Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi 2019/4542 Esas 2020/2934 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 1. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/4542
Karar No: 2020/2934
Karar Tarihi: 04.11.2020



İSTEMİN ÖZETİ: KPSS 2017/5 yerleştirme sonuçlarına göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B maddesine göre sözleşmeli personel olarak istihdam edilmek üzere Van Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sözleşmeli hemşire pozisyonuna yerleştirilen davacı tarafından, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendindeki atama şartlarını taşımadığı belirtilerek atamasının yapılmamasına ilişkin 30.01.2018 tarih ve 76219013-929-E.571 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada; dava dosyasında mevcut olan tüm bilgi ve belgeler ile birlikte davacının Bank ... A.Ş nezdindeki hesap hareketleri ve niteliği bir bütün halinde değerlendirildiğinde FETÖ/PDY terör örgütü lideri tarafından verilen talimat üzerine bir işlem yapılmadığı kanaatine ulaşıldığından, aksi yönde herhangi bir bilgi ve belgenin de dosya içeriğinde bulunmadığı görüldüğünden davacı hakkında ileri sürülen hususun dava konusu işlemin tesis edilmesini haklı kılacak nitelikte bulunmadığı sonucuna varılmış olup davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı kabul edilerek tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin olarak Ankara 12. İdare Mahkemesi'nce verilen 09/05/2019 gün ve E:2018/486, K:2019/1023sayılı kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
 
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Yasanın değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
 
Dava konusu işlemin dayanağını oluşturan 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendinin (8) numaralı alt bendinin 29/11/2019 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 24/07/2019 tarihli ve E:2018/73 K:2019/65 sayılı Anayasa Mahkemesi kararıyla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edildiği ve kararın yayımlandığı tarihte yürürlüğe girdiği, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29/05/2017 tarihli ve E:2016/852, K:2017/2326 sayılı kararında da belirtildiği gibi Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa'ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmelerinin Anayasa'nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı, kanun koyucu tarafından bu konuda henüz düzenleme de yapılmamış olduğu anlaşıldığından, istinaf başvurusuna konu edilen idare mahkemesi kararı ile işin esası hakkında verilen iptal kararından sonra ortaya çıkan bu durum sonucunda yasal dayanağı kalmayan dava konusu işlemde bu yönüyle de hukuka uygunluk görülmemiştir.
 
Ankara 12. İdare Mahkemesi'nce verilen 09/05/2019 gün ve E:2018/486, K:2019/1023 sayılı karar usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, yukarıda belirtilen gerekçe de eklenmek suretiyle istinaf başvurusunun REDDİNE, istinaf giderlerinin başvuruda bulunan taraf üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan miktarın ise ilgili tarafa iadesine, 04/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.
 
 
(X) AZLIK OYU
 
Anayasa Mahkemesi'nce verilen iptal kararı üzerine görülmekte olan davaya etki edecek düzenlemenin yasama organı tarafından yapılmadığı durumlarda, diğer hukuk normlarında yer alan düzenlemelerden hareketle Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir" kuralı kıyasen uygulanarak Anayasa Mahkemesi'nce uyuşmazlığa dayanak teşkil eden kural hakkında verilen kararın gerekçesi ve hukukun genel prensipleri gözetilmek suretiyle kabul görmüş içtihatlarla uyuşmazlığın çözümüne gidileceğinin kabulü gerekmektedir.
 
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 21/11/2012 tarihli, E:2008/3456, K:2012/2162 sayılı ve benzer nitelikteki kararlarında belirtildiği gibi; Anayasanın 153. maddesinin son fıkrası hükmü, Anayasa Mahkemesi kararlarının sadece hüküm fıkralarının değil, hükme dayanak oluşturan temel gerekçelerinin de bağlayıcı olduğunun kabul edilmesini zorunlu kılmaktadır.
 
Anayasa Mahkemesi'nce verilen kararda yürürlük tarihinin belirlenmediği dikkate alındığında, anılan kararın hukuki bir boşluğa sebebiyet vermediği, eldeki uyuşmazlıklarda 4045 sayılı Kanun ve Yönetmeliğin esas alınabileceği kabul edilmelidir.
 
Anayasanın 20. maddesinde öngörülen 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun yürürlükte olduğu ve bu Kanunun amaç maddesinden hareketle hangi hallerde Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı kuralı, bu Kanunun 28. maddesinde düzenlenmiş olup "a) Kişisel veri işlemenin suç işlenmesinin önlenmesi veya suç soruşturması için gerekli olması, ... c) Kişisel veri işlemenin kanunun verdiği yetkiye dayanılarak görevli ve yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca, denetleme veya düzenleme görevlerinin yürütülmesi ile disiplin soruşturma veya kovuşturması için gerekli olması" hallerinde bu Kanunun uygulanmayacağı, ülke menfaatleri, kamu yararı ve hizmet gereği ilkelerince davacı hakkındaki güvenlik soruşturması sonucunun, üstün yarar ve amaçlar doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
 
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının gerekçesine bağlı kalındığında, dava konusu işlem tarihine kadar yapılan tüm araştırma ve soruşturma sonuçlarının hukuki dayanağının bulunduğu, işlemin de meşru ve sarih olduğu, kamu görevine alınma şartları arasından çıkarıldığının kabulüne olanak bulunmayan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucuna dayalı olarak dava konusu işlemin tesisine yol açan sebebin, bireyin atamasının yapılmasına engel teşkil edecek nitelik ve ağırlıkta olup olmadığının saptanması, idare hukukunun yargısal denetim yetkisi içinde olup ilk defa veya yeniden kamu hizmeti ve görevlerine atanacaklar bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına dair usul ve esasların, alınacak tedbirlerin, gizlilik ilkelerinin belli kurallara bağlandığı, kişisel verilerin teminat altına kanunla alındığı görüldüğünden, (Danıştay Birinci Dairesi'nin 25/03/2003 tarihli ve E:2003/15, K:2003/40 sayılı kararına göre Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği hükümlerinin, salt ilgili kişilerle sınırlı olmayıp içinde bulunulan ortam ile yakınlarını ve birinci derece akrabalarını da kapsayacağı) istihbari bilgilerin niteliği itibariyle idarece kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak takdir yetkisi gereğince tesis edildiği sonucuna varılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yönde verilen Mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmadığı oyuyla; davalı idare isteminin kabulü gerekirken reddine dair çoğunluk kararına katılmıyorum. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy