Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2021/249 Esas 2023/266 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/249
Karar No: 2023/266
Karar Tarihi: 13.04.2023

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2021/249
KARAR NO: 2023/266

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN: ... (...)
ÜYE: ... (...)
ÜYE: ... (...)
KATİP: ... (...)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2020
NUMARASI: 2019/747 Esas 2020/619 Karar
DAVACILAR:
VEKİLİ: Av. ... - UETS
DAVALI: ... -
VEKİLİ: Av. ... - UETS
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 13/04/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ: 04/05/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı ... AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili, 21.07.2019 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı ... plakalı araç sürücüsünün kusuru ile davacıların babası yaya ...’a çarparak ölümüne neden olduğunu, davalıya 27.11.2019 tarihinde başvurmalarına rağmen taleplerinin 28.10.2019 tarihinde reddedildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak her davacı çocuk için ayrı ayrı 100,00 TL olmak üzere toplam 300,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 06.11.2020 tarihli dilekçesi ile talebini sigortalının %50 kusur oranına göre davacı ... için 28.814,70 TL, ... için 15.488,18 TL, ... için 15.495,70 TL olmak üzere toplam 59.798,58 TL 'ye yükselterek 10.12.2019 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı ... şirketi vekili, eldeki davadan önce davalı şirkete eksik belge ile başvuru yapıldığından ve eksiklik giderilmediğinden davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, desteğin alkolü olarak yaya geçidi olmasına rağmen yoldan geçmesi nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumda kusuru bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın TBK 53/3 maddesi uyarınca destekten yoksun kalma tazminatı isteğine ilişkin olduğu, toplanan tüm bilgi ve belgeler kapsamında aktüerya ve kusur bilirkişisinden rapor alındığı, 14.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda; müteveffa yaya ...’ın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 68. maddesi (b) ve (c) bendi hükümlerini ihlal ederek yakın mesafedeki otobüsün geçişini beklememesinin olayın oluşumunda ana etken olduğu, davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı otobüs sürücüsü ...’in, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52. maddesi (a) ve (b) bendi hükümlerini ihlal ederek azami hızın 50 km/h olduğu kesimde 78 km/h hızla seyretmesinin olayın oluşumunda kısmen etkili olduğu, tazminat yönünden davacı çocuk ...’nın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 59.487,05 TL, davacı çocuk ...’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 31.473,72 TL, davacı çocuk ...’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 31.488,75 TL olduğu, davacıların sigorta şirketinden 10.12.2019 temerrüde düşme tarihinden itibaren avans faizi yürütülerek tazminat talebinde bulunabileceği, kaza tarihinde (2019 yılı) ZMSS poliçesi sakatlanma ve ölüm teminat limit tutarının 390.000,00 TL olduğu, mahkemece aldırılan 03.11.2020 tarihli bilirkişi ek raporunda; davacı çocuk ...’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 57.629,41 TL, davacı çocuk ...’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 30.976,37 TL, davacı çocuk ...’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 30.991,40 TL olduğu, davacıların sigorta şirketinden 10.12.2019 temerrüde düşme tarihinden itibaren avans faizi yürütülerek tazminat talebinde bulunabileceği, mahkemece yapılan kusur tespitinde müteveffa yayanın karşıdan karşıya geçmeye çalışırken alkolünde etkisiyle üzerine düşen dikkat ve özeni göstermeyerek ve 70 metre uzağındaki ışıklı kavşağı kullanmayarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 68. maddesi (b) ve (c) bendi hükümlerini ihlal etiğinden %75 kusurlu olduğu, davalı nezdinde sigortalı bulunan araç sürücüsünün kavşağa yaklaşırken azami hız kurallarına uymayarak aracını yol ve trafik kurallarına uygun sevk idare etmediği için 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52. maddesi (a) ve (b) bendi hükümlerini ihlal ettiğinden %25 kusurlu olduğunun kabul edildiği, davacılar vekilince sigorta bedelinin ödenmesi konusunda 25.11.2019 tarihinde davalı ... şirketine ihbarda bulunulduğu başvuru takip eden 8 iş günü sonunda davalının temerrüde düşürüldüğü anlaşılmakla temerrüt tarihinin 10.12.2019 olduğu, tüm dosya kapsamı, dava, cevap ve hesap raporu birlikte değerlendirildiğinde; 21.07.2019 tarihinde meydan gelen kazada davacıların babalarının öldüğü, davacıların babalarının ölümü nedeniyle onun desteğinden yoksun kaldığı, bu itibarla destekten yoksun kalma tazminatını karşı tarafın kusuru oranında talep edebileceği ve kazaya karışan aracın ticari kullanıma tahsil edilmiş bir araç olması nedeniyle davalı ... şirketinin avans faiz ile sorumlu olacağı anlaşıldığından; davacının davasının kısmen kabulü ile,davacı ... için 14.407,35 TL, ... için 7.744,09 TL, ... 7.747,85 TL destekten yoksun kalma tazminatının 10/12/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalı ... şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ceza dosyasında alınan kusur raporu ile oluşan çelişkinin giderilmemesi, tazminattan yapılacak kusur indiriminin önceden bilinmesi mümkün olmadığından davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi, davacılar arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı kurumu göz ardı edilerek davacılar lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi, kusur raporunda tarafların kusur durumlarının yüzdelik dilimler halinde belirtilmemesinin hatalı olduğunu ve yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, davacılar desteğinin vefat ettiği kaza nedeniyle Ceza Mahkemesince İstanbul ATK'dan alınan kusur raporunda desteğin ve davalının sigortalısının eşdeğer derecelerde kusurlu oldukları, Mahkemece tek bilirkişiden alınan raporda davacılar desteğinin kural ihlalinin ana etken, davalının sigortalısının kural ihlalinin kısmen etkili olduğunun mütalaa olunduğu, İstanbul ATK’nun trafik kusur tespitinde ülkemizdeki en üst mercilerden biri olduğundan esasında raporlar arasında çelişki bulunmadığını, İstanbul ATK ‘nun tek bilirkişinin üzerinde olduğunu, bu nedenle kusur durumlarının tespitinde 21.04.2020 tarihli raporun esas alınması gerektiğini, istinaf dairesinin aksi kanaatte olması halinde trafik kazalarında maddi tazminatın belirlenebilmesi için tarafların kusur durumlarının tereddüte mahal vermeyecek şekilde tespiti gerektiğini, ceza dosyasında alınan rapor her ne kadar Hukuk Hakimini bağlamasa da kusurun kesin olarak belirlenmesinin önüne geçtiğini, işbu davada alınan raporla çelişki yarattığından bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini, emsal Yarg.17.HD 2014/14574 E 2014/12718 K 25.9.2014 kararında “Mahkemece yapılması gereken iş, kusur raporları arasındaki çelişkiyi gidermek üzere, İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı'ndan kusur yönünden yeniden bilirkişi raporu alınarak, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesidir. “dendiğini,
TBK'nın 51 ve 52 maddelerinde zararın belirlenmesi ve indirilmesi düzenlenmiş olup hakimin, zarar görenin kusuru oranında hesaplanan tazminattan indirim yapma yetkisine sahip olduğunu, anılan kanun maddeleri yönünden ikili bir ayrım yapılması gerektiğini, mağdurun kural ihlali ile zararın meydana gelmesinde etkili olduğu bir durumda bilirkişi eliyle ihlal edilen mevzuat hükümleri ile bu ihlalin zararın meydana gelmesine olan ağırlığının tespit edilmesini, böyle bir durumda tespit edilecek oran nispetinde zarardan indirim yapılacağını, bu işlemin yargılama sırasında, zararın belirlenmesi aşamasında yapılması gerektiğini, bundan bağımsız olarak zararlandırıcı olayın meydana gelmesinde eylemli bir hareketi olmasa dahi mağdurun kusurlu olduğu durumlar bulunduğunu (müterafik kusur), bunların ise mağdurun zararı artırıcı davranışlarının bulunması ya da zararı azaltıcı önlemleri almaması olduğunu, mağdurun kusurlu olmadığı hallerde dahi zarar verenin ekonomik durumu göz önüne alınarak zarardan indirim yapılabildiğini, bu işlemin ise karar yerinde, hüküm aşamasında yapıldığını, bu nedenlerle indirim yapılıp yapılmayacağı, eğer yapılacak ise oranı hüküm aşamasına kadar bilinmediğinden hakkaniyet gereği taraflar lehine takdir edilecek vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin belirlenmesinde dikkate alınmamalarının Yargıtay'ın neredeyse tüm Dairelerinin yerleşmiş içtihadı haline geldiğini, eldeki davada da tazminattan yapılacak kusur indiriminin oranı karar aşamasına kadar bilinemediğinden davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiğini, aksi bir kabulün tabiri caiz ise davacıların Mahkeme eliyle tuzağa düşürülmesi anlamına geleceğini, (emsal Yarg. 21.HD 2016/1072 E 2017/8254 K 24.10.2017, Yarg.17.HD 2015/5792 E 2017/11224 K 4.12.2017, Yarg. 3.HD 2017/6538 E 2017/18234 K 26.12.2017,Yarg.10.HD 2015/21550 E 2017/7639 K 7.11.2017, Yarg. 22.HD 2016/24651 E 2019/22285 K 3.12.2019, Yargıtay 9.HD 2017/16565 E 2020/516 K 16.1.2020 aynı niteliktedir)
Eldeki davanın konusunun desteklerini trafik kazasında kaybeden davacılar lehine bir miktar maddi tazminatın ödenmesi isteminden ibaret olup davacıların, davalarını isterse ayrı ayrı açabilecekleri gibi usul ekonomisi gereği birlikte de açabileceğini, davaların birlikte açılması durumunda davacılar arasındaki ilişki mecburi dava arkadaşlığı değil, HMK'nın 57. ve 58. maddelerinde düzenlendiği üzere ihtiyari dava arkadaşlığı olduğundan her bir davacının diğerinden bağımsız olarak talepte bulunduğu ve yine her bir davacının talebinin diğerinden bağımsız olarak kabul edildiği göz önüne alındığında toplam miktar üzerinden tek bir vekalet ücreti belirlenmesinin Kanun'un emredici hükmüne aykırı olduğu gibi her bir davacının davasının farklı miktarlarda ve yine farklı oranlarda kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle iç ilişkide ve infazda tereddüt yarattığını, bu nedenlerle her bir davacının kabul edilen talepleri yönünden diğer davacılardan bağımsız olarak vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini,
Tanzim edilen kusur raporunda tarafların kusur durumlarının yüzdelik dilimler halinde gösterilmemesinin de isabetli olmadığını, kanun koyucunun uzmanlığa, özel veya teknik bir bilgiye ihtiyaç bulunduğunu baştan kabul ettiği hususlar dışında hakimin bilirkişi raporu alması zorunluluğu bulunmakta olduğu gibi hakimin alınan raporları serbestçe takdir etme yetkisine sahip olup raporlar ile bağlı olmadığını, bununla birlikte trafik kazalarında kusurun tespiti genel tecrübe ile Hakim ya da tarafların hukuki ve genel bilgisi ya da yaşam tecrübeleriyle çözümlenemeyecek nitelikte olup teknik uzmanlık gerektirdiğinden, bu durumun alınan raporların Hakimi bağladığı anlamına gelmediğini, hakimin alınan raporlar ile dosya kapsamına alınan delilleri vicdani kanaatine göre serbestçe değerlendireceğini, benzer yönde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/05/2015 günlü, 2013/12-771 E. ve 2015/150 K. sayılı ilamı, Yargıtay 21. 2019/3958 E. 2020/2267 K. 15.6.2020 ilamında bilirkişi raporu alınmadan kusur oranlarının Hakimlerce belirlenmesinin isabetli olmadığına içtihat edildiğini,
6098 sayılı kanunun 55. maddesinde rücuya tabi sosyal güvenlik ödemelerinin rücu edilebilir kısımlarının maddi tazminattan mahsup edilmesi gerektiği, 5510 Sayılı Kanunun 21/4. maddesinde ise işveren dışında üçüncü bir kişinin kusurunun bulunması durumunda üçüncü kişinin kusuruna isabet eden miktarın yarısının rücu edileceğinin düzenlendiğini, anılan kanun maddesinin iş kazası sayılmayan trafik kazalarında da uygulama alanı bulduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 07/04/2016 tarih, 2016/942 Esas ve 2016/4451 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17/04/2017 tarih, 2015/14579 Esas ve 2017/3324 Karar sayılı ilamları), her ne kadar işbu davada olmasa da trafik kazalarında mağdurlara gelir bağlanması ve peşin sermaye değeri oluşturulmasının mümkün olduğunu, böyle bir durumda dahi tarafların sıfatlarının ve kusur durumlarının şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi hem zararın belirlenmesi (TBK m.51 ve m.52) hem de sosyal güvenlik ödemelerinin indirilmesi (TBK m.55) açısından önem arz ettiğini, yukarıda açıklandığı üzere kusur oranının tespit edilmemesinin maddi tazminatların tespit edilmesini engellediğini, davacı çocuklar davalarını ''tahmin ederek'' ıslah ettiğini, ancak davacıların ''tahmini'' ile Mahkemenin tespiti bire bir örtüşmediğinden davalı tarafa vekalet ücreti ödemek borcu doğduğunu, yanı sıra davacılarca yapılan yargılama giderlerinin de sadece yarısının tahsiline karar verildiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; verilen kararın, hem usul hem hukuka aykırı olduğunu, itirazları incelenmeden ve eksik bilirkişi incelemesi sonucu verilmiş olduğundan, kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, yerel mahkemede açılan destek yoksun kalma tazminatı istemli davada, davacıların murisinin vefatı ile sonuçlanan üzücü kaza sebebi ile dosyanın bilirkişiye tevdii edildiğini, bilirkişilerce düzenlenen rapordan sonra, davacı tarafça, raporda davacıların desteğinin davranışının “kazanın oluşumunda ana etken olduğu”; sigortalı araç sürücüsünün 78 km hız ile yolda seyir halinde bulunmasının “kazanın oluşumunda kısmen etkili olduğu” belirlemesi yapılması sonrası davacıların desteği ve sigortalı araç sürücüsünün eşit kusurlu olduğu gerekçesi ile ıslah edildiğini mahkemece sigortalısı araç sürücüsüne %25 kusur izafe edilerek karar verildiğini, mahkeme tarafından sigortalı araç sürücüsünün gerçekleşen kazada hiçbir kusurunun olmadığı yönünde ki haklı itirazları incelenmeden davanın kısmen kabul edilmesinin hatalı olduğunu, mahkeme davacı tarafın sunmuş olduğu ceza dosyası kusur raporu ile bağlı olmamakla beraber daha önce de belirttikleri üzere, sigortalı araç sürücüsü gece saat 01:00 sularında Susurluk şehir geçişinde normal seyrinde hareket ederken, aşırı alkollü (2,77 promil) olan davacıların murisinin 70 metre ileride bulunan yaya geçidini kullanmayarak aniden yola fırlaması sonucu üzücü kaza gerçekleşmiş olduğundan, davacıların murisinin tam kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiğini, bilirkişilerin dava dışı sigortalı araç sürücüsüne tali kusur atfetmelerinin tek sebebinin yasal hız sınırının üstünde sürüş gerçekleştirdiği olup gerçekleşen kaza ve ölüm olayının gerçekleşmesinin hız sınırının az üstünde seyretmekten kaynaklı bir durum olmadığını, kazanın davacıların murisinin aşırı alkollü bir şekilde aniden yola fırlaması sonucunda gerçekleşmiş olup, gerçekleşen kaza ile–kabul anlamına gelmemekle beraber -aracın hız sınırının biraz üzerinde kullanılması arasında illiyet bağı bulunmadığını, raporda yer alan tanık beyanlarının da bu hususu doğruladığını, davacılar murisinin kendisine 70 metre uzaklıkta trafik ışıklı kontrollü geçiş imkanı sağlayan yaya geçidini kullanmayarak, bulunduğu noktadan tel bariyerlerle engelli yoldan karşıdan karşıya geçmek için yola çıktığından 2918 Sayılı Kanunun 68/b 1-2 maddeleri hükmünü ihlal ettiğinden aynı kanunun 84/e maddesi gereğince asli ve tam kusurlu olduğunu, her ne kadar yerel mahkeme kararı davacılar tarafından da istinafa konu edilmiş ise de, bilindiği üzere hukuk hakimi ceza dosyasında yer alan bilirkişi raporu ile bağlı olmadığı gibi, istinaf dilekçesinde belirtilen yargı kararları taktiri ve hakkaniyet indirimlerine (müterafik kusur-hatır taşımacılığı v.s. kusur indirimlerine) dair olup, belirtilen yargı kararların bu dava ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, kaldı ki mahkeme gerçekleşen kaza sebebiyle hiçbir kusur bulunmadığı halde sigortalı araç sürücüsüne %25 kusur atfederek davacılar lehine bir hüküm verdiğini, bu sebeple de davacı tarafların istinaf başvurunun da reddi gerektiğini,
Yerel mahkemece bu itirazları dışından zorunlu başvuru şartının yerine getirilmediğine ilişkin itirazlarının da dikkate alınmadığını, başvuru yanca davalı şirkete yapılan başvuruya istinaden şirket nezdinde hasar dosyası açılmışsa da ibrazı zorunlu ve usulüne uygun evrakların tamamlanmadığını, dolayısıyla davalı şirkete yapılan başvurunun KTK 97 çerçevesinde geçerli ve usulüne uygun bir başvuru sayılması mümkün olmadığından davanın usulen reddi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak hüküm verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece kararında tespit etmiş olduğu faiz başlangıç tarihinin de, yukarıda ki açıklamalar göz önüne alındığında hukuka aykırı ve hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber, tazminata hükmedilmesi halinde faiz başlangıç tarihinin dava tarihinden itibaren olması gerektiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Taraf vekillerinin HMK.nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar vekili 21.07.2019 tarihinde davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın davacıların desteği olan yaya ...’a çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek müteveffanın çocukları olan davacılar için destekten yoksun kalma tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... şirketi vekili; davacılar tarafından davadan önce davalı ... şirketine usulüne uygun başvuru olmadığını, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. Maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş, bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre dava açılmadan önce, davalı ... şirketine davacılar tarafından 25.11.2019 tarihinde başvuru yapıldığı, başvurunun davalıya 27.11.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davacılar talebinin davalı tarafından 28.10.2019 tarihinde reddedildiği anlaşıldığından davalı vekilinin anılan yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Dava konusu kazadan sonra düzenlenen 21.07.2019 tarihli saat 01:00 ‘da olan kaza tespit tutanağında davalı sigortalı araç sürücü ...’in sevk ve idaresindeki ... plakalı otobüsle Balıkesir İli, Susurluk İlçesi, Orta Mahallesinde, D-565/06 kontrol kesim nolu devlet yolunu takiben Balıkesir istikametinden Bursa istikametine seyir halinde iken Susurluk şehir geçişinde, aracın seyrine göre sağdaki Demokrasi Caddesi istikametinden yolun soluna doğru geçmeye çalışan alkollü yaya ...'a çarpması sonucu meydana gelen ölümlü trafik kazasında sürücü ...’in şehir içi hız limitini aşması nedeniyle 2918 Sayılı KTK’nun 52/a-b maddesi gereğince tali kusurlu, yaya ...’ın 70 metre ilerideki ışıklı yaya geçidini kullanmadığından 2918 Sayılı KTK’nun 68/b-c maddeleri gereğince asli kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkemece alınan14.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu trafik kazasının Balıkesir İli, Susurluk İlçesi, Orta Mahallesinde, D-565/06 kontrol kesim nolu Balıkesir-Bursa devlet yolunun Bursa istikametine seyir yönünde, Susurluk şehir geçişinde meydana geldiği, Balıkesir istikametinden Bursa istikametine seyir halinde olan ... plakalı otobüsün, olay yerine geldiğinde, aracın seyrine göre taşıt yolunun sağından soluna doğru geçmeye çalışan yayaya, sol şerit üzerinde, otobüsün sol ön kesimi ile çarptığı, olay yerinde araca ait fren izinin bulunup bulunmadığının belirtilmediği, otobüsün çarpma noktasından ilerisinde sol şerit üzerinde durduğu (kaza tutanağında mesafe belirtilmemiştir. Olay, Yakalama, Üst Arama, Muhafaza ve Teslim Tesellüm Tutanağında bu mesafe 30 metre olarak belirtilmiştir), çarpılan yayanın da kaza sonrası duran arka kesiminde, orta refüje yakın mesafede yol içinde bulunduğu, olay yerinde yolun, 10,5 metre genişliğinde, tek yönlü, aynı yönde üç şeritli, yatayda düz, düşeyde eğimsiz, asfalt ve kuru satıhlı bölünmüş yol olduğu,yol şerit çizgileri ile olay yerinin 70 metre ilerisinde ışıklı trafik kavşağının/yaya geçidinin bulunduğu, olay anında vaktin gece, aydınlatmanın mevcut, havanın açık olduğu,olay yerinin yerleşim yeri içi ve azami hızın 50 km/h olduğu, araç sürücüsünün (B, C ve D) sınıfı yetersiz sürücü belgesine sahip ve alkolsüz olduğu, kaza tutanağını düzenleyen polis memurlarının, olayda, müteveffa yaya ...'ı; 70 metre ilerideki yaya geçidini kullanmamakla, koşarak yolun karşısına geçmeye çalışmakla, yayaların uyacakları kurallara uymamakla kusurlu olduğunu, araç sürücüsü ...'i; kavşağa yaklaşırken aracının hızını düşürmemekle (otobüsün hızı 78 km/h olarak belirlenmiştir) ve aracının hızını; hava, yol, trafik ve mahal şartlarına göre ayarlamamakla kusurlu bulduğu, Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı tarafından düzenlenen 16.09.2019 günlü raporda, yaya ...'a ait kanda 2,77 promil etanol alkol bulunduğunun belirtildiği, dosya kapsamındaki olay anını gösteren kamera görüntülerinden; görüntülerin çarpma noktasının 70 metre ilerisindeki kavşakta bulunan mobese kameradan alındığının anlaşıldığı, olay anında hızlı ve yoğun bir trafik bulunduğu, saat 00:48:54 civarında trafik yoğunluğunun kısmen azaldığı sırada sol şerit üzerinde seyir halinde olan bir otomobilin geçmesinin akabinde yolun sağ tarafından bir karartının sol şeritten yaklaşmakta olan far ışığına rağmen koşarak yolun karşısına geçmeye çalıştığı ancak yakın mesafedeki otobüs tarafından saat 00:48:57 sıralarında, sol şerit üzerinde çarpıldığının görüldüğü, davalı şirket tarafından emekli trafik polisi ...'dan alınan 01.10.2019 günlü kusur tespit raporunda; yaya ...'ın geçişini 43,50 metre mesafedeki kavşaktan yapmayıp, yaya geçişinin bariyerler ile engellendiği bir kesimden karşıya geçmeye çalışmakla asli kusurlu olduğu, otobüs sürücüsünün olayda kusursuz olduğunun belirtildiği, Susurluk Cumhuriyet Başsavcılığınca bilirkişi olarak atanan ... tarafından düzenlenen 11.09.2019 günlü raporda; otobüs sürücüsü ...'in kavşağa yaklaşırken aracının hızını düşürmemekle, aracını hızını; görüş, yol, hava ve trafik durumunun gereklerine göre ayarlamamakla tali kusurlu, müteveffa yayanın çarpma noktasına 70 metre mesafedeki yaya geçidini kullanmamakla, yaklaşan trafiği kontrol etmemekle, gece koşullarında görünümünü kolaylaştıracak giysi vb giymemekle asli kusurlu olduğunun belirtildiği, izlenen kamera görüntüleri, sürücü ve tanık ifadeleri ile ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağında belirtilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde; D-565/06 kontrol kesim nolu devlet yolunu takiben Balıkesir istikametinden Bursa istikametine seyir halinde olan ... yönetimindeki, davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı ... plakalı otobüsün; Susurluk şehir geçişinde, aracın seyrine göre sağdaki Demokrasi Caddesi istikametinden yolun soluna doğru koşarak geçmeye çalışan ve 2,77 promil alkollü olduğu belirlenen yaya ...'a sol şerit üzerinde, sol ön kesimi ile çarptığı, olay yerinin 70 metre ilerisinde sinyalize trafik ışığı ile kontrollü kavşak bulunduğu, olay yerinde azami hızın 50 km/h olduğu, otobüsün hızının 78 km/h olarak belirlendiği anlaşılmakla müteveffa yaya ...’ın, taşıt yolunun karşısına geçmek için 70 metre mesafede bulunan sinyalize trafik ışığı ile kontrollü kavşak girişini kullanmamakla, geçiş yaptığı kesimde trafiğin hızlı ve yoğun olduğunu dikkate almamakla, almış olduğu yüksek oranda alkolün de etkisi ile yaklaşmakta olan araçların uzaklık ve hızlarını tayinde zorlanıp, yakın mesafedeki otobüse rağmen koşarak yolun karşısına geçmeye çalışmakla, durup yakın mesafedeki otobüsün geçişini beklememekle, gece koşullarında sürücüler tarafından daha güçlükle fark edilebileceğini göz önünde bulundurmamakla, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 68. maddesi (b) ve (c) bendi hükümlerini ihlal etmesinin olayın oluşumunda ana etken olduğu; davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı otobüs sürücüsü ...’in yönetimindeki otobüsü ile yerleşim yeri içinde sinyalize trafik ışığı ile kontrollü bir kavşağa doğru yaklaşmakta iken daha dikkatli ve tedbirli davranmamakla, yönetimindeki aracının hızını; aracının yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gereklerine göre ayarlamamakla, olay yeri kavşak yaklaşımında da hızını düşürmemekle, olay yerine geldiğinde yakın mesafede sağından koşarak yola giren yayaya karşı alabileceği herhangi bir tedbir bulunmamakla birlikte, azami hızın 50 km/h olduğu kesimde 78 km/h hızla seyretmesinin olayın sonucuna etkisi olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 52. maddesi (a) ve (b) bendi hükümlerini ihlal ederek olayın oluşumuna kısmen etki ettiği kanaatine varıldığı; Bilirkişilik Dairesi Başkanlığı'nın 07.09.2020 tarihinde yayınladığı “Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartlar” ile ilgili duyurunun 27. Maddesinde; “Kusurun tespiti normatif bir değerlendirmeyle mümkündür ve sadece hakimin yetkisindedir. Bilirkişi münhasıran hakimin yetkisinde olan kusurluluk konusunda (asli/tali kusurlu, kusursuz, yüzdelik kusur oranı) herhangi bir değerlendirme yapamaz. Aksi yöndeki tutum bilirkişilik görevinin sınırlarını aşmayı ve hakimin yerine geçmeyi ifade eder. ” hükmü dikkate alınarak kusur oranının belirtilmediği açıklanmıştır.
Susurluk Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/510 Esas sayılı dosyasında alınan 21.04.2020 tarihli ATK raporunda sigortalı araç sürücüsü ile destek yayanın %50’şer oranında eşit kusurlu olduğu, yine davacılar tarafından kazaya karışan aracın işletenine karşı manevi tazminat istemiyle açılan İstanbul 18 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/549 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporlarında (bilirkişi Ömer Özçelik ) desteğin %25, sürücünün %75 oranında, İTÜ’den alınan 15.06.2022 tarihli heyet raporunda da sürücü ve desteğini %50’şer oranında eşit kusuru olduğu belirtilmiştir.Mahkemece eldeki dosyadan alınan ve kusurun oransal olarak belirlenmediği 14.10.2020 rapor hükme esas alınmış; mahkemece res’en desteğin %75; sigortalı araç sürücünün %25 kusurlu olduğu kabul edilerek, taraf vekillerine mahkemece res’en belirlenen kusur oranına itiraz hakkı tanınmadan hüküm kurulmuştur.
Dava konusu olay nedeniyle sigortalı araç sürücüsü ... aleyhine Susurluk Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/510 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı anılan dosya içindeki 21.04.2020 tarihli ATK raporunda sanık ...’in %50 oranında, müteveffa yaya ...’ın %50 oranında olduğunun belirlendiği ancak anılan dosyanın karara çıkıp çıkmadığının eldeki davada araştırılmadığı karar gerekçesinde de ceza dosyasındaki kusur oranının tartışılmadığı anlaşılmaktadır.
6098 sayılı TBK.nın 74.maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninde de anlaşıldığı üzere ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı, ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hâkimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanık tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hâkimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hâkimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844). Ancak Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (HGK, 24.12.2014 gün ve 2014/4-846 E., 2014/1091K). Hukuk hâkimi ceza mahkemesi kararındaki fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını belirleyen maddi olgularla ve ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet kararı ile bağlıdır.
Bu hale göre hukuk mahkemesi hakimi her ne kadar ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de; dava konusu olayda olayın oluşuna ilişkin ceza mahkemesi kararı ile belirlenecek maddi vakıa, kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunan kişilerin ve kusur oranlarının belirlenmesi yönünden ceza mahkemesi kararının sonucunun beklenmesi ve ceza mahkemesi kararı ile kesinleşen maddi olgular dikkate alınarak gerekirse davacılar tarafından davalı işleten aleyhine açılan manevi tazminat dosyası da istenmek suretiyle konusunda uzman bilirkişi heyetinden (İTÜ, Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti veya ATK Genel Kurulundan) kusur raporu alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden taraf vekillerinin kusura ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Kabule göre de davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan kabul edilen miktar üzerinden lehlerine ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerekirken toplam tazminat miktarı üzerinden tek vekalet ücreti takdiri doğru görülmediğinden davacılar vekilinin vekalet ücretine iliştin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.
Bu durumda mahkemece öncelikle tarafların kusur durumunun belirlenmesine yönelik çelişkiyi giderici, denetime elverişli (usulü kazanılmış haklarda gözetilerek ) rapor alınarak vekalet ücretine ilişkin yukarıdaki açıklamalarda dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden davacılar vekili ile davalı ... şirketi vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacılar vekili ile davalı ... şirket vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yerolmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekili ve davalı ... şirketi vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacılar vekili ile davalı ... şirket vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yerolmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırdıkları oranda yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4 Ankara 6. İcra Dairesi 24/12/2020 tarih ve 2020/10631 esas sayılı dosyasına yatırılan 50.000,00 TL. Teminat Mektubunun yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK'nun 353/1.maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13.04.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan ...

Üye ...

Üye ...

Katip ...





* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.



Full & Egal Universal Law Academy