacağı, Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği üzere yeterli güvenceleri sağlayacak yeni bir yasal düzenleme yapılması durumunda, bu yasal düzenlemeye göre davacının durumunun davalı idarece makul bir süre içinde yeniden değerlendirmeye tabi tutulabileceği, bu halde de olumsuz bir sonuç ortaya çıktığında, bunun yargısal denetiminin mümkün olduğu, dolayısıyla bir hak ihlali de doğmadığı, öte yandan bu iptal kararının davacının doğrudan atanması sonucunu doğurmaması ve Anayasa Mahkemesi kararının yayımlanmasının öncesinde dava konusu işlemin esas yönüyle hukuka aykırılığını tespit eden ve davacının atanması sonucu doğurabilecek bir yargı kararının da bulunmaması karşısında, dava konusu işlem nedeniyle davacının parasal haklarının tazmini istemi hakkında bu aşamada karar verilmesine yer bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda Ankara 12. İdare Mahkemesi'nce verilen 27/12/2019 gün ve E:2019/1043, K:2019/2818 sayılı kararın, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek, istinaf isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Yasanın değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
Her ne kadar, davacı tarafından parasal ve özlük haklarının verilmesi isteminde bulunulmuş ise de, istinafa konu olan Mahkeme kararında, bu kararın doğrudan davacının atanması sonucunu doğurmayacağı, dolayısıyla bu aşamada tazmin talebi hakkında karar verilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, ancak tazmin talebi yönünden hüküm fıkrasında ayrıca hüküm kurulmamış ise de, davacının istinaf başvurusu bulunmadığından, anılan kısma yönelik olarak istinaf incelemesi yapılamamıştır.
 
Ankara 12. İdare Mahkemesi'nce verilen 27/12/2019 gün ve E:2019/1043, K:2019/2818 sayılı karar usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından İSTİNAF BAŞVURUSUNUN REDDİNE, istinaf yargılama giderlerinin başvuruda bulunan taraf üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan miktarın ise ilgili tarafa iadesine, 30/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.
 
 
(X) AZLIK OYU
 
Anayasa Mahkemesi'nce verilen iptal kararı üzerine görülmekte olan davaya etki edecek düzenlemenin yasama organı tarafından yapılmadığı durumlarda, diğer hukuk normlarında yer alan düzenlemelerden hareketle Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir" kuralı kıyasen uygulanarak Anayasa Mahkemesi'nce uyuşmazlığa dayanak teşkil eden kural hakkında verilen kararın gerekçesi ve hukukun genel prensipleri gözetilmek suretiyle kabul görmüş içtihatlarla uyuşmazlığın çözümüne gidileceğinin kabulü gerekmektedir.
 
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 21/11/2012 tarihli, E:2008/3456, K:2012/2162 sayılı ve benzer nitelikteki kararlarında belirtildiği gibi; Anayasanın 153. maddesinin son fıkrası hükmü, Anayasa Mahkemesi kararlarının sadece hüküm fıkralarının değil, hükme dayanak oluşturan temel gerekçelerinin de bağlayıcı olduğunun kabul edilmesini zorunlu kılmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nce verilen kararda yürürlük tarihinin belirlenmediği dikkate alındığında, anılan kararın hukuki bir boşluğa sebebiyet vermediği, eldeki uyuşmazlıklarda yürürlükte olan 4045 sayılı Kanunun 1. maddesinden sonra gelen hükümlerinin esas alınabileceği kabul edilmelidir.
 
Anayasanın 20. maddesinde öngörülen 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun yürürlükte olduğu ve bu Kanunun amaç maddesinden hareketle hangi hallerde Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı kuralı, bu Kanunun 28. maddesinde düzenlenmiş olup "a) Kişisel veri işlemenin suç işlenmesinin önlenmesi veya suç soruşturması için gerekli olması,... c) Kişisel veri işlemenin kanunun verdiği yetkiye dayanılarak görevli ve yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca, denetleme veya düzenleme görevlerinin yürütülmesi ile disiplin soruşturma veya kovuşturması için gerekli olması" hallerinde bu Kanunun uygulanmayacağı, ülke menfaatleri, kamu yararı ve hizmet gereği ilkelerince davacı hakkındaki güvenlik soruşturması sonucunun, üstün yarar ve amaçlar doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
 
Dava konusu işlem tarihine kadar yapılan tüm araştırma ve soruşturma sonuçlarının hukuki dayanağının bulunduğu, işlemin de meşru ve sarih olduğu, kamu görevine alınma şartları arasından çıkarıldığının kabulüne olanak bulunmayan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucuna dayalı olarak dava konusu işlemin tesisine yol açan sebebin, bireyin atamasının yapılmasına engel teşkil edecek nitelik ve ağırlıkta olup olmadığının saptanması, idare hukukunun yargısal denetim yetkisi içinde olup güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına dair usul ve esasların, alınacak tedbirlerin, gizlilik ilkelerinin belli kurallara bağlandığı, kişisel verilerin teminat altına kanunla alındığı, Danıştay Birinci Dairesi'nin 25/03/2003 tarihli ve E:2003/15, K:2003/40 sayılı kararına göre Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği hükümlerinin, salt ilgili kişilerle sınırlı olmayıp içinde bulunulan ortam ile yakınlarını ve birinci derece akrabalarını da kapsayacağı açıktır.
 
Bu durumda, davacının eşinin de polis memuru iken 701 sayılı KHK ile kamu görevinden ihraç edildiği anlaşılmakla idarece kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak takdir yetkisi gereğince tesis edildiği sonucuna varılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık, Mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmadığı oyuyla; davalı idare isteminin kabulü gerekirken reddine dair çoğunluk kararına katılmıyorum. (¤¤)
 
 
 


Full & Egal Universal Law Academy