Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2022/2142 Esas 2023/297 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/2142
Karar No: 2023/297
Karar Tarihi: 03.05.2023

Ankara BAM 26. Hukuk Dairesi 2022/2142 Esas - 2023/297 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2022/2142
KARAR NO: 2023/297

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2022
NUMARASI: 2022/132 Esas 2022/447 Karar
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
VEKİLİ:
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ: 09/05/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı ... Sigorta AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde: davacının içinde yolcu konumunda olduğu araç ile davalıya trafik sigortalı araç arasında 25.09.2016 tarihinde meydana gelen kaza sonucu davacının yaralandığını, aynı olayla ilgili olarak Ankara 1. ATM'nin 2021/837 esas sayılı dava dosyasında davalı sigorta şirketi aleyhine açılan davanın derdest olduğunu (derdest dosyada alınan bilirkişi raporları ile davalının sigortalısının olayda %100 oranında kusurlu olduğunun ve davacının söz konusu kaza sebebiyle %28 oranında sürekli maluliyeti bulunduğunun sabit olduğunu), ancak 21.02.2022 tarihinde iş bu dava açıldıktan sonra ilgili mahkemece 22.02.2022 tarih, 2022/117 karar sayılı kararla davacının 193.309,27 TL sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin kabulüne karar verildiğini, davalı sigorta şirketinin ZMSS poliçe limitinin 310.000,00 TL olduğunu, Ankara 1. ATM'nin 2021/837 esas sayılı dava dosyasında kendilerince 2. Kez ıslah yapılamadığından, bakiye 116.690,73 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 15.05.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu, Uyuşmazlığın, davacının Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada verilen karar ile karşılanmayan maddi tazminat zararı olup olmadığı noktasında toplandığı, davacıda meydana gelen maluliyet oranının tespiti için Hacettepe ATK tarafından hazırlanan 08.11.2018 tarihli rapora göre, davacıda %28 oranında sürekli iş göremezlik, 6 ay bakıcı ihtiyacı süresi ve 18 ay geçici iş göremezlik halinin bulunduğunun rapor edildiği, delil olarak bildirilen Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/719 Esas - 2019/94 Karar sayılı dosyasında davacı için sürekli iş göremezlik tazminatı ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderine hükmedildiği, kararın taraflarca istinaf edildiği, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararda tazminat hesaplanmasının progresif rant yerine 1.8 teknik faiz yöntemine göre yapılması doğru görülmediğinden mahkeme kararının kaldırıldığı, yeniden yapılan yargılama sırasında progresif rant yöntemi uygulanarak karar tarihine en yakın asgari ücret baz alınarak yapılan hesaplamada 14.01.2022 tarihli ek rapora göre, davacının geçici iş göremezlik zararının 25.510,69-TL, sürekli iş göremezlik zararının 583.407,04-TL, bakıcı ihtiyacı giderinin 10.251,75-TL olduğunun rapor edildiği, ilgili dosyada 2. Kez ıslah mümkün olmadığından davacının 193.309,27 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kabulüne karar verildiği, davacının 310.000,00 TL poliçe limiti kadar tazminat talep edebileceği nazara alınarak, bakiye 116.390,73 TL tazminatın tahsili için işbu davayı birleştirme talepli açtığı, ancak birleştirme kararından önce Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde karar verildiği görülmekle mahkemece birleştirme kararı verilmeyerek, yargılamaya devam olunduğu, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesindeki dosyada maluliyet raporu ve kusur raporu kesinleştiğinden, kaldırma kararı sonrasında aldırılan bilirkişi raporundaki hesaplamanın usulüne uygun yapıldığı, TRH 2010 yaşam tablosu kullanıldığı ve progresif ranta göre asgari ücret üzerinden tazminat hesaplandığı, davacının iş bu davayı ek dava olarak açtığı, bu davadaki talebinin poliçe limiti dahilinde kaldığı, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararın 17.05.2022 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından açılan davanın kabulüne, 116.390,73 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 15.05.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı ... Sigorta AŞ vekili istinaf dilekçesinde; Motorlu araç kazalarından doğan maddi tazminat taleplerine ilişkin zamanaşımı konusunun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinde düzenlendiğini, buna göre taleplerin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğradığını, buna göre iş bu davanın anılan zamanaşımı süreleri geçtikten sonra açılması nedeniyle zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davalı şirketin zorunlu mali mesuliyet sigortasından doğan sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olduğunu, iş güvenliği uzmanlarının kusur raporu düzenlemek için yetkili olmadığını, yetkili merci tarafından düzenlenmeyen söz konusu kusur raporunun hükme esas alınamayacağını, Adli Tıp Kanunu ve yönetmeliği uyarınca en doğru ve geçerli tespitin yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetinden ve Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden rapor alınmasının zorunluluk arz ettiğini, yetkili merci tarafından tayin edilmeyen hatalı kusur oranını kabul etmediklerini, davalı şirketin Karayolları Trafik Kanunu’nun 91 maddesi ve Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası uyarınca, sigortalısının kusuru ile 3. kişilere verdiği zararı, yine poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere tazmin etmekle mükellef olduğu göz önüne alındığında, Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi ve Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bir bilirkişi heyeti marifetiyle ifade tutanakları, ceza dosyası vb. belgeler üzerinde detaylı inceleme yapılarak kusur tespitinin yapılmasının hukuki zorunluluk olduğunu, öte yandan kazanın meydana gelmesine etki edebilecek yol kusuru ve teknik arıza hususlarının da değerlendirilmediğini, dava konusu kazanın hangi sebeple meydana geldiğinin her durumda araştırılması, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün dava konusu kazanın meydana gelmesine etki edecek trafik işaret ve lambalarından, yolun yapısından ve trafik güvenliğini tehlikeye atacak derecede görüşü engelleyecek bir hususun bulunup bulunmadığının ayrıca belirlenmesi gerektiğini, söz konusu raporda bu hususların belirtilmediğini(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2007/3028 E. 2008/9395 K. 15.07.2008 tarihli kararı), davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için aksinin düşünülmesi ve dava konusu kaza nedeniyle tazminat hesabı yapılmasına karar verilmesi halinde; haksız eylem sonucu yaralanma ve maluliyet sebebiyle yapılacak başvurularda, tazminatın denkleştirilmesi kuralı gereğince, olay sebebiyle elde edilen kazanımların tazminat tutarından indirilmesi ile haksız eylem sonucu gerçekleşen gerçek zararın belirlenmesi ve ona göre tazminata hükmedilmesi gerektiğini, bu kapsamda tazminat hesabı da uzmanlık gerektirdiğinden, hazine müsteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı seçilerek anılan hesaplamaların yaptırılması, bu konuda uzman olmayan hukukçulara bu görevin tevzi edilmemesi gerektiğini, hükme esas hesap raporunda hesaplama yönteminin hatalı olduğunu, sigorta bir zenginleşme aracı olmayıp sigorta şirketinin sigortalısının, kaza nedeniyle oluşan maddi zararlarını tazmin etmekle yükümlü bulunduğunu, bu sebeple bilirkişinin işin özelliğine göre uygun teknik bilgiye sahip olması gerektiği gibi hazırlayacağı raporun uzman olduğu konudaki özel ve teknik bilgiyi içerir nitelikte bulunması gerektiğini, Hazine Müsteşarlığı’nın 05.02.2010 tarih ve 2010/4 sayılı genelgesi uyarınca, aktüer hesaplamalarının Müsteşarlık nezdinde tutulan Aktüer Siciline kayıtlı aktüerler tarafından yapılmasının uygun görüldüğünü( Yargıtay 11. H.D. 2007/11312 E., 2009/538 K. ve 22.01.2009 tarihli kararı), davalı şirketin işbu başvuruda taraf olmasına sebep olan hukuki belgelerin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Trafik Sigortası Genel Şartları olduğunu, Dolayısıyla genel şartlarda yer alan hüküm ve şartların tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini, Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihli ve E.2019/40; K.2020/40 sayılı Kararı ile iptal edilen KTK hükümleri nedeniyle ortaya çıkan kanun boşluğunun 19.06.2021 tarihli Resmi Gazete ile yürürlüğe giren 7327 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 18. ve 19. Maddeleri ile Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile belirli hale geldiğini, söz konusu kanun hükümlerinin işbu tarihte devam eden yargılama süreçlerinde de dikkate alınması gerektiğini, bu anlamda dosya hesaplamasında Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. Maddesinin güncel halinin dikkate alınması gerektiğini, bu nedenlerle; destekten yoksun kalma ve sürekli sakatlık hallerinde tazminat hesaplamasında TRH 2010 tablosu kullanılması, %1, 8 teknik faiz uygulanması ve hesaplamanın progresif rant yöntemi yerine aktüeryal yöntemlerle yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere yeni kanun hükümlerinin uygulanmaması halinde dahi progresif rant yöntemi ile hesaplama yapılması ve teknik faizin hesaba katılmamasının açık bir şekilde gerçek zarar ilkesine aykırı olduğunu, ülkemizin ekonomik yapısı ve koşulları da gözetilerek irat halinde yapılması gereken ödemenin peşin yapılması halindeki reel getirisinin hesaplamada gözetilmesi ve aktüeryal hesaplama yönteminin kullanılması gerektiğini, ülkemizde enflasyon oranının, mevduat faiz oranlarının altında seyrettiği, gelir artışı için enflasyon oranının daha altında artış yapılması gerektiği gerçeği ile reel faiz getirisinin gelir artışına oranla daha yüksek olduğu da düşünüldüğünde her durumda reel faiz getirisinin belirli oranda iskonto edilmesinin yerinde olacağını, Hazine Bakanlığınca belirlenen iskonto oranı 1,8 uygulamasının, teknik hesaplamalarla ... verileri dikkate alınarak devlet tarafından belirlendiğini, Defaten peşin ödenen tazminatın, reel faiz getirisi kadar iskonto edilmemesinin zarar gören bakımından sebepsiz zenginleşmeye, davalı bakımından fakirleşmeye neden olacağını, Türk Borçlar Kanunu’na göre zararın hesaplanması esaslarına aykırı olacağını, hakkaniyete aykırı olduğunu, sürekli sakatlık hallerinde tazminat hesaplamasında %1,8 teknik faizin uygulanmasının, Türk Borçlar Kanunu’nun gerçek zararın tespiti ilkelerine aykırı olmadığını, kaza esnasında davacının emniyet kemeri kullanmadığının ifade tutanakları ile sabit olduğunu, davacının yaralandığı bölgeler değerlendirildiğinde de emniyet kemeri kullanılmadığının açıkça anlaşıldığını, davacının zararın artmasında müterafik kusuru bulunduğundan davacı lehine tazminata hükmedilmesi halinde yerleşik Yargıtay içtihatları çerçevesinde tazminattan %20 oranında müterafik kusur indirimi uygulanması gerektiğini, Emniyet kemerinin yolculuk esnasında takılması gerektiği kural olarak KTK’da da ifade edilmiş olup, davacının belirtilen ve benzeri güvenlik önlemini almamış olmasından davalı şirketin sorumlu olduğunun kabulünün hakkaniyet ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, kaldı ki 18.07.1997 tarih, 23053 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Karayolları Trafik Yönetmeliği madde 150 de açık olarak düzenlendiği üzere emniyet kemeri takmamanın davacının kazanın oluşumunda açıkça kusurlu olduğunun ispatı niteliğinde olup; kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere yapılacak tazminat hesaplamasında bu hususların göz önünde bulundurulması gerektiğini(Yargıtay 4. HD’nin 2012/15644 esas, 2013/14775 karar, 24.09.2013 tarihli kararı), Davacının emniyet kemeri takmamasının, yaralanmasına ne derece etkisi olduğunun belirlenmesi için, dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK'nın 355. maddesi gereğince davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeni ile bakiye sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davaya konu trafik kazasının 25.09.2016 tarihinde meydana geldiği, iş bu ek davanın 21.02.2022 tarihinde açılmış olduğu, davacının kaza sonucu yaralandığı anlaşılmakla, 2918 sayılı KTK.nun 109/2 maddesi gereğince söz konusu eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'ya göre davanın 8 yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşılmakla davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Taraflar arasında aynı kazaya ilişkin olarak daha önce görülen Ankara 1. ATM’nin 22.02.2022 tarih, 2021/837Esas-2022/117 Karar sayılı(mahkemenin 05.02.2019 tarih, 2017/719 esas-2019/94 karar sayılı kararının taraflarca istinaf edilmesi üzerine Ankara BAM 26. HD’nin 11.11.2021 tarih, 2019/1204 esas-2021/2015 karar sayılı kararı ile kaldırılmasına karar verilen) dosyasında alınan, usul ve yasaya uygun bulunan bilirkişi raporlarında tespit edilen kusur durumu kesinleşmiş olup, kaldırma kararından sonra yapılan inceleme sonucu verilen yerel mahkeme kararı da taraflarca istinaf edilmeyerek 17.05.2022 tarihinde kesinleşmiştir. Ayrıca davacı, davalıya sigortalı aracın arkasından çarptığı, dava dışı sürücü yönetimindeki minibüste(karşı araç) yolcu konumunda olup, kazanın oluşumunda herhangi bir kusuru bulunmadığından davalı vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi de yerinde görülmemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekilinin tazminat hesaplama yöntemine ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; Karayolu Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, KTK 85. maddesinde belirtilen bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur.
Dava konusu olay 25.09.2016 tarihinde meydana gelmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. Maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11.1.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Şeklindeki düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile; Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamalara göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatları ile kabul edilmiştir.
Ayrıca Dairemizin 11.11.2021 tarih, 2019/1204esas-2021/2015 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, Yargıtay 4 Hukuk Dairesi “Kapanan 17 Hukuk Dairesi” tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş olup (Yargıtay 17.HD 22.12.2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14.01.2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) “destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına” karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekmektedir.
Bu durumda Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesinde, bir başka ifade ile tazminat hesabında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf talebi de yerinde değildir.
Yine davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle olayda müterafik kusuru bulunduğuna yönelik davalı vekilinin itirazları Ankara 1. ATM’nin 22.02.2022 tarih, 2021/837Esas-2022/117 Karar sayılı kararında incelenmiş olup, yazılı gerekçelerle davacının olayda neden müterafik kusuru bulunmadığı yeterli şekilde açıklandığından davalı sigorta vekilinin buna yönelik istinaf talebi de doğru ve yerinde görülmemiştir.
Ancak somut olaya bakıldığında, davacı vekili ilk olarak 23.10.2017 tarihli dava dilekçesi ile davalı sigorta şirketi aleyhinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı kısmi davada, davaya konu trafik kazasında yaralanarak malul kalan davacı için şimdilik 500.00 TL geçici, 500.00TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 100.00TL bakıcı gideri ve 4065.00TL tedavi harcamasının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.(Ankara 1. ATM’nin 2017/719 esas-2019/94Karar sayılı dava dosyası) Mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan raporlarla, olayda davalıya sigortalı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu, davacının kaza sonucu yaralanması nedeniyle %28 oranında sürekli maluliyeti bulunduğu, 6 ay bakıcıya ihtiyacı bulunduğu, 18 ay geçici iş göremezlik süresi olduğu tespit edilmiştir. Hükme esas alınan 28.01.2019 tarihli hesap bilirkişi raporunda davacı için 25510.69TL geçici iş göremezlik, 193.309.27 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 8097.97TL bakıcı gideri, 4065.00TL tedavi gideri zararı tespit edilmiştir.05.02.2019 tarihli celsede aktüer bilirkişi raporunun taraf vekillerine elden tebliğ edildiği, davacı vekilinin talep artırım dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği, davalı vekilinin aktüer raporunda ve artırım dilekçesinde aleyhlerine olan hususları kabul etmediğini beyanla davanın reddini istediği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin talep artırımı suretiyle dava değerinin artırılması konulu 01.02.2019 tarihli dilekçesinde, açıkça “hesap uzmanı bilirkişinin raporuna itirazımız bulunmamaktadır” şeklindeki beyanından sonra, ıslah talebi ve davanın kabulü ile söz konusu hesap bilirkişi raporunda belirlenen 25510.69TL geçici iş göremezlik, 193.309.27 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 8097.97 TL bakıcı gideri, 4065.00TL tedavi giderinin 15.05.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği görülmüştür. Mahkemece 05.02.2019 tarihli kararla, 01.06.2015 tarihine yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları gereğince davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik tazminatı ile geçici bakıcı giderinden sorumlu olmadığı gerekçesi ile davacının geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderine yönelik tazminat talebinin reddine, sürekli iş göremezlik tazminatı ile SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderine yönelik taleplerinin kabulü ile 193.309.27TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 4065.00 TL tedavi giderinin 15.05.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde sadece geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı giderine ilişkin taleplerinin de kabulü gerektiğini ileri sürmüş olup, tazminat hesabına ya da sürekli iş göremezlik tazminatına dair itirazda bulunmamıştır. Davalı sigorta şirketi vekili ise tedavi giderinden sorumlulukları bulunmadığını ve davacının emniyet kemerini takmaması nedeniyle tazminatlardan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
İstinaf incelemesi sonucu verilen Dairenin 11.11.2021 tarih, 2019/1204 esas-2021/2015 karar sayılı kararında neticeten, “geçici iş görmezlik zararlarından ve bakıcı giderlerinden SGK'nın sorumlu olacağına dair kanunda düzenlenme bulunmaması, ayrıca 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının ve geçici bakıcı giderlerinin sigorta teminat kapsamı dışında olduğuna ilişkin bir düzenlemenin yer almaması, ikincil norm olan Genel Şartlar ile kanunla belirlenen sorumluluğun daraltılmasının mümkün olmaması, kanunen sorumluluğu bulunmayan SGK'nın sorumlu olduğuna da karar verilememesi nedeniyle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerektiği, davalı sigorta vekilinin istinaf taleplerine gelince, somut olayda davacı taraf, kaza yapan araçta yolcu olup, soruşturma dosyasında yer alan ifadeler ve kazada davacının araçtan fırlamış olması gözetildiğinde kaza sırasında davacının emniyet kemerinin takılı olmadığının anlaşılması ve davacının kaza nedeniyle kafa kaidesinde kırık beyin kanaması ve sağ skapula kemik kırığı oluştuğu da nazara alındığında, yaralanmanın niteliğine göre müterafik kusurun karar yerinde değerlendirilmesi gerekirken, bu husus değerlendirilmeden eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verilmesinin doğru olmaması, ayrıca tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesinin zaruri olduğu, gerçek zarar miktarının, hak sahibi davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak hesaplanması gerektiği, gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse TRH 2010 yaşam tablosunun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidildiğinden(Yargıtay 17.HD 22.12.2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14.01.2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak (davalının bilirkişi raporuna süresinde itiraz etmemiş olması gözetilerek mahkemece önceden alınan raporda belirlenen miktarları geçmeyecek şekilde taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) tazminat hesabı yapılması gerekirken, TRH 2010 yaşam tablosu kullanılmış ise de, progresif rant yöntemi yerine 1.8 teknik faiz yöntemine göre tazminat hesabı yapılmasının doğru görülmemesi nedeniyle davalı vekilinin de istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemece öncelikle önceki raporu tanzim eden aktüer bilirkişiden TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi uygulanmak ve davalının önceki bilirkişi raporuna süresinde itiraz etmemiş olması gözetilerek mahkemece önceden alınan raporda belirlenen miktarları geçmeyecek şekilde taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek davacının talep ettiği tazminat kalemlerinin belirlenmesi amacıyla ek rapor alınması, davalının geçici işgöremezlik ve bakıcı gideri zararından da sorumlu olduğunun gözetilmesi, kazada davacının emniyet kemeri takmadığı sabit olduğundan yaralanmanın niteliğine göre müterafik kusurun karar yerinde değerlendirilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine” şeklinde karar verilmiştir. Her ne kadar Dairenin söz konusu kaldırma kararında sehven “davacı taraf” yerine “davalının bilirkişi raporuna süresinde itiraz etmemiş olması gözetilerek mahkemece önceden alınan raporda belirlenen miktarları geçmeyecek şekilde taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek tazminat hesabı yapılması” gerektiği yazılmış ise de, yukarıda açıklandığı üzere davalı sigorta şirketi vekili aktüer bilirkişi raporunda aleyhlerine olan hususları kabul etmediklerini beyan etmiş olup, aksine davacı vekilinin 01.02.2019 tarihli dilekçesinde açıkça “hesap uzmanı bilirkişinin raporuna itirazımız bulunmamaktadır” şeklinde beyanda bulunduğu sabittir. Bu nedenle Dairenin kaldırma kararından sonra, mahkemece ek rapor alınarak yeniden yapılacak tazminat hesabında davalı sigorta şirketi lehine oluşan usulü kazanılmış hakların dikkate alınması ve önceki hükümde hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda belirlenen tazminat miktarlarını geçmeyecek şekilde tazminata karar verilmesi gerekmektedir. Zira yerleşik Yargıtay uygulamaları gereği, taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar kamu düzenine ilişkin olup, bu hususta açıkça istinaf talebi bulunmasa dahi resen dikkate alınması gerekmektedir.
Kaldırma kararı ile mahkemesine gönderilen dava dosyası mahkemenin 2021/837 esasına kaydedilmiş, hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen 14.01.2022 tarihli ek raporda(alternatifli düzenlenen rapor), ilk karara dayanak teşkil eden 28.01.2019 tarihli rapor tarihindeki verilere göre yapılan tazminat hesabında davacı için 294.438,83TL sürekli iş göremezlik ve 25510,69TL geçici iş göremezlik tazminatı tespit edilmiş, ek raporun düzenlendiği tarihteki verilere göre ise 583.407,04TL sürekli iş göremezlik, 25510,69TL geçici iş göremezlik tazminatı ve brüt asgari ücrete göre 10251,75TL bakıcı gideri tespit edilmiştir. Ek rapor taraf vekillerine e-tebliğ usulü ile 17.02.2022 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili 04.02.2022 tarihli dilekçesinde ek raporda güncel verilere göre yapılan tazminat hesabının hükme esas alınmasını talep etmiş; Ankara 12.ATM’nin 2022/132 esasına kaydedilen 21.02.2022 tarihli dava dilekçesi ile de hesap bilirkişisi raporunda güncel verilere göre davacı için 583.407,04TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığını, davalı sigorta şirketinin kaza tarihinde sorumlu bulunduğu azami poliçe teminatının 310.000,00TL olduğunu, Ankara 1. ATM’nin 2021/837 esas sayılı dosyasında ıslah dilekçesi ile davacı için 193.309,27 TL sürekli iş göremezlik tazminatı talep ettiklerini, ikinci ıslah hakları olmadığını belirterek poliçe limitinden bakiye kalan 116690,73 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve iş bu dava dosyasının Ankara 1. ATM’nin 2021/837 esas sayılı dava dosyası üzerinde birleştirilmesini talep etmiştir.26.04.2022 tarihli ön inceleme duruşmasında bu taleplerini yinelemiştir.
Ankara 1. ATM’nin 2021/837 esas sayılı dosyasında mahkemece, tazminat miktarı yönünden usulü kazanılmış haklar gözetilerek karar verileceği, bu nedenle davaların birleştirilmesinin dosyaya herhangi bir katkısı olmayacağı gerekçesiyle, birleştirme yoluna gidilmemiş, 22.02.2022 tarih, 2022/117 karar sayılı kararla davanın kabulü ile 25510,69TL geçici iş göremezlik, 193309.27TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 8097.97TL bakıcı gideri ve 4065.00TL tedavi gideri olmak üzere toplam 230.982.93TL tazminatın 15.05.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; bu hüküm taraflarca istinaf edilmeksizin 17.05.2022 tarihinde kesinleşmiştir.
İstinaf talebine konu Ankara 12. ATM’nin 2022/132 esas sayılı dosyasında açılan ek davada yapılan yargılama sonunda verilen 07.06.2022 tarih, 2022/447 karar sayılı kararla, Ankara 1. ATM’nin 22.02.2022 tarih, 2021/837 esas-2022/117 karar sayılı kararı ile dosyada alınan maluliyet raporu ve kusur raporunun kesinleştiği, kaldırma kararı sonrasında alınan bilirkişi raporunda hesaplamanın usulüne uygun yapıldığı, TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant formülü ile asgari ücret üzerinden tazminat hesaplandığı, davacının iş bu ek davadaki talebinin poliçe limiti dahilinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 116.390.73TL sürekli iş göremezlik tazminatının 15.05.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Somut olayda, davacı tarafın Ankara 1. ATM’nin 2017/719 esas-2019/94Karar sayılı dava dosyasında geçici, sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı ve tedavi gideri talepli kısmi dava açtığı, tazminat bilirkişi raporuna göre taleplerini ıslah ederek 01.02.2019 tarihli dilekçesinde, açıkça “hesap uzmanı bilirkişinin raporuna itirazımız bulunmamaktadır” şeklinde beyanda bulunduktan sonra davanın kabulü ile söz konusu hesap bilirkişi raporunda belirlenen 25510.69TL geçici iş göremezlik, 193.309,27 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 8097.97TL bakıcı gideri, 4065.00TL tedavi giderinin 15.05.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği, mahkemece verilen 05.02.2019 tarihli ilk kararda, davacının geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderine yönelik tazminat talebinin reddine, sürekli iş göremezlik tazminatı ile SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderine yönelik taleplerinin kabulü ile 193.309,27TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 4065.00 TL tedavi giderinin 15.05.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiği, söz konusu bu ilk karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna gidilmiş ise de, davacı vekilinin sürekli iş göremezlik tazminatına, hesap yöntemine karşı herhangi bir itirazının bulunmadığı, sadece bakıcı gideri ile geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinin de kabulü gerektiğine dair itirazının olduğu, Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucu davacının geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri talebinin de kabulünün gerektiği, ayrıca davacının olayda müterafik kusurlu olup olmadığı hususunda mahkemece değerlendirilmesi gerektiği ve tazminat hesabının TRH 2010 yaşam tablosu ile progresif rant formülüne göre yapılması gerektiğinden bahisle kaldırılmasına karar verildiği, ancak kaldırma kararında açıkça hesap raporuna karşı davacının itirazı olmadığı belirtilerek usulü kazanılmış haklar dikkate alınıp hükme esas alınan önceki raporda belirtilen tazminat miktarlarını geçmemek üzere tazminata karar verilmesi gerektiğinin belirtildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin 01.02.2019 tarihli dilekçesinde açıkça hesap bilirkişi raporuna itirazı olmadığını belirterek talebini ıslah etmiş olması nedeniyle davalı taraf lehine usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Davacı bu beyanıyla kendisini bağlamış olup artık ıslahla talep ettiği sürekli iş göremezlik tazminatının dışında bakiye iş göremezlik tazminatını davalı taraftan talep edemez. Bir başka anlatımla, davacı taraf artık tazminat miktarının ıslahla istediği miktardan fazla bulunması halinde dahi fazla olan bakiye tazminatı davalıdan talep edemez. Bu husus Dairenin söz konusu kaldırma kararında belirtilmiştir. Zira davacı vekilinin istinafı sadece mahkemenin ilk hükümde reddine karar verdiği geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri kalemine ilişkin olup, davalı sigorta şirketinin istinaf talebinin kabulü ile yeniden yapılan tazminat hesabının, davacı lehine hukuki sonuç doğurması düşünülemez. Davacı vekili ilk davada taleplerini bir kez ıslah ettiklerini, ikinci kez ıslah hakları olmadığı için iş bu ek davayı açmak durumunda kaldıklarını belirtmiş ise de, itiraz edilmeyen, bir başka ifadeyle davacı tarafça kabul edilen hesap bilirkişi raporunda belirlenen tazminat miktarına davacı tarafın talebi üzerine hükmedildiği anlaşılmakla, ek dava ile de bakiye sürekli iş göremezlik tazminatına hükmedilemez. Usulü kazanılmış haklar kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılması ve düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (HMK'nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda, infazda tereddüt olmaması için yerel mahkeme kararının Dairemizce düzeltilen ve kaldırılan kısımları dışında kalan hüküm fıkrası aynen yazılmıştır.)
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
A-Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... Sigorta AŞ vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.06.2022 gün ve 2022/132 Esas-2022/447 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre HMK'nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında düzelterek karar verilmesi gerektiğinden;
1-Davanın REDDİNE,
2- 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davacıdan alınması gereken 179,90 TL harcın, dava açılışında alınan 398, 56 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 218.66 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-13. maddesi uyarınca alınması gereken 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 398, 56 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 16,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 495,76 TL yargılama giderinin davacının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı sigorta şirketinin yargılamada vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9200.00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avansının HMK'nin 333. maddesi uyarınca karar kesinleştikten sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi dikkate alınarak yatıranlara iadesine,
İstinaf Yargılama Giderleri Yönünden:
1-Davalı ... Sigorta AŞ tarafından yatırılan toplam 1.992,79 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı sigorta şirketine iadesine,
2-Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan toplam 92,00 TL istinaf yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile davalı sigorta şirketine verilmesine,
3-Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2022/11355 esasına yatırılan 300.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
4-Kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK'nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile 03.05.2022 tarihinde karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.



Full & Egal Universal Law Academy